MOODY’S: “SİYASİ RİSKLER 2015’E KADAR DEVAM EDECEK”
Uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s MCO +0.82% 10 Ağustos’ta yapılan
cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin bir rapor yayınladı. Wall Street Journal’ın
haberine göre raporda seçimin Türkiye’nin ekonomik sorunlarını çözemeyebileceği
uyarısı yapıldı. Moody’s’in seçime ilişkin yayınladığı rapor şöyle:
“10
Ağustos’ta yapılan seçimlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin (Baa3,
negatif) seçimle göreve gelen ilk cumhurbaşkanı oldu. Ancak cumhurbaşkanlığı
seçimi, süregelen siyasi tansiyon ile en azından Haziran 2015’te düzenlenecek
olan parlamento seçimlerine dek sürecek belirsizlik nedeniyle ülkenin ekonomik
ve kurumsal kredibilite sorunlarını çözemeyebilir (yavaş büyüme, yüksek
enflasyon, önemli dış kırılganlıklar ve Merkez Bankası gibi önemli kurumların
bağımsızlığının zayıflaması)
Seçimden
Erdoğan oyların yüzde 51,8’ini alarak zaferle ayrılırken çatı aday Ekmeleddin
İhsanoğlu yüzde 38,5, Kürt aday Selahattin Demirtaş ise yüzde 9,8 oy aldı.
Sonuç olarak Mart 2003’ten bu yana Başbakan olan Erdoğan ikinci tura gerek
kalmadan seçimi kazandı ve beş yıl boyunca cumhurbaşkanı olacak.
Cumhurbaşkanlığı
seçiminin etkileri en azından iki gelişme daha geride bırakılana kadar tam
olarak netlik kazanmayacak. İlk olarak; Ağustos sonunda yeni başbakanın
atanması AKP içinde dinamiklerin nasıl evrileceğine ilişkin fikir verecek.
Parti şu an için mevcut cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün öncülüğündeki konsensüs
odaklı kanat ile Erdoğan öncülüğündeki daha otokratik kanat arasında bölünmüş
durumda. Daha sonra ise parlamento seçimleri, AKP’nin anayasada cumhurbaşkanına
daha fazla güç veren düzeltmeleri yapmasına yetecek kadar parlamentoda
çoğunluğa sahip olup olmadığını belirleyecek. Parlamento seçimleri ile
hükümetin seçim sonrasında sahip olacağı yapı AKP içindeki bölünmelerin
partinin ekonomi politikası ile yönetim yaklaşımını nasıl etkileyeceğine dair
daha fazla ipucu sağlayacak.
AKP içi
dinamiklerin nasıl değişim göstereceği 2013 ortalarından bu yana süren siyasi
tansiyon ve belirsizlik ortamını daha da artırabilir. Siyasi ortamın bir miktar
istikrar kazanmasına dek ülkenin yapısal reform ajandasının zarar görmesi
Türkiye’yi ülkenin ekonomik zorlukları ile dış kırılganlığının önemli olduğu
bir zamanda uluslararası piyasa algısındaki potansiyel değişimlere maruz
bırakıyor.
Erdoğan’ın
Başbakan olduğu 2003 yılından 2013’e kadar Türkiye ortalama yüzde 5 reel büyüme
kaydetti. Söz konusu büyüme büyük oranda istikrarlı ekonomi politikası
çerçevesinin, çift haneli enflasyonun sona ermesinin (Erdoğan’ın göreve geldiği
ilk dönem yıllık enflasyon yüzde 18,4 idi), ihracat piyasalarının ve
ürünlerinin çeşitlendirilmesi, kamu finansmanında önemli derecede iyileşme
kaydedilmesi ve bankacılık sektörünün sağlığı ile sektöre getirilen
regülasyonların sonucunda elde edildi.
Ancak
küresel likidite ile yabancı sermaye girişinin özellikle de 2010 ve 2011’de
hızlı kredi büyümesi yoluyla tüketimi ve yatırımı artırdığı göz önünde
bulundurulduğunda büyüme tamamıyla yapısal iyileşmelere bağlanamaz. Erdoğan ile
AKP büyümenin ve ekonomik refahın siyasi yararlarını topluyor: 2003’te 8,577
dolar olan kişi başı GSYH 2013’te (satın alma gücü paritesine göre) 15,353
dolara yükseldi ancak bu momentumu sürdürmek artık daha zor olacak.
Riskler
halen aşağı yönlü. İlk çeyrekte bir yıl önceye kıyasla elde edilen yüzde
4,3’lük büyüme beklenenden güçlü gelse de başta Rusya ve Irak’tan kaynaklanan
jeopolitik risklerin artmasının yılın ikinci yarısında net ihracatın pozitif
etkilerini azaltmasını bekliyoruz. Sonuç olarak reel ekonominin bu yıl yüzde 3
büyüyeceği görüşündeyiz.(2013’te yüzde 4 büyüme elde edilmişti) Temmuz ayına
kadar olan 12 aylık enflasyon yüzde 9,32 geldi. Aralık 2013’te yüzde 7,4 olan
enflasyon Merkez Bankası’nın yüzde 5’lik hedefinin oldukça üstünde. Bu durum
tasarruf oranının da düşük olduğu düşünüldüğünde büyümeyi
kırılganlaştıracaktır. Ocak-Temmuz arasında haftalık repo faizinde yapılan bir
dizi faiz indirimi ile gecelik borçlanma oranında yapılan indirim Türkiye’deki
enflasyon risklerini artırıyor. Ayrıca Merkez Bankası’nın bağımsızlığı
hakkındaki soruları da artırabilir.
Buna ek
olarak cari açık bir miktar yeniden dengelenme sinyalleri vermekle beraber
halen yüksek ve açığın finansmanı yabancı sermaye akışlarına bağlı. Ocak-Mayıs
arasında ortalama cari açık 19.8 milyar dolar olarak kaydedildi. Bir yıl önce
ise 12.4 milyar dolar idi. Ancak Türkiye’nin en büyük ikinci ticaret ortağı
olan Irak’ta son dönemde yaşanan kriz Türkiye’nin ihracat büyümesi ve petrol
fiyatları başta olmak üzere ödemeler dengesini tehdit etmeye devam edecek”.
Yorumlar
Yorum Gönder