FINANCIAL TIMES: “GÜLEN, ZORLU DÜŞMAN”
Financial Times gazetesi, 17 Aralık operasyonundan yola
çıktığı analizinde, Gülen Cemaati zorlu bir düşman” diye yazdı.
İngiliz Financial Times gazetesi, ‘Gülen’in Müphem Ağı Zorlu
Bir Düşman’ başlıklı makalesinde, 17 Aralık operasyonlarının ülkede ağır bir
siyasi krize yol açtığını belirterek, “Başbakan Erdoğan hükümetini devirmeye
kararlı polis memurları, avukatlar ve yetkililerden oluşan ‘paralel yapıya’
karşı savaş açtı. Gülen Cemaati zorlu bir düşman. Paralel devlet tanımıyla
1998’den beri kendi isteğiyle Pennsylvania’daki uzak bir çiftlikte sürgün
hayatı yaşayan karizmatik din adamı Fethullah Gülen’e bağlı olduğu iddia edilen
geniş bir kişi ve kurumlar ağı kast ediliyor. Takipçilerinin polis ve yargıda
derin bir kök saldığına inanılıyor. Krizin patlamasında bu yana bu kurumların
binlerce üyesinin ya görev yeri değiştirildi ya da görevden alındılar.
Haftasonu parlamentodan geçen tasarı cumhurbaşkanı tarafından imzalanırsa,
hükümete yargı üzerinde daha fazla denetim sağlayacak” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de yaşanan siyasi ve bürokratik savaşın önemli bir
yanının da Erdoğan’ın ‘ılımlı İslamcı’ hükümetinin Gülen’in benzer düşüncedeki
topluluğuna geçmişte bir düşman değil, dost olarak davranması olduğunu kaydeden
İngiliz gazetesi, AKP milletvekillerinin Gülen cemaatine sempati duyduğunu
vurguladığı analizine şöyle devam etti:
“Erdoğan hükümeti, sözümona laik ‘derin devletin’ üyelerini
darbe girişimi ve diğer suçlardan yargılarken Gülen’in şebekesiyle işbirliği
yaptı. Bu, aralarında eski bir genelkurmay başkanının da bulunduğu yüzlerce
subayın zayıf ve hatta uydurma kanıtlarla hapse atılmasına yol açtı. Bu
soruşturmaların göze çarpan bir özelliği olan yasadışı dinlemeler ve esrarengiz
ihbarlar şimdi Erdoğan’ın eski müttefiklerine karşı dönüyor. Gülen’in
suçlamalara konu olabilecek telefon konuşmaları ortalıkta. Erdoğan’ın ailesi de
aynı şekilde karalanıyor. İki taraf da birbirlerine şüpheli mali işler ve diğer
zararlı davranışlarla ilgili iddialar yöneltiyorlar”.
Gülen’in eğitim, hayır, medya ve iş imparatorluğunun
1960’larda bir dini okullar ağı olarak başladığını ve şu anda yüzlerce okul ve
üniversiteyi kapsadığını ve Gülen okullarının mezunlarında kendilerine özgü bir
zariflik, nezaket ve homojenlik olduğunu
kaydeden Financial Times Bill Park imzalı analizinde Gülen’in ılımlı bir
İslam’dan yana olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“Teröre karşı, hoşgörü ve dinler arası diyalog vaaz ediyor.
Demokrasiyi, serbest piyasayı ve Türkiye’nin Batı’yla ittifak kurmasını
destekliyor. Ankara’nın İsrail’le sürtüşmesi sırasında ve hükümetin Suriye
muhalefetindeki şiddet yanlısı unsurlara aktif destek vermesini hükümeti açıkça
eleştirmişti. Gülenci eğitim kurumları önce Türkiye dışında da kuruldu. Orta
Asya cumhuriyetleri, Balkanlar ve Kafkasya’da ve Batı Avrupa’daki Türk
toplulukları için okullar açıldı. Dini eğitimden çok, sıkı çalışma, disiplin,
saygı ve eğitimde başarıya odaklandılar. Asya’dan Sahra altı Afrika’ya farklı
topluluklara hizmet ettiler ve en kayda değeri de ABD’de yüzlerce okulun büyük
çoğunluğu Müslüman olmayanlara hizmet vermesi”.
Analizde ayrıca Gülen hareketinin milyonlarca taraftarının
bulunduğu Türkiye’de dinin ve eğitimin ötesine uzandığına da dikkat çekilerek
şu ifadelere yer verildi:
“Gülen’in talebeleri polis memuru, yargıç, öğretmen,
siyasetçi, gazeteci, bürokrat ve hatta subay olarak varlıklarına ek olarak önde
gelen medya kuruluşları, bir işadamları birliği, hastaneler, klinikler,
oteller, hayır kurumları ve bankalar kurdular. Hareketin geniş bir alana
yayılan çıkarları düşmanlarına uzun bir hedef listesi sunuyor. Geçen ay Gülen
ağıyla bağlantılı Bank Asya’dan hükümet yanlılarının öncülüğünde büyük paralar
çekildi. Pek çok Gülenci hareketle ilişkilerini ve onları birbirine bağlayan
şeyleri anlatmakta çekingen davranıyor. Tipik bir şekilde sadece ortak bir
felsefeden ilham aldıklarını söylüyorlar. Resmi bir üyelik yok ve Gülen etki
alanındaki hiçbir kuruluşa başkanlık etmiyor. Bu ağın sözümona ahtapot gibi
yapısı Erdoğan’ın hayal gücünün bir uydurması değilse, bu bir Türk komplo
teorisinin kendi kendini öldürdüğü ilk olay olmayacak. Ancak hareketten
ayrılanların ifadeleri ve sayısız sızıntı hırsı, kaynakları ve etkisi
bakımından kayda değer bir resim ortaya koyuyor. Bu büyük ihtimalle paranoyak
hayal güçlerinin ürünü değil. Erdoğan otoriter ve hırslı. Muhalefeti hoş
karşılamıyor. Şimdi kendi kendini bir tehdit oluşturduğuna ikna ettiği için
Gülen’in ağını zayıflatmaya kararlı. Ancak kolay yenilmeyecekler. Zafer
geldiğinde bile açıkça görülmeyecek. Uzun bir mücadele olabilir”.
Yorumlar
Yorum Gönder