ABD ESKİ BÜYÜKELÇİLERİ: " ERDOĞAN İSLAMİ FRANCO"
ABD’nin eski büyükelçileri Morton Abromowitz ve Eric Edelman hazırladıkları raporda, “Erdoğan, İslami Franco” tabirini kullandılar.

Gezi Parkı protestoları ve yolsuzluk
skandalları üzerinden Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’e benzetilen Başbakan
Tayyip Erdoğan için raporda, ‘seçilmiş bir sultan’ ve ‘İslami Franco’ ifadeleri
kullanılırken, “Erdoğan yönetimindeki Türkiye,
ABD’nin istikrarlı bir müttefiki olamaz. İlişkiler risk taşıyor.
İlişkilerin geleceği ABD’nin çıkarları örtüştüğü müddetçe ittifak yaptığı Suudi
Arabistan ve Pakistan ile ilişkilere benzeyecek. Türkiye’nin dış politikaya da
yoğunlaşamaması ABD için bir probleme dönüşecek” denildi.
Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı
Viladimir Putin gibi 10 yıl daha iktidarını sürdürmeyi hedeflediğini ancak Gezi
protestoları ve yolsuzluk soruşturmasının ardından ‘seçilmiş bir sultan’ ve
‘İslami Franco’ gibi davrandığının belirtildiği raporda,“Erdoğan artık
cumhurbaşkanı olamaz. Gül yeniden seçilmek isteyecek. Türkiye yeniden erken
seçime gidebilir” ifadeleri yer aldı.
Abromowitz ve Edelman’ın hazırladıkları rapordan satırbaşları şöyle:
Artık cumhurbaşkanı olamaz: Erdoğan’ın meşruiyeti Gezi Parkı protestoları ve yolsuzluk
soruşturması ile delindi. Bu trendi tersine çevireceğine inanmak için bir neden
yok. Başbakan olarak kalma ihtimali her zamankinden daha fazla. Cumhurbaşkanı
olmak isteseydi, internet, HSYK ve MİT yasaları çıkarılmazdı.
İki yılını Gül’ü zayıflatmaya harcadı: Erdoğan’ın gücü 2010’dan bu yana düşüşe geçti.
Kendisini iktidara taşıyan koalisyonları ve kendisini destekleyen liberalleri
kaybetti. Erdoğan, son iki yılını eski rakibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
pozisyonunu zayıflatmaya harcadı. Türkiye’yi büyüyen bir ekonomiden, kırılgan
bir ekonomiye dönüştürdü. Türkiye’nin eski imajını lekeledi. O zamandan beri
Erdoğan, seçilmiş bir sultan veya İslami Franco.
Sonuçta dışarıda kalacak ama: Erdoğan’ın yönetimde kalma anlayışı, baskıcı ve otoriter bir
model. Bu son 10 yılın kazanımlarına zarar verecek. Açıkçası, bu tip adımlar
Batı güçlerini olduğu gibi uluslararası marketleri de uzaklaştıracak. Güce daha
fazla asıldıkça, tutunduğu şey o kadar çabuk elinden kayacak. Erdoğan neticede
dışarıda kalacak. Önemli soru ise bu süreçte Türkiye’ye ne kadar zarar verecek?
Gücünü ancak Başbakan olarak sürdürebilir: Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması için
Gül’ün kenara çekilmesi gerekir. Gücünü toplamaya yönelik her adımı ile
Erdoğan, kendi tabanında olduğu kadar, toplumda da meşruiyetini ve desteğini
yitirdi. Artan irrasyonel davranışları, dünyayı ‘komplo’ ile gören anlayışı,
eski siyasi müttefikleri tarafından da sorunlu görülmesine neden oldu. Karşı
karşıya kaldığı güçlükler göz önüne alındığında Erdoğan, gücünü ve siyasi
kariyerini ancak başbakan olarak sürdürebilir. Bu hesap, sadece 30 Mart’tan
çıkacak çok güçlü bir gösterge ile değişebilir.
Gül, çapraz ateşten kaçındı: Siyasi kriz, Gül’ün AKP’nin liderliği devralma şansını
azalttı. Bir güç göstermedi, yol gösterici olmadı, çapraz ateş arasında
kalmaktan kaçındı. Antidemokratik olduğu kadar Gülen hareketini yıkmayı
hedefleyen yasaları onaylayarak, hem hareketin hem de liberallerin güvenini
kaybetti. Gül, yeniden cumhurbaşkanı olarak seçilmek için çabalayacaktır.
Köşk adayları Başbuğ ve Akşener: Cumhurbaşkanlığı seçimleri için temel sorun, CHP ve MHP’nin
ortak bir adayda uzlaşması. Aksi takdirde, Gül Çankaya’da 2019’a kadar oturmaya
devam eder. Cumhurbaşkanlığı koltuğu adaylarından biri Meral Akşener. Akşener,
muhafazakâr ve milliyetçi çevrelerden oy alabilir. Serbest bırakılan eski
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da siyasi bir figür olabilir.
Başbuğ, milliyetçi ve merkezdeki oylar için güçlü bir aday olacaktır.
Erdoğan darbe aldığının farkında: Erdoğan yerel seçimleri bir referanduma dönüştürmeye
çalışıyor. Ancak böyle görülmemeli. Erdoğan, yüzde 40’ın üzerinde oy alması
durumunda, bunu yolsuzluk iddialarının aklanması olarak sunacak.
Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki daha büyük çatışmaların işareti
olacak. Erdoğan da darbe aldığının farkında. 2011’deki gibi yüzde 50 oy alamaz.
CHP’nin yüzde 30’un üstünde, AKP’nin de yüzde 40’ın altında oy alması halinde
ise oyuncular değişebilir.
Seçimde üç kriter: Yerel seçimlerin sonuçları ancak genel oy oranı, İstanbul ve Ankara’daki
başkanlık yarışı sonuçlarıyla değerlendirilir. Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’da
Kadir Topbaş’ı yenme ihtimalinin abartılmaması gerekir. Ankara için ise CHP’nin
şansı var.
Erken seçime gider: 30 Mart yerel seçimleri Erdoğan’ın erken seçime ilişkin kararını da
belirleyecek. Tıpkı 2007’de olduğu gibi bu seçeneği, “muhalefet birleşmeden” ve
“meşruiyeti daha da aşınmadan” gerçekleştirmesi bekleniyor.
Erdoğan yönetimi uzadıkça: Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durum ABD için endişe
kaynağı. Erdoğan kontrolünde, daha otoriter ve İslamcı bir Türkiye, ABD için
daha az güvenilir ve daha az istikrarlı bir müttefik olacaktır. Erdoğan
yönetimde daha uzun kaldıkça, kırılgan olan Türk-Amerikan ittifakı için risk
büyüyecektir.
İlişkiler Arabistan’a benzeyebilir: Türkiye ile ABD arasındaki ilişki Suudi Arabistan
veya Pakistan ile ilişkilere benzeyebilir. Bu ülkeler Ortadoğu’da büyük güç.
ABD bunlarla çıkarları örtüştüğünde iş yapabilir. Ama gerçek bir müttefikliğin
temelini oluşturan ortak değerlerin paylaşımından mahrum kalır. Bunun da
ötesinde, Erdoğan yönetimindeki Türkiye veya genel olarak otoriter bir Türkiye,
ABD’nin istikrarlı bir müttefiki olamaz. Türkiye problem haline geliyor:
Türkiye daha çok iç kavgalarla uğraşacak. Enerjisini yapıcı dış politikaya
yoğunlaştırmayacak. Amerikalı karar vericiler için Türkiye, zorlu bir ortamı
istikrara kavuşturacak bir müttefik olmaktan çok, kendisi bir problem haline
gelecek.
Yorumlar
Yorum Gönder