Dış basında bugün | ECONOMIST: “Erdoğan'ın tavırları onu, demokrat devlet adamlarından çok Arap despotlara benzetiyor" 22 Temmuz 2016 Cuma

Dış basında bugün | ECONOMIST: “Erdoğan'ın tavırları onu, demokrat devlet adamlarından çok Arap despotlara benzetiyor ECONOMIST: “ERDOĞAN’IN TAVIRLARI ONU, DEMOKRAT DEVLET ADAMINDAN ÇOK ARAP DESPOTLARA BENZETİYOR” Economist dergisi, Türkiye’deki son gelişmeleri ve OHAL ilanına dikkat çektiği haber analizinde, “Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, halkın savunmak uğruna hayatını riske attığı demokrasiyi yok ediyor” diye yazdı.” ifadesini kullandı. İngiltere’de yayınlanan haftalık Economist dergisi, ‘Erdoğan’ın İntikamı’ başlıklı haberinde, “Türkiye’deki darbe girişiminde neden bu kadar kötü planlanmış olduğu ve darbecilerin elinin hangi kademelere uzandığı gibi aydınlanmayan pek çok nokta var. Türkiye'deki darbe girişimine dair iki nokta ise net. Bu noktalardan biri; Türklerin büyük bir cesaretle sokaklara çıkıp askerlere dur demesi, diğeri ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkın savunmak uğruna hayatını riske attığı demokrasiyi yok etmesi” dedi. Darbe girişiminden sonra ordu ve devlet kurumlarında başlatılan tasfiye sürecine de değinen İngiliz dergisi, “Şimdi laik kesimler, Kürtler ve diğer azınlıklar sokakları dolduran Erdoğan destekçilerinden ürkmüş durumda. Erdoğan ise karşıt görüşleri ihanetle bir tuttu ve Türkiye'deki çoğunluığa kendi darbesini yaptığına. Gidişatın önlenememesi durumunda ülke daha büyük bir çatışma ve kaosa sürüklenecek ve bu durum Türkiye'nin komşularını, Avrupa ve Batı’yı tehdit edecek” diye kaydetti. Türkiye'deki darbe girişiminin Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi ve Birleşik Krallık'ın AB'den çıkma kararı almasının ardından Avrupa'nın yaşadığı üçüncü deprem olduğunun ve bu durumun NATO'yu da rahatsız ettiğini kaydeden İngiliz ekonomi dergisi şöyle devam etti: "Fakat 2013 yılında İstanbul'da gerçekleştirilen Gezi Parkı protestolarından ve daha sonra patlayan yolsuzluk skandalından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan daha da otokratlaştı. Erdoğan yönetimi sırasında gazeteciler hapse atıldı, ordunun içi boşaltıldı ve yargı sindirildi. Tüm bunlar, Erdoğan'ın Gülen cemaatinin kurduğunu ifade ettiği 'paralel devlet yapılanmasının' kökünü kazımak adına yapıldı. Erdoğan Suriye'de ise Beşar Esad karşıtlarının amigoluğunu yaparken cihatçıların Türkiye üzerinden geçip Suriye'ye gitmesine göz yumdu”. Erdoğan’ın paranoyak tahamülsüzlükten dolayı tavırları onu demokrat devlet adamı rolünden çok, o nefret ettiği Arap despotlarına benzetiyor … Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık sistemini getirme uğruna tüm hesapları bir kenara ittiğini ve Kürtlerle olan barış sürecini noktaladığını kaydeden Economist, “Ülke şimdi PKK ve cihatçılar olmak üzere iki tehditle karşı karşıya. Darbe girişimi sonrası sürecin daha iyi idare edilmesi halinde Erdoğan bölünmüş ülkesini birleştirebilir ve basın üzerindeki baskıyı kaldırıp Kürtlerle yeniden masaya oturabilir. Fakat Erdoğan paranoyak bir tahammülsüzlüğe yöneliyor. Bu tavırları, Erdoğan'ı üstlenebileceği demokrat devlet adamı rolünden çok, o nefret ettiği Arap despotlara benzetiyor”. Darbe girişimi sonrası dönemde Türkiye'nin yatırımcıları istikrarlı bir ülke olduğuna ikna etmesi gerektiğini ancak Erdoğan intikam peşinde koşan bir sultan gibi davrandıkça bunu başarmanın zor olduğunu kaydeden Economist haber analizini, “Darbe girişiminin etkileri uzun bir süre daha hissedilecek. Darbeciler çok sayıda vatandaşı öldürdü, ordunun itibarını sarstı ve ülkenin sınırlarını koruma yetisi ile terörle mücadeleyi zorlaştırdı. Dahası, darbe girişimiyle birlikte otokrat bir Cumhurbaşkanı'nın önündeki engeller kaldırıldı. İktidar hırsıyla bir gecede ödenen çok büyük bir bedel” değerlendirmeleriyle noktaladı. DIE WELT: “TÜRKİYE’DE NORMAL KOŞULLAR DA OLAĞANÜSTÜ HAL GİBİYDİ” Die Welt gazetesi, OHAL’in ilan edilmesiyle ilgili haber analizinde, “Türkiye’deki normal koşullar da olağanüstü hal uygulamasını aratmadı” diye yazdı. Almanya’nın önemli fikir gazeteleri arasında yer alan Die Welt, “Gazetecilere karşı açılan davalar, gazetelere ve televizyon kanallarına el konması veya bilim insanlarının kitleler halinde görevden alınması gibi zaten var olan otoriter