“Dertli zenginler zirvesi”

G-7, Zenginler Zirvesi vb. olarak da anılan, Dunya Ekonomik Zirvesi Munih'te toplandı. Dunyanın en zengin 7 kapitalist devleti olan ABD, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa ve Kanada, petrol şokunun doruğa cıktığı 1975 yılından bu yana her yıl biraraya gelerek bu platformda dunya kapitalizminin temel ekonomik ve siyasal gundemlerini tartışmakta ve ceşitli kararlar almaktadırlar. Dunya Ekonom ikZirvesi, adında ifade edildiği gibi yalnızca “ekonomik” saiklerle gercekleşen bir oluşum değildir, tartıştığı konular ve aldığı kararlar dikkate alındığında daha ziyade siyasal bir oluşum olduğu bile soylenebilir. Zirve, zaten yakın doneme kadar etkin bir “soğuk savaş” kurumu işlevi de goruyordu aynı zamanda. Bir ucunda SSCB'nin, bir ucunda ABD'nin bulunduğu iki kutuplu dunyada, Dunya Ekonomik Zirvesi, soğuk savaşı etkin bir şekilde yurutebilmek amacıyla kapitalist ulkeler arasındaki ic ilişkileri duzenlemeye calışıyordu. Bu donemde zirvenin kapitalist ulkeler arasındaki iktisadi rekabeti sınırlamak doğrultusunda bir hayli işlevsel olduğu da soyle- - nebilir. Ne var ki; “soğuk savaş” doneminin sona ermesinden; SSCB ve Doğu Bloku rejimlerinin cokuşunden sonra, Dunya Ekonomik Zirvesi de belirtileri şimdiden gorulmeye başlıyan “yeni” bir durumla yuzyuze kalmış bulunuyor. Her bir ulkenin icerisinde bulunduğu bunalım ise bu “yeni durum”un gunyuzune cıkmasını daha da kolaylaştırmaktadır. Nitekim, bu nedenden dolayıdır ki, buıjuva basın organları, zenginler zirvesinin “18.Dunya Ekonomik Doruk Toplantılarını” ilginc manşetlerle okurlarına duyurdular. “Dertli Zenginler Zirvesi”, “Sorunlu zenginler” vb. bu manşetlerden bazdan. Teknolojik yapı ve uretim kapasitesi ile dunyanın iktisadi ve siyasi rotasına yon veren bu dunyanın en zengin 7 ulkesi, burjuva basın tarafından dahi “dertli” ve “sorunlu” olarak tanımlariıyordu artık. Cunku; a) Bu ulkeler 1970'li yıllarda icine girdikleri bunalımdan kurtulamadıktan gibi, ozellikle ABD'de bunalım belirgin bir bicimde derinleşmesini surduruyordu. Ekonomide artan durgunluk, işsizlik ve enflasyon bu ulkelerin iktisadi yapısını sarsmaya devam ediyordu. ABD'de işsizlik %8'ler sınınnda dolaşırken, butce acığı bir turlu azaltılamıyor, dış odeme dengelerinde ABD aleyhine gelişme suruyordu. Bu gostergeler ulke icinde her gecen gun iflaslann coğalması anlamına geliyordu. Yoksul isyanlan ise iktisadi krizin, kitlelerde biriktirdiği tepkinin su yuzune cıkması anlamını taşıyordu. Gerileyen emperyalist guc olan ABD'nin yanısıra, ilerleyen emperyalist gucler Japonya ve Almanya acısından da durum hic “parlak” gozukmuyordu. Japonya, Tokyo borsasmdaki %60'lık duşmenin, iktisadi hayattaki olumsuz etkileriyle yuzyuzeyken, Alman burjuvazisi ise ulkesinde yoğunlaşan kitlesel tepkilerin soluğunu ensesinde hissederek katılıyordu zirveye. İngiltere, Fransa, İtalya'nın durumu ise bu uc ulkeden daha iyi değildi. b) Balkanlar, Ortadoğu ve eski SSCB kuşağı bunalımın, ic savaşın ve rekabetin yoğunlaştığı bolgeler olarak, dunya ekonomik zirvesinin baş gundem maddeleri arasındaydı. Bu coğrafyaya ilişkin tavır iki acıdan onem taşıyordu. Birincisi; bu alanlar emperyalistler acısından yeni rekabet ve nufuz alanlan olarak onem taşıyordu. Korfez Savaşı ve Yugoslavya krizi