HALK PROJESİ Mİ? DEVLET PROJESİ Mİ?

Gezi Direnişi ile ilgili görsel sonucu

Bu 1 Mayıs'a yoğun katılımın yanı sıra kitlelerde artan mücadele isteği damga vurdu. Yüksek bir moral,artan bir heyecan ve kararlılık tüm gösterilerde kendini açık biçimde dışa vuruyordu. Bu aşağı yukarı tüm katılımcıların ortak gözlemi.

İkincisi; bu 1 Mayıs, kitlelerin referandum sonuçlarını meşru bulmadığını ve geçersiz kabul ettiğini bir kez daha gösterdi. "Hayır Biz Kazandık" sloganı 1 Mayıs'ın en belirgin ortak özelliklerinden biriydi.

Üçüncüsü; bu 1 Mayıs, yeni bir yol arayışının ifadesi oldu. Yeni bir laiklik ve cumhuriyet devrimi arzusu gözle görülür bir açıklıktaydı.

Dördüncüsü; bu 1 Mayıs, "Gezi ya da Hayır Bloğu"nun temelini 1 Mayıs ruhunun oluşturduğunu ve 1 Mayıs ruhunun bu bloğun temel motoru ve sürükleyicisi olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi.

Yani 1 Mayıs ruhunun şekillendirdiği, yani emek bayrağının altında gelişen yeni bir laiklik ve Cumhuriyet devrimi isteği...

Yani bu temelde yeni bir siyasal hat gereksinimi...

Yani yeni ve devrimci bir muhalefet hat arzusu ve isteği..

 

Yeni Bir Yolun Başında...

Yeni bir siyaset ve muhalefet arayışı giderek kendini emek ekseni etrafında daha belirgin biçimde tanımlıyor, tanımlamak zorunda kalıyor. Bu bir bilinç olması kadar ve hatta ondan çok daha fazla olarak nesnel siyasal gelişmelerin toplumsal muhalefeti itelediği bir gelişme...

Zira toplumsal muhalefet bilinçle, iradeyle olmasa da yaşayarak alışılmış siyaset kalıp ve kurumlarının içinde kalarak laiklik ve cumhuriyet kazanımlarını korumanın ve ilerletmenin olanaksız olduğunu görüyor.

Muhalefetin bir bölüğünde bulunan "Ordu laikliğin ve Cumhuriyetin teminatıdır" yanılgısı pratik tarafından Gezi'den bu yana yaşanan süreç içerisinde kendiliğinden aşılmaya başlandı.

Sermayenin bir kesiminin özellikle Gezi eylemleri sırasında bu alanda yaptığı bazı atraksiyonların toplumsal muhalefet içinde yarattığı "laik ve çağdaş sermaye var ve onlar da bizimle birlikte mücadele eder " inancı da zaman içinde tuzla buz olmaya başladı.

Aynı şey biraz daha gecikmeli ve yavaş olsa da giderek ABD ve özellikle AB umutvarlığı içinde yaşanmakta. Onların da temel saikin demokrasi, cumhuriyet ve laiklik değil, kar ve çıkar olduğu deneyimlerle öğrenilmekte... Tek adam despotizminin "siz beni içeride çok baskılamayın, ben de dışarıda sizin politikalarınıza en aktif biçimde yeniden payanda olayım" yönlü her mesajı, bu kesimlerin laikliğinin ve cumhuriyetçiliğinin sınırına da göstermekte... Onlar için Türkiye'nin laik ve cumhuriyetçi bir rejim olmasının değil, kendi taşeronu olmaya devam etmesinin çok daha önemli olduğunu toplumsal muhalefet giderek çok daha açık biçimde görmekte.

Yani Gezi'den bugüne toplumsal muhalefet giderek kendi özgücüne güvenen, ordu, iç ve dış sermaye odaklarından giderek uzaklaşan, bağımsızlaşan bir gelişim yaşamakta...

Yani Gezi'den bu yana toplumsal muhalefet laiklik ve cumhuriyet özleminin olağan siyaset araçları ve kurumları üzerinden karşılanamayacağını giderek çok daha açık biçimde görmeye başlamakta.

Yani Gezi'den bu yana toplumsal muhalefet emek eksenli ve devrimci bir muhalefet ihtiyacını, yeni bir siyaset tarzı arayışını giderek daha fazla açığa vurmakta...

Son 1 Mayıs'ta tüm gözlemcilerin gösterilerde ortak biçimde gördüğü ve tanımladığı "farklı ruh" ve heyecan yeni bir mücadele ve siyaset arayışının işaret fişeğidir aslında..."

Herkes Kendi Bayrağı Altına...

D. Baykal referandum öncesinde dedi ki "Ortada iki proje var devlet projesi ve halk projesi; biz halkın projesinin yanında olacağız".

Peki şimdi hem D. Baykal hem de genel olarak CHP yönetimi hangi projenin yanında yer almaktadırlar? Halk referandumu gayrımeşru görürken ve hükümsüz ilan ederken, niye referandum sonuçlarını meşrulaştıran bir yaklaşım benimsemektedirler?

Bu sorunun cevabı bizzat yukarıda aktardığımız D. Baykal'ın sözlerinde saklıdır.

Zira D. .Baykal ve CHP yönetimi, kurumsal yapısı "Devlet Projesi" ile "Halk Projesi" arasındaki açı genişlediğinde ve bu iki proje birbiriyle açık çatışma haline geldiğinde, geleneksel sınıfsal bir refleks olarak "Devlet Projesi"nin dışına çıkamamakta, "Halk Projesi"nin açık ya da örtülü biçimde karşısına çıkmaktadırlar.

Zira kendini 1 Mayıs'larda, Gezi Direnişlerinde, 7 Haziran seçiminde ve son referandumdaki "Hayır Bloğu"nda tanımlayan "Halk Projesi", giderek netleşen biçimde ordu ile iç ve dış sermaye güçlerinden bağımsızlaşan bir mücadele hattında kendini tanımlarken, yapısal nedenlerle devlet ve sermaye bekası kaygısından kopamayan CHP bu sürece ayak uyduramamakta ve "Halk Projesi"nin karşısında "Devlet Projesi"ne ricat etmektedir.

Öyle anlaşılmaktadır ki, CHP'nin artık "Halk Projesi"ni ilerletmesi mümkün değildir. Ama ilerleyen ve derinleşen "Halk Projesi", CHP'yi daha sola çekebilecektir.

Bugünkü mesele budur: "Halk Projesi" mi CHP'yi sola çekecek, CHP'mi "Halk Projesi"ni sağa, yani "Devlet Projesi"ne..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-