TIMES: “AB, ERDOĞAN’IN ÜZERİNDEKİ TÜM ETKİSİNİ YİTİRDİ”

TIMES: “AB, ERDOĞAN’IN ÜZERİNDEKİ TÜM ETKİSİNİ YİTİRDİ” Times gazetesi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gelişmelere dikkat çektiği haber analizinde, AB’nin Erdoğan üzerindeki tüm etkisini yitirdiği yorumunu yaptı. Gazete ayrıca, “Erdoğan havuçları yedi, sopaları ise kırdı” diye yazdı İngiltere’nin sağ çizgide yayın yapan Times gazetesi, diplomasi editörü RogerBoyes imzalı haberinde, Türkiye’nin artık AB ile işbirliği yapmadığını belirterek, “AB neredeyse hiç, bu kadar zayıf görünmemişti. Erdoğan üzerinde tüm etkimizi kaybettik” diye yazdı. İngiliz gazetesi, ‘Göçmen Dolu Avrupa Kaosa Sürükleniyor’ başlığını kullandığı haber analizinde, “Fransa ve Almanya hükümetleri kıtada kontrolü kaybetti. Türkiye de artık AB ile işbirliği yapmıyor.AB neredeyse hiç, bu kadar zayıf görünmemişti” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son darbe girişimi sonrası yeniden otoriter bir tavır sergilediğini kaydeden İngiliz gazetesi, “Avrupa Birliği, vize muafiyeti karşılığında Türkiye’den Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklikler yapmasını talep etmişti. Erdoğan ise tam tersine daha da sertleşti. Ülkesinin AB’ye girişini hızlandırmakla da pek ilgili değil. Onun üzerindeki tüm etkimizi kaybettik. Erdoğan havuçları yedi, sopaları ise kırdı” şeklinde kaydetti. Türkiye’den Avrupa’ya mülteci akışının yeniden başlaması halinde, kıtada aşırı sağın daha da güçlenebileceğini kaydeden Times gazetesi, “Eğer Erdoğan sadece, AB’den vize muafiyeti konusunda taviz almaması halinde göçmenlere kapıları açma tehdidinde bulunsa bile, Avrupa’da siyasi atmosfer zehirlenecektir. Eskiden krizlerin Avrupa’yı daha da güçlendirdiği varsayılırdı. Bugün ise krizler sadece Avrupa’nın elitlerini sarhoşa çeviriyor. Ayrıca Avrupa Birliği gereğinden fazla genişledi. Zayıf bir ekipçe yönetiliyor. Ve sınırları da sorunlu” ifadeleriyle haberini noktaladı. DAILY EXPRESS: “AB KOMİSYONU ANKARA’YA YAPTIRIM İSTEDİ” İngiliz Daily Express gazetesinin PoliticoNews’a dayandırdığı habere göre, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’de binlerce memurun açığa alınıp 13 bine yakın kişinin gözaltına alınmasına tepki gösteren AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komitesi JohannesHahn ve bazı komisyon üyeleri, Ankara’ya yaptırım uygulanmasını istedi. Hahn bu çerçevede Türkiye’ye Suriyeli mülteciler için verilmesi kararlaştırılan 3 milyar Euro’luk yardımın durdurulmasını teklif etti. Türkiye ile ilgili görüşmeler nedeniyle son derece gergin geçtiği söylenen AB Komisyonu toplantısında, Başkan Junker ile Komisyon’un Dış Politika Sorumlusu FedericaMogherini teklife şiddetle karşı çıkarak, söz konusu paranın Erdoğan ve hükümetine destek için değil, Suriyeli mülteciler için verildiğini hatırlattı. Bunun üzerine yaptırım teklifi reddedildi. NEUES DEUTSCHLAND: “KONTROLDEN ÇIKAN ERDOĞAN, AB LİDERLERİYLE VARDIĞI KİRLİ ANLAŞMALARI İFŞA EDEBİLİR” NeuesDeutschland gazetesi, son gelişmeler ışığında Türkiye-AB ilişkilerini irdelediği haber analizinde, “Kontrolden çıkan Erdoğan, AB liderleri ile vardığı kirli anlaşmaları ifşa edebilir. Erdoğan bu kartı dilediği