OBAMA YÖNETİMİ TÜRKİYE’DEN ENDİŞELİ
Freedom
House örgütünün 2014 raporunda Türkiye’yi son 15 yıldır ilk kez basını “özgür
olmayan” ülkeler kategorisine almasının ardından, Amerikan Dışişleri de bu
konuda kaygılarını açıkladı. Bakan Yardımcısı Doug Frantz, “Türkiye’de 17
Aralık’tan beri son birkaç ayda gördüğümüz bir gerileme var. Ve bu gerileme,
Washington’da Obama Yönetimi’nde endişeye neden oluyor” dedi.

Hürriyet
Planet’in haberine göre, Perşembe günü raporun yayınlanmasının ardından bu
konuda bir basın toplantısı düzenleyen Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Doug
Frantz da, Türkiye’de basın özgürlüğünün gerilemesinden derin kaygı
duyduklarını ilk kez somut örneklerle açıkça dile getirdi.
2000’li
yıllarda Türkiye’de uzun süre gazetecilk yapan ve Pakistan bağlantılı nükleer
madde kaçakçılığıyla suçlanan Abdülkadir Han networkü üzerine çalışmalar
yürüten Frantz, şunları söyledi:
“Bir
zamanlar olduğu gibi Türkiye’nin yine canlı, güçlü, özgür ve bağımsız bir
basınının olması gerek. Demokrasiler, özgür ve bağımsız bir basın olduğu zaman,
politik görüşleri ve etnik kökenlerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğüne
herkes eriştiğinde en iyi biçimde işler. Türkiye’de 17 Aralık’tan beri son
birkaç ayda gördüğümüz bir gerileme var. Ve bu gerileme, Washington’da Obama
Yönetimi’nde endişeye neden oluyor”.
Frantz, bu
kaygıları iki hafta önce İstanbul’a gittiğinde bir araya geldiği Türk köşe
yazarlarına da aktardığını belirterek Türkiye’de bir gazeteci olarak yaşamış
olmasını da hatırlatıp, “Bugünkü gibi İstanbul’daki on the record söyleşiyi de
Türkiye’ye derin duygusal yakınlık besleyen biri olarak yaptım” dedi. Frantz,
“Türkiye’de yaklaşık altı yıl bulundum. Oraya gitmeyi seviyorum. Karım ve ben,
geçirdiğimiz o altı ayı hayatımızın en güzel dönemi olarak düşünürüz” dedi.
Frantz, bu nedenle Türkiye’nin eski halini de bildiğinden gazetecilikte
yaşananları kaygı verici olarak niteleyip “Bir sonraki adımın ne olacağı kaygı
veriyor” diye konuştu.
Türkiye’de
basın özgürlüğünde yaşanan gerilemenin yakında Türk ekonomisine de zarar
vereceğini belirten Frantz şöyle devam etti:
“Türk
ekonomisi son 10 yılda çok başarılı biçimde büyüdü ama geçen yıl bir yavaşlama
vardı. Bu yıl da bir yavaşlama var. Ve Türkiye, ekonomisindeki büyümenin devamı
ve orta sınıf tuzağına düşmemek için gerçekten de doğrudan yabancı yatırımına
bağlı. Bu yabancı yatırımın bir bölümü de hükümeti hesap verebilir kılacak
özgür basının olduğu bir ülkede hukukun üstünlüğü ilkesinin bulunmasına bağlı.
O yüzden özgür basını aşındıran, kısıtlayan eylemler, Türkiye ve halkına zarar
verici”.
Frantz,
yaklaşan Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı
seçimleriyle ilgili de Türk iç politikasına dair yorum yapmak istemediğini
söyledi ancak konunun özgürlükleri ilgilendiren boyutu için Mart’taki yerel
seçimler öncesi yaşanan Twitter ve YouTube yasaklarına gönderme yaparak,
“Umarım, Twitter’ı engelleme çabaları ve ondan daha başarılı olan YouTube’u
engelleme gayretleri, yakında Türkiye’de geçmişin işleri haline gelir. Türk
medyası içindeki sahiplik konusu açısından daha yapısal değişimlerden de
kaygılıyım. Bunun uzun vadeli sonuçlarından endişeliyim. Türk medyasında, daha
önce Türkiye’de yaşadığım dönemde olmayan bir kutuplaşma gördüm. Bu çok
rahatsız edici” diye konuştu.
Frantz
ayrıca, Vatan Gazetesi Washington Temsilcisi İlhan Tanır’ın geçtiğimiz
haftalarda gazete yönetimi tarafından işinden uzaklaştırılmasına da gönderme
yaparak, “Türk medyasındaki diğer dostlarımın da işlerini yaparlarken işlerini
kaybetmeleri rahatsızlık verici, bu yanlış” diye konuştu.
Frantz,
dostların bir sorumluluğunun da hataları gördüklerinde bunları dile getirmek
olduğunu belirtti. Bakan Yardımcısı, Amerikan Yönetimi’nin Türkiye’ye yönelik
bu kaygıları Bakan Yardımcısı seviyesinde dile getirirken Bakan veya kabine
üyesi seviyesinde seslendirmekte tereddüt edip etmediği konusunda ise şunları
söyledi: “ABD ve Türkiye örneğindeki gibi müttefikler arasındaki ilişkiler
karmaşıktır. Ama bizim inancımıza göre ifade özgürlüğü evrensel bir haktır.
Özgür basın da demokrasinin esas unsurudur. Bunlar Bakan Kerry ve Bakan
Davutoğlu arasında son birkaç aydaki toplantılarda görüşmelerin bir parçası
oldu. Bazılarımıza bu konular yeterince yüksek sesle dile getirilmiyormuş gibi
gözükebilir. Ben de Türkiye’ye bu yüzden gittim”.
Yorumlar
Yorum Gönder