CHP'de yeni yönelim: Laikliğe Veda mı?


CHP'de yeni yöneliş: Laikliğe veda mı? 
 CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Baykal dönemini sona erdiren tarihi kurultayda yaptığı konuşma dikkatle izlendi. Kılıçdaroğlu’nun yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluk üzerine yükselen konuşmasında laikliğe ilişkin hiçbir göndermenin bulunmaması son derece dikkat çekici bulundu.
CHP, laiklik vurgusunu terk mi ediyor?
CHP’nin hem yerel hem evrensel kökleri dikkate alındığında laiklik duyarlılığından geri adım atmasının söz konusu olamayacağını söylemek önemli bir öngörü sayılmaz. Sözkonusu olan laiklik duyarlılığından vazgeçiş değil; bu duyarlılığı daha farklı bir yöntemle ifade ediştir. CHP bugüne kadar laiklik sorununu yerel/tarihsel dayanakları öne çıkaran bir tarzda ele almış ve savunmuştu. Öyle görülüyor ki Kılıçdaroğlu ile birlikte laiklik savunusu daha çok evrensel sol değerlerin rehberliğinde ele alınacaktır. Laikliğin yerel serüveninde sınıfsal boyuttan yalıtılmış bir siyasi ve kültürel algılama biçimi hakimken; evrensel sol yaklaşımlar laikliği temelde sınıfsal boyutlu bir konu olarak ele alır ve savunur.
Laiklik “çıkara dayalı egemenliğin” dinle perdelenmesini önlemenin adıdır!
Laiklikle ilgili pek çok tanımlama yapılabilir. Devlet açısından laiklik, egemenliği dine dayandırmama prensibidir. Egemenliğini dine dayandırmayan bir devlet, doğal olarak bütün dinsel inanışlara eşit mesafede olacaktır. Birey açısından laiklik; devlet ya da başka kurumlar eliyle herhangi bir baskıya uğramadan kendi inancını özgürce yaşabilmektir. Ama laikliğin bütün bunlardan çok daha önemli bir yanı vardır ki, bu da laikliğin “çıkara dayalı egemenliğin” dinle perdelenmesini önlemenin adı ve yöntemi olmasıdır! Ortaçağa egemen olan din devletlerine karşı verilen mücadelenin özü soyut bir din karşıtı mücadeleden çok, bu çağın despotik yönetimlerinin bireysel, grupsal ve sınıfsal çıkara dayalı iktidarlarını dinle meşrulaştırmaları ve kendilerine yönelik her itiraz ve muhalefeti dine karşıtlık olarak gösterebilme sahtekarlığına başvurmalarıydı.
Türkiye’de gelişim farklı oldu!
Türkiye’de Kemalizmde, her anti-feodal modernleşme hareketi gibi laikliği benimsedi. Fakat toplumsal tabanının darlığı nedeniyle dini bayrak edinen merkezi iktidarı alaşağı etme mücadelesini dini bayrak edinen yerel iktidarların pek çoğu ile çatışmadan ve hatta ittifak yaparak yürütmek zorunda kaldı. Bu nedenle Kemalizmin laikliğinin sınıfsal boyutu daha az ama kültürel ve siyasal boyutu çok daha görünür bir nitelik kazandı. Bu gelişim Türkiye’deki siyasilerin ve aydınların zihnindeki laiklik anlayışında da derin izler bıraktı. Kültürel dayatmalara ve siyasal bastırmalara dayalı bir laiklik anlayışı; laikliği egemenlere karşı toplumun tüm ezilen kesimleri ile ittifak içinde yürütülen bir sınıfsal mücadele olarak algılayan evrensel laiklik anlayışından çok daha başat hale geldi. Kemalizm kendi tarihselliği içinde bu laiklik anlayışı ile hiç de küçümsenmemesi gereken başarılar elde etti. Kapitalist modernleşmeyi yaygınlaştıran adımlarla birlikte laikliği de toplumsal yaşamın önemli bir kazanımına dönüştürdü. Fakat tarihsel ve sınıfsal zorunlulukların bir ürünü olan bu laiklik anlayışı, bir yere geldiğinde tıkanmak zorundaydı ve tıkandı. Laikliğin evrensel anlamıyla değil de, “dine karşı zihni bir aydınlanma” boyutuyla ele alınması, süreç içinde din istismarını kolaylaştıran bir etmene dönüştü. CHP’nin bugüne kadar bu anlayışı sürdürmesi laikliği koruyup geliştirmeye değil; dini kendi sınıf siyasetlerinin ana teması olarak kullanmak isteyen çevrelerin işini kolaylaştırmaya yaradı.
Yeni olan ne?
Kılıçdaroğlu’nun vurgularında yeni olan bizce laikliğin artık önemsenmiyor oluşu değildir. Kılıçdaroğlu, geçmişin soyut laiklik vurgularıyla ilerlemenin, laikliği dinsel inanışlara karşıymış gibi gösterdiğini, bu durumunda AKP iktidarının halkı din temelinde örgütleme ve yedekleme çabalarına yaradığını saptamış görünüyor. Bu nedenle de laikliği savunma stratejisini, AKP iktidarının yolsuzluk ve yoksulluğu gizlemek için dini nasıl bir siyasi sömürü aracına dönüştürdüğünü sergilemek üzerine oturtmayı yeğliyor.
Açıkça söylemek gerekirse Kılıçdaroğlu’nun Kurultay’da, AKP’nin mağdurluk edebiyatı arkasında nasıl bir zenginlik, ihtişam ve yolsuzluk düzeni kurduğunu; milyonlarca dindar insanda dahil olmak üzere toplumun ezilen ve sömürülen kesimlerini nasıl bir işsizlik ve yoksulluk girdabının içerisine hapsettiğini vurgulayan sözleri son yıllarda CHP içinden laikliğin savunulması ve geliştirilmesi adına söylenmiş en etkili argümanlar olmuştur.
Bu politika doğrultusunda ilerlenirse Türkiye’de laiklik dindarlık karşıtı bir ilke ve yöntem olarak değil; dini kullanarak milleti ezen, yolsuzluk yapan, kendilerine ihtişamlı yaşam tahsis eden egemenlere karşıtlık olarak görülmeye, yani gerçek içeriği ile algılanmaya ve benimsenmeye başlayacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-