gibi oynuyor” dedi. Almanya’da sol çizgide yayın yapan NeuesDeutschland gazetesi, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği, birliğin özgürlükçü, demokratik niteliklerinde vücut bulan değerler topluluğu dikkate alındığında şimdiye kadar mümkün görünmüyordu, bu kanı şimdi daha da pekişmiş durumda. Ancak Juncker ve Merkel, gerçeği tüm netliğiyle dile getirmekten kaçınıyor. Kontrolden çıkan Erdoğan, AB liderleri ile vardığı kirli anlaşmaları ifşa edebilir. Erdoğan bu kartı dilediği gibi oynuyor. Bir yandan kendi vatandaşlarının seyahat özgürlüğünü kısıtlarken, diğer yandan Avrupa Birliği’nden vize özgürlüğü istiyor. Buna yanıt ise en fazla feryat figanla sınırlı kalıyor. Bu, utancın da ötesinde” şeklinde kaydetti. NEW YORK TIMES: “OHAL İLANIYLA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN KAYGILAR DERİNLEŞTİ” New York Times gazetesi, Türkiye’de son gelişmelere ilişkin “OHAL ilanıyla Türkiye’deifade özgürlüğüne ilişkin kaygılar derinleşti” diye yazdı. 42 gazeteci hakkında gözaltı kararının verilmesine dikkat çeken Amerikan New York Times gazetesi, “Başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye’yi kaplayan cadı avı Pazartesi günü haber medyasına yayıldı. OHAL ilanıyla Türkiye’de ifade özgürlüğüne ilişkin kaygılar derinleşti” şeklinde kaydetti. Üst düzey bir Türk yetkilisinin gazetecilere yönelik önlemlerin mesleki faaliyetlerinden dolayı değil, suç olasılığı nedeniyle alındığı şeklindeki sözlerine de yer veren ABD’li gazete, “Darbe öncesi de Türk hükümetini kriz dönemlerinde ifade özgülüğünü bastırma refleksini gösterdi. Oysa darbe girişimi sırasında önde gelen medya kuruluşlarının takındığı tavır darbenin bastırılmasında belirleyici bir rol oynadı. Ancak darbe ertesinde ifade özgürlüğü konusunda başlayan kaygılar OHAL ilanı üzerine derinleşti” sözleriyle haberini noktaladı. AVRUPA KONSEYİ: “30 GÜN OHAL ÇOK UZUN” Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri NilsMuiznieks, darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) uygulaması sonrası çıkarılan ilk Kanun Hükmünde Kararnameyi (KHK) incelediğini ve Türk hükümetinin aldığı önlemlerden derin kaygı duyduğunu kaydetti. Avrupa Konseyi’nden yapılan yazılı açıklamada Muiznieks, FETÖ’nün girişimi sonrası Türk hükümetinin 3 aylık OHAL ilan ettiğini, bu durum sonrasında da ilk KHK’yı yürürlüğe koyduğunu, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) geçici süreyle askıya alma kararını da Avrupa Konseyi’ne bildirdiğini ifade etti. Darbe girişimini kınadığını, darbeye kalkışanlara karşı bir sempatisinin olmadığını, girişimde aktif rol oynayan kişilerin cezalandırılması gerektiğini belirten Muiznieks, Türkiye’nin OHAL ilan etme ve AİHS’yi askıya alma hakkının bulunduğunu fakat bu hakların sınırsız olmadığını hatırlattı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), OHAL ve sonrasında alınan kararların ve uygulamaların AİHM içtihadına uygun olup olmadığı konusunda tek karar verici olduğuna dikkati çeken Muiznieks, Türkiye’nin önceki yıllardaki OHAL uygulamaları sırasında AİHM içtihadına uygun olmayan örneklerin bulunduğunu kaydetti. İlk KHK ile gözaltı süresinin 30 güne çıkarıldığını anımsatan