SU SORUNU "SUDAN BİR MESELE" DEĞİL...

Thomas Fuller "Suyun değeri, kuyu kuruyunca anlaşılır." Su sorunu dünyanın geleceğini yakın vadede en fazla etkileyecek olan yaşamsal sorunlardandır. Ama ne yazık ki, bu konunun taşıdığı önemi yeterince bilince çıkardığımız söylenemez. Temiz-kullanılabilir su kaynakları hem sınırlı ve ikame edilemez nitelikleriyle hem de var olan kaynakların kirletilmesi/ yok edilmesi nedeniyle dünyanın en stratejik sorunlar listesinin başlarında bulunmaktadır. Bu nedenle ülkeler arasında - ve hatta kentler arasında- ciddi mücadelelere konu olmaktadır. Biz bu yazımızın ilk bölümünde dünyada ve ülkemizde temiz-kullanılabilir su sorunu açısından mevcut durumun ne olduğunu resmetmeye çalışacak; ikinci bölümde ise sorunun kentler üzerinde ve Ankara özelindeki durumunu ele alacağız. Su kaynakları sınırlı... Dünyamızın %70'i suyla kaplı, tıpkı bedenimiz gibi. Yüzde 97.5’i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, yüzde 2.5’i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunan dünyadaki yararlanabileceğimiz elverişli tatlı su miktarı, bilinenin aksine oldukça yetersiz. Çünkü tatlı su kaynaklarının yüzde 90’ı kutuplarda ve yeraltına hapsedilmiş durumda. Yeryüzündeki su kaynaklarının yalnızca %0,3’ü kullanılabilir ve içilebilir özellikte. Doğal kaynaklara tek ilave, tuzlu suyun arıtıldığı tesislerden gelmektedir. Dünya üzerinde 7500′ün üzerinde deniz suyundan içme suyu elde eden ayrıştırma kuruluşu vardır. Fakat bunların toplam üretimi dünya su kullanımının binde birini oluşturmakta ve bu katkının gelecekte artmayacağı düşünülmektedir. Dünyada bir yılda kullanılan tatlı suların yaklaşık yüzde 70'i tarımsal, yüzde 20'si endüstriyel ve yüzde 10'u ise evsel olarak kullanılmaktadır. Söz konusu toplam tatlı su kullanımı içinde, gıda ve içecek sanayilerinin payı ise sadece binde 18 kadardır. Dünyadaki yenilenebilir su kaynakları miktarı sabittir. Yenilenebilir potansiyelden daha fazla suyun tüketilmesi durumunda yeraltı su rezervleri ve toplam kullanılabilir su kaynakları azalmaktadır. Hayatın vazgeçilmez bir unsuru olan su kaynaklarını artırmak olanaklı olmadığı için temel amaç, mevcut su kaynaklarının korunması ve verimli biçimde kullanılmasıdır.. Su kaynakları sınırlıdır ama özellikle altını çizerek belirtmek gerekiyor ki, bugünkü sorunlar miktarın sınırlılığından çok kaynakların kötü kullanımından kaynaklanmaktadır. Özetle su, stratejik bir doğal kaynaktır ve bu özelliği ile "sudan bir mesele" değil tam aksine insanlık açısından hem güncel hem de son derece yaşamsal bir sorundur. Temiz Su Kaynakları Açısından Durum Vahim... Küresel ısınma kaynaklı yağış azlığı, aşırı buharlaşma, hızlı tüketim ve kirlilik nedeniyle dünyadaki temiz su kaynakları hızla tükenmektedir. Dünyada kişi başına yıllık ortalama su miktarı 1950 yılında 17 bin m3 iken, bugün 6 bin 600 m3'e düşmüştür. Halihazırda dünya nüfusunun yüzde 40'ını barındıran 80 ülke su sıkıntısı çekmektedir . Yine dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sine karşılık gelen 1,4 milyar insan yeterli içme suyundan yoksun olup 2,3 milyar kişi ise sağlıklı suya hasrettir. Sağlık şartlarına uygun olmayan suların neden olduğu kolera, ishal ve tifo gibi hastalıklardan kaynaklı her yıl 5 ila 8 milyon arasında insan hayatını kaybetmektedir. Çok daha trajik olanı; Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) rakamlarına göre, temiz olmayan sular ve hijyen sorunu nedeniyle dünyada her gün ortalama 4500 çocuğun hayatını kaybediyor oluşudur. Yakın Gelecekte Tablo Daha Karanlık Görünüyor... Birleşmiş Milletler "Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli", küresel ısınmanın tetiklediği iklim değişikliği nedeniyle 2080’e kadar 200 ila 600 milyon insanın aç kalacağı, 1 ila 3 milyar insanın da susuzluktan etkileneceği tahmininde bulunuyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) öngörüsüne göreyse, 1995 yılında su kıtlığı ve su stresi yasayan nüfusun dünya nüfusuna oranı sırası ile yüzde 29 ve 12 iken, 2025 yılında bu oranlar yüzde 34 ve 15' e yükselecektir. Temiz Suya Erişim Olanakları da Eşitsiz... Bugün dünyada bir Amerikan vatandaşı günde ortalama 700 litre su harcarken, bir Avrupalı 200 litre, bir Filistinli 70 litre, bir Haitili ise ancak 20 litre su kullanabiliyor. Su Sorunu Uluslararası Gerginlik Kaynağı... Dünya üzerindeki mevcut tatlı su kaynaklarının ihtiyaçları karşılayamayacak hale gelmesi üzerine tatlı su