Dış basında bugün|Wall Street Journal: ABD, Ankara’nın Gülen çağrılarına ikna olmadı 05 Ağustos 2016 Cuma

Dış basında bugün|Wall Street Journal: ABD, Ankara’nın Gülen çağrılarına ikna olmadı ECONOMIST: “ERDOĞAN TÜRKİYE’SİNDE MUHALEFET DAHA DA ZORLAŞTI” Economist gazetesi, başarısız darbe girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmeleri konu aldığı haber analizinde, “Basında ya da kamu yaşamında muhalefet Erdoğan’ın Türkiye’sinde zaten zordu. Aşırı milliyetçiliğin eşlik ettiği tutuklamalar bunu daha da zor hale getirdi” diye yazdı. Haftalık yayınlanan İngiliz Economist dergisi, ‘Türkiye’de Medya Özgürlüğü- Sultan Dizeleri’ başlığını kullandığı haber analizinde, “Darbe girişiminden sonraki gözaltılar gazeteciler ve şairlere uzandı” dedi. Son üç haftada Türkiye’nin en büyük medya grubu Doğan Holding’in kaderinin değiştiğini söyleyen dergi, “Geçen Eylül’de bir grup AKP taraftarı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan muhalifi yayın yapıldığı gerekçiyle Hürriyet’in binasını basmışlardı. Aynı nitelikte bir grup darbe girişimi gecesiyse bambaşka bir amaç uğruna, CNN Türk’ü basan darbeci askerleri çıkartmak için binaya döndülar. Türkiye’deki tüm ana akım medyayla birlikte CNN Türk de darbeye karşı çıktı. Erdoğan bir Facetime aramasıyla CNN Türk ekranlarından Türklere karşı koymaları çağrısında bulundu. 270 kişi ölümü pahasına darbeye karşı koydu. Bir zamanlar AKP taraftarları tarafından siyasi muhalefetin kalesi olarak görülen Doğan Grubu bugün hükümetin desteğinin tadını çıkarttı” şeklinde kaydetti. Doğan Grubu’nun hisseleri yüzde 40 artarken, gazetecilerinin kahraman olarak görüldüğünü kaydeden İngiliz dergisi, CNN Türk Spikeri Nevşin Mengü’nün, “Bence medyanın darbeye karşı göstediği tavır Erdoğan için bir ders oldu. Çünkü özgür basının gerekliliğini gösterdi” şeklindeki sözlerini de aktardı. “Ancak Türkiye’nin liderinin bu dersi aldığını gösteren çok az şey var” diyen dergi şöyle devam etti: “Darbenin ardından 60 bin memurun işlerini, 10 bin askerin de özgürlüklerini kaybetmesine yol açan tasfiye, şimdi gazetecilere uzandı. Hükümet geçen hafta, gizli bir İslamcı hareket olan Gülen topluluğu ya da cemaatle bağlantılı 131 medya kuruluşunu kapattı. Gülencilerle bağlantılı oldukları gerekçesiyle, 89 gazeteci hakkında tutuklama kararı çıkartıldı. En az 17’si terör örgütü üyesi olmakla suçlandı.Türk yetkililere göre darbenin ardında silahlı kuvvetlerdeki Gülenciler vardı. Darbeciler tarafından alıkonulan Genelkurmay Başkanı ifadesinde, kendisini alıkoyanlardan birinin cemaatin Pennsylvania’daki lideri Fethullah Gülen’le telefonda görüştürmek istediğini söyledi. Diğer kanıtlarsa darbe komplosuna daha geniş bir ittifakın karıştığını gösteriyor.” Hem Erdoğan hem de ana muhalefet liderinin ABD’den Gülen’in iadesini istediğini ve Gülen’in bu iddiaları reddettiğini belirten Economist ayrıca şu ifadelere yer verdi: “Uluslararası örgütlerin basındaki tasfiyeleri kınadı. Gazeteciler de dâhil Türkler pek tepki göstermedi. Bu kısmen artık Türkiye’de cemaate karşı çok az sempati olmasından. Laikler, polis ve yargıdaki Gülenciler’in 2008-1013 arasındaki toplu davalarda yüzlerce subayı uydurma darbe iddialarıyla hapse atılmasına (o dönem Gülencilerle ittifak yapan Erdoğan’ın onayıyla) kızgın. Kürtler, grubu binlerce aktivistinin hapse atılmasıyla suçluyor. Gazeteciler, davaları alkışlamaları ve grubun suçlarını ortaya çıkartan gazetecilere iftiralar atmaları yüzünden grubun medya kuruluşlarından hoşlanmıyor.” Hükümetin artık cemaatle bağları müphem insanları da hedef almaya başladığını ifade eden dergi, “Binlerce akademisyen görevden alındı. Seksen yaşındaki bir şair ve önde gelen bir insan hakları savunucusu Gülenci gazetelerde yazmaları nedeniyle günlerce gözaltında tutuldu” dedi. Erdoğan’ın kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle açtığı davaları da geri çektiğini söyleyen dergi analizini, “OHAL yetkileriyle donanmış Türk hükümetinin adımları birçok açıdan tahmin edilebilir. Önemli şüpheliler ve motivasyonlarıyla ilgili sorular dolaşırken, çoğu medya kuruluşu olayların hükümetin anlattığı versiyonunu kabul etti. Ana akım televizyon kanallarındaki gazeteciler, darbe şüphelilerinin işkence gördüğü iddiaları gibi tartışmalı konulardan uzak durmaları gerektiğini itiraf ediyorlar. Hükümet ise işkence iddialarını reddediyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden Erol Önderoğlu büyük haber kuruluşları için hükümeti eleştirmenin özellikle zor olduğunu söylüyor. Basında ya da kamu yaşamında muhalefet Erdoğan’ın Türkiye’sinde zaten zordu. Aşırı milliyetçiliğin eşlik ettiği tutuklamalar bunu daha da zor hale getirdi” yorumuyla noktaladı. ECONOMIST: “ALMANYA’DA TÜRKLER-ESKİ FAY HATLARI” Economist dergisi, Alman Parlamentosu’ndaki 11 Türk kökenli milletvekilinden Cem Özdemir’in ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kolları buraya uzanmamalı’ şeklindeki sözlerini aktardığı haberinde, “Buna karşın Türk siyaseti Almanya sokaklarına yayıldı” diye yazdı. Economist ayrıca, “Türkiye’nin Alman fabrikalarına ‘misafir işçi’ yollamaya başlamasından onyıllar sonra bile siyasetçiler Türkler’in bir gün ülkelerine dönecekleri yanılsamasına inanıp, onları entegre etmek için hiçbir şey yapmadı. Bölünmüş sadakatleri bu kötü politikanın bedeli” dedi. İngiliz Economist dergisi, ‘Almanya’daki Türkler- Eski Fay Hatları’ başlığını kullandığı haberinde, “ Türkiye’de artan gerilim Almanya’ya taşıyor. Alman Parlamentosu’ndaki 11 Türk kökenli milletvekilinden Cem Özdemir ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kolları buraya uzanmamalı’ dedi. Ancak Türk siyaseti Almanya sokaklarına yayıldı. Köln’deki gösteriye 40 bin kişinin katıldı ve gösteri Erdoğan’a verilen destek ve Alman siyasetçilerin Erdoğan’a karşı çıkarken yüzleştiği zorluk konusunda ipuçları verdi. Almanya’da yaşayan 3 milyon Türk kökenlinin yarısı Türk vatandaşlığından vazgeçmedi. Bu durum Almanya’yı Türkiye’nin en büyük dördüncü seçim bölgesi haline getirdi. Almanya’da geçen yıl oy kullanan 570 bin Türk’ün yüzde 60’ı Erdoğan’ı seçti ve bu oran Türkiye’dekinden bile yüksek” diye kaydetti. İngiliz Economist dergisi, ‘Almanya’daki Türkler- Eski Fay Hatları’ başlığını kullandığı haberinde, “ Türkiye’de artan gerilim Almanya’ya taşıyor. Alman Parlamentosu’ndaki 11 Türk kökenli milletvekilinden Cem Özdemir ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kolları buraya uzanmamalı’ dedi. Ancak Türk siyaseti Almanya sokaklarına yayıldı. Köln’deki gösteriye 40 bin kişinin katıldı ve gösteri Erdoğan’a verilen destek ve Alman siyasetçilerin Erdoğan’a karşı çıkarken yüzleştiği zorluk konusunda ipuçları verdi. Almanya’da yaşayan 3 milyon Türk kökenlinin yarısı Türk vatandaşlığından vazgeçmedi. Bu durum Almanya’yı Türkiye’nin en büyük dördüncü seçim bölgesi haline getirdi. Almanya’da geçen yıl oy kullanan 570 bin Türk’ün yüzde 60’ı Erdoğan’ı seçti ve bu oran Türkiye’dekinden bile yüksek” diye kaydetti. İki ülke arasındaki ilişkilerin Alman Parlamentosu’ndaki soykırım oylamasından bu yana kötüleştiğini ve darbe girişiminin ardından gerilimin daha da arttığını ifade eden İngiliz dergisi şöyle devam etti: “Erdoğan’ın Alman destekçilerinin sesi daha çok çıkmaya başladı. Bazı Gülen destekçileri ölüm tehditleri aldı. Türk hükümeti pek çoğunun sınır dışı edilmesini istiyor. Baden-Württemberg eyaletinin Başbakanı Winfried Kretschmann Türk hükümetinin eyaletteki Gülen bağlantılı okulların kapatılmasını istediğini ve bu isteği şoke edici bulduğunu söyledi. Bütün bunlar Angela Merkel için daha kötü bir zamanda yaşanamazdı. Mart’ta Türkiye’nin mültecilerin Ege Denizini geçmesini, para, Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat ve Türkiye’nin (çok uzak olan) AB’ye katılımı olasılığı için yeni görüşmeler karşısında durduracağı bir anlaşma yaptı. Ancak Türkiye vizesiz seyahat koşullarını hala karşılamadığı için ilerleme yavaşladı. Türk siyasetçiler tüm anlaşmadan çekilme tehdidinde bulunuyor.” Çok sayıda Alman siyasetçinin ülkenin en büyük azınlığının sadakatinden şüphe ettiğini ancak çoğu Türk’ün de Alman siyasetini suçladığını kaydeden Economist haber analizini, “Türkiye’nin Alman fabrikalarına ‘misafir işçi’ yollamaya başlamasından onyıllar sonra bile siyasetçiler Türkler’in bir gün ülkelerine dönecekleri yanılsamasına inanıp, onları entegre etmek için hiçbir şey yapmadı. Bölünmüş sadakatleri bu kötü politikanın bedeli” yorumuyla noktaladı. WALL STREET JOURNAL: “ABD, ANKARA’NIN GÜLEN ÇAĞRILARINA İKNA OLMADI” Wall Street Journal gazetesi, Fethullah Gülen’in iadesi için Ankara’dan yapılan çağrılara karşın ABD’nin ikna olmadığını yazdı. Amerikan iş çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal, ABD’nin Türk yetkililerince kamuoyu önünde yapılan tehdit edici açıklamalardan rahatsızlık duyduğunu belirttiği haberinde, “Görüşmeleri yakından bilen ABD yetkilileri, Türkiye’nin başarısız darbe girişiminden sorumlu tuttuğu imamı iade etmeyi beklemiyor çünkü Ankara’nın sunduğu kanıtlar kendilerini ikna etmedi ve Türk yetkililerince kamuoyu önünde yapılan tehdit edici açıklamalarından rahatsız” dedi. ABD ve Türk yetkililerinin özel konuşmalarında Fethullah Gülen’in iade edilebileceği ilişkin senaryoları görüştüğünü ancak Amerikan otoritelerin iade için geçerli kanıtların olduğuna henüz ikna olmadıklarını kaydeden ABD’li gazete, “Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil Türk yetkilileri kamuoyu önünde Gülen’in darbedeki iddia edilen rolünden söz ettikçe ve hemen iade edilmesini talep ettikçe iade gerçekleşmesi olasılığı azalıyor. Bu tür açıklamalar, Türkiye’de Gülen’e uygulanacak muamelenin ne ölçüde adil olacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor” ifadelerini kullandı. Yetkililerin iade konusunda henüz nihai bir karar verilmediğini, görüşmelerin aylarca sürmesinin beklendiğini de ifade ettiklerini kaydeden gazete, görüşmelerle ilgili bilgi sahibi olan kişilerin bazılarının şu anda, Gülen’in iade edileceği bir senaryo düşünemediklerini de söylediklerini aktardı. Türk yetkililerinin ise iade konusunda tüm kanıtları henüz sunmadıklarını ve görüşmelerin devam ettiğini, önümüzdeki haftalarda yeni kanıtları sunmayı beklediklerini belirttiklerine vurgu yapan Wall Street Journal, ABD istihbarat yetkilileri Türk otoritelerin komplocu oldukları iddia edilen kişilerin verdikleri ifadeler sırasında elde edilen bilgileri destekleyecek, kendilerine ait istihbarata sahip olmadıklarını da söylediklerini belirtti. ABD yetkililerinin ayrıca darbe girişimi sonrası muhaliflerin gözaltına alınma koşullarının, kanıtların güvenirliliği konusundaki kuşkularını arttırdığını ifade ettiklerini belirtern Wall Street Journal haberini, “Gülen’in iadesi meselesi Türkiye ile ABD arasında dikenli bir konu. İki ülke Gülen’in iadesini basit bir hukuki mesele çerçevesinde talep etmesi olasılığını da ele alıyor. Darbe girişiminden bu yana Türkiye’deki ordu, yargı ve diğer sektörlere yönelik bastırma ABD ve diğer Batılı yetkilileri arasında artan bir alarm yarattı. Gülen sorunu da bu gerilimleri körükleyebilir”yorumuyla noktaladı. LIBERATION: “FRANSIZ HUKUKÇULAR TÜRKİYE’NİN HUKUKSUZLUKLARININ KINANMASINI İSTEDİ” Fransa Anayasa Konseyi eski Başkanı Robert Badinder ile Paris Barosu Başkanı Frederic Sicard ve Başkan Yardımcısı Dominique Attias, “Türkiye’de hukuk devletinin tehdit altında olduğunu belirterek, Fransız ve AB otoriterlerinden hukuk devletine ayrıkı eylemleri kınamalarını istedi. Fransa Anayasa Konseyi eski Başkanı Robert Badinder, Paris Barosu Başkanı Frederic Sicard ve Başkan Yardımcısı Dominique Attias Liberation gazetesinde yayınlanan ortak bildiride Fransa ve Avrupa makamlarından, AB adayı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzacılarından biri olan Türkiye’deki özgürlüklere ve hukuk devleti karşıtı eylemleri kınama çağrısı yaptılar. Bildiride, “Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan baskılar dalgası, özgürlük ve hukuk devletine karşı ciddi bir tehdit oluşturuyor. Sivil barışa dönüş, kalıcı ve ciddi biçimde hukuk devletini etkileyen bu önlemleri haklı çıkaramaz” denilirken, Fransız ve Avrupalı otoriterlerden, “Türkiye’deki durumunu kınamaları ve Türk otoriterlerini, hukuk devletine ve özgürlüklere saygıya göstermeye davet etmeleri istendi. REUTLINGER GENERAL ANZEIGER: “TÜRKİYE’YE BİR PERSPEKTİF SUNULMAMASI ERDOĞAN VE PUTİN DOSTLUĞUNU GÜÇLENDİRDİ” Reutlinger General Anzeiger gazetesi Türkiye’nin şu anki durumunu eleştirenlerin aslında hatayı kendilerinde de araması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile on yıldan fazla bir süredir üyelikle ilgili pazarlıklar yapıldı ancak ülkeye gerçek bir üyelik perspektifi sunulmadı. Ülkenin şu an takındığı tutum, bunun yarattığı hayal kırıklığının bir sonucu. Bunu göz ardı edenler, kısa süreli ezeli düşmanlar Erdoğan ve Putin arasındaki narin dostluğu güçlendirmiş olur” diye yazdı. Alman gazetesi şu değerlendirmelere yer verdi: “Erdoğan’ın tutumunu değiştirmesi ancak Türk toplumunun Batı’ya yönelik eğilimini kararlılıkla sürdürmesiyle mümkün olabilir. İslam uzmanı Udo Steinbach henüz kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, Türkiye ile on yıldan fazla bir süredir üyelikle ilgili pazarlıklar yapıldığı ancak ülkeye gerçek bir üyelik perspektifi sunulmadığını savunarak eleştirilerini dile getirmişti. Ülkenin şu an takındığı tutum, bunun yarattığı hayal kırıklığının bir sonucu. Bunu göz ardı edenler, kısa süreli ezeli düşmanlar Erdoğan ve Putin arasındaki narin dostluğu güçlendirmiş olur. Bu arada bu ikili önümüzdeki günlerde yeniden biraraya geliyorlar”. SCHWABİSCHE ZEITUNG: “MERKEL; PUTİN’İ NASIL DENEYİMLEDİYSE, ERDOĞAN’I DA DENEYİMLEYEBİLİR” Schwäbische Zeitung Türkiye’nin yerinin AB olmadığı görüşünü savunduğu yorumunda, “Demokratik kurumlara, Avrupa mahkemelerinin bağımsızlığına olan saygısının seviyesi Rusya Devlet Başkanı Putin’le ortak. Ve Putin’le nasıl başa çıkılacağını Başbakan Merkel hali hazırda ziyadesiyle deneyimlemiş durumda. Benzer bir tutuma Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için de ihtiyaç var” dedi. Almanya’da yayınlanan gazete şöyle devam etti: “Bazen siyasi dinamikler içinde birinin çıkıp bir tabuyu yıkarak, aslında herkesin ortak düşüncesi olan bir şeyi dillendirmesi iyi geliyor. Avusturya Başbakanı Christian Kern, AB’nin büyük bölümünce uzun süredir bilinen bir şeyi dile getirdi: Türkiye buraya ait değil. Şimdi aslolan herkesin bu gerçeği duymasının ardından Erdoğan’a karşı nasıl bir tutum takınılacağı konusu. Demokratik kurumlara, Avrupa mahkemelerinin bağımsızlığına olan saygısının seviyesi Rusya Devlet Başkanı Putin’le ortak. Ve Putin’le nasıl başa çıkılacağını Başbakan Merkel hali hazırda ziyadesiyle deneyimlemiş durumda. Benzer bir tutuma Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için de ihtiyaç var.” HEILBRONNER STİMME: “MERKEL, ERDOĞAN’A ÇEKİNCEN OLMASIN SİNYALİ VERDİ” Heilbronner Stimme Merkel’in Erdoğan’ın hiçbirşeyden çekinmesine gerek olmadığı yönünde yanlış bir sinyal verdiğini yazdı. "AB daha ne zamana kadar bu gidişata seyirci kalacak?" sorusuna yanıt arayan Alman gazetesi, “Brüksel ve üyesi olduğu 28 ülke, insan haklarını, demokratik meşru kurumları ayaklar altına alan otokratik bir rejimin hiçbir zaman AB’ye dahil olamayacağını açıkça ne zaman söyleyecek? AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in aceleci Avrupalı hezeyanlara kapılmayalım uyarısı ne kadar inandırıcı? Juncker daha fazla temizlik operasyonu mu görmek niyetinde ya da ölüm cezasının yeniden yürürlüğe konmasını mı bekliyor? Almanya Başbakanı en azından Ankara ile yeni bir müzakere başlığının açılmasının şu anki tablo itibarıyla mümkün olmadığını ortaya koydu. Ancak mevcut mülteci anlaşması dolayısıyla Merkel de daha fazlasını söylemekten kaçınacaktır. Yani Merkel de Erdoğan’ın hiç bir şeyden çekinmesine gerek olmadığı yönünde yanlış bir sinyal vermiş oluyor” dedi. BADİSCHE ZEITUNG: “MÜZKERELERİN DURUDURULMASI TEHDİDİNİN HÜSRANA UĞRAMASI ANKARA’NIN SULTANI İÇİN ZAFER OLUR” Badische Zeitung gazetesi de Türkiye’nin AB üyeliği konusunu işlediği haberinde, “Üyelik müzakerelerinin durdurulması tüm üyelerin ortak kararıyla alınabiliyor. Bunun sonucu belirsiz olsa da, böyle bir tehdidin hüsrana uğraması, Ankara’nın sultanı için bir zafer niteliğinde olur” diye yazdı. Gazete, “İletişimi koparıp atmakla, karşı tarafın yabancılaşmasını önleyebilme ihtimali de ortadan kaldırılmış olur. Bu ihtimal şu an için her ne kadar oldukça gerçek dışı olsa da. İletişim ve söylenmek istenen şey mümkün olduğunca açık ve net olmalı. Bu söyleyecek hiç bir sözü olmamaktan çok daha iyidir. Üyelik müzakerelerinin durdurulması tüm üyelerin ortak kararıyla alınabiliyor. Bunun sonucu belirsiz olsa da, böyle bir tehdidin hüsrana uğraması, Ankara’nın sultanı için bir zafer niteliğinde olur” şeklinde kaydetti. DEUTSCHE WELLE: “ALMANLAR TÜRKİYE’Yİ AB’DE İSTEMİYOR” Almanya’da yapılan bir kamuoyu araştırmasına katılanların ezici çoğunluğu Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olduğunu açıkladı. Almanların Türkiye’nin AB’ye üyeliğine bakışını sorgulayan araştırmanın sonucuna göre, sadece yüzde 15’lik bir kesim orta ve uzun vadede AB’nin Türkiye’ye kapılarını açması gerektiğini düşünüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 80’i ise Türkiye’nin orta ve uzun vadede AB’ye alınmasına karşı. Bu sonuçlar doğrultusunda Türkiye’nin AB’ye üyeliğine sıcak bakmayanların oranı Nisan ayından beri yüzde 12 düzeyinde artarken, Türkiye’nin AB’ye üyeliğine sıcak bakanların sayısı da aynı şekilde yüzde 12 düzeyinde geriledi. Araştırma, Alman Radyo Televizyon Kurumu ARD ve yaklaşık on gazetenin 1997’den beri Almanya’daki siyasi eğilimin ölçüldüğü ve her ay tesadüfen seçilmiş oy kullanma hakkına sahip yaklaşık bin kişinin telefonla aranarak düşüncelerinin değerlendirildiği "Almanya’nın Trendi" anketi kapsamında yapıldı. "Almanya’nın Trendi" araştırmalarında Türkiye’nin AB üyeliğine karşı görüş bildirenlerin sayısı hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Türkiye’de yaklaşık 3 hafta önce yaşanan darbe girişiminin ardından devletin attığı adımlara destek verenlerin sayısı sadece yüzde 5 düzeyinde kalırken, ankete katılanların yüzde 90’ı Ankara’nın darbe girişimi sonrası tutumundan rahatsız. Araştırmaya katılanların yüzde 88’i Alman hükümetinin Ankara yönetimine daha kararlı bir biçimde yaklaşıp karşı tavır takınmasından yana ve aksi görüşü savunanların oranıysa yüzde 10 seviyesinde. Ayrıca katılımcıların büyük bir çoğunluğu yüzde 69’luk bir oranla mülteci anlaşmasının feshedilmesi pahasına Türkiye ile vizesiz Avrupa seyahati pazarlıklarının durdurulmasından yana. Tersi görüşte olanların oranıysa yüzde 23. Katılımcıların yüzde 18’i darbe girişiminden sonra Alman hükümetinin Ankara’ya gerekli desteği vermediği görüşünü savunurken, yüzde 74’lük bir çoğunluk aynı görüşte değil. DEUTSCHE WELLE BEŞ SORUDA NATO, TÜRKİYE VE ERDOĞAN’I TARTIŞTI NATO’nun darbe girişimine sahne olan Türkiye’ye etkide bulunma imkanı sınırlı. İttifak hükümeti uyarabilir, ancak cezalandıramaz. DW muhabiri Bernd Riegert, NATO, Türkiye ve Erdoğan’la ilgili beş soruya yanıt aradı. 1. NATO Türkiye’deki gelişmelere nasıl tepki gösterdi? ABD, Türkiye ile en büyük NATO ülkesi ve diğer NATO müttefikleri arasındaki çatlağın büyümesini önlemek amacıyla Genelkurmay Başkanı’nı Ankara’ya gönderdi. ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, darbe girişimini kınadı ve Türk demokrasisini desteklemeyi sürdüreceklerini söyledi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, darbe girişiminden iki gün sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a telefonla aynı şeyi söylemişti. Stoltenberg aynı zamanda Türkiye’nin demokratik nizamına, hukuk devleti ilkelerine ve insan haklarına saygılı olması gerektiğini de dile getirmişti. Türkiye’nin bu tür çekimser dayanışma mesajlarından memnun olmadığı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişiminden sonra yüksek düzey politikacıların Türkiye’yi ziyaret etmemiş olmasını eleştirdi. NATO ise Türk ordusunun darbecilerden ‘temizlenmesini’ henüz yorumlamadı. Brüksel’den yapılan açıklamada, müttefiklerin NATO’nun komuta kademelerindeki subaylarını değiştirmeye hakkı olduğunu duyurdu. 2. NATO’ya sadece demokratik ülkeler mi katılabilir? NATO antlaşmasında ittifakın demokrasinin değer ve temel kurallarına bağlı olduğu yazılıdır. Soğuk Savaş yıllarında Kuzey Atlantik İttifakı bu kuralara pek aldırmamıştı. NATO’nun kurucu üyelerinden Portekiz 1949 yılında diktatörlükle yönetilmekteydi. NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan NATO tarihi boyunca darbelere sahne olmuş ve askeri cunta tarafından yönetilmişti. Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’lı yıllardan bu yana NATO’nun siyasi değerler topluluğu olduğuna daha fazla vurgu yapılıyor. Öncelikle yeni müttefiklerin demokratik hukuk devleti olmasına büyük önem veriliyordu. Ancak NATO bünyesindeki siyasi bütünlüğün Avrupa Birliği’ndeki kadar güçlü olduğu söylenemez. Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs ihtilafından kaynaklanan güvensizlik sürüyor. 1975 Kıbrıs barış harekâtının ardından ABD müttefiki Türkiye’ye silah ambargosu uygulamıştı. 3. Türkiye NATO için ne kadar önemli? Adana yakınlarındaki İncirlik hava üssünde 2 bin dolayında Amerikan askeri görev yapıyor. İncirlik, Suriye ve Irak’taki IŞİD mevzilerinin bombalanmasında ana üs olarak kullanılıyor. İncirlik, Ortadoğu’daki savaşlarda ve Afganistan harekatında da önemli rol oynamıştı. Üste 250 Alman askeri ve keşif uçuşlarına katılan Tornadolar da bulunuyor. İncirlik, NATO’ya ait bir üs değil. Büyük çaplı kara harekâtlarının koordine edildiği beş ana NATO karargâhından (LANDCOM) biri İzmir’de bulunuyor. LANDCOM Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı’na bağlı olarak görev yapıyor. Amerikan Hava Kuvvetlerinin önemli bir havaalanı da İzmir’de faaliyet gösteriyor. NATO tarafından kullanılabilen Türkiye’deki tesislerin sayısı 20’yi buluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO’nun ABD’den sonraki en büyük ordusuna sahip. Türkiye ittifakın Afganistan, Balkanlar, Suriye ve Libya’daki bütün operasyonlarına katıldı. İttifakın Avrupa füzesavar sistemi de kısa süre önce Türkiye’de kuruldu. Askeri uzmanlar ittifakın güneydoğu kanadında yer alan Türkiye’nin Ortadoğu ve Karadeniz gibi kriz bölgeleri açısından büyük jeostratejik önemi haiz bir müttefik olduğunu belirtiyorlar. Eski NATO Askeri Komitesi Başkanı emekli Alman Generali Harald Kujat ise Türkiye’nin kendini her zaman yüzde yüz güvenilecek bir müttefik olarak göstermediğini ve IŞİD ile mücadelenin başlarında ‘şüphe’ uyandırdığını söylüyor. 4. İncirlik anlaşmazlık konusu olur mu? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’den darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen’in iade edilmesini istiyor. ABD delil gösterildiği takdirde hukuki işlem yapılacağını duyurdu. 17 yıldır ABD’de yaşayan Gülen darbecilik suçlamasını reddediyor. Türkiye, İncirlik’in IŞİD ile mücadelede kullanılması için iki yıl önce ABD’ye izin verdi. Gülen’in iadesi ile ilgili çekişmede bu izni koz olarak kullanabilir. ABD’nin Suriye’deki Kürt gruplarını desteklemesi de Türkiye’de tepkiyle karşılanıyor. Türkiye, Suriye’de IŞİD’le savaşan Kürtleri terörist olarak görüyor. Türkiye’nin NATO’lu müttefiki Almanya ile arası da limoni. Alman Meclisi’nin 1915 Ermeni olaylarına soykırım nitelendirmesini yapması Türkiye’de bir saldırı olarak karşılanmıştı. Alman milletvekillerinin İncirlik’teki Alman birliğini ziyaret etmelerine izin verilmemesi, birliklerin Türkiye’den çekilmesine neden olabilir. 5. NATO, Türkiye’yi zorlayabilir ya da ihraç edebilir mi? NATO antlaşmasında ittifaktan ayrılma, cezalandırma ya da ihraç gibi kurallar yer almıyor. Antlaşmaya göre sadece müttefik bir ülke kendi isteğiyle NATO’dan çıkabilir. Brüksel’deki NATO merkezinin yalnızca, hukuk devleti kurallarının uygulanması ve OHAL’ın istismar edilmemesi için Türkiye’ye siyasi baskı yapma imkanı bulunuyor. Eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı James Stavridis, darbe girişimi nedeniyle Türk ordusunun NATO bünyesindeki önem ve kapasitesinin azalacağı görüşünde. Emekli Oramiral, Foreign Policy adlı internet sitesi için kaleme aldığı makalede, ‘darbe girişiminden sonra dikkatlerin ordu bünyesindeki sorunlara, soruşturmalara ve sadakat sınavlarına’ çevrileceğini dile getirdi. James Stavridis, silahlı kuvvetlerin devlet içindeki konumunu koruma mücadelesi vereceğini belirterek ‘bu nedenle Türk ordusunun harekât kabiliyetinin zayıflayacağını ve İncirlik’teki faaliyetler kısmen sürdürülebiliyor olsa da, çeşitli düzeylerdeki NATO ve ABD ile Türkiye arasındaki işbirliği kanallarının tıkandığını da ifade etti. ABD DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI: “DOSYALARIN RESMİ İADE ŞARTYLA ÖRTÜŞÜP ÖRTÜŞMEDİĞİNİ ARAŞTIRIYORUZ” ABD Dışişleri Bakanlığı, Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili kendilerine çeşitli sayıda dosyanın ulaştığını ve ABD Adalet Bakanlığı’nın bu belgelerin resmi iade isteği şartlarıyla örtüşüp örtüşmediğini anlamaya çalıştığını bildirdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, “Türkiye’den resmi başvuruyu yaptıklarına dair açıklamalar geliyor. Fakat biz hala bunu ‘dosyaların resmi iade isteği şartlarıyla örtüşüp örtüşmediğini’ anlamaya çalışıyoruz” dedi. Toner, günlük basın toplantısında, Türkiye’de 15 Temmuz’daki darbe girişimini organize ettiği iddia edilen Fethullan Gülen’in iadesine ilişkin konuştu. Toner, Türkiye’nin kendilerine çeşitli sayıda belgeler sunduğunu belirterek, halen bu belgeler üzerine çalıştıklarını söyledi. Belgelerin incelenmesinin zaman alacağına dikkati çeken Mark Toner, “Şu anda benim anladığım kadarıyla Adalet Bakanlığı kendilerine iletilen bu belgelerin resmi iade isteği şartlarıyla örtüşüp örtüşmediğini anlamaya çalışıyor” dedi. Sözcü Toner, “Türkiye’den resmi başvuruyu yaptıklarına dair açıklamalar geliyor. Fakat biz hala bunu ‘dosyaların resmi iade isteği şartlarıyla örtüşüp örtüşmediğini’ anlamaya çalışıyoruz” ifadesini kullandı. Toner, ABD Dışişleri Bakanlığına konuya ilişkin Türkiye’den daha önce belgeler ulaştığını, fakat bu belgelerin resmi iade isteği şartlarıyla örtüşmediğini Türk makamlarına ilettiklerini ve daha sonra kendilerine Türk hükümeti tarafından yeni belgeler ulaştığını belirtti. Mark Toner, “Şu anda inceliyoruz. (ABD Adalet Bakanlığı) Tam isteğin olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar ve bu konuda bir sonuca henüz varılmadı” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-