Kayıtlar

Temmuz, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yolculuk...

Resim
saat kaç neredesin kim bilir hangi yalnızlıkta bütün dillerden sana şarkılar çalmalıyım hangi gemi kalkar gittiğin yolculuğa   ela gözlerine sevdadan demir atmalıyım... biliyorum şimdi karanlıktasın ve üşüyorsun o minik ellerini avuçlarıma almalıyım... gittin ardında sahipsiz güller bırakarak... senin her gülüne ben bülbül olmalıyım...

Türki Cumhuriyetler ne vaad ediyor

  Sovyetler Birliği’nin kapitalist sistemle bütünleşmesi ve ulusal çatışmalar eşliğinde dağılması, özellikle Kafkaslarda ve Orta Asya’da ortaya çıkan Türki Cumhuriyetler, Türkiye ile tarihi, kültürel bağlan ve coğrafi yakınlıklan nedeniyle Türk burjuvazisine önemli olanaklar sunmaktadır. Bunu gören Türk burjuvazisi, Balkanlar’dan Çin ’e uzanan “büyük Türkiye” özlemiyle büyük bir sevince kapılmıştır. Emperyalist basın da, bölgenin Almanyası, Japonyası, Doğu’nun yıldızı gibi payelerle Türk burjuvazisinin iştahını daha da kabartmıştır. Ne var ki, aradan geçen şu henüz oldukça kısa zamanın olaylan, Türk burjuvazisinin, emperyalist hayallerini yaşama geçirmede fazla bir şansa sahip olmadığını bütün açıklığı ile ortaya çıkarmaktadır. ABD emperyalizminin egemenliğinde oluşan “yeni dünya düzeni”nde bölgesel liderliğe oynayan Türk burjuvazisi, ilk dersini Körfez kriziyle almıştı. Bir koyup yirmi alma planlan yapan Türk burjuvazisi

“Dertli zenginler zirvesi”

  G-7, Zenginler Zirvesi vb. olarak da anılan, Dunya Ekonomik Zirvesi Munih'te toplandı. Dunyanın en zengin 7 kapitalist devleti olan ABD, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa ve Kanada, petrol şokunun doruğa cıktığı 1975 yılından bu yana her yıl biraraya gelerek bu platformda dunya kapitalizminin temel ekonomik ve siyasal gundemlerini tartışmakta ve ceşitli kararlar almaktadırlar. Dunya Ekonom ikZirvesi, adında ifade edildiği gibi yalnızca “ekonomik” saiklerle gercekleşen bir oluşum değildir, tartıştığı konular ve aldığı kararlar dikkate alındığında daha ziyade siyasal bir oluşum olduğu bile soylenebilir. Zirve, zaten yakın doneme kadar etkin bir “soğuk savaş” kurumu işlevi de goruyordu aynı zamanda. Bir ucunda SSCB'nin, bir ucunda ABD'nin bulunduğu iki kutuplu dunyada, Dunya Ekonomik Zirvesi, soğuk savaşı etkin bir şekilde yurutebilmek amacıyla kapitalist ulkeler arasındaki ic ilişkileri duzenlemeye calışıy

Yeni dünya düzeni”nden görüntüler...

  Bir ucunda ABD liderliğindeki NATO, diğer ucunda da Varşova Paktı’nın bulunduğu iki kutuplu dünya düzeni, devrevi krizler, bölgesel çatışmalar ve sistem dışına çıkmayı başaran tekil örnekler bir yana, kapitalist dünya acısından hayli istikrarlı bir donem olarak yaşandı. NATO ve Varşova Paktları arasındaki rekabet, emperyalistler arasındaki rekabeti frenliyor, ABD’nin askeri üstünlüğü diğer kapitalist ülkeleri NATO şemsiyesi içinde" ABD egemenliğine boyun eğmeye zorunlu kılıyordu. Kuşkusuz kapitalist dunyanın yaşadığı istikrarın bir diğer temel nedeni de, kapitalist metropollerin İkinci Dünya Savaşının izleyen donemde gösterdikleri beklenmedik büyüme performanslarıyla kendi iç istikrarlarını da sağlamış olmalarıydı. Ne var ki, yalnızca Sovyetler Birliği ve Doğu. Avrupa ülkeleri değil, aynı zamanda büyüme hızı yavaşlayan, enflasyon ve işsizlikle bünyesi her gecen gün daha kuvvetle sarsılan kapitalist emperyalist ül