Muiznieks, bu sürenin çok uzun olduğunu, sadece darbe şüphelilerine değil, tüm terör saldırısı ve suç örgütü şüphelilerine de uygulanacağını vurgulayarak, konuyla ilgili uygulama sürecinin de daha önceki verileri göz önünde bulundurunca kaygı doğurduğunu bildirdi. Göreve geldiği tarihten bu yana başka ülkelerin de AİHS’yi askıya aldığını gördüğünü kaydeden Muiznieks, Fransa’nın ilan ettiği OHAL kararı sonrasında da bu ülkeye yönelik eleştirilerde bulunduğunu, uygulama aşamasında hala birçok eksikliklerin bulunmasına karşın Fransa yönetiminin olumsuzlukları giderme adına çaba gösterdiğini ifade etti. Muiznieks, Fransa’nın aldığı önlemlerin Türkiye’dekinden çok daha kısıtlı olduğuna dikkati çekerek, Paris saldırıları ile Türkiye’deki darbe teşebbüsünü kıyasladı. Fransa örneğinde olduğu gibi Türk yönetiminin de aşırılıkları önlemek, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğünü sağlamak amacıyla koruyucu mekanizmalar uygulamaya sokması gerektiğini belirten Muiznieks, olası insan hakları ihlallerinin engellenmesi için yönelttiği yapıcı eleştirilerin dikkate alınması çağrısında bulundu. DEUTSCHE WELLE ALTI SORUDA İDAM CEZASINI DERLEDİ Altı soruda idam cezasını derledi. Türkiye, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra idam cezasını tartışıyor. Peki, dünyada idam cezası hangi ülkelerde nasıl uygulanıyor? Alman yayın kuruluşu DeutscheWelle’ye göre altı soruda idam cezası ile ilgili merak edilenler: 1. İdam cezası hangi ülkelerde var? İdam cezası şu anda dünya genelinde 58 ülkenin yasalarında yer alıyor. 102 ülke ölüm cezasını yasalarından tamamen çıkarmış durumda. Altı ülkede savaş suçları ya da askeri yasaların ihlal edilmesi gibi istisnai durumlar dışında ölüm cezası öngörülmüyor. 32 ülke de yasalarından idam cezasını kaldırmamış olmakla birlikte pratikte uygulamıyor. Dolayısıyla dünya genelinde toplam 140 ülkede idam cezası uygulanmıyor. İdam cezasını son olarak Şubat 2015’te Fiji yasalarından çıkarmıştı. 2. ABD’deki idam cezasının durumu nasıl? ABD’de idam cezası eyaletlere göre farklılık gösteriyor. ABD’de idam cezası 50 eyaletten 31’inin yasalarında yer alıyor. Ülkede 2007 yılından beri 7 eyalet idam cezasını yasalarından çıkardı. İki eyalet ise yasalarında bulunmasına rağmen idam cezasını uygulamıyor. ABD’de idam cezası ile ilgili tartışmaların yanı sıra infaz yöntemleri de tartışma konusu. Eskiden elektrikli sandalye ile infazların gerçekleştiği ABD’de son yıllarda yaygın olarak kullanılan zehirli iğne yöntemi de eleştirilere neden oluyor. ABD’de 1976 yılından bu yana bin 437 kişi idam edildi. 3. İdam cezası en çok hangi ülkelerde veriliyor? En çok idam cezasının verildiği ülkelerden biri olarak bilinen Çin, idam kararları ile ilgili bilgileri kamuoyu ile paylaşmıyor. Ancak Uluslararası Af Örgütü’nün tahminlerine göre Çin’de 2015 yılında binin üzerinde kişi idam edildi. Af Örgütü’nün elindeki resmi bilgilere göre 2015 yılında dünya genelinde idam edilen kişilerin toplam sayısı bin 934. Bu idamların 977’si İran’da, 320’si Pakistan’da, 158’i de Suudi Arabistan’da gerçekleşti. ABD’de 2015 yılında 28 kişi idam edildi. 