Ergenekon mu Reorganizasyon mu?


ERGENEKON MU REORGANİZASYON MU?
Operasyonun üzeri şüphe bulutlarıyla kaplı!
Ergenekon operasyonunu tartışmalı kılan; üzerine  şaibe gölgeleri düşüren bir dizi etkenin varlığından söz etmek olanaklı.. Bir kere AKP’nin kapatılma davası ile paralel süreçte yoğunlaştırılmış olması bu operasyonun gerçekten neyi  amaçladığı konusunda  şüpheler doğurdu. Önemli bir kitle tarafından operasyon güç çatışmasının yarattığı intikamcı bir hamle olarak  algılandı.
Üzerine bir de gözaltına almalar sırasında yaşanan tablolar, tedavi edilemediği için hayatını kaybeden tutuklu insanlar, uzun süre hazırlanamayan iddianame, yandaş basına psikolojik savaş amaçlı servis edilen bazı bilgi ve belgeler vb. eklenince şaibeler daha da büyüdü. Üstelik, koyu kuşku bulutlarına yol açan yalnızca bunlar da değil, bunlar operasyona şaibe katan esas ve büyük nedenlerle karşılaştırılınca, ‘devede kulak’ kalıyor.
Sorunu doğru anlamak için  soruları doğru sormak lazım!
Böylesi operasyonları doğru anlayabilmek ve kamuoyunu doğru bilgilendirip yönlendirebilmek açısından alınması gereken pozisyon çok açıktı. Operasyonu yapana da, operasyona uğrayana da eşit mesafede durarak olgu, olay, bilgi ve belgeleri iç bağlantıları, tutarlılıkları, çelişkileri açısından sorgulamak. İddiaların, bilgi ve belgelerin bilgi kirliliği yaratacak şekilde tek yanlı olarak servis edildiği böylesi operasyonlarda gelişmelere tekil bilgiler üzerinden değil, eleştirel ve kuramsal yaklaşımla bakabilmek gerekliydi….
Şurası açık ki bugün yaşanan bir güç ve iktidar savaşımı… Bu savaşımın içinde uluslararası güçler var, yerli sermaye ve çıkar odakları var ve bu savaşım istihbarat örgütleri aracılığıyla yürütülüyor. Epey uzun bir süredir teneffüs etmek zorunda kaldığımız kirli ve puslu havadan dolayı, artık hepimiz şunu çok iyi biliyor olmalıyız ki işin içine istihbaratlar arası mücadelelerin de girdiği bir güç savaşımında, hukuk dahil tüm kesimlere servis edilen bilgiler amaca göre dizayn edilmiş, belli bir amaç doğrultusunda kamuoyu oluşturmayı hedefleyen dezenformatik bilgilerdir. Muhakkak ki bu çabanın etkili olabilmesi için araya doğru ve ‘şok edici’ bazı bilgiler de serpiştirilecektir. Ki böylece kamuoyu tüm söylenenlerin doğru olduğu izlenimine kapılabilsin.
Şeytanın arkasına saklandığı sorular!
Bu makalenin yazarı, olayların gelişimini, iç bağlantıları ve çelişkileri alt alt ata koyduğu ve eleştirel bir gözle analiz ettiği zaman, Ergenekon operasyonunun devleti şeffaflaştırmayı ve demokratikleştirmeyi değil, devleti ve derin devleti yeniden organize etmeyi hedeflediği sonucuna ulaşmaktadır.Ve herkesi şu sorular üzerinde düşünmeye davet etmektedir:
*MHP’nin uzun bir süre suskunlukla karşıladığı ve en sonunda  Genel Başkan baş danışmanı aracılığıyla “demokratikleşme açısından ciddi bir adım olarak” nitelendirerek destek verdiği bir derin devlet operasyonu size ne çağrıştırıyor? Genel Kurmay Başkanlığı’nın suskun kaldığı ve hatta bazı çevrelerin iddialarına göre destek verdiği bir derin devlet operasyonu size ne çağrıştırıyor? Perinçek’in yönettiği ve diğer İP kadrolarının ana omurgasını oluşturduğu  bir Türk Gladyosu manzarası Türkiye’nin bilgi ve düşünce birikimine bir hakaret değil midir?
Ergenekon davasında gözaltına alınan ve tutuklanan insan profiline baktığımızda ortak özellik olarak şunu görüyoruz: Kesinlikle  anti-emperyalist değiller ve ilkesel ve net bir anti-Amerikancı da değiller; ama besbelli ki son dönemde küreselleşmeci yeniden yapılanma sürecinin sonuçlarına aktif ve pasif direnme gösteriyorlar, Amerikan’ın hoşuna gitmeyen işler yapıyorlar. Peki bu  Gladyo  içinde hiç mi ABD’ci, İsrail’ci, küreselleşmeci ve AKP’li yok… varsa onlar nerede? ‘Fırat’ın öteki yakası’na ve sosyalist sola ilişkin yasadışı örtülü operasyonlar iddianame de niye yok?Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan ve tutuklananlar arasında derin devletin raydan çıkmış bazı yönetici ve tetikçileri var. Bir kısmını zaten biliyoruz, bilmediğimiz bazıları da bu operasyona dahil edilmiş olabilir. Ve bu unsurlarla bazı gazeteci, aydın, akademisyen, kitle örgütü yöneticisi vb. işbirliği arayışına girmiş olabilirler. Bu arayışın bazı pratik sonuçları da  söz konusu olabilir.Ama bu bileşimin, yıllar boyunca Türkiye’deki sayısız katliama, suikaste ve provakasyona imza atmış olan Türkiye’nin ‘Gladyosu’nu’ oluşturduğu iddiası size ne kadar inandırıcı geliyor?
