Sevgi Niye Kötülüktür!
İnsanları "ben" olmaktan vazgeçmeden "biz" yapabilen tek duygudur sevgi...Sevgiyle
birbirine
bağlanan insanların yaşam felsefesi artık "gemisini kurtaran kaptan"
değildir; olamaz. "Ya hep beraber ya hiçbirimiz" dir sevgiyle
birbirine bağlanan insanların duygusu...
Sevgi -doğal bir
durum olarak toplumcu ve ekolojisttir... İnsan yaşamak için doğayla ve
insanlarla paylaşır. Bir şey verir ve alır....
Sevgi insanın insan ve doğa
ilişkilerinde paylaşıma, dayanışmaya dayalı üretkenliğinden kaynaklanan, uyum,
ahenk ve ölçü durumudur.
Marks'ın sözleri ile
(mealen) "sevgi bir tutum, bir pozisyondur; yalnızca bir ya da bir kaç
kişiye indirgenmiş sevgi, sevgi değil genişletilmiş bir bencilliktir".
Bireysel çıkar
ile toplumsal çıkarın doğal uyumunun bozulduğu andan itibaren sevgi çıkar
ilişkilerinin belirleyiciliği altında bencilleşir. Aşirete, cemaate, millete,
geniş aileye, oradan çekirdek aileye kadar daralan "genişletilmiş bir
bencilliğin" kuşatıcılığı altında yozlaşır.
Sevgi, paylaşmanın, dayanışmanın
bir ürünüdür. Paylaşma, dayanışma ilişkilerinin en minimum düzeye indirgendiği
kapitalizmde sevgi, büyük ölçüde bir "kötülük meşrulaştırıcısına" dönüşür.
Sevgi
"biz"den olana ve "benim olana" indirgenir;
"ötekiler" ise harekete geçmiş bir düşman değilse, en azından
potansiyel bir düşmandır artık... Çıkarların
kesimselleştiği-sınıfsallaştığı, bireyselleştiği bir dünyada sevgi, ötekine düşmanlık
ve zulümle birliktedir. Ve paradoksal biçimde bu iki zıt ve düşman
duygu birbirini besler. Bu yüzden çıkarlara göre bölünmüş bir toplumun sevgisi hastalıklıdır,
şizofreniktir. Cinsel, dinsel, etnik bağlılıklarımız (sevgilerimiz) bizden birer cani,
katil üretir.
Sevginin çarpıtılmış
ifadeleri olan aşk, din, milliyetçilik, vb. gibi "sevgiden üretilmiş
bencillikler", başkalarına düşmanlığı besler. Çünkü bir mülk edinme biçimidir
artık. Böylece bu "sevgi" aracılığıyla hem gerçek sevgiye hem de "özgürlüklere" kelepçe
vurulmuş olur.
Sevgi ile özsel
uyumu bağrında taşıyan tek felsefi ve siyasal akım sosyalizmdir. Çünkü sevginin
kaynağı ve toplumculuğun temel doğrultusu aynıdır: Dayanışma, paylaşım,
insan-insan ilişkilerinde ve insan-doğa ilişkilerinde bu eksende sağlanacak
uyum...
Kısacası evrensel değerlerden
yalıtık biçimde lokal olana, toplumsal olandan yalıtık biçimde "bana
ait" olana indirgenen sevgi, bir nefret, cinayet ve savaş ideolojisidir.
Tüm bunlardan kurtulduğumuzda "sevgi"
de, bugünkü "milliyetçilik", "dindarlık", "mezhepçilik",
"kan bağı" ve "aşk" gibi köleliğimizi besleyen bir körlük
olmaktan kurtularak, kendini özgürleştirecektir... Böylece tutsak edilmiş olan "sevgi"
özgürleşecek, kendine kavuşacaktır...
O zaman ve son söz olarak: Bizler
özgürleşmedikçe, sevgilerimiz de tutsaktır... "Genişletilmiş bir bencillik"
ve çok daha kötüsü bir
"kötülük" kaynağıdır...
Yorumlar
Yorum Gönder