Kemalizm ve Alevilik: GARİP BİR AŞK HİKAYESİ…

emalizmin laiklik konusundaki sınırlılığının, yüzeyselliğinin kendini en kuvvetli tarzda gösterdiği alanlardan birisi, çeşitli dinsel-mezhepsel inanışlar karşısındaki ayrımcı tutumdur. Türkiye'de yaşayan Aleviler, Hıristiyan Türkler, Süryaniler, Keldaniler, Yezidiler vb. dinsel-mezhepsel gruplar inançları dolayısıyla baskıcı,eşitsiz ve ayrımcı politikalarla yüzyüzedirler. Tüm bunlar içerisinde toplam nüfus içinde önemli bir niceliği oluşturmaları nedeniyle Alevilik sorunu özel bir yere sahiptir. Cumhuriyet döneminde de ezilen bir inanç gurubu olma kaderinden kurtulamayan, türlü baskılarla, ayrımcı politikalarla ve daha da kötüsü katliamlarla yüzyüze kalan Alevilerin Kemalizmle olan ilişkisi ise, ehven-i şer’e duyulan garip bir tutkuyu, aşkı çağrıştırmaktadır.


Kemalizm, Sunnilik ve AlevilikKemalizm, pek çok İslamcı çevrenin iddia ettiği gibi, dini devre dışı bırakan pozitivist bir ulusçuluğun ismi değildir. Kemalizm, iktidar mücadelesinin gerekleri nedeniyle bir dönem yükselttiği anti-din yaklaşımlar bir yana, geleneksel sunni İslam yerine, “akıl dini olan” modern-burjuva içerikte bir sunni İslam yaratarak, bunu resmi ideolojinin asal unsurlarından biri haline getirmeye çalışmıştır. Halifelik bu nedenle kaldırılmış ve fakat Diyanet İşleri Başkanlığı da bu nedenle kurulmuştur. Demek oluyor ki,  İslamcıların Kemalizme yönelik dine sırt çevirme eleştirisi ne kadar yersiz ve yanlışsa, bazı İslamcılar tarafından Kemalizme  yöneltilen ‘islamın protestanlaştırılması’ eleştirisi de o kadar doğru ve yerindedir.
Doğrudur, Kemalizmin geleneksel İslamcılarla, geleneksel islamın da Kemalizmle hep bir derdi olmuştur. Fakat aynı zamanda şu da doğrudur, azımsanmaması gereken bir sunni Müslüman kesimce de Kemalizm hiçbir zaman dinsizlik olarak görülmemiş, Kemalizmle dinin hurafelerden arındırıldığı, böylece hem kendi özüne hem de çağa uyumlu hale getirildiği düşünülmüştür. Bu Türkiye’de ki laiklik tartışmalarında sıklıkla gözden kaçırılan (ya da saklanan), bu yüzden de altı çizilmesi gereken çok önemli bir olgudur.
İşte Alevilerin Kemalizmle olan garip aşk ilişkisinin gerisinde de bu gerçek bulunmaktadır. Bu bir aşk ilişkisidir, zira Kemalizm yüzyıllarca egemen olan geleneksel sunni İslam anlayışını tasfiyeye çalışarak Alevilerin gönlünü fethetmiştir. Fakat bu garip bir aşk ilişkisidir, zira Kemalizm geleneksel suni İslam anlayışını tasfiyeye yönelmiş ama bunun yerine modern bir sunni İslam anlayışı inşa etmeye, bu sunni islamı da resmi ideolojinin en temel bileşeni haline getirmeye çalışmıştır.
Aleviler içinde, yalnızca halifeliği kaldırdığı, Alevi kitlelerin bir nebze rahatlamasını sağladığı için Kemalizmin son derece büyük bir etkisi söz konusudur. Oysa aynı Kemalizm, Alevilik'in ezilen mezhep konumunu ortadan kaldırmamış, tam tersine kurumlaştırmıştır. Osmanlı döneminde pek çok baskı ve zulümle, kitlesel katliamlarla yüzyüze kalan Aleviler, Kemalist devrimle birlikte nispi bir rahatlama hissetmişlerse de, işin özü değişmemiş, Aleviliğin ezilen konumu süregelmiştir. Cumhuriyet dönemi boyunca da Aleviler üzerindeki baskı ve asimilasyon politikası devam etmiştir. Alevilerin payına düşen  yeni sunilik anlayışının  modernliğe, çağdaşlığa yaptığı vurgu nedeniyle kısmi olarak daha rahat koşullara sahip olmaları  olmuştur yalnızca.


Aleviler Kemalizmle hesaplaşmadan özgürleşemez!Alevilerin üzerindeki baskılara, asimilasyon politikalarına karşı çıkmak, Alevi kimliğinin resmen tanınmasını savunmak ancak bu sorunların temel kaynağını doğru teşhis edilmesiyle olanaklıdır. Elbette kendilerine geleneksel dinsel söylem ve sembolleri bayrak edinerek iktidar mücadelesi veren neo-şeriatçı güçler Alevilerin özgürlüğü için ciddi bir tehdittir ve mücadele verilmesi gereken güçlerdir. Ama bu yapılırken Aleviliğin bugünkü ezilen statüsünün esas nedenleri unutulur ve hatta ölümden kaçanın sıtmaya razı olması gibi, bu güçlerle ittifaka yönelinirse, Alevi hareketi kendi özgürlük talebine en büyük çelmeyi yine kendisi takmış olur. Hiç unutulmamalı ki, dün Alevilerin ezilmişliğinin kaynağı geleneksel sunni anlayışı istismar ederek saltanatını sürdüren Osmanlı monarşisi ise, bugünde Alevilerin ezilen mezhep konumunun asıl kaynağı modern-burjuva bir sunilik anlayışını istismar eden kemalist laiklik anlayışıdır.
Alevilerin haklı taleplerini savunma mücadelesi, eğer net bir anti-kemalist perspektife ve bugünkü laiklik anlayışının etkili bir eleştirisine dayanmazsa, sonuç alıcı olabilmesi olanaklı değildir. Geride kalan 80 küsur yıl bu gerçeğin açık bir kanıtı değil midir?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-