Derin devleti reorganize etme operasyonu mu?
Tüm bu  nedenlerden dolayı bunun derin devleti tasfiye etmeyi hedefleyen bir temiz eller operasyonu olmaktan ziyade, Türk derin devletini temizleme ve yeniden organize etme girişi ve Türk devletini küresel sürece ayak uyduramayanlardan arındırma operasyonu olduğu  konusunda şüpheye kapılanlar var ve bende bunlardanım. Süreç ilerledikçe aslında bu operasyonu derin devletin tasfiyesi amaçlı demokratik bir atılım gibi göstermek isteyen medya kuruluşlarında bile, gerçeğin örtülü itiraflarına daha sık rastlar olduk. Onlarda yaşananları Avrasyacıların, Kızıl elmacıların tasfiyesi olarak niteliyorlar.
Ve bunu biz çok daha önceden söylediğimiz için, aklı ve ufku sınırlı bazı devşirme kadrolar tarafından derin devlete dolaylı olarak arka çıkmakla suçlandık, suçlanmaktayız Aksine biz derin devlet de dahil tüm irin ve cerahatların akıtılıp temizlenmesinden yanayız. Biz bu tür kirli organizasyonların, bu güzel toprakları kirletmesine kararlılıkla karşıyız. Ama, bu  amaca karanlık ve kirli güçler arasındaki güç ve iktidar savaşıra taraf olunarak ulaşılamayacağının bilincindeyiz. Böyle yapılarak derin devlete karşı olunmaz, temiz topluma ulaşılmaz; böyle yapılarak ancak  kirli bir iktidar savaşımının payandası, medyadaki tetikçisi olunur.
AKP-Ergenekoncu çatışmasının tarafı değiliz,
ama sorunun birinci dereceden tarafıyız!
Radikal 2’nin 3 Ağustos 2008 tarihli sayısında liberal solun önemli isimlerinden Ömer Laçiner, “Devrimci/sosyalist olma tartışması” başlıklı yazısında konuyu yine Ergenekon’a getirerek, şu soruyu soruyor: Kitlelere “bekle/gör, tepişmeyi seyret” tavrını önerenler mi yoksa bunun kendilerini siyasi özne haline getirmeleri için  önemli bir fırsat olduğunu hatırlatarak ve hiçbir güç odağına yaslanmadan insanları bu yönde yurttaş sorumluluğu ve duyarlılığı ile müdahale etmeye çağıran bizler mi sosyalistçe politika yapmış oluyoruz?
Biz kitlelere Laçiner ve arkadaşları cenahından ‘ AKP bu işi çözemez, AKP’den umut bekleme ve kendin bu işi çözmek için örgütlenerek harekete geç!” çağrısını duymadık.Yanlış mı hatırlıyoruz!  Öte yandan kimsenin ‘bekle gör, tepişmeyi seyret!” dediği de yok: Sorun asla bu konuya taraf olup olmama değildir. Sorun AKP’den ya da Ergenekon’dan yana  taraf olup olmamaktır. Aksine bizler bu soruna birinci derecen tarafız; emeğin ve  ezilenlerin cephesinden bir üçüncü alternatifin yaratılabilmesi amacıyla etkin şekilde bu sorunun üzerine gidilmesi gerektiği kanısındayız.
Ama kim tarafından? Ve işte bir öneri:
Derin çeteleri ve rüşvet, yolsuzluk vb. her türlü pisliği açığa çıkarmak, halkı temiz bir toplum için harekete geçirebilmek perspektifiyle emek örgülerinin, hukuk örgütlenmelerinin, siyasi parti temsilcilerinin, basın kuruluşlarının, üniversite temsilcilerinin ve insan hakları kuruluşlarının hiçbir sınırlama olmaksızın içinde yer alacağı bir Temiz Toplum Komisyonu oluşturulsun…Her türlü bilgi, belge ve arşive ulaşabilme de dahil olmak üzere tam olarak yetkilendirilsin. Eğer gerçekten Türkiye’de ‘temiz toplum’ doğrultusunda ciddi bir demokratik adımın atılmasını istiyorsanız, gelin böyle bir inisiyatifin oluşturulmasını zorlayalım. Bakalım ak kim, kara kim? Bakın işte ancak o zaman  halkımızın temiz, adaletli, eşitlikçi ve demokratik cumhuriyet özlemine tercüman olmuş olacağız. Bu ülkenin güzel ve yeni şafaklara uyanabilmesi için gerçek bir demokratik inisiyatif almış olacağız. Ne dersiniz beyler ve bayanlar, taraf mısınız?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-