sorununun bu boyutunun taşıdığı onem hakkında ilk onemli ipuclannı coktan ortaya sermiş bulunmaktaydı. İkincisi; bu ulkelerdeki istikrarsızlığın ve ic kargaşanın uzun surmesi; bazı acılardan kapitalist dunyayı da rahatsız eden potansiyeller taşıyordu. Avrupa'nın ortasına dek uzanan bir ic savaş atmosferi bu ulkelerin bazılanndaki milliyet sorunlannı da catışma doğrultusunda motive edebilirdi. Aynca; eski sosyalist ulkeler daha uzun yıllar tam anlamıyla kapitalist sisteme entegre edilemeyecekti. Bu ise sozkonusu ulkelerde sureğenlik kazanmış bir toplumsal kargaşa ve arayışın yaşanması anlamına gelir. Bu surec daha şimdiden bu ulkelerde sosyalist ve dinsel karakterli belirli merkez- kac eğilimlerinin alternatif olarak ortaya cikmalanna zemin hazırlamaktaydı. Yugoslavya'ya askeri mudahale ve Rusya'ya ekonomik yardım konularında bu 7 zenginin belirli “uzlaşma” noktalan bulabilmelerinde, sozkonusu “ortak” kaygıların belirli bir rolunun olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, bu “ortak noktaların” Temmuz 1992 EKİM 25 hayata gecirilmesinin duzeyini belirleyecek olan ise, bizzat bu ulkelerin ic bunalımları ve rekabet eğilimidir. Gecen yıl Gorbacov'un, 7'ler zirvesinden eliboş donemesinin hemen ardından SSCB bir “darbe” ile karşılaşmıştı. Bu darbenin “simgesel anlamını da” arkasına alarak bu yıl Yeltsin, 7'ler zirvesinin kapısına “borc erteleme ve yeni kredi imkanları” talebiyle dayandı. Tum emperyalistler Rusya'ya ekonomik yardım yapmanın gerekliliği konusunda “hemfikirdiler”. Ne var ki, sıra elleri cebe atmaya gelince, hicbiri de cok mert gozukmuyordu. ABD Rusya'ya yardım faturasını, diğer zenginlere uzatırken, diğerleri ise bu faturayı tek başlarına ustlenmekte gonulsuz davranmaktaydılar. c) “Soğuk savaş” doneminde, G-7 Zirvesinin, kapitalist ulkeler arası rekabeti sınırlama konusunda işlevsel kararlar alabildiklerini belirtmiştik. Son zirvenin en kayda değer yani ise bu zirvenin, hic abartmaksızın tam tersi bir goruntu sunmuş olmasıdır. ozellikle ABD, bu zirveyi kendi ic sorunlarına cozum bulabildiği, rekabette duştuğu dezavantajlı konumunun giderilmesine yonelik onlemlerin alınabildiği bir platform olarak kullanmayı Ne var ki, ne ABD bu amaca ulaşabildi ne de zirve bir butun olarak rekabetin “kızışmasını” onleyecek herhangi bir ortak tedbire ulaşabildi. Başlıbaşına bu durum, zenginler zirvesini, artan kapitalist rekabetin daha net olarak su yuzune cıktığı bir platforma donuşturdu. Belki de son zirvenin, gelecek donem icin verdiği en onemli mesaj budur. * Zirvenin yapıldığı toplana binasının icinde kapitalist dunyanın bunalımım-cozttmsuzluğU yansıtan tum bu gelişmeler yaşanırken, binanın onunde yaşananlar da yalnızca bu goruntuyu pekiştiriyordu. Aynı zamanda burjuva cevrelerce "sanayi demokrasisinin en yetkin 7 orneği” olarak da anılan bu ulkelerden birinde, Almanya'da, bu “demokrasinin” faziletleri sergileniyordu. Toplantıdan gunlerce once Munih'≪ yığılmaya başlayan binlerce polis, toplantıyı protesto eden onbini aşkın insana, katilliğiyle unlu Turk polisini aratmayacak bir barbarlıkla saldırdı. Kamuoyunun buyuk tepkisine yolacan ve onlarca gostericinin yaralanmasıyla sonuclanan bu saldın, yalnızca “zenginleri” daha “dertli” gunlerin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-