Doğayla barışık bir kent yaşamı için KENT ORMANLARI


Doğayla barışık bir kent yaşamı için
KENT ORMANLARI
Sürdürülemez kentleşme…
Teknolojinin gelişmesini ve maksimum kazancın sağlanmasını en önemli amaç kabul eden ekonomik gelişme stratejilerinin doğa ve toplum üzerinde onarılmaz tahribat yarattığının anlaşılması ile nasıl “sürdürülebilir kalkınma” gibi kavramlar ortaya çıkmaya başladıysa; rantı temel alan ve bu nedenle de doğal/çevresel dokuyla insan yaşam ve sağlığında onulmaz sorunlara neden olan kentleşme anlayışının sürdürülemez bir kentleşme olduğu da zamanla görülmeye ve tartışılmaya başlandı. Kent Ormancılığı…
Bir yerin orman olarak nitelendirilmesi için ağaçların belirli bir kapalılık ve sıklıkta olması ve kendine özgü bir mikro klima özellik göstermesi gerekmektedir. Kent ormancılığı kent ekosistemlerini düzenleyen, kentin içinde ve çevresinde bulunan ormanlar ve bu alanların tesisi, yönetimi ve planlanmasıdır.
Kent ormancılığı ile ilgili tartışmalar ilk kez 1960’lı yıllarda Amerika’da dillendirilmeye başlandı. Fakat bu ilk tartışmalardaki temel kaygı kent peyzajı ve kent halkının sosyal refahın bir göstergesi olarak kent ormanlarının oluşturulmasıydı. Bu nedenle de kent ormancılığı fikri ilk başlarda hayli tartışıldı ve pek çok kesim tarafından da kabul görmedi.

