dünya basını/türkiye-25 Nisan 2017
AKPM’DEN
KRİTİK TÜRKİYE OYLAMASI
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi salı günü Türkiye’nin denetim sürecine alınmasını
kararlaştırabilir. Gerekçe olarak Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği
kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi gösteriliyor.

Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi (AKPM) Strasbourg’da, demokratik kurumların Avrupa standartlarında
işlememesini gerekçe göstererek Türkiye’nin 2004 öncesi olduğu gibi yeniden
siyasi ve hukuksal planda denetime alınması yönünde karar vermeye hazırlanıyor.
Bu amaçla hazırlanan ‘Türkiye’de
Demokratik Kurumların İşleyişi’ başlıklı rapor ve beraberindeki karar
tasarısında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL altında alınan
önlemler nedeniyle demokratik kurumