BİR ÖN "CUMHURİYET" DENEYİMİ: ANKARA AHİ DEVLETİ...

Çoğunlukla Ankara'nın başkent ilan edilmesinde coğrafi nedenlerin daha önemli olduğunu düşünülür. Zihnimizde yer etmiş bilgilere göre, Ankara'nın Anadolu'nun ortasında olması, olası bir işgal girişiminde Ankara'nın ele geçirilmesini zorlaştıracağından ve yine aynı konum başkenti bütün Anadolu için eşit düzeyde ulaşılır kılacağından Ankara başkent ilan edilmiştir. Kuşkusuz bu da önemli bir faktördür. Ama en önemli faktör değildir. Tek başına coğrafi faktör bize örneğin Konya ya da Kayseri dururken, Ankara'nın niçin tercih edildiğini açıklamaz. Bu açıklamayı ancak tarihi faktörlere baktığımızda bulabiliriz. Nitekim M.Kemal Atatürk, Ankara'nın başkent ilan edilmesi ile ilgili düşüncelerini açıklarken, "Beni bu konuda esinleyen coğrafi faktörlerden daha çok tarihi faktörlerdir" demiştir. Nedir bu tarihi faktörler: Birincisi Milli Mücadele yıllarında Ankara'nın işgale karşı direnişte hiç tereddüt etmemesi ve başta vali Muhittin Paşa ve ardından da sadrazam Damat Ferit ve padişah Vahdettin'in işbirlikçi tutumuna karşı net bir tutum alarak, İstanbul yönetimini tanımadığını çok erken dönemde açıklayan bir kent olmasıdır. ikincisi de Ankara Ahi Cumhuriyeti'dir. Atatürk, Yunus Nadi'ye verdiği bir mülakatta cumhuriyeti ilan ederken Ankara Ahi Cumhuriyeti'nden esinlendiğini şu sözlerle ifade etmiştir: "...Ben Ankara'yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuklu idaresinin bölünmesi (inkisamı) üzerine Anadolu'da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken bir Ankara Cumhuriyeti'ni görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara'ya ilk defa geldiğim o gün de gördüm ki aradan geçen asırlara rağmen Ankara'da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor." Ahilik nedir? Aslı Akhi şeklinde yazılan Ahi kelimesi Arapça kardeşim manasındadır. Yanı sıra, Ahi kelimesinin Divan-ı Lügati’t Türk ve Atabetül-Hakayık da geçen eli açık, cömert, kahraman, koçak, yiğit anlamına gelen Türkçe Akı – Akhı kelimesinden geldiği de bir başka önemli savdır. Ahilik kurumu aslen Horasan kökenli bir tür esnaf dayanışma teşkilatıdır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de Türkmen halkı çeşitli meslek dallarında yetiştirmenin yanı sıra bir ahlak ocağı olarak da işlev görmüştür. Ahiliğin temelde Türkmen kökenli olduğu ama daha sonra İslam'ın fütuvvet anlayışı ve daha çok da Bektaşi İslam yorumu ile harmanlanarak Selçuklu ve Osmanlı döneminde de varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Ahilik kurumu Ahi Evran tarafından Hacı Bektaşi Veli’nin tavsiyesiyle ilk kez 1205 yılında Kayseri’de kuruldu. Daha sonra Kırşehir, Ankara vb. üzerinden tüm Anadolu'ya yayıldı. Ahilerin Osmanlı Devletinin kurulduğu bölgelerde çok önemli roller oynadıkları da bilinmektedir. Nitekim Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey Eskişehir yakınlarındaki Ahi zaviyesi ve şeyhi Şeyh Edebali ile yakın ilişkiler kurmuş ve Şeyh Edebali'nin kızı Bal Hatun ile evlenmiştir. Ankara Ahi Devleti Tarihçi Yılmaz Öztuna "Büyük Türkiye Tarihi" isimli eserinin 2. Cilt'inde Ankara Ahi Cumhuriyeti ile ilgili şu değerlendirmede bulunmaktadır. "Ankara'yı merkez edinen ve şehirle civarında teşekkül eyliyen Ahi hükümeti, bir derviş-esnaf cumhuriyeti olup bir bakıma Ortaçağ İtalyan site cumhuriyetine benzemektedir. Takriben 1290'da başlamış, 1354'e kadar aşağı yukarı 64 yıl devam etmiştir..." Tarihte ikinci beylikler dönemi adıyla anılan Kösedağ savaşı sonrasındaki Fetret devrine denk gelen dönemde Ankara'da kurulmuş olan Ahi Devleti, Kösedağ'dan sonra ortaya çıkan ve Osmanlı'nın da dahil olduğu beyliklerden biriydi. Fakat onlardan saltanata değil Ahi teşkilatına dayanmak gibi çok önemli bir farkı vardı. Üretimin yanı sıra şehirlerin düzeni ile de yakından ilişkili olan ve gücü yönetici sınıflarca kabul edilmiş olan ahiler, Anadolu Selçuklu Devletinin dağılması ile meydana gelen anarşi ve fetret döneminde siyasal alanda da etkili olmuşlardır. Bu siyasal etkinliğe verilebilecek en iyi örneklerden biri de XIV. Yüzyılın ilk yarısındaki Ankara şehridir.Kaynaklara göre Osmanlı yönetimine girmeden hemen öncesine kadar, ahilerin Ankara'da iktidarı elde tuttukları görülmektedir. Yönetim babadan oğula mı geçiyordu? Bir iddiaya göre Ahi devlet başkanları, aynı aileden gelmekteydiler. Sözkonusu kaynaklara göre, ilk devlet başkanı Ahi Hüseyin Efendi'dir. Hüseyin Efendi'den sonra oğlu Mehmet Efendi daha sonra da onun oğlu II.Hüseyin Efendi başkanlık yapmıştır. Bu silsile içinde babadan oğula devlet başkanlığı yapıldığı iddiası, aynı dönemde yapılan büyük eserlere verilen isimlerden kalkılarak ileri sürülmektedir. Ama hem bu konuda hem de devlet başkanlığının seçimle iş başına gelip gelmediği hususunda bu kesinleşmiş bir bilgi, net bir kanıt yoktur. Beyliklerden özerk? Ankara Ahi Devleti 1308'e kadar Selçukoğullarına, 1335'e kadar İlhanlılara, sonra Eretnaoğullarına, nihayet Karamanoğullarına bağlanmıştır. Hiçbir zaman tam manada bağımsız olmamıştır. Ama buna rağmen çok geniş bir özerkliğe sahip olduğunu da belirtmek gerekir. Cohen'in belirttiği gibi Ankara Ahi Devleti kuramsal olarak bir "bey"in üstünlüğünü kabul etmekle beraber, ülke üzerinde ahi başkanı tek gerçek otorite sahibi durumundadır. Cumhuriyet tezinin en kuvvetli savunucuları... Tarihçi Yılmaz Öztuna’ya göre Ankara’da gücü ellerine geçiren ahiler, 1290-1354 yılları arasında bir cumhuriyet idaresi kurmuşlardır. Öztuna, bu tartışmada, kitabındaki ilgili bölüme “Ankara Ahi Cumhuriyeti(1290-1354)” alt başlığı vererek safını net biçimde belirlemektedir. Ahilik üzerine birçok çalışması bulunan Neşet Çağatay, ahiliğin Anadolu’da oynadığı role paralel olarak Ankara’da da hükümet etmiş olmasının çok muhtemel olduğunu belirtmektedir. Adil Gülvahaboğlu ise Ahi Evran Veli ve Ahilik adlı kitabında Ankara Ahi Cumhuriyeti konusunda şunları yazmaktadır:"570 yıl önce, Horasanlı Türkmen Ahiler de 'halka ve emeğe' dayanan bir ortaçağ cumhuriyetini Ankara'da kurmuşlardı. Tarihte ilk Türk Cumhuriyeti altmış dört yıl süren bu 'Ahi Türkmen Cumhuriyeti'dir." Bir " Ön Cumhuriyet"? “Ankara’da Ahi Yönetimi” meselesi, elimizde yeterli bilgiler olmaması yüzünden tam bir açıklıkla ortaya konulamamaktadır. Osmanlı kaynakları, Osmanlıların Ankara’yı bir bey elinden almayıp genel bir söyleyişle ahilerden aldığını söylemesi, ahilerin şehrin yönetimine hakim olduğunu göstermektedir. Özellikle dönemin geçerli meslek gruplarından biri olan debbağların (deri işleyicileri) hakim olduğu bir ahi örgütünün yönetimi elinde tutması, sosyo-ekonomik yapılanma ile siyasi yetkinin bütünleşmesine yol açmıştır. Ancak bu yönetimin sanıldığı gibi bir cumhuriyet olup olmadığı tartışmaya açıktır. Öncelikle hem o çağdaki cumhuriyet anlayışı ile çağdaş cumhuriyet anlayışı arasında önemli farklar bulunduğunu hatırlatmak, hem de Ahi Devleti'nin doğal olarak kendi çağdaşı olan İtalyan Site devletleriyle de arasında farklar olduğunu belirtmek gerekir. Ankara Ahi Devleti'ni, Cumhuriyet'e yakınlaştıran ve ayıran özellikleri bir arada bulunduran bir "ön Cumhuriyet" olarak tanımlamak daha isabetli gözükmektedir. Ahi Devleti, çok büyük olasılıkla yönetimin babadan oğula geçiyor olması ve Ahiliğin katı hiyerarşik yapılanması nedeniyle demokratik katılım olanakları sınırlı bir devletti. Bu Ahi Devleti'nin Cumhuriyetçi özelliklerini sınırlandıran bir durumdur. Öte yandan Ahi Devleti'nin saltanat/hilafet gibi iddiaları bulunmayan seküler/ahlaki ve nispeten kolektif bir niteliğe haiz olması ise Ahi Devleti'ni Cumhuriyete yakınlaştıran önemli bir özelliktir. Sonuç olarak... Ahi Devleti'nin bir cumhuriyet olup olmadığı tarihsel olarak daha eskiye giden bir tartışma olsa da özellikle 2. Meşrutiyet döneminde çok daha alevlendi ve popüler bir tartışma haline geldi. Zira yeni gelişen Cumhuriyetçilik fikri, kendisine bu tartışma aracılığıyla bir tarihsel arka plan ve destek sağlamış oluyordu. Bu tartışma hiç kuşku yok ki M.Kemal ve arkadaşlarının da dikkatini çekmişti ve onlara cumhuriyet konusunda moral destek sağlamıştı. Ankara Ahi Devleti saltanatsız ve hilafetsiz bir yönetimin mümkün ve iyi olduğu yönündeki düşüncelerinin somut bir tarihsel örneği olacaktı. Yanı sıra başta seymenler olmak üzere Ankaralıların işgal ve Kurtuluş Savaşı dönemindeki payitahta açık tavır alan ve cumhuriyete yeşil ışık yakan tutumları M. Kemal'in Ankara ve cumhuriyet arasında kurduğu bu tarihsel ilişkiyi güncel olarak da desteklemiş, kuvvetlendirmişti. İşte M. Kemal'e göre Ankara, coğrafi konumundan daha önemli olarak " payitahta hayır, cumhuriyete evet" demenin kentsel simgesi olduğu için başkent olmayı hak etmişti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-