Kent Ormancılığının ayırıcı özelliği ve temel unsurları…
Ne var ki süreç içerisindeki kent ormancılığı tartışmalarındaki ana argüman kent eko sistemini korumak ve sürdürülebilir bir kentleşme oluşturmak noktasına kaymaya başladıkça, kent ormanı fikri de kabul görmeye başladı. Kent ormancılığı uygulamaları Amerika’dan Avustralya’ya ve oradan da İngiltere başta olmak üzere Avrupa’ya yayılmaya başladı. 1978 yılında da kent ormancılığı ilk kez ABD’de yasal/resmi bir tanıma kavuşturuldu.
Kent ormancılığının ayırıcı özelliği kent eko sistemini korumaktır…
Kent ormancılığı kentin iklim değişimleri, hava ve ses kirliliği, mikro klima değişimleri gibi etkilere karşı en önemli önlemlerden biri olarak düşünülmektedir. Kent içi ağaç varlığı rüzgar, iklim, arazi şartları göz önüne alınarak konumlandırılırsa hava hareketlerini düzenlemeye yardımcı olmaktadır.
Klasik ormancılığın temeli “ekonomik ormancılık”tır; kent ormancılığı ekolojik kaygıları temel alan bir yaklaşım olması nedeniyle klasik ormancılıktan ayrılır. Ranta dayalı plansız kentleşmenin sonuçlarından biri olan eko sisteminin zarar görmesi nedeniyle insanların yaşamı için gerekli doğal –biyolojik ortam kaybolmaya başladığı gibi, hayvanların yaşam alanları da bölünmekte ve daralmaktadır. Giderek anlaşılmıştır ki kentte, doğal ve sağlıklı bir yaşam için yeşil alana olduğu kadar hayvan varlığına da gereksinim vardır. Ayrıca ormanlık alanların bulunmaması, var olanların yok edilmesi erozyon, sel ve çığ tehlikesi gibi doğal olayları kent yaşamını tehdit eden birer felakete dönüştürmektedir.
Kent refahı, estetiği ve kimliği…
Kent ormanları kent halkının kentsel yaşam kalitesi ve refahı hakkında en önemli göstergelerden biri kabul edilmektedir. Bugün sanayileşmenin en gelişmiş olduğu Batı Avrupa ülkelerinde insanlar Türkiye ile kıyaslanamaz ölçüde doğayla iç içe bir kent yaşamı sürdürmektedirler. Büyük şehirlerin en merkezi iç noktalarında bile çok sayıda büyük bahçe, park, kent ormanı gibi doğal ortamlar mevcuttur.
Amerikan Kent Ormancılığı Konferansı Sonuç Bildirgesi’nde kentlerde kişi başına en az bir ağaç bulunması kentsel refahın önemli göstergelerinden biri olarak nitelenmiştir. Bazı gelişmiş ülkelerdeki kent peyzajlarında, fizyolojik açıdan oksijen alışverişi ve yaprak yüzeyi hesaplarına dayanarak, kişi başına 25-40 m2 yeşil alan öngörülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün kişi başına tavsiye ettiği kentsel yeşil alan miktarı ise asgari 9 m2’dir.
Kent Ormanı kentsel refahın bir göstergesi olduğu gibi kent peyzajı ve kent kimliğinin de önemli bir unsuru olarak düşünülmektedir. Kent ormanları kent yaşamına ilgi çekici bir boyut ve özellik kazandırır; kent peyzajını belirgin biçimde etkiler.
Kentin estetik bir siluete kavuşmasında önemli bir etken olan kent ormanları ayrıca o ülkeye/bölgeye ait bitki, ağaç ve hayvan varlığının sergilendiği özgün bir “doğa müzesi” olarak kentin kimliğini tanımlayan önemli öğelerden biri haline gelmektedir.
Kent ormanının uygun bir yerinde arboretum oluşturarak, kent ormanının turizm ve doğa eğitimi açısından da önemli bir işlev taşımasını sağlamak olanaklıdır.
Kent ormanı kentlinin psikolojisini ve verimliliğini olumlu etkiler…
Kentlerin oturmak, çalışmak, dinlenmek ve dolaşmak olarak tanımlanabilecek dört önemli fonksiyonu olmalıdır. Bugünkü kentlerde bu fonksiyonlardan dinlenmek ve dolaşmak fonksiyonlarının oldukça daraldığı görülmektedir. Teknik olarak çok gelişmiş ancak doğayı algılama şansı kalmamış olan bugünkü kentlerde insanoğlu kendini önemli bir ruhsal baskı altında hissetmekte, bu durum genel insan davranışların agresifleşmesi sonucunu doğururken, aslında insanların çalışma verimliliklerini de önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir. Kent ormanları insanlara kent ortamında doğa ile temas etme, zaman ve mevsimlere göre doğada oluşan değişimleri gözlemleme olanağı vererek daha sağlıklı, kaliteli ve huzurlu bir yaşam olanağı sağlarlar.
Kentin planlı gelişimini kolaylaştır…
Kentin etrafında planlama doğrultusunda oluşturulacak olan kent ormanlarının yaratacağı “yeşil kuşak” kentin gelişi güzel ve plansız gelişmesinin ve kaçak yapılaşmanın önlenmesi açısından da araçsal bir önem taşımaktadır. Yeşil kuşaklar adeta kentteki yapılaşma sınır ve yasaklarının bekçisidir.