kaynaklarını paylaşan devletler arasında her geçen gün artan su sorunları ve hatta "su savaşları" yaşanmaya başlamıştır. Genellikle iki veya daha fazla devletin topraklarından geçen akarsular, bir diğer deyişle sınır aşan sular bu sorun ve savaşların da yoğunlaştığı alanlar olmaktadır. Dünyadaki nehirlerin yaklaşık üçte ikisi (yaklaşık 300 nehir) sınır ötesi su olarak birkaç komşu ülke tarafından paylaşılmaktadır. Bu nehirlerin hemen hemen tamamı komşu ülkelerle sorunlara yol açmaktadır. Susuzluk yaşanacak 300 sıcak nokta vardır: En başta Brezilya ve Çin’in bulunduğu 10 ülke tatlı su kaynaklarının yüzde 60’ına sahiptir. Büyük miktarı Afrika ve Orta Doğu’da bulunan 30 kadar ülke ise önemli ölçüde su kıtlığı (susuzluk) çekmektedir. Susuzluğun önemli derecede etkilediği bölgelerden biri de Orta Doğu’dur. Orta Doğu dünya nüfusunun yüzde 5′ini barındırıyor olmasına rağmen yenilenebilir su kaynaklarının yalnızca yüzde 1′ine sahiptir. Bu bölgenin sahip olduğu su kaynaklarının önemli bölümü ya sınır aşan su niteliğindedir ya da sahiplik konusunda tartışmalar olan yerlerdedir. Türkiye Sanıldığının Aksine Su Zengini Bir Ülke Değildir... Yılda ortalama kişi başı kullanılabilir su miktarı bin m3 den az olan ülkeler “su fakiri”, bin m3 ile 3 bin m3 arasında olanlar “su sıkıntısı” çeken ülkeler, 3 bin m3 ile 10 bin m3 arasında olan ülkeler “yeterli suyu olan” ülkeler, 10 bin m3 den fazla olan ülkeler ise “su zengini” ülkeler olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık bin 600 m3 'tür. . Buna göre ülkemiz su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer almaktadır. Bir zamanlar kirleri temizleyen akarsularımızın kendisi giderek kirlilik kaynağına dönüşmüştür. Yeraltı sularımızın bilinçsiz ve verimsiz bir şekilde tüketilmesi devam ediyor. Ama bundan daha kötüsü ise, tarımda bilinçsiz kullanılan kimyasal gübreler ve kimyasal zehirler yeraltı sularını hızla kirletmeye devam ediyor. Diğer yandan, kimyasal ürün fabrikalarının ve çevresel etkileri fazla olan veya enerjiyi fazla tüketen endüstri dallarının gelişmiş ülkelerden bizim gibi ülkelere aktarılması da, mevcut temiz su kaynaklarının kullanılamaz hale gelmesine yol açmaktadır. Bugün ülkemizde bir yılda üretilen zararlı atık yaklaşık 1 milyon 600 bin ton civarındadır. Kocaeli’nde bulunan İzaydaş’ın yıllık atık yok etme kapasitesi ise 100 bin tondur. Geriye kalan 1,5 milyon ton zehirli atıkların tamamı ise havaya, yerüstü ve yeraltı sularına, denize ve toprağa karışmaktadır. Susuzluk yaşayan veya gelecekte susuzluk yaşaması beklenen beş sıcak nokta; Aral Denizi, Ganj, Ürdün, Nil ve Dicle-Fırat havzalarında bulunmaktadır. Bu noktalardan biri (Fırat-Dicle) Türkiye kaynaklı bir havzadır. Diğerlerinden üç tanesi ise Türkiye’ye yakın bölgelerdir. Bu sebeple günümüzde bile su paylaşımı ile ilgili sorunlar yaşanan havzada bu sorunların daha da şiddetleneceği beklenmektedir Susuzluk Bunalımına Çözümler 1- Sağlıklı suya ulaşmak her şeyden önce temel bir insan hakkı olarak değerlendirilmelidir. Diğer bir ifadeyle su, toplumsal bir değer olarak düşünülmelidir. 2- Tüm ülkeler, su ile ilgili kendi iç politikalarını gözden geçirerek su israfını azaltmalı ve su tasarrufu yapmalıdırlar. 3- Atık suların tasfiye edilerek yeniden kullanıma sokulması önemli bir adımdır. Ancak bunu zengin ülkeler yapabilir. Bu yöntem halen petrol zengini ülkeler ve İsrail’de uygulanmaktadır. 4- Tarımda ilkel sulama metotlarının israfa neden olması nedeniyle sulamada yüksek teknoloji kullanılmalıdır. Öte yandan su kaynaklarına uygun, tarım ürünü ekimi yapılması gerekmektedir. Tarımsal sulamada damlama ve yağmurlama sulama yapılmalıdır. 5- Sanayide su kullanımı, yeniden kullanımlı ve dönüşümlü olmalıdır. 6-- Akarsular, göller ve denizler kirletilmemelidir. Su havzalarının korunması için gerekli düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi ve kirletici unsurların ortadan kaldırılması gerekmektedir . 7- Ülkemizde ve dünyada; gelen bu tehlikeye karşı önlem almak için, öncelikle, kirli teknolojilerden uzaklaşmak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek zorunluluktur. 8- Su bir barajdan çıkıp kullanıldığı yere gelinceye kadar çeşitli kayıplara uğramaktadır. Bunlar sırasıyla buharlaşma kayıpları, sızma kayıpları, şebeke kayıpları ve bilinçsiz su tüketiminden kaynaklanan kayıplardır. Bu kayıpların dünya standartlarına çekilmesi sağlanmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-