OBAMA’YA ERDOĞAN MEKTUBU: “ARTIK SESSİZ KALMA”
POSTA212 aralarında birçok eski senatör, Türkiye’de görev
yapmış büyükelçiler, Washington’daki farklı think tank kuruluşlarında çalışan
Cumhuriyetçi ve demokrat Türkiye uzmanlarından oluşan 80 kişinin ABD Başkanı
Barack Obama’ya mektup yazarak Erdoğan’a karşı sessizliğini bozmasını
istediklerini kaydetti.
ABD’de yayınlanan POSTA212 gazetesi haberine göre Türkiye’de
görev yapmış eski büyükelçiler, Washington’daki farklı think tank
kuruluşlarında çalışan Cumhuriyetçi ve
Demokrat Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarının da aralarında yer aldığı ABD’nin önde
gelen isimleri Obama’ya gönderdikleri 19 Şubat tarihli mektupta, Gezi
protestolarına ve ayrıca yolsuzluk soruşturmalarına karşı olarak Başbakan
Erdoğan’ın cevap veriş tarzından doğan endişeler dile getirilirken, Erdoğan’ın
bu iki olaya karşı da davranış tarzının, Türkiye’deki mükemmel olmayan
demokrasiyi bir otokrasiye çevirme tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı ifade
edildi.
Binlerce polis memuru, yüzlerce savcının görev yerlerinin
değiştirilmesinden ve internet sansüründen
bahsedilen mektupta, bu gibi gelişmeler Türkiye’de demokrasinin temel
prensiplerinden olan güçler ayrılığı ve özgürlükleri yok ettiğinden
endişeleniliyor.
Mektubu imzalayanlar arasında Demokrat Obama yönetiminin ilk
Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton’ın siyasi planlama direktörü Anne-Marie
Slaughter ve Obama’ya yakınlığıyla bilinen Center for American Progress’deki
Türkiye uzmanı Michael Werz gibi Demokrat isimler olduğu gibi, Cumhuriyetçi
Başkan George Bush’un kıdemli Ortadoğu danışmanı Elliott Abrams, muhafazakar
kanada yakınlığıyla bilinen
Demokrasileri Koruma Vakfı direktörü Clifford D. May, Freedom House
Başkan yardımcısı David Kramer ve Arch Puddington bulunuyor.
19 Şubat’ta Obama’ya gönderilen mektubun içeriği şöyle:
Sayın Başkan,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, onlarca yıldır süren stratejik
Türk-Amerikan ortaklığının temel direğini giderek daha çok baltalıyor: yani
Türkiye’nin gelişen demokrasini. Biz, bu gelişmeden doğan derin hayal
kırıklığımızdan dolayı bu mektubu yazıyoruz ve Türkiye’nin izlediği şu anki yol
hakkında Türk kamuoyuna Amerika’nın endişelerini netleştirmeniz için sizi
ısrarla teşvik ediyoruz. Sessizlik, sadece ülkede hukukun üstünlüğünü azaltmak
yolunda Başbakan Erdoğan’ı cesaretlendirecektir. Türkiye uzun süreli ABD müttefiki
ve Ortadoğu’da ABD’nin sadece iki demokratik, istikrarlı ortaklarından biridir.
Ama o da Türkiye’nin demokrasi ve istikrarı da
uzun süre kalıcı olmayabilir. Başbakan Erdoğan’ın iktidarına karşı
gelişmelere önce Mayıs 2013’de başlayan büyük halk gösterileri, ve yakın
zamanlarda açılan ve hükümetin en yüksek seviyelerine ulaşan büyük yolsuzluklar
karşı Erdoğan’ın yanıt veriş biçimi, Türkiye’nin kusurlu demokrasisini bir
otokrasiye döndürmekle tehdit etmektedir. O Erdoğan ve partisindeki birçokları konumlarını
istismar ederek ve hukukun üstünlüğünü riske atarak, soruşturmaları kapatmakta,
yüzlerce savcı ve binlerce polis memurlarını görevden almakta veya yerlerini
değiştirmekte, medyanın ağzını bağlamakta, eleştirenleri şeytanlaştırmakta ve
ABD Büyükelçisi de dahil olmak üzere hayali yabancı suçlular bulmaktadır.
Bunlardan daha da kötüsü, hükümet olan AK Parti yargıyı yürütmenin kontrolü
altına getirmek ve devlet otoritesini interneti sansür etmekle genişletmek gibi
bazı kurumsal değişimleri zorlayarak, demokrasinin şu gibi yapıtaşlarını
ortadan kaldırmaktadır: güçlerin ayrılığı, fren ve denge sistemi ve sivil
özgürlükler.
Bu gelişmeler şimdiden Türkiye’nin ekonomisini kötüleştirdi,
toplumunu polarize etti ve siyasi istikrarını tehlikeye attı. Bazıları, ABD’nin
Türkiye ile birçok çıkarı olduğundan -Suriye’deki şiddeti bitirmek ve Suriye
halkının acılarını dindirmek gibi- müttefiğini kırmamalıdır düşüncesindeler.
Bununla birlikte, eğer Türkiye şu anki ortaya çıkan otoriter dürtülere yenik
düşerse, bu durum beraber çalışma kabiliyetimizi çok derinden etkiler ve
sonuçta en derin çıkarlarımızı etkilemiş olur. Biz, Başbakan Erdoğan ve Türk
kamuoyunun, ABD’nin sessizliğini, Başbakan’ın halen ABD desteğini korumakta
olduğu ve istediği gibi yoluna devam eder anlamlarını çıkarmalarından
korkuyoruz. Bu arada, Türkiye’nin demokrasisine olan zarar kötüleşerek devam
ediyor. Biz, özel ve kamuoyu önünde olmak üzere, Başbakan Erdoğan’ın otokratik
eylemleri ve demagojisinin, Türkiye’nin siyasi kurumlarını ve değerlerini bozduğunu
ve ABD-Türkiye ilişkilerini tehlikeye attığını açıkça söylemenin şimdi önemli
olduğuna inanıyoruz”.
Yorumlar
Yorum Gönder