KADININ FITRATINDA EŞİTLİK VAR...

5 Aralık kadına Seçme ve Seçilme Hakkı'nın verilişinin 80. Yılı....Cumhuriyetin en iyi işlerinden birisi de, İslam dünyasında ilk kez ve Avrupa’nın pek çok ileri demokrasisinden çok daha önce kadınlara aile içinde eşit haklar ile belediye (1930), muhtarlık (1933) ve milletvekilliği (1934) seçme ve seçilme hakkının tanınmış olmasıdır. 5 aralık 1934’de bundan 80 yıl önce başbakan İsmet İnönü ve 191 arkadaşı Türkiye'de kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmasına ilişkin bir önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi `ne sundu. Böylece 22 yaşını bitirmiş her kadın seçme hakkı elde ederken, 30 yaşını bitirmiş olanları ise milletvekili seçilme hakkına sahip oldu. Bu hakkı Fransız kadınlar 1945, Belçikalı kadınlar 1948, İsviçreliler ise ancak 1971"de alabildi. Tam da bu noktada Köy Enstitüleri deneyimini anmak isterim. Köy Enstitüleri kadını eğitim, iş, meslek sahibi yaparak, toplumun aydın öncüsü haline getirerek özgürleştirme, eşit yurttaş durumuna getirme konusunda Cumhuriyet sürecinin en ileri hamlesiydi. Köy Enstitüleri aşiret, ağalık ve tarikat üçgeni içinde feodalizmin paslı zinciriyle prangalanmış kadınları özgürleştirmenin en önemli araçlarından biriydi. Köy enstitüleri yasal planda sağlanan kadın haklarının sosyal, ekonomik ve kültürel altyapısını da oluşturma girişimiydi. Ne yazık ki tasfiye edildi. Köy enstitüleri kapatılmasıydı, eminim ki Türkiye kadın hakları alanında bugün çok daha ileri bir noktada bulunacaktı. Bu çok önemli bir adımdı ama yasal çerçevede alan bu değişikler yeterli olamadığı gibi; yıllar içinde bu alanda daha da geriye gidilmesi de engellenemedi. Bugün kadınların pek azı çalışıyor ve ekonomik bağımsızlığına sahip. Kadın her geçen gün kara bir örtünün ardına ve evin dört duvarının içine çekiliyor. . Kadın ve erkek dünyası birbirinden kesin ve kalın duvarlarla ayrılmaya çalışılıyor. Haremlik-selamlık uygulamasının bu çağa uyarlanmış biçimleri pek çok belediye tarafından hizmet diye kamuoyuna sunuluyor. Yalnızca kadınların girebildiği lokaller, yalnızca kadınların girebildiği havuzlar, yalnızca kadınlara açık kurslar neredeyse temel bir yöntem haline geldi. Kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşmasının üzerinden tam 80 yıl geçti. Ama alınan yol bir arpa boyu... Hatta son araştırmalar kadının ülkemizdeki konumunun ileriye değil, tam tersine geriye doğru gittiğini gösteriyor... 128 ülkeyi ve dünya nüfusunun yüzde 90`ını kapsayan Dünya Ekonomik Forumu `nun 2007 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi`ne göre, kadınların ekonomiye katılımı ve yararlandıkları imkânlar açısından Türkiye 2006`da 108`inci sıradayken bugün 118`inci sıraya gerilemiş. Türkiye kadınların okur yazarlık oranında 99`uncu basamakta. Politik hayata katılımı açısından 108’inci. Parlamentodaki kadın oranı bakımından 119`uncu. AB`de kadınların istihdam oranı yüzde 55.1`iken Türkiye `de kadınların istihdama katılım oranı sadece yüzde 23.3. Kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin üzerinden geçen 80 yıl göstermiştir ki, sadece yasal haklar yeterli olmuyor. Toplumsal dengesizlikleri, eşitsizlikleri ortadan kaldırmadan; kadını ikinci sınıf cins olarak gören zihniyetin sosyo-ekonomik ve kültürel temelini ortadan kaldırmadan, bu hakkı layıkıyla hayata geçirmek mümkün olamamaktadır. Bu olumsuz tabloda tek umut verici gelişme ise kadınların "hak verilmez alınır" özdeyişini fark ederek harekete geçmesi. Özellikle son 15 yılda Türkiye `de kadın hareketi gerçekten güçlü bir gelişme içinde. Kadın örgütlerinin sayısı 200`ü aşmış durumda. Kadın haklarının, sahiplenilmesinde kadın örgütlenmelerinin varlığı en büyük kazanım ve güvencedir.… Kadınlar örgütlenerek ve mücadele ederek fıtratlarında ezilmek değil eşitlik olduğunu dosta düşmana göstermelidir. Tek çare budur...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-