"DODAN" DODAN'DAN ÖTEDİR...
Burada yazacaklarım salt
"Dodan hadisesi" üzerinden değerlendirilmesin. Öyle yapılırsa haklı
olarak yazı bazı açılardan abartılı bulunacaktır. Bu yazı salt "Dodan
hadisesi" üzerine değil, "Dodan Hadisesi" vesile yapılarak
yazılmış bir yazıdır.
Peki "cuk"
oturmamasına karşın niçin böyle bir yazı yazma gereksinimi duyuyoruz? Zira
"Dodan hadisesi" vesilesiyle yazacaklarımız hem genel siyaset
dinamiklerini ve hem de bugüne has toplumsal muhalefet dinamiklerini analiz
edebilmek açısından çok önemli.
Bilmeyenler için hatırlatma
yapalım: Dodan Acun Ilıcalı'nın bir kanalında yapılmakta olan ses yarışmasına
katılanlardan biri. Ama daha katılış anından itibaren tartışmalara konu olan
"simgesel bir kimlik" aynı zamanda.
Doğrusu
ben Dodan'ı tanımayanlardandım.
Kim olduğunu Duvar'da Ali
Duran'ın yazdığı eleştirel bir yazı sayesinde öğrendim. İyi ki de
tanımıyormuşum; zira tanısam duygu ve düşüncelerim Ali Duran'dan çok farklı
olmazdı. Bazen tanımamak olaya çok daha geniş açıdan yaklaşmayı olanaklı
kılabiliyor.
Dodan'ın politik duruşla da
hemhal bir sanatçı kimliği olduğunu sonradan öğrendim. Sanatsal-politik anlamda
duruşu ve iddiası olan bir adam Dodan.Meseleye salt buradan bakıldığında bu
yarışmaya katılmak Dodan açısından ciddi bir kimliksel tavizdir. İddiası
açısından bariz bir geri adımdır. Bu açıdan yapılan eleştiriler de tartışılmaz
biçimde haklıdır.
Ama sorun daha ilk andan
itibaren, belki de bu eleştirilerin tersten katkısıyla da, Dodan ve onun sanatçı
kimliği olmaktan çıkmış, genel politika meselesine, Dodan da kendi realitesini
aşan bir politik simgeye dönüşmüştür.
Bazen bir kişinin kendi
özel iddiasından attığı ve mutlaka eleştirilmesi gereken geri bir adım
sayesinde, iş o kişiyi aşan bir toplumsal muhalefet simgesine ve hatta bazen
ciddi bir manivelaya dönüşebilir. Dodan'da en azından böyle bir simgeye
dönüşmüştür.
İşte meselenin bu tek yönlü
olmayan diyalektik yapısı Ali Duran'da dahil pek çok Dodan eleştiricisini
yarışma finalinde Dodan'a oy vermeye itti. Bu davranış bir tutarsızlığa değil,
yalnızca eksik ve tek boyutlu bir değerlendirmenin varlığına delaletti
yalnızca...
Tıpkı bir savaşta bir
tepenin alınmasının savaşın gidişini etkileyecek moral bir değer kazanması
gibi, Dodan'da büyük ölçüde Dodan'a rağmen bir siyasal simgeye, bir toplumsal
seçeneğinin ifadesine dönüşmüştü. Bu Dodan'a rağmen ve ondan öteye bir
durumdur.
Hani Gezi Direnişi ile
ilgili zatın biri haklı olarak "mesele ağaç meselesi değil" demişti
ya, bu olayda da iş "Dodan meselesi" olmaktan çıktı, minyatür bir
Gezi Ruh haline dönüştü. Yani mesele diktatörlük ve ayrışma mı,yoksa hürriyet
ve kardeşlik mi meselesi oluverdi...
Toplumsal
ve siyasal hayatta simgeler bazen
gerçekliği aşan bir öneme sahip olurlar.
Elbette bir yanıyla
gerçekliğin ötesindedirler ama öte yanıyla gerçeklik zemini ile
bağlantılıdırlar. Aksi halde bu önemli rolün aktörlerine dönüşemezler. Tıpkı
Gezi'nin bir ağaç meselesine indirgenememesinin onun çevre duyarlığını içermemesi
anlamına gelmediği gibi. "Dodan hadisesi" de Dodan gerçekliğini epeyce
aşsa da, Dodan'ın kimliğinden bağımsız değildir.
Dodan'ın iyi bir ses ve
güçlü bir yorumcu olması ile birleşen Kürt, Alevi kimliği, emekten yana, laik
ve cumhuriyetçi bir portre sunması, ya da böyle lanse edilmesi, tüm muhalefet
dinamikleri açısından onu birleştirici bir simge haline getirdi.Derinlikli
bakıldığında, Dodan'ın dağınık duran tüm toplumsal muhalefet unsurlarının hangi
program ve duruşla aynı potada bir araya getirilebileceğine yönelik dolaylı bir
mesaj verdiğini bile söyleyebiliriz.
"Abartacağım
dedin de bu kadarı da fazla" diye düşünenler mutlaka vardır.
Ama büyük toplumsal
değişimler ilkelere çok bağlı, büyük laflar söyleyen ve büyük işler yapan
"bilinçli öncülere" ihtiyaç duyar ama salt ve temelde bu öncülerce
gerçekleştirilmez. Bilakis ekmek kuyruğundaki bir tartışma, bir ağacın
kesilmesi, bir kadının şiddete uğraması vb. gibi nispeten basit görünen
olayların dinamitleyiciliğiyle ortaya çıkan kitle politizasyonu sayesinde gerçekleşir. Ama o hareketlerin
gerçek sebepleri görünen sebeplerinden çok daha büyük ve derinliklidir. Tıpkı
Gezi gibi, tıpkı Özgecan Aslan'ın katli
olayındaki büyük kitlesel tepki gibi...
Çünkü kitle
politizasyonunun bireysel politizasyondan, örgütsüz yığınların eyleminin
örgütlü hareketlerden, moral güç eksikliği duyan bir muhalefet potansiyelinin
moral gücü elde tutan bir hareketten farklı dinamikleri vardır.
Birinciler baskının en az ve
o an için meşruiyetin en yüksek olacağı alanlardan kendini dışa vururlar. Bizde
de bugünkü muhalefetin durumu tam da böyledir. "Dodan hadisesi"
toplumda ciddi bir muhalefet birikimi olduğunu, birleşik ve güçlü biçimde
ortaya çıkmak için fırsat kolladığını bize bir kez daha göstermiştir.
Bu yüzden moral kazanmaya,
güç olduğunu hissetmeye ve ortaya çıkmak için naif ama meşruiyeti yüksek bir
gerekçeye ihtiyacı olan toplumsal muhalefet koşullarında, siz siz olun,
Dodan'ları asla küçümsemeyin...
Yorumlar
Yorum Gönder