Büyük metal direnişi için acil notlar… – Mahmut Üstün

18 Mayıs 2015 Renault ve ardından Coşkunöz ve TOFAŞ fabrikalarında başlayan Metal işkolundaki hareketlilik yeni iş alanlarına sıçrıyor, Ford Yeniköy, Mako, DJC, Ficosa Gemlik ve Delphi işçileri işverenlerine ve Türk Metal’e meydan okuyor. Eskişehir Arçelik’te eyleme katılmak doğrultusunda yoğun bir tartışma yaşandığı yönünde bilgiler geliyor. Ülke çapında tüm Metal işçileri de eylemi umutla karşıladı ve irili ufaklı destek içindeler… Sendika bürokratlarına da meydan okuyarak işçi sınıfının suskunluk kabuğunu kırdığı bu eylem, işçi sınıfının Gezisi olarak, büyük bir siyasal ve tarihsel öneme sahiptir. Bursa’da başlayan metal eylemi teorik ve pratik açıdan sayısız ders içeriyor ve köklü sorgulamaları çağırıyor. 1- Klasik büyük sanayi mavi yakalı emeğinin önem ve gücünü yitirdiğini iddia edip başka kesim ve alanlara yönelme/öncelik verme çağrısı yapanları yanlışlayan ve/fakat ısrarla bu alana yönelmeyi savunan ve sürdürenlerin haklılığını tescil eden yeni ve önemli bir veri oldu bu eylem.. 2- Solun geniş bölümü ne yazık ki bu eyleme çok hazırlıksız yakalandı ve eylemin çok uzağında kaldı. Zira “sınıf merkezli” sosyalist siyaset yerine onlar da genel olarak ve genel modaya uyarak “kimlik merkezli” siyaset alanında konumlandırmışlardı kendilerini… Etnik, mezhepsel sorunlar, modernlik-geleneksellik, dinselleşme ve laiklik gibi konuları temel siyasal mesai haline getirmişlerdi. Bu alanlar da elbette önemlidir. Ama ancak sınıf merkezli siyasete entegre edildiklerinde devrimci sonuçlar doğururlar, bu eksen kaybedilmişse tam aksi biçimde, devrimcileri düzen-içileştirirler. Bir an için sosyalist ve devrimci solun “görünüre ve güncele”, “stratejik olanı” boşa çıkaracak tarzda önem vermeyip, son 20 yıldır dikkatini sabırla Soma’ya, Zonguldak’a, Kocaeli’ne, Bursa’ya, oradaki büyük fabrikalara yöneltmiş olduğunu düşündüğümüzde bu önemli işçi eylemlerinin sonucunun bugün bambaşka bir siyasal tablo oluşturmak olacağını tahmin etmek zor değildir. Umarız bu tüm sol için bir sorgulama vesilesi ve ders olur… 3- Bursa Metal İşçileri görünür verilerle değerlendirildiğinde, bilinç ve örgütlenme alanında sınıfın en ileri ve deneyimli kesimleri arasında değildir ve hatta tam aksi bile söylenebilir. Öyleyse nasıl oluyor da, bu işçiler bugün ön alıcı ve ön açıcı ciddi bir eylemin baş aktörü olabiliyorlar? Bu sorunun biri temel ve stratejik, diğeri de konjonktürel ve taktiksel iki önemli yanıtı vardır. İlki ve stratejik olanı, sınıfın devrimci stratejik önemi belirleyici olarak onun mevcut eylem, bilinç ve örgütlenme düzeyiyle değil nesnel konumu ile bağlantılıdır. Bu yalnızca stratejik anlamda değil taktik bakımdan da böyledir. Yaygın bir sınıf hareketliği temelde sınıfın görünür bilinç ve eylem düzeyinden kalkılarak değil, daha dipteki dinamiklere bakılarak anlaşılabilir ve öngörülebilir. İkincil ve güncel olanı ise, ideolojik ve örgütsel amorfluğun uzun yıllarca başat olduğu dönemlerde sınıf mücadelesinin kilidi genellikle sınıfın daha az yorgun ve daha az “sol örgüt deneyimi” olan kesimlerince açılır… Bursa eylemi bu gerçekleri bir kez daha teyit etmiştir. 