Kayıtlar

Kasım, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'...

Resim
Değerli Kadın Dostlar Değerli Kadın Dostları Ne yazık ki; ülkemizde her gün kadına yönelik manevi, cinsel ve fiziksel şiddetin yeni ve ürpertici bir örneğiyle karşılaşıyoruz. Ne yazık ki, kadına yönelik şiddet olaylarının son on yılda yüzde 1400 arttığı bir ülkede yaşıyoruz. Daha önce defalarca öldük biz kadınlar... 14 yaşında, 19 yaşında, 27 yaşında, 39 yaşında, 51 yaşında, defalarca, defalarca… Sadece geçen sene bile 255 defa öldürdüler bizi. Büyük harfle yazıyorum bak, TAM İKİ YÜZ ELLİ BEŞ DEFA. "Tecavüz ederken suçüstü yakalanan adam henüz tecavüz gerçekleşmediği için “yarım kaldı” indirimi aldı bu memlekette… Tecavüzünü kameraya kaydeden sapık “eski sevgilisiymiş” indirimi aldı.. Tanımadığı birine saati soran eşini delik deşik ederek öldürüp “cilve yaptı” indirimi alan var bu ülkede... Mahkemeye takım elbise ile gelen tecavüzcüye, kadın katiline iyi hal indirimi var. Ve böyle olduğu için fink atıyor şimdi katillerimiz ortalıkta. Kendilerinden önceki tecavüzcüler

GÜLE GÜLE "ŞİİRİN ANASI"...

Resim
Gülten Akın'ı kaybettik. Kasım ayının başında... 82 yaşında. Ankaralı-Çankayalı bu büyük kadın şairi... Işığı daim kalacak ama, aydınlatmaya devam edecek çevresini, bu kesin... "Ümmüşşiir" derdi Cemal Süreya, Gülten Akın'ı tanımlamak için... "Ümmüşşiir" yani "şiirin anası"... Gülten Akın için pek çok ve birbirinden güzel sıfatlar kullanılmıştır... Örneğin şair Akif Kurtuluş'un "vicdan ana"sı da bunlardan biridir... Önündeki sıfat değişse de "analık" en temel, en vazgeçilmez ve hemen herkesin ortaklaştığı bir vasıftır Gülten Akın'da... Çok da yerindedir... Gülten Akın aşka, topluma, doğaya vb. hep bir ana sorumluluğuyla ve sevgisiyle yaklaşmıştır... Şiiri bir ana kucağı; dizeleri sarıp sarmalayan ana kolları gibidir... "Kadın Şair"... Gülten Akın edebiyat dünyasının en önemli kadınlarındandır... Milliyet Gazetesi'nin 2008 tarihinde yaptığı bir ankette, sanatseverlerce "Yaşayan En Büyük Türk Şairi&qu

EGEMENLER İÇİN EN İYİ ASKER "ŞEHİT ASKER"DİR...

Resim
Bundan bir kaç yıl önce Türkiye Barolar Birliği ile Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği tarafından düzenlenen ‘TSK’da Mobbing ve İntihar Vakaları Sempozyumu’nun sonuç bildirgesinde çok ilgi çekici bilgiler yer alıyordu. Bildirgeye göre 10 yılda çatışmalarda yaşamını yitiren asker sayısı 818 iken aynı süre içerisinde kışlalarda 934 asker intihar etmiş ve birçok intihar vakasındaki sır perdesi aralanamamışdı. Şüpheli asker intiharlarının 2012 rakamlarına göre sivillerden 2,5 kat fazla olduğu ifade edilmekteydi. Çok sayıda asker mobing mağduruydu. Mobing mağduru askerlerin yüzde 42’si hakaretten, yüzde 30’u dayaktan, yüzde 28’i orantısız cezalardan, yüzde 24’ü sağlık hizmeti alamamaktan, yüzde 14’ü aşırı fiziksel aktiviteye zorlanmaktan, yüzde 14’ü tehdit edilmekten, yüzde 7’si rütbeli personelin şahsi işlerine koşturulmaktan, yüzde 7’si ise uykusuz bırakılmaktan şikâyetçiydi. Yine aynı dönemde Afyon'da bir askeri mühimmat deposunda yaşanan ciddi bir aymazlık sonucu 25 gencecik in

TÜRKİYE İLE SURİYE İLİŞKİLERİ TARİHSEL BOYUTU

Resim
Türkiye Suriye ilişkileri kısa bir makalenin içerisinde tüm boyutlarıyla analiz edilemeyecek siyasal ve tarihsel önemde bir konudur. Zira bu konu, yalnızca dış politika alanında değil, doğrudanTürkiye’nin iç politikasının bugününü ve yakın geleceğini şekillendirecek bir öneme haizdir. Ayrıca Türkiye- Suriye ilişkileri, AKP hükümetiyle birlikte Türk dış politikasında yaşanan ‘’eksen değişikliği’nin’ başarı ve başarısızlıklarının test edildiği en önemli turnusol kağıdı niteliğindedir. Bu kısa makalede Suriye dış politikasının 2000’li yıllara kadar olan seyri hakkında kısa bir arka plan sunmakla birlikte, asıl olarak AKP döneminin Suriye politikasının kuramsal ve pratik sonuçları üzerinde duracağım. Ayrıca Suriye politikasının Türk iç politikasına olan son derecede dolaysız ve kritik etkilerini okurla paylaşmaya çalışacağım. Fakat bütün bunlara geçmeden önce Suriye ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapmakta yarar var. SURİYE TARİHSEL ARKA PLANI Türkiye ve Suriye aşağı yukarı aynı dön

EMPATİ DEĞİL, ÖRGÜTLENME VE MÜCADELE HAKKI...

Resim
Kendi mücadelesini veremeyen ve bu mücadeleyle kendine bir denge ve özgürlük alanı yaratamayanlar kaçınılmaz olarak "empati" adı verilen bir aşağılama biçimine muhtaç bırakılırlar... Herkes kendini anlatmalı ve kendini bütünsel olarak anlatacak haklara sahip olmalı...Kimsenin kimseye empati yapmasına gerek olmamalı... Empatinin yapmaya çalışan için de, yapılan için de olumlu sonuç üretme şansı yoktur. Çok daha önemlisi, herkesi, kendisi olmaktan uzaklaştıran bir etmene dönüşme riskini içinde barındırmaktadır. Elbette anlamak çabası zorunlu... Ama bunun etik bir tercih değil; ortak yaşamın dayattığı zorunlu sorumluluk olduğunu kavramak kaydıyla... Anlamak ile onaylamak arasındaki çizgiyi kaybetmemek lazım. Oysa empati bizi karşıdakini anlamaktan öte olduğu gibi kabul etmeye çağırıyor... Bu hayata aykırı... O zaman da bu yöntemin pek bir başarı şansı olmuyor. Başarısız bir yöntemde ısrar etmek ise karşılıklı olarak hem çok yorucu oluyor; hem de amaçlananın aksine umutsuzluğu