4. İdam cezasıyla ilgili uluslararası düzenlemelerde ne deniliyor? İdam cezasının kaldırılması için ilk ciddi adım 1948 yılında atıldı. BM Genel Kurulu’nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yaşam hakkı en temel hak olarak kabul edildi. Beyanname’nin üçüncü maddesinde “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır” denilmektedir. Beyanname’nin beşinci maddesinde de “Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez” ifadeleri yer almaktadır. BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin kabul ettiği başka bir yönetmelik de idam cezasına mahkûm edilen kişilerin korunmasını öngörmektedir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ise 18 yaşın altındaki çocuklara idam cezasını verilmesini yasaklamıştır. İdam cezasına ilişkin kapsamlı düzenleme ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) yer alır. Sözleşme, Avrupa ülkelerinde idam cezası kaldırılmasını öngörüyor. Avrupa Parlamentosu da ölüm cezasının insanlık dışı, Ortaçağ’dan kalma, modern hayata uymayan bir cezalandırma olduğunu kabul etmiştir. AİHS’ye ek 3 Mayıs 2002 tarihli 13 sayılı protokolde ise ölüm cezasının tamamen kaldırılması öngörülmektedir. Ek protokolde Avrupa Konseyi hiçbir bir ülkenin hiçbir koşulda hiç kimseyi ölümle cezalandıramayacağı belirtilmektedir. Protokole imza atan ülke hiçbir şekilde çekince koyamayacağı gibi protokol hükümlerinin de hiçbir şekilde tadil edilemeyeceği ifade edilmektedir. Sonuç olarak AİHS’nin 1983 tarihli ek 6 numaralı protokolü yalnızca barış koşullarında, 2002 tarihli 13 numaralı ek protokolü ise hem barış hem de savaş koşullarında idam cezasını yasaklar. Ayrıca suçluların iadesine ilişkin uluslararası hukuk kuralları da idam cezasını kriter olarak alıyor. İdam cezası uygulayan ülkelere suçluların iadesi yasaklanıyor. 5. Türkiye’de idam ne zaman kaldırıldı? Türkiye’de idam cezası son alarak 1984 yılında uygulandı. Avrupa Birliği ile yakınlaşma sürecinde 2004 yılında ise idam cezası yasalardan tamamen çıkarıldı, Türkiye ayrıca idam cezasını yasaklayan AİHS’nin 13 sayılı ek protokolüne de imza attı. Türkiye’nin idam cezasını tekrar uygulayabilmesi için ek protokolden çekilmesi gerekiyor. Ancak hukukçular Türkiye’nin şimdiye kadar Antlaşmalar Hukuku’ndaki “ahde vefa” ilkesi çerçevesinde hiçbir uluslararası sözleşmeden geri çekilmediğine işaret ediyor. Hukukçulara göre Türkiye’de idam cezasının geri getirilmesi hukuken zor, ancak imkansız değil. 6. Türkiye’de idam hangi suçlarda öngörülüyordu? Türkiye’de ölüm cezası 2002 yılına kadar 4 yasada, 41 ayrı madde ile düzenlenmekteydi. İdam cezası Türk Ceza Kanunu (TCK) , Askeri Ceza Kanunu, Orman Kanunu, Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı ile Mücadele Kanunu’nda düzenleniyordu. İdam cezası 1995’teki siyasi nedenlerle orman yakma eylemlerinin yaygınlaşması üzerine ek bir madde ile Orman Kanunu’na da girmişti. BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM AMERİKAN WALL STREET, İNGİLİZ GUARDIAN VE SKY NEWS KANALINA KONUŞTU Başbakan Yıldırım, FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin Wall Street Journal’a röportaj verdi. Röportaja yer verilen habere göre Yıldırım, ABD’de 2001 yılındaki 11 Eylül saldırıları Amerikan halkını nasıl etkilediyse, 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişiminin de Türk halkını o kadar sarstığını vurguladı. ABD’den, darbenin ardındaki, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturan FETÖ elebaşı Gülen’i iade etmelerini talep ettiklerini anımsatan Yıldırım, “Deliller apaçık. Bu terör grubunun bize ve Türk halkına yönelik hain saldırıların sorumlusu olduğunu biliyoruz” dedi. Yıldırım, ABD yönetiminin, sorumluların adalete teslim edilmesine yönelik tavrını eleştirerek, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik müttefikliğin prosedürle ilgili konulardan daha ağır basması gerektiğine işaret etti. Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “ABD sürekli bizden belge istiyor. 265 kişi öldürüldüğünde, uçaklar tarafından bombalandığında ve tanklarla üzerlerinden geçildiğinde ne tür belgeye ihtiyacınız olacak? Deliller açık. Darbenin şüphelilerinin emri bu kişiden (Fetullah Gülen) aldığına yönelik ifadelerine sahibiz”. Başbakan Yıldırım, ayrıca, “ABD’nin bu konuyu ele alış biçiminden üzüntülüyüz. ABD’nin bu kişiyi neden bu haliyle teslim edemeyeceğini açıkçası anlayamıyoruz” ifadelerini kullandı. Yıldırım, FETÖ elebaşı Gülen’in tutuklanması talebiyle ilgili dosyaların ABD’ye gönderildiğini kaydetti. Başbakan Binali Yıldırım, "Türk ordusu darbe yapmamıştır. Türk ordusunun içinde asker üniforması giyen terörist bir grubun adamları Türk ordusunun tankını, topunu, uçağını, helikopterini izin almadan dışarı çıkararak halkın üzerine ateş açmak suretiyle yönetimi zorla ele geçirme teşebbüsünde bulunmuştur ve bunlar etkisiz hale getirilmiştir" dedi. Yıldırım, İngiliz Sky haber kanalına yaptığı açıklamada, Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından soruşturmaların sürdüğünü, sürecin henüz tamamlanmadığını kaydetti. Türkiye’de idam cezasının getirilip getirilmeyeceğine ilişkin soruya Yıldırım, şu yanıtı verdi: “Vatandaşlar haykırıyor: ‘İdam gelsin, idam gelsin’. Bütün meydanlarda tek ses bu. Türkiye demokratik bir ülke, demokrasi ile yönetiliyor. Milletin taleplerini duymazdan gelemeyiz. Ancak idamın tekrar geri gelmesi, bizim ‘Hadi idamı getiriyoruz’ dememizle olmuyor. Adaletle hareket etmemiz lazım. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti”. Avrupa Birliği’nden (AB) idam cezasıyla ilgili açıklamaların anımsatılması üzerine ise Başbakan Yıldırım, "Biz milletimizi dinleriz. Önce milletimizi dinleriz, sonra da başkalarını dinleriz. Milletimiz ne derse onu yaparız" dedi. AB Komisyonu Başkanı Jean-ClaudeJuncker’in, ‘Türkiye’de idam cezasının geri getirilmesi halinde AB üyelik sürecinin duracağına’ ilişkin sözlerinin anımsatılması üzerine Yıldırım, Juncker’in daha dikkatli açıklamalar yapması gerektiğini kaydederek, “Türkiye böyle bir tehditle mücadele ederken parmağını kaldırıp Türkiye’ye tehdit savurması onun haddi değil, kusura bakmasın” diye konuştu. fethullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğinin ABD makamlarına bildirildiğini ifade eden Yıldırım, "NATO’ya, Türkiye’de her şeyin yolunda olduğuyla ilgili nasıl bir teminatta bulundunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı: “Bunun adını doğru koyalım. Türk ordusu darbe yapmamıştır. Türk