eğilimler Türkiye’de olağanüstü hal ilân edilmesi ile yeni bir boyut kazandı. Bu normal durum göz önünde bulundurulduğunda, olağanüstü durumun fark edilmesi için biraz gayret göstermek gerekiyor. Gözaltına almalar, hukuk devleti ilkeleri çerçevesindeki kişisel hakların korunması için pek çaba harcanmayacağı endişesini yaratıyor. Olağanüstü hal, engellenen darbe girişiminin bölünmüş bir toplumda yeniden birlikteliğin sağlanmasına ve hukuk devleti ile parlamenter demokrasinin güçlendirilmesine yol açmayacağını gösteren olaylar zincirinin son halkası oldu. Tam aksine burada bir karşı darbe söz konusu” dedi. Olağanüstü hal, engellenen darbe girişiminin bölünmüş bir toplumda yeniden birlikteliğin sağlanmasına ve hukuk devleti ile parlamenter demokrasinin güçlendirilmesine yol açmayacağını gösteren olaylar zincirinin son halkası oldu. Tam aksine burada bir karşı darbe söz konusu. FRANKFURTER RUNDSCHAU: “ARTIK MÜLTECİ ÜRETEN TÜRKİYE’YE KAPIYI KAPATMAMALIYIZ” Frankfurter Rundschau, Türkiye’de darbe girişimi sonrasında yaşanan gelişmeler yüzünden Türklerin mülteci olarak Avrupa’ya gelebileceği endişesine dikkat çektiği haberinde, “Türkiye artık mülteci üreten bir ülke. Eğer Türkiye’ye kapıyı kapatırsak, bu büyük ülkeyi daha büyük olan komşusu Rusya’nın kollarına mı atmış oluruz?” diye yazdı. Alman gazetesi şöyle devam etti: “Türkiye artık mülteci alan bir ülke değil. Türkiye artık mülteci üreten bir ülke. Önce birkaç yüz kişi gelecek, durum böyle devam ederse Avrupa Birliği’ne ama özellikle de Almanya’ya sığınmak isteyecek sayı binleri bulacak. Onlara Türkiye’nin güvenli bir kaynak ülke olduğunu mu söylemeliyiz? Peki ABD bu durumda nasıl bir tutum izleyecek? Ya NATO? Eğer NATO ülkeleri güvenli kaynak ülke olamıyorsa, o zaman NATO ne işe yarıyor? Eğer Türkiye’ye kapıyı kapatırsak, bu büyük ülkeyi daha büyük olan komşusu Rusya’nın kollarına mı atmış oluruz? Bu konuda izlenecek siyasi çizgiyi belirleyemediğimiz için memnun olabiliriz. TRIERISCHER VOLSFREUND: “KAN AKMADAN SİSTEMDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI MÜMKÜN OLMAYACAK” Trierischer Volksfreund gazetesi de, Türkiye’deki son gelişmeleri irdelediği haber analizinde, “Artık diktatör olarak adlandırmamız gereken iktidar sahibi, günün birinde koltuğunu bıraksa da, kan akmadan sistemde değişiklik yapılması mümkün olmayacak” şeklinde kaydetti. “Türkiye bir daha nasıl liberal bir hukuk devleti olacak? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve fanatik yandaşları iktidardan asla isteyerek vazgeçmeyecek. Bir daha hiç geniş kitlelere hitap eden eleştirel medyanın yayınlarına izin vermeyecekler. Muhalefet partileri bir daha hiç iktidarın yakınına yaklaştırılmayacak. ‘Gülen hareketi’ adı altında herkesi şüpheli durumuna düşürebilirler. Artık diktatör olarak adlandırmamız gereken iktidar sahibi, günün birinde koltuğunu bıraksa da, kan akmadan sistemde değişiklik yapılması mümkün olmayacak. Yapılan konuşmalar, yayılan düşünceler ve izlenen tutumla şiddet duyguları uyandırıldı; önümüzdeki haftalar ve aylarda da şiddete başvurulacak”. NÜRNBERGER NACHRICTEN: “TOPLUMUN DİĞER KESİMLERİ AKP’YE SADAKATLERİNİ GÖSTERMEZSE TÜRK DEVLETİ İÇİNDE YER ALAMAYACAK” Nürnberger Nachrichten gazetesi, başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin bir dönüm noktasının eşiğinde olduğunu belirterek, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarihi bir değişime imza atıyor. Türkiye’deki bu dönüm noktası, uzun yıllar boyunca ülkeyi etkileyecek” diye yazdı. Alman gazetesi ayrıca, “Toplumun diğer kesimleri açık bir şekilde AKP’ye sadakatlerini göstermedikleri takdirde, Türk devleti içinde yer almaları pek mümkün olmayacak” dedi. Gazete, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarihi bir değişime imza atıyor. Türkiye’deki bu dönüm noktası, uzun yıllar boyunca ülkeyi etkileyecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan içinde olduğu bu durumu, dindar-muhafazakâr Türklerin iktidarını sağlamlaştırmak için kullanıyor. AKP yandaşı olan bu kesim şimdiye kadar seçimlerde yapısal çoğunluğu oluşturuyordu. Artık toplumun diğer kesimleri açık bir şekilde AKP’ye sadakatlerini göstermedikleri takdirde, Türk devleti içinde yer almaları pek mümkün olmayacak” değerlendirmelerinde bulundu. PolitikYol

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-