Türkiye ve Kent Ormancılığı…
Türkiye’de tüm orman varlığı 20.000.000 hektar olup bunun içinde kent (belediye) ormanlarının payı 1.100.00 hektar yani yaklaşık 20’de bir düzeyindedir. Kent Ormanlarının hemen tümü oluşumunda belediyelerin bir katkısı olmayan ormanlardır.
Kent Ormancılığı kavramının ilk kez resmi olarak dile getirilmesi, Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) “Ormancılığımızda Yeni Bir Yaklaşım: Kent Ormancılığı” adıyla yayınladığı tarihsiz (muhtemelen 2003) bir broşür aracılığıyladır..Bu broşürde ülkenin 81 ilinde kent ormancılığı uygulamasına geçileceğinden söz ediliyordu ve gerçekten de kısa bir süre sonra bu çerçevede uygulamalarda başladı.
Türkiye’deki Kent ormancılığı uygulamasının dikkat çeken özellikleri (çarpıklıkları da denilebilir) şu şekilde sıralanabilir:
1- Kent Ormancılığı uygulaması herhangi bir yasal dayanağa kavuşturulmadan 6831 sayılı Orman kanunu çerçevesindeki milli parklara ve koruma ormanlarına ilişkin kent ormancılığı açısından bazı belirsiz ve yetersiz hükümlere dayalı olarak sürdürülmektedir.
2- “Kent bitişiğinde veya yakınında bulunan ormanlık alanların bir bölümü kent ormanına dönüştürülecek” anlayışı doğrultusunda sürekli olarak hazır ormanlar kent ormanlarına dönüştürülmekte ve bu konuda da bazı ormanlar özellikle iktidar yanlısı belediyelerin kullanımına verilerek betonlaşan kentin ormanlaştırılması değil ormanlık alanların betonlaştırılmasının yolu açılmaktadır.
3- Söz konusu broşürde Başbakan Erdoğan’ın imzasını taşıyan sunuş yazısında “Devlet Ormancılığından millet ormancılığına geçiş” ten söz edilmesi ise son derece dikkat çekici ve Türkiye’deki kent ormancılığı uygulamasının özelleştirme sürecinin bir parçası olacağına ilişkin kaygıları artırıcı bir nitelik taşımaktadır.
Ankara ve Kent Ormancılığı
Ankara en önemli kent ormanı olan Atatürk Orman Çiftliği’nin yanı sıra, Güvenpark, Gençlik Parkı, Kuğulupark gibi kent merkezindeki önemli yeşil alanlarını uygulanan yanlış kentleşme politikaları sayesinde betonlaşmaya kurban vermiş/vermekte olan bir kenttir. Ankara’da bugün bulunan kent ormanları da mevcut yerel yönetimin çaba ve gayretleri sonucu elde edilmiş ormanlar değil, merkezi hükümet tarafından bahşedilen hazır ormanlık alanlardır.
Örneğin kalıntı (Relik) bir orman olduğu için 1966 yılında “koruma ormanı” ilan edilen Ankara’ya 40 km. uzaklıktaki 1601 hektarlık Beynam Ormanı’nın 400 hektarlık bölümü kent ormanı yapılmıştır. Beynam Ormanı’nın daha önceki süreçte de 584 hektarlık bölümünün Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMPGM) tarafından  “orman içi dinlenme yeri “olarak planlanmıştır. 419 bitki türü ile biyolojik çeşitlilik açsından oldukça zengin bir nitelik taşıyan ve bölgenin koşulları içine orman olması beklenmediği için varlığı “olağanüstü” olarak nitelendirilen Beynam Ormanı, Türkiye’deki kent ormancılığı uygulamasının nasıl yanlış ve çarpık bir mahiyet taşıdığını açık biçimde göstermektedir.

Ne yazık ki, yeni yeşil ve doğal ortamların kazandırılmasını hedefleyen kent ormancılığı Türkiye’de mevcut ormanların yanlış kullanımları için bir araca dönüştürülmektedir. Ayrıca dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında 10 haziran 2003 tarihinde imzalanan bir protokolle Kurtboğazı Ormanı’nın 419 hektarlık bölümü de, “kent ormanı” olarak kullanılması amacıyla Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiş durumdadır.
Sonuç yerine
Kent ormancılığı kent ekosistemine olumlu etkilerde bulunmak başta olmak üzere kent peyzajı, eğitim, kent insanını doğal ortamlara kavuşturmak, kentsel hayvan varlığını artırmak gibi nedenlerle kent içi ve çeperinde yeni ormanlık alanların oluşturulmasını ifade etmektedir. Kent ormancılığı kente gelişigüzel ağaç dikimi değildir. Kent plancılarının, kent peyzaj uzmanlarının, iklim ve çevrebilim uzmanlarının ortak bilimsel çalışmaları doğrultusunda ağaç, toprak ve yer seçimi unsurlarının çok iyi analiz edilmesiyle oluşturulması gereken ormanlık alanlardır. Kent ormanlarının oluşturulmasında ekonomik yarardan çok toplumsal yarar öne çıktığı için kamusal sorumluluk alanı içerisinde olması zorunlu olan kentsel alanlardır. Kent ormanlarının kentin en fazla 50 km. dışına oluşturulması gerekmekte ve/fakat bu kent içinde ağaçlandırma ve yeşil alan çalışmalarının artırılması zorunluluğunu ortadan kaldırmadığı gibi, kent içi bölgelerde kent ormanı oluşturulamayacağı anlamına da gelmemektedir.

Türkiye’deki kent ormancılığı uygulamaları ise, ne yazık ki kente yeni ormanlık alanlar kazandırılmasından çok mevcut ormanların kent ormanı ilan edilmesi şeklinde yürümektedir. Kamusal sorumlulukla doğrudan bağlantılı kent ormanı uygulamasının özelleştirmenin bir aracına dönüştürüleceği de yaygın bir endişe durumundadır.  Kent ormancılığının açık yasal dayanaklarının bulunmaması da bu kaygıları artırıcı niteliktedir.

















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-