4- Bilindiği gibi aynı sektörde örgütlü Birleşik Metal İş Sendikası da yakın zaman önce grev kararı almış, fakat hükümetin grev yasaklama kararıyla, tabanda yasağı tanımama eğilimin yaygınlığına karşın, greve çıkılmamıştı. Aynı Birleşik Metal İş Sendikası kendi örgütlü olduğu fabrikalarda işçileri destek eylemlerine kanalize edip,eylemi metal işçilerin sınıf dayanışmasının ve “ortak düşman MESS’i” geriletmenin ve fiilen grev yasağı engelini berhava etmenin fırsatına dönüştüreceğine , dar sendikal çıkarlar doğrultusunda yalnızca eylemdeki işçileri Türk Metal’den ayrılıp Birleşik Metal İş Sendikası’nda örgütlenmeye çağırmakla yetiniyor… Birleşik Metal İş bir an önce görev ve sorumluluğunu üstlenmelidir. Aksi halde Türk Metal Sendikasından farkını anlatmakta zorlanacaktır. 5- Bursa metal eylemi, işçi sınıfı hareketinin ancak sendikal bürokrasi prangasını kırarak ilerleyebileceğini bir kez daha ve çok somut biçimde ortaya koymaktadır. Hareketin seyrinde sosyalistlerin ve öncü işçilerin sendikayı ikame eden kurumsallaşmamış, katılımcı platformlar oluşturabilmeleri yaşamsal önemde gözükmektedir. Ama bu biçimler bizim kafamızda oluşturduğumuz ideal biçimler olmaktan ziyade hareketin kendi ihtiyaçlarının zorladığı ve kendi doğallığında hareketin kendisince üretilecek biçimler olacaktır. Sosyalistlere düşen ise hareketin ürettiği bu doğal örgütsel biçimleri hareketin önünü açacak biçimde desteklemek ve yetkinleştirmektir. 5- Şu an Bursa’da başlayıp daha da yaygınlaşma potansiyeli taşıyan metal işçilerinin eylemleri ülkenin batısında son 15 yıldır Gezi’yle birlikte en önemli toplumsal muhalefet olayıdır. Etkileri stratejik önemde olmaya adaydır. Ülkenin batısındaki ilerici eylem ve dinamiklerle ortaklaşma çabasında olduğunu deklare eden HDP’ye de düşen sorumluluk bu önemli sınıf eylemine kuvvetli biçimde sahip çıkmak, başta seçim meydanları olmak üzere tüm araçları bu açıdan en etkili biçimde kullanabilmektir. Aksi durumda ciddi bir samimiyet sorgulamasıyla yüz yüze kalacaktır. 6- Yeni bir yükseliş döneminde kadim sosyalist geleneğin ve bu geleneğin “eski ama eskimeyen” kadrolarının çok önemli öncülükler üstleneceği ve harekete çok şeyler öğreteceği kesin… Ama önemli bir şartla… Bu öğretici rolü layıkıyla üstlenebilmeleri için Türkiye sosyalist hareketi, kendi klasik doğrularını harekete dayatmadan önce, eylemden, eylem içindeki kitlelerden ve eylemin ortaya çıkardığı yol, yöntem ve örgütlenme deneyimlerinden öğrenmek zorunda olduğunun bilince çıkarmalıdır. Hayattan her dakika öğrenmeyi bilmeyen, kendini somut, canlı, yaşayan ilişkilerle besleyip geliştirmeyen bir “teori”, ne kadar ilkesel doğruları temsil ederse etsin, hayata, eyleme, kitlelere kendi ilkelerini öğretemez. Kısacası “önce kendi doğrularını dayatma, hareketten öğren, hareketi o hareketin içinden çıkan ‘doğal önderler’in inisiyatifine bırak, önder pozlarıyla değil bir yardımcı olarak hep yanlarında ol ki, doğal önderler başta olmak üzere hareketle birleşerek önderlik yapabilme olanağını inşa edebilesin.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-