ordusunun içinde asker üniforması giyen terörist bir grubun adamları Türk ordusunun tankını, topunu, uçağını, helikopterini izin almadan dışarı çıkararak halkın üzerine ateş açmak suretiyle yönetimi zorla ele geçirme teşebbüsünde bulunmuştur ve bunlar etkisiz hale getirilmiştir”. Yıldırım ayrıca, Türkiye’nin zaten yıllardır, Irak’ta, Suriye’de, bölgede yaşanan istikrarsızlıklara karşı NATO’nun güvenliğini sağladığını anımsattı. Yıldırım, ‘Türkiye ile Rusya arasında daha yakın ilişkiler beklemeli miyiz?’ sorusu üzerine, “Şüphesiz. Daha fazla ilişkiler de göreceğiz. Olması gereken de bu. Türkiye ile Rusya komşu, Karadeniz’i paylaşıyoruz, bölgede ortak menfaatimiz, ortak geleceğimiz var” dedi. Başbakan Yıldırım, İngiliz TheGuardian gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye ile ABD’nin çok uzun geçmişi olan bir dostluk ve ittifak ilişkisi olduğunu belirterek, ABD’nin, terör örgütünün lideri Fettullah Gülen’in yanında yer alacağına inanmadığını söyledi. TheGuardian’ın internet sayfasında yayımlanan röportajda Yıldırım, darbe girişiminin gerçekleştiği geceyle ilgili olarak, "Bunun millete karşı bir darbe girişimi olduğu sonucuna vardık ve milleti kendi geleceğine ve ülkenin geleceğine sahip sahip çıkmaya çağırdık" dedi. “Bu saldırıyı püskürttükten sonra gözaltına alınan, asker üniforması giymiş insanlar oldu. Bunlar derhal konuşmaya başladılar ve olup biteni itiraf ettiler. Türkçe’de dediğimiz gibi, bülbül gibi öttüler" ifadelerini kullanan Yıldırım, şunları kaydetti: “İlk ifadelerden anladığımıza göre bu çok uzun zamandır planladıkları bir darbe girişimiydi ve ilgili önlemleri alarak adım adım alıyorlardı. Genelkurmay Başkanını kaçırıp rehin aldıkları zaman ona bu terör örgütünün liderini, Fetullah Gülen’i arayabileceklerini ve onunla telefonda görüşmesini ayarlayabileceklerini, böylece kendisinin de bu harekete katılabileceğini söylemişler”. Gülen’in ABD’de ikamet etmesinden dolayı halkın kafasında "Acaba bu işte ABD’nin dahli veya desteği var mı?" şeklinde bazı soru işaretleri olduğunu anlatan Yıldırım, “Türkiye ve ABD çok uzun geçmişe dayanan dostça ilişkilere sahiptir, müttefik ve stratejik ortak olmuştur, bu terör örgütünün liderinin yanında duracaklarına inanmıyoruz”diye konuştu. Gülen’in darbe girişimindeki dahliyle ilgili dosyanın henüz ABD’ye gönderilmediğini belirten Yıldırım, “Gönderilecek ve buna dahilleri konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmayacak" dedi. Yıldırım, "ABD bu noktadan sonra kendisi için bölgede ve dünyada stratejik bir müttefik olan Türkiye ile nasıl işbirliği yapacağını düşünmeli” değerlendirmesini yaptı. Kendilerine üniforma ve rütbe verilen kişilerin darbe girişimi sırasında terörist gibi hareket ettiğini anlatan Yıldırım, “Vatandaşlara karşı hareket ediyorlar, öldürüyorlar, parlamento, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi kritik binaları bombalıyorlar. Bunlara ne yapmamız lazım? ‘Tamam, evet, iyi yapıyorsunuz, hoş geldiniz’ mi diyelim? Bunlara sadece ‘Bunu yapmamalısınız’ mı diyelim? Tavır bu mu olmalı? Ülkemizi eleştirenler bizim ne yapmamızı bekliyor?” şeklinde konuştu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-