Anti emperyalizm ve sosyalizm

anti emperyalizm ve sosyalizm ile ilgili görsel sonucuSosyalistler kapitalizmin diz boyu geliştiği, sınır tanımaz hale geldiği koşullarda, bağımsız bir ülke alternatifinin siyasal olarak ütopik ve tarihsel bakımdan gerici niteliğe sahip olduğu konusunda hiç kuşku duymadılar.
Tamı tamına şu şekilde formüle edilebilir: Sosyalizm açısından anti emperyalizm (bağımsızlık) pratik bakımdan imkansız teorik bakımdan gerici bir ütopyadır.
Bağımsızlık kendi kendine yeterli (otarşik) bir iktisadi ve siyasal sistem demektir ve artık olanaksızdır. Dünya zorunlu olarak evrenselleşmektedir ve emperyalizmin anti tezi bağımsızlık değil; sınıf ve sınırların olmadığı eşitlikçi ve özgürlükçü bir enternasyonalizmdir.
Peki bu böyle ise, yani anti kapitalizmden bağımsız bir anti emperyalizm (bağımsızlık) pratik olarak olanaksız ve tarihsel olarak gerici bir programsa, sosyalistler niçin bu kadar yoğun biçimde anti emperyalizm vurgusu yapmışlar ve anti kapitalist olmayan anti emperyalist hareketleri de desteklemişlerdir. Bunun biri tarihsel/sınıfsal diğeri pragmatik/siyasal iki gerekçesi vardır.
Tarihsel/sınıfsal olandan başlayalım:Bu geç uluslaşan ülkelerle ilgilidir. 19.yüzyılda ulus devletlerini kuran ülkelerin bazıları 20.yüzyılda emperyalizm aşamasına ulaşmışlardı. Ama aynı 20.yüzyılda, hala feodal despotluktan ulus devlete geçememiş toplumlarda vardı. Bu ülkeler aynı zamanda emperyalist tahakkümle yüzyüze kaldılar. Emperyalistler ve feodal sınıflar ittifakı, bu ülkelerdeki anti feodal ulus devlet mücadelesinin anti emperyalist karakterde olmasını zorunlu kıldı. Sosyalistler bu ülkelerde anti emperyalist bağımsızlık mücadelesini desteklediler. Bu dönemdeki anti emperyalist mücadele anti feodal mücadelenin bir parçasıydı. Bu ülkelerin ulus devletlerini kurmaları ve burjuva gelişme yoluna girmeleriyle bu tarihsel dönem büyük ölçüde kapanmış oldu.Büyük ölçüde diyoruz zira örneğin Filisin ve Kürt sorunu hala çözülmüş değil.( Ayrıca ulus devlet olma özelliği işgal/ilhak vb. yollarla ortadan kaldırılan toplulukların yeniden ulus devlet olma mücadeleleri de bu kapsamda değerlendirilebilir).
Bugün ise anti emperyalizm antikapitalist mücadelenin bir parçası durumundadır. Bu iki anti emperyalizm birbirinden tarihsel ve siyasal anlamda çok farklıdır. Biri burjuva demokratik içerikte diğeri sosyalist içerikte iki ayrı mücadele sözkonusudur. Biri için bağımsızlık ulus devlete sahip olmakla eşanlamlıdır. Diğeri içinse kapitalizmin ulus devletler arasında yarattığı hiyerarşik ilişkiyi eşit/dayanışmacı bir ilişki haline getirmekle eşanlamlıdır. Biri amacına ulus devlet kurarak ve kapitalist ilişkileri özgürleştirerek diğeri ulus devleti ve kapitalist ilişkileri berhava ederek ulaşabilir ancak.
Sosyalistlerin ilerici görerek desteklediği anti emperyalizm anti feodal ve/ya anti kapitalist programın parçası olanlarıdır. Anti emperyalist mücadeleler tarihsel/sınıfsal anlamda hangisine bağlı ise siyasal rol ve içeriği de buna bağlı olarak şekillenmektedir.Ve bir iki istisna dışında, amacı bağımsız /ulus devlet kurmak olan anti feodal eksenli anti emperyalizm dönemi tarihsel anlamda kapanmıştır. Bugün anti emperyalizm ancak sermaye ilişkilerinin dışına çıkılarak olanaklıdır.Dolayısıyla artık (sözettiğimiz istisnalar hariç)tek mümkün ilerici anti emperyalizm biçimi anti kapitalist olanıdır.
Siyasal nedene gelecek olursak: Teorik programatik bakımdan gerici pratik bakımdan olanaksız olsa da salt anti emperyalist /bağımsızlıkçı mücadeleler belirli koşullarda emperyalist/kapitalist sistemin gerilemesi ve sosyalizmin güçlenmesine hizmet edebilirler. Bu ise ancak bu mücadelelerin sosyalist mücadelenin doğrudan/dolaylı müttefikleri haline gelmeleri koşullarında mümkündür. Bu müttefiklik derecesi ne kadar güçlenirse anti emperyalist mücadele o kadar halkçılaşır, sosyalizan bir özellik kazanır ve hatta sosyalizme yönelebilir. Çin, Vietnam, Küba, Nigaragua ve son olarak Venezüella, Bolivya vb. bunun somut örnekleridir.
Tersinden söylersek sosyalist seçenekle müttefik olma olasılığı olmayan bir anti emperyalizmin, emperyalist güçler arası dengeleri değiştirmek açısından bir siyasal anlamı olabilir ama genel emperyalist sistemi güçsüzleştirecek bir sonuç üretmesi olanaksızdır. Dolayısıyla bu koşullarda anti emperyalizmin siyasal bakımdan ilerici olma olasılığı da önemli ölçüde azalmış demektir .
Bugün anti emperyalizm doğrudan ya da dolaylı biçimde anti kapitalizmle ilişkilendirilmemişse bu tür bir anti emperyalizmin siyasal sonucu kendi egemenlerinin emrine girmektir.
Ez cümle sosyalistler açısından dün anti feodal, bugün anti kapitalist mücadeleyle bağlantısı olmayan, emperyalist sistemi zayıflatma, sosyalizmle müttefik olma özelliğini taşımayan bir anti emperyalizm anlayışı yoktur.
Eğer ortada üçüncü bir halkçı/anti emperyalist seçenek yoksa halkların ve emekçilerin mücadelesini güçlendirme imkanları açısından, zayıf olanların güçlüyü ya da çok nadiren de olsa tersini yararlı buldukları olabilir. Fakat iki çatışan gericilikten biri emperyalist diye diğer gericiliği ilerici ilan etmezler.
Besbelli ki AKP ile ABD ve AB arasındaki gerginlikte bu sonuncu kategoride yer almaktadır.
Türkiye’de ise hem iç hem de dış gericilikle mücadele ederek her ikisinden de kurtulma amacını realize edebilecek bir üçüncü seçenek potansiyeli güçlüdür.
Dikkatini bu tek anti emperyalist seçeneği güçlendirmeye değil de tek başına ABD/AB ya da AKP’den kurtulmaya vakfedenler ya emperyalizmin ya da iç gericiliğin oyuncağı olmaktan kurtulamazlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-