Nasıl Bir Sol Lazım?


Nasıl bir sol lazım?
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu ’nun genel başkan seçilmesiyle birlikte “sol” açısından geniş kesimlerde yeni umut rüzgarları oluştu. Kılıçdaroğlu uzun süredir sol tabanın hasretle beklediği iktidar kapılarını CHP ’ye açabilecek miydi? Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP'de ne ve ne kadar değişecekti? Bizce asıl önemli olan soru ikincisidir? CHP ’nin iktidar olup olmamasından ziyade nasıl bir CHP'nin iktidar olduğu sorusu Türkiye insanı açısından kuşkusuz ki çok daha önemli ve belirleyici olacaktır?
İkili sıkıştırmayı aşabilecek bir sol
Türkiye'de siyaset geçtiğimiz son 20 yıldır ne yazık ki statükocuların ve küreselleşmecilerin belirlediği ikili bir sıkıştırma içinde giderek anlamsızlaşmakta, işlevsizleşmekte ve buna bağlı olarak ülkede toplumsal doku çürümekte ve dağılmaktadır. Bugünkü siyasal kutuplaşmanın ve taraflaşmanın içerisinden bu gidişe dur diyebilecek bir çözüm üretebilmenin olanaksızlığını da geçen 20-30 yıllık pratik bize fazlasıyla göstermiş olmalıdır.
Kürt sorununu, Kürt varlığını inkar ederek ve bir oluruna getirip onları Türkleştirerek ya da islami bir şemsiye altında tutkallayarak çözmeye dayalı politika iflas etmiştir. Alevilerin kimliksel taleplerini kabul etmemeye ve onları bir oluruna getirip Sünnileştirmeye dayalı politikalarda ısrar da bugüne kadar çözüm değil çözümsüzlük üretmiştir. Laiklikle din ve vicdan özgürlüğünü karşı karşıya koyan, biri adına diğerini yokluğa mahkum eden politikaların, ne laikliğe ne dinsel inançlara bir fayda getirmediği de apaçık ortadadır.
Geniş toplumsal kesimlerin farklı kimliksel taleplerini birleştiren sol bir program
Bu ikili sıkıştırma arasında, siyaset birilerinin çıkar ve statükolarını yerine getiren teknikerlik hizmetine dönüşmüş, dolayısıyla toplumun gerçek sorunlarından kopmuştur. İnsanlar hangi iktidar gelirse gelsin yaşam koşullarının daha kötüye gittiğini görüyorlar. Buna karşın toplumun bir bölümü ekonomik ve sosyal haklarımı kaybediyorum ama hiç olmazsa dinselleşme furyasıyla yaşam biçimlerimiz tehdit edilmesin kaygısıyla statükocu kesimin; diğer bölümü de ekonomik ve sosyal haklarımı kaybediyorum ama hiç olmazsa kimliksel taleplerim karşılansın umuduyla küreselleşmeci neo-teokrasinin peşinde sıralanmak zorunda kalıyor… Her iki toplum kesimi de, bu beklenti ve talepleri ortaklaştırarak karşılayacak bir siyaset seçeneği bulunmaması nedeniyle, mevcut siyaset girdabı içerisinde bölünmekte ve kamplaştırılmaktadır. Sonuçta ise toplumun tüm kesimlerinin ekonomik ve sosyal hak kayıpları istikrarlı bir tarzda sürerken ne kimliksel talepleri, ne de bağımsızlık ve laiklik kaygıları karşılanmamakta, aksine geniş toplumsal kesimler daha kötü bir karanlığın kıyısına doğru sürüklenmektedir.
Siyaseti gerçek sınıfsal zeminine oturtan bir sol
Oysa Türkiye ’de bütün bu sorun ve talepleri tek bir eksende toplamak ve hem ekonomik sosyal hakları geliştirirken hem de kimliksel ve yaşam tarzına ilişkin sorunları da halkın kardeşliği, refahı, özgürlüğü ve eşitliği temelinde çözüme kavuşturabilmek olasıdır. Bu ülkede bağımsızlık ile demokratlığı, laiklik ile din ve vicdan hürriyetini, kardeşlik ile etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı özgürlükleri birbirine karşıt değil birbirini tamamlayan unsurlar olarak gören, bütün bunları yoksulların ve ezilenlerin hak ve özgürlüklerini genişletmek ve daha eşitlikçi bir toplum kurmak temelinde ele alan gerçek sol bir alternatifi yaratabilmek tek gerçek çıkış yolu durumundadır.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-