NEW YORK TIMES: “ORDU, İTİBARSIZLAŞTIRILMIŞ DURUMDA”

BERLINER: “FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ, YANLIŞ GÖRÜŞLER İÇİN DE GEÇERLİ OLMALI” Berliner gazetesi, Türkiye’de gazetecilerin tutuklanmasına tepki koyduğu haberinde, “Eğer gerçekten gazeteciler darbe girişimine bulaşmışsa dava açılması gerekir. Aranlar listesindeki bazı kişilerin geçmişte gerçeklere ışık tutan isimler olmadığı da doğru. Pek çoğu İslamcı-muhafazakar hükümetin propagandacılarıydı. Bu yüzden hapse mi girmeliler? Hayır ve tekrar hayır. Fikir özgürlüğü yanlış görüşler için de geçerli olmalı” diye yazdı. Almanya’da yayınlanan Berliner gazetesi ayrıca, “Gülen taraftarları ile hiç ilgisi olmayan liberal gazeteciler de gözaltına alındı. Haklı olarak BM, AB ve pek çok Batılı hükümet Türkiye’de basın özgürlüğünün durumundan kaygı duydukları açıklamasında bulunuyorlar” dedi. Alman gazetesi şöyle devam etti: “Türkiye’deki gözaltı dalgası ordu mensubu, hakim ve memurların ardından gazetecilere de ulaştı. Ankara’daki hükümet 89 gazeteciyi aranlar listesine ekledi. Bunların aralarında başyazar ile köşe yazarları ve araştırmacı gazeteciler de bulunuyor. Pek çok şüpheli 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tutulan İslamcı Gülen Hareketi’ne ait medyada çalıştı. Ancak Hürriyet internet sitesinin eski başyazarı Bülent Mumay gibi Gülen taraftarları ile hiç ilgisi olmayan liberal gazeteciler de gözaltına alındı. Haklı olarak BM, AB ve pek çok Batılı hükümet Türkiye’de basın özgürlüğünün durumundan kaygı duydukları açıklamasında bulunuyorlar. Eğer gerçekten gazeteciler darbe girişimine bulaşmışsa dava açılması gerekir. Aranlar listesindeki bazı kişilerin geçmişte gerçeklere ışık tutan isimler olmadığı da doğru. Pek çoğu İslamcı-muhafazakar hükümetin propagandacılarıydı. Bu yüzden hapse mi girmeliler? Hayır ve tekrar hayır. Fikir özgürlüğü yanlış görüşler için de geçerli olmalı.” HESSİSCHE NİEDERSACHSİSCHE ALLGEMEİNE: “ERDOĞAN’IN KOLU, ALMAN DURUŞMA SALONLARINA KADAR UZANMAMALI” HessischeNiedersächsischeAllgemeine ise Türkiye’nin Almanya’daki Gülen cemaatine yakın olduğu ileri sürülen kuruluşların kapatılması talebine yer verdiği haberinde, “Erdoğan’ın kolu Alman duruşma salonlarına kadar uzanmamalı” dedi. Alman gazetesi ayrıca, “Hukuk devleti yoksa, iade de olamaz; Almanya’daki denklem bu olmalı ve öyle kalmalı. Hukuk devleti ilkesine uygun soruşturma sonucu elde edilen deliller olmadan Gülen yandaşlarına dava açılmamalı. Hatta soruşturma bile başlatılmamalı” diye yazdı. Türkiye ile adli işbirliğinin derhal ve tamamen sonlandırılması gerektiğini belirten Alman gazetesi, “Erdoğan’ın kolu Alman duruşma salonlarına kadar uzanmamalı. Nitekim Türk yargı organlarının temizlenmeye çalışılmasından bu yana adalet sistemi yönetimin dediğini yapan, itaatkar organ oldu. Dolayısıyla buradaki AKP’yi eleştirenler ve Kürtlerin peşine düşmek için oradan gelen her iade talebi, her Almanya’ya gönderilen delil de öyle olacak. Hukuk devleti yoksa, iade de olamaz; Almanya’daki denklem bu olmalı ve öyle kalmalı. Hukuk devleti ilkesine uygun soruşturma sonucu elde edilen deliller olmadan Gülen yandaşlarına dava açılmamalı. Hatta soruşturma bile başlatılmamalı” şeklinde kaydetti. SÜDDEUTSCHE: “ALMANYA, GÜLEN-ERDOĞAN UZLAŞMAZLIKLARINA BULAŞTIRILMAMALI” Süddeutsche gazetesi, Almanya’nın Köln kentinde gerçekleştirilen darbe karşıtı gösterilere dikkat çektiği haberinde, “Türkiye’deki iç uzlaşmazlıkların Almanya’ya olan olası etkilerinin Köln’deki darbe karşıtı “Almanya, Türkiye’deki Erdoğan ve Gülen yandaşları arasında başından beri yaşanan iç uzlaşmazlıklara daha fazla bulaştırılmamaya dikkat etmelidir” diye yazdı. Almanya’da yayınlanan Süddeutsche gazetesi, “Almanya, Türkiye’deki Erdoğan ve Gülen yandaşları arasında başından beri yaşanan iç uzlaşmazlıklara daha fazla bulaştırılmamaya dikkat etmelidir. Buradaki Türk topluluğunda görülen şekliyle zaten bulaşmış vaziyette: Nefret, korku ve şüphe internet ortamında, sokakta, hatta aile içinde atmosfere hakim olmaya başladı. Toplumun geniş kesimi bile henüz bunu kabullenmiş değil. Oysa bu tüm Almanya’yı ilgilendiren bir sorun. Çünkü Türk toplumu artık toplumun ayrılmaz bir parçası. Bu güvensizlik ortamında Angela Merkel de düşüncelerini açıkça söylemelidir” şeklinde kaydetti. WESTFALİSCHE NACHRICTEN:“KÖLN’DEKİ DURUM, ANKARA TARAFINDAN YÖNETİLEN BİR GÜÇ GÖSTERİSİ” WestfälischeNachrichten gazetesi de Köln’de gösteri düzenlenmesini eleştirdiği haberinde, Köln’deki durumun Ankara tarafından yönetilen bir güç gösterisi olduğunu belirtti. “Köln’deki durum Ankara tarafından yönetilen bir güç gösterisi. Türkiye Hükümeti’nin kendi ülkesinde hızlı bir tempoda yaptığını binlerce Erdoğan yandaşı burada yapmaya çalışıyor: muhalif ve makam sahibi insanları avlamak” diyen Alman gazetesi şöyle devam etti: “Almanya da nefret ve şiddetin tırmandığı bir atmosferin oluşması tehlikesiyle karşı karşıya. Huzursuzluğu yaratanlar Ankara’da. Bugünlerde Türk resmi makamlarının Almanya’ya nasıl baskı uygulamaya çalıştıklarını görmek gerçekten garipsenecek bir durum. Hatta bunu utanmazlık diye adlandırmak mümkün”. I INDEPENDENT YAZARI COCKBURN: “İKİNCİ BİR DARBE KORKUSU ÜLKEYİ ÇÖKERTEBİLİR” İngiliz Independent gazetesi deneyimli Orta Doğu yazarı ve muhabiri PatrickCockburn, Türkiye’deki darbe girişimini konu alan analizinde, Erdoğan’ın ikinci bir darbe korkusunun orduyu ve ülkeyi çökertebileceğini yazdı. Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında başlatılan gözaltı, tutuklama ve görevden uzaklaştırmaların yalnızca silahlı kuvvetleri değil, genel olarak tüm ülkeyi zayıflattığına dikkat çeken deneyimli muhabir, “Erdoğan’ın ikinci bir darbe korkusu orduyu ve ülkeyi çökertebilir. Türkiye’deki liderler ilk darbe girişiminin başarısız olmasının ardından ikinci bir girişim yapılmasından korktu. Pek çok önemli askeri birlik adeta üslerine hapsolmuş durumda ve görünen o ki, başkentin henüz tamamen güvenli olduğu düşünülmediğinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’dan Ankara’ya dönmüş değil” dedi. İkinci bir darbe girişimine yönelik korkuların, Erdoğan yönetiminin darbe yanlısı güçlerin 600 bin kişilik silahlı kuvvetlere ve istihbarat teşkilatına önceden tahmin ettiklerinden çok daha derin bir sızma gerçekleştirmiş olduğunu fark etmesinden kaynaklandığını belirten Cockburn, “Darbe girişiminin ardından ülkede üst düzey gözaltı, tutuklama ve görevden almaların devam etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetimi tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı tasfiye pek çok vatandaş ve yabancı hükümet tarafından ‘Erdoğan ve iktidardaki AKP’ye itaat etmeyen herkesten kurtulma adına fırsatçı bir çaba’ olarak değerlendirildi” diye yazdı. İkinci bir darbe girişimine yönelik korkuların, Erdoğan yönetiminin darbe yanlısı güçlerin 600 bin kişilik silahlı kuvvetlere ve istihbarat teşkilatına önceden tahmin ettiklerinden çok daha derin bir sızma gerçekleştirmiş olduğunu fark etmesinden kaynaklandığını belirten Cockburn, “Darbe girişiminin ardından ülkede üst düzey gözaltı, tutuklama ve görevden almaların devam etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetimi tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı tasfiye pek çok vatandaş ve yabancı hükümet tarafından ‘Erdoğan ve iktidardaki AKP’ye itaat etmeyen herkesten kurtulma adına fırsatçı bir çaba’ olarak değerlendirildi” diye yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetiminin darbe girişimini orduda, devlet ve kamuda kendisine sadık olmayan herkesi tasfiye etmek için bir mazeret olarak gördüğünün apaçık ortada olduğu yorumunu yapan Independent muhabiri, “Hükümet her ne kadar darbecilerin tamamen temizlendiği izlenimini vermek istese de askerin hareket alanının kısıtlı tutulması tam bir güvenin oluşmadığını gösteriyor. Darbe girişimi sonucunda Türkiye’de devletin gücü genel anlamıyla daha da zayıfladı. Ülkede yıllardır devam eden tasfiyeler sonucu kamu kuruluşlarının da içi boşaltıldı ya da etkisiz hale getirildiler. Bu kurumların yeniden inşası zaman alacak” savlarıyla analizini noktaladı. DAILY TELEGRAPH: “BATI, TÜRKİYE’YE SESİNİ YÜKSELTMELİ” Daily Telegraph gazetesi, Batı’nın Türkiye’ye sesini yükseltmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye’nin akıbeti aynı zamanda Batı’nın da işi. Laik devlet erozyona uğrarken, siyasal İslam yükselirken ve Vladimir Putin’in Rusya’sıyla yakınlaşma olasılığı varken bütün bunlar Batı’nın çıkarlarına zararlı” diye yazdı. İngiltere’de yayınlanan Daily Telegraph gazetesi, ‘Erdoğan Daha Sıkı Denetim Hamlesinde Orduya Diz Çöktürdü’ başlığını kullandığı haberinde, “Erdoğan, önceki gün yaptığı açıklamalarda MİT ve Genelkurmayı da cumhurbaşkanlığına bağlamak istediğini söyledi. Seçilmiş bir liderin güç kullanılarak devrilmesinin kabul edilemez olduğu açık, ancak darbe girişimi Erdoğan’ın daha sonra gösterdiği tepkiyi meşru gösteremez. 18 binden fazla kişi gözaltına alındı, çok sayıda kamu çalışanı işten atıldı ve akademisyenlerin seyahatleri sıkı kısıtlamalar altında. Özellikle kaygı verense gazetecilere muamele. 17’si terör örgütüyle işbirliği yapmak suçlamasından hapse atıldı. Medyaya bu muamele darbe girişiminin de öncesine giden bu alandaki üzücü sicilin devamı. Erdoğan’ın Türkiye’si giderek artan oranda bağımsız gazeteciler için düşmanca bir ortama dönüşüyor” şeklinde kaydetti. Erdoğan’ın politikalarını eleştiren Batılılara ‘kendi işlerine bakmaları gerektiğini’ söylediğini kaydeden İngiliz gazetesi, “Maalesef bazılarının tam da bunu yaptığını gösteren işaretler var. Liberal demokrasiye bağlılığını ilan eden Avrupa Birliği sessiz. Birlik, AB’nin nakit yardımı karşılığında Ortadoğulu göçmenleri Avrupa dışında tutulması için Türk Cumhurbaşkanına bağımlı halde. Göçmen krizine bir çözüm gerekiyor ama Batı’nın burada tek amacı bu olamaz. Türkiye’nin akıbeti aynı zamanda Batı’nın da işi. Laik devlet erozyona uğrarken, siyasal İslam yükselirken ve Vladimir Putin’in Rusya’sıyla yakınlaşma olasılığı varken bütün bunlar Batı’nın çıkarlarına zararlı. Türkiye’nin kendisi için de kötü olduğunu söylemeye bile gerek yok. Batılı liderler de bunu söylemesi, daha yüksek sesle ve daha açık bir şekilde” ifadeleriyle haber analizini noktaladı. BBC: “DARBE GİRİŞİMİNE DİRENİŞ SOKAKLARI BİRLEŞTİRDİ” Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası meydana gelen gelişmeleri irdeleyen BBC, “Darbe girişimine karşı direniş Türkiye’de sokakları birleştirdi” dedi. İngiliz yayın kuruluşu BBC, darbe girişiminin ardından alınan önlemlerin kapsamında ordu ve devlet kurumlarında gerçekleştirilen yaygın görevden almaları ve gözaltılara dikkat çektiği haberinde, “Tasfiye ve gözaltıların boyutları Batı hükümetlerinin tepkisini çekiyor. Ancak Türkiye’de olup bitenleri anlamak için Gülen hareketini mercek altına almak gerekiyor. Destekçileri; Gülen’i, ideolojisini Türkiye ve 140 ülkede üstün başarılar kaydeden okul ağıyla yayan bir hayırsever ve ılımlı İslam’ın bir bilgesi olarak andı. Karşıtları ise Gülen’in Türk devletinin her bir köşesine sızan tehlikeli bir tarikat inşa ettiğini, gerçek rengini de darbe girişimiyle gösterdiğini söylüyorlar” şeklinde kaydetti. Gülen hareketin üyelerinin kısa bir süre öncesine kadar her kuruma iliştiğine ve ‘Paralel Devlet’ olarak adlandırılan Gülen Hareketi’nin, yüzlerce askerin darbe planlamakla suçlandığı Ergenekon ve Balyoz davalarında da sahte kanıtlar öne sürdüğüne inanıldığını da kaydeden İngiliz yayın kuruluşu, “Darbe girişime karşı direniş Türkiye’de sokakları birleştirdi. Ama cezalandırmalar ve tasfiyelere maruz kalanlar arasında toplumun farklı kesimlerinden insanlar var. Ancak darbe girişimi, Türk toplumunun büyük ölçüde Fethullah Gülen’e tavır almasına da neden oldu. Şu aralar Gülen’in nüfuzunun geri dönüşü olmayacak şekilde bitirilmesi çağrıları yapılıyor” dedi. NEW YORK TIMES: “ORDU, İTİBARSIZLAŞTIRILMIŞ DURUMDA” New york Times gazetesi, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında ordudaki tasfiyeleri konu aldığı haber analizinde, “Modern Türkiye’nin bir direği yıkıldı.Uzun bir süre ülkede birleştirici bir güç olan ordu artık derinden bölünmüş, küçülmüş ve itibarsızlaştırılmış durumda” diye yazdı. Amerika’nın yüksek tirajlı gazetelerinden New York Times, Türk ordusunun kargaşa içinde olduğu yorumunu yaptığı haber analizinde, “Modern Türkiye’nin bir direği yıkıldı. Amerikalı yetkililer, Türkiye’nin İslam Devletiyle mücadele konusunda aktif bir ortak olma kararlığı veya kabiliyetinde henüz bir zayıflamayı görmediklerini söylüyor ancak başarısız darbenin artçı şoklarından endişe ediyorlar.Uzun bir süre ülkede birleştirici bir güç olan ordu artık derinden bölünmüş, küçülmüş ve itibarsızlaştırılmış durumda. Generalleri ve amirallerinin yarısına yakın bir bölümü ya hapiste yada da ihraç edildi, binlerce er de suçlanıyor” ifadelerini kulllandı. Bu sadece ülke için değil, aynı zamanda Türkiye’nin üyesi olduğu NATO için de bir darbe olduğunu kaydeden ABD’li gazete, “Türk ordusu, terörle mücadelede, İslam Devleti’nin frenlenmesinde ve göç akınının kontrolünde hayati bir müttefik oldu. Ordudaki kaos, sadece ülkedeki azalan gücünün değil, aynı zamanda Batı’nın bir ortağı olarak azalan güvenirliliğinin sembolüdür” şeklinde kaydetti.20 milyar dolara yakın yıllık bütçesi ve 500 binden fazla askeriyle Türk ordusunun NATO’nun ikinci büyük ordusu olduğuna da dikkat çeken New York Times, Ergenekon ve Balyoz davalarına da yer verdiği haberinde, “Ordu üzerinde sivil kontrol sağlama çabası geri tepti. Laik subaylar, silahlı kuvvetlerden kovulup yerlerine, Pennsylvania’da sürgünde yaşayan ve Türk)hükümetinin darbe girişinin mimarı olduğunu söylediği Müslüman din adamı Fethullah Gülen ile bağları olan İslamcılar getirildi. O dönemde Gülen, Sayın Erdoğan’ın bir müttefiki gibi görünüyor. Simdi mesele, ülkenin güvenliğine çoklu tehdidin olduğu bir dönemde Türk ordusunun nasıl ileriye doğru hareket edeceği” denilen haberde “Amerikalı yetkililer, Türkiye’nin İslam Devletiyle mücadele konusunda aktif bir ortak olma kararlığı veya kabiliyetinde henüz bir zayıflamayı görmediklerini söylüyor ancak başarısız darbenin artçı şoklarından endişe ediyorlar” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtemelen kalıcı bir biçimde orduyu siyasetten çıkarmak için yine agresif biçimde hareket edeceğini öne süren Amerikan gazetesi analizini, “Hükümet Jandarma ve Sahil Güvenliği İçişleri Bakanlığı kontrolü altına almak için adım attı. Son yıllarda ordudan atılan bazı laik subaylar da yeniden göreve getirildi. Ancak ne olursa olsun kurum genel olarak bir süre için derinden hasarlı olmaya devam edecek” yorumuyla noktaladı. WALL STREET JOURNAL: “GÜLEN’İN HAKİ CÜBBESİ MESAJ MIYDI?” Wall Street Journal gazetesi, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden önce MİT’in Gülen Cemaati’nin şifreli mesajlaşma uygulamasını kırarak 600’ü üst düzey asker, 40 binisme ulaştığını, ancak darbe planlandığına dair bir ipucu yakalayamadığını önesürdü. “MİT, Gülen’in haki ceketinin sırrını çözemedi” diyen Amerikan iş çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal,Joe Parkinson ve Adam Entous imzalı haberinde, “Darbe girişiminden önce MİT Gülen Cemaati’nin şifreli mesajlaşma uygulamasını kırarak 600’ü üst düzey asker, 40 bin isme ulaştı ancak darbe planlandığına dair bir ipucu yakalayamadı. Darbe girişiminden aylar önce MİT’ten bir grup uzman analist Gülen destekçileri hakkında istihbarat toplamakla sorumluydu. Bu kapsamda Gülen’in internet üzerinde yayınladığı videolarda sarf ettiği sözler ve mimiklerinde gizli bir mesaj olup olmadığı da inceleniyordu. Cemaat de MİT’in bu yakın takibinin farkındaydı. İletişim yöntemlerini daha da gizli hale getiren örgüt, askeri istihbarattaki elemanlarından da bu konuda yardım aldı.Bu önlemler kapsamında Gülen telefon kullanmayı bırakarak, talimatlarını yakınındaki isimlerin Pensilvanya ziyaretleri sırasında vermeye başladı” dedi. ABD’li gazete, MİT’e dayandırdığı haberinde, Cemaat’in 2014 yılında ByLock isimli bir kriptolu yazışma uygulaması kullanmaya başladığını yazdı ve şöyle devam etti: “MİT geçtiğimiz kış bu iletişim kanalının farkına vardı ve mesajları çözmek için çalışmaya başladı. Milyonlarca mesajın olduğu uygulama en sonunda kırıldığında MİT 600’ü üst düzey asker olmak üzere 40 bin ismi belirlemeyi başardı. Ancak istihbarat yetkililerine göre ByLock mesajlarından hiçbiri bir darbe girişimi olacağına dair ipucu içermiyordu. MİT’in kriptolu yazışmaları kırdığını fark eden Cemaat kısa süre içinde farklı bir mesajlaşma uygulamasına geçti” dedi. MİT’in geçtiğimiz bahar şifreli mesajları bakanlıklarla paylaştığını da kaydeden Wall Street Journal, “İstihbaratçılara göre Cemaat’in deşifre olduğunu fark etmesi de bu sayede oldu.ByLock mesajlarından elde edilen 600 askeri yetkilinin ismi 15 Temmuz’dan sadece dört gün önce askeri yetkililere iletilmişti. Bu isimlerin Yüksek Askeri Şura’da açığa alınması planlanıyordu” diye yazdı. ‘Gülen’in haki ceketi mesaj mıydı?’ sorusunu da soran ABD’li gazete, “Gülen’in videolarını ayrıntılarıyla inceleyen uzman analistler 21 Mart’ta yayınlanan bir Youtube videosunda Gülen’in askeri üniformayla aynı renkte haki yeşil bir ceket giydiğini de fark etti. Bunu Gülen’in askeriyedeki üyelerine bir mesaj olarak değerlendiren MİT, mesajın içeriğini anlayamadı” dedi. Gazete, MİT’e darbe günü gelen istihbaratı da şöyle anlattı: “15 Temmuz günü öğleden sonra Türkiye’nin istihbarat ajansı analistleri Akıncı Hava Üssü ve Ankara Kara Havacılık Okulu’nda alışılmadık bir hareketlilik olduğu bilgisini aldı. Yetkililer kısa bir rapor hazırlayarak genelkurmaya faksladı. 5:30 civarında Fidan’ın yardımcısı karargaha giderek askeri hareketliliğe dair şüphelerini bizzat iletti. Üst düzey bir komutan akademiyi ziyaret etti ve taarruz helikopterlerinin füzelerle yüklendiğini fark etti. Üsttekiler bunun tatbikat gereği yapıldığını söylediler. Ancak şüpheleri gidermedi. Saat 6:00’da Fidan karargaha gitti ve Akar’ın Akıncı Üssü’nü bizzat yerinde görmesi konusunda anlaştılar. Fidan MİT merkezine döndü ve tatildeki Erdoğan’a haber vermek için bekledi. Ancak Akar geri dönmedi. Rehin alınmıştı”. Wall Street Journal, darbe girişiminin başlamasıyla saldırıya uğrayan MİT binasında Fidan’ın istihbarat üyelerine “Son merminize kadar savaşın, sizi canlı ele geçiremesinler” dediğini de aktardığı haberinde, Erdoğan’ın da istihbarat zaafı olduğu yolundaki ifadelerine dikkat çekip Fidan’ın geleceğine ilişkin soru işaretlerinin arttığını kaydetti. İstihbaratçıların bu konudaki görüşlerini soran gazete içlerinden birinin, “Bir söylentinin peşine düşüp darbe girişimini ortaya çıkarmasaydık, büyük olasılıkla ölmüş ya da hapiste olacaktık” dediğini de yazdı. ALJAZEERA: “GENERAL DUNFORD’UN SIKINTILI ZİYARETİ” El Cezire, ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford’ın Türkiye’ye yaptığı ziyarete dikkat çektiği haberinde, “Bu, 15 Temmuz sonrası ilişkilerin gerildiği ABD’den yapılan ilk üst düzey ziyaret” dedi. Katar merkezli El Cezire kanalı, ‘General Dunford’un Sıkıntılı Ziyareti’ başlıklı haberinde, “Dunford, 15 Temmuz darbesinde Amerikan parmağı var mı yok mu sorularına cevap aranırken Ankara’ya geliyor. Bu, 15 Temmuz sonrası ilişkilerin gerildiği ABD’den yapılan ilk üst düzey ziyaret olacak” ifadelerini kullandı. Ankara’nın 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen’in iadesi için Washington’a yaptığı baskıyı artırdığını kaydeden El Cezire, “Bugüne kadar Fethullah Gülen’in tutuklanması talebiyle daha önce açılan davaların dosyalarını ABD Adalet Bakanlığı’na gönderen Ankara şimdi 15 Temmuz darbe girişimiyle Gülen örgütünün bağlantısını ortaya koyan kanıtları topluyor.Bu çalışmaların ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet Bakanları Bekir Bozdağ ABD’ye gidecek” şeklinde kaydetti. Dunford’un ilk durağının İncirlik Üssü olduğunu da belirten El Cezire, “Başarısız darbe girişiminde Amerikan parmağı olup olmadığına dair tartışmalarda İncirlik’in kullanılmış olması dikkat çeken noktalardan biri olmuştu” diyerek haberini noktaladı. KATHIMERINI “15 TEMMUZ’DAN SONRA YUNANİSTAN’A GÖÇ AKINI ARTTI” Yunanistan’da yayınlanan Kathimerini gazetesi, Türkiye AB’yi vize serbestisinin Ekim ayına kadar sağlanmaması durumunda mülteci anlaşmasından çekileceği uyarısını yaptığını belirttiği haberinde, “15 Temmuz darbe girişiminin ardından Ege üzerinden Yunanistan’a göç akını da arttı” dedi. Midilli adasına adeta hiçbir yasa dışı göçmenin ulaşmadığı bir hafta sonunun ardından Yunan sahil muhafızlarının Pazartesi günü Midilli yakınlarında bir bottaki 34 göçmeni kurtardığını kaydeden Yunan gazetesi, “Göçmenler Midilli adasındaki Moria merkezine götürüldü. Yunanistan’a göçmen akını, komşu Türkiye’de başarısız darbe gerçekleştiği 15 Temmuz’dan bu yana arttı” diye yazdı. KRURIER: “TÜRKİYE İLE MÜLTECİ MUTABAKATI RİSKLİ” AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Türkiye’yle varılan mutabakatın çökme riski bulunduğunu söyledi. Juncker, Avusturya’nın Kurier gazetesine verdiği demeçte, Türkiye ve AB arasında varılan mutabakata ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ‘Mutabakat çöker mi?’ sorununa Juncker, “Risk büyük. Mutabakatın başarısı kırılgan. Cumhurbaşkanı Erdoğan, defalarca anlaşmayı sonlandırmak istediğini ima etti” dedi. Juncker, mutabakatın çökmesi durumunda Avrupa’ya yeniden sığınmacı akışının başlayacağını belirtti. 18 Mart’taki Türkiye-AB Zirvesi’nde sığınmacılarla ve vize muafiyetiyle ilgili mutabakata varılmıştı. Mutabakatta, 20 Mart’tan sonra Türkiye üzerinden Yunan adalarına giden sığınmacıların iade edilmesi ve her iade edilen sığınmacı için Türkiye’den bir sığınmacının Avrupa ülkelerine yerleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Mutabakat sayesinde, Yunanistan’a geçen sığınmacı sayısı günlük 7 binlerden 100’ün altında gerilemişti. Ayrıca, Türk vatandaşları için vizelerin en geç haziran ayı sonunda kaldırılması ve üyelik müzakerelerinin yeniden canlandırılmasında mutabık kalınmıştı. AB Komisyonu, 4 Mayıs’ta Türk vatandaşlarının Schengen ülkelerine vizesiz seyahat etmesini öngören bir tavsiye kararı almış ancak vizelerin kaldırılabilmesi için 72 kriterden geriye kalan 5’inin de tamamlanması gerektiğini belirtmişti.Bu şartlar arasında terör tanımının değiştirilmesi de bulunurken, Avrupa Parlamentosu (AP) tüm kriterler karşılanana kadar AB Komisyonu’nun vize muafiyeti teklifini oylamama kararı almıştı. EU OBSERVER: “YUNAN ADALARINDA GÖÇMEN ARTIŞI VAR” EU Observer sitesi, Türkiye’nin vize serbestisinin sağlanmaması durumunda AB ile mülteci anlaşmasına son vermekle söylediğine vurgu yaptığı haberinde, “Bu Ege üzerinden Yunan adalarına göçmen geçişlerinde bir artış görüldüğü günlere denk geldi” diye yazdı. 18 Mart tarihli anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra ise Ege üzerinden göçmen akınının önemli ölçüde azaldığını kaydeden Brüksel merkezli EU Observer sitesi, “Ancak Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra geçişlerde bir artış olduğu yönünde haberler alındı. Yunan yetkililer de sürekli ve artan akın konusunda alarm verdiler. 15 Temmuz’dan bu yana binden fazla kişi Türkiye’den Yunan adalarına geçti. Adalar halen iltica etmek isteyen 9 bin erkek, kadın ve çocuğu barındırıyor, bunlar arasında sekiz Türk askeri de var” ifadelerini kullandı. Vize serbestisinin kaldırılması için ise Ankara’nın terörle mücadele yasasında değişiklikler yapması gerektiğini belirten EUObserver, ancak Başbakan Binali Yıldırım’ın Haziran ayında yaptığı bir açıklamada böyle bir adım atılmayacağını söylediğini de aktararak haberini noktaladı. ÇEK CUMHURİYETİ DEVLET BAŞKANI: “TÜRKLERE VİZE VERİLMESİN” Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Milos Zeman, darbe girişiminin ardından Türk vatandaşlarına vize serbestliği sağlanmasına karşı olduğunu söyledi. KDP’ye yakınlığıyla bilinen Erbil merkezli Rudaw medya kuruluşunun aktarımına göre, Bless gazetesine konuşan Milos Zeman, Türkiye’de 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi ve sonrasında başlatılan soruşturmaların ile operasyonların önceden planlandığını savundu. Milos Zeman, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın darbe girişiminin arkasında olduğuna dair iddialarla ilgili ise yorum yapmayı reddetti. “Özellikle son yaşananlardan sonra, Türkiye’nin vize serbestisi uygulaması kapsamına alınmasına karşıyım” diyen Çekya Devlet Başkanı, bunun olması halinde Türkiye’nin sığınmacıları Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yollamaya başlayabileceği yönünde de uyarıda bulundu. FARS HABER AJANSI: İRANLI YÜKSEK ASKERİ DANIŞMANDAN 15 TEMMUZ’DAN ABD VE RUSYA’NIN HABERİ VARDI İDDİASI” İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yüksek askeri danışmanı Tümgeneral Yahya Rahim Safevi, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin yabancı bir ülkenin desteği ve bilgisi olmadan yapılmasının mümkün olmayacağı ileri sürdü Tebriz kentinde düzenlenen bir törende konuşan Tümgeneral Safevi, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe teşebbüsünü değerlendirdi. Safevi, “ABD ve Rusya’nın Türkiye’deki darbeden habersiz oldukları söylenemez. Bu çapta bir kalkışma, yabancı bir ülkenin desteği ve bilgisi olmadan yapılamazdı. Darbenin destekçileri konusunda büyük soru işaretleri var” diye konuştu. Konuşmasında , ‘ABD ve Rusya bölge konusunda yeni bir anlaşmaya mı vardı?’ diye soran İranlı General, darbenin yapıldığı zamanda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Moskova’da temaslarda bulunmasının manidar olduğunu öne sürdü.

Yorumlar

  1. İyi günler,

    Biz Meşru Ve Saygın para Sahibinden vardır. Biz kötü bir kredi var ya da para ihtiyacı iş yatırım, faturaları ödemek için insanlara kredi vermek maddi desteğe ihtiyacı olan bireylere dışarı fonları ödünç. Eğer kredi seyir olmuştur? Eğer doğru yerdesiniz çünkü ben sadece bu e-posta adresi yoluyla bana ulaşın istediğiniz bir kredi ihtiyacı varsa bu yüzden% 2 düşük faiz oranıyla kredi sunmak, endişe etmeyin var: mobilfunding1999@gmail.com

    KREDİ BAŞVURU BİLGİLERİ SİZDEN GEREKLİ

    1) Tam İsimleri: ............
    2) Cinsiyet: .................
    3) Yaş: ........................
    4) Ülke: .................
    5) Telefon Numarası: ........
    6) Meslek: ..............
    7) Aylık gelir: ......
    8) Kredi Tutarı Gereken: .....
    9) Kredi Süre: ...............
    Kredinin 10) Amaç: ...........
     
    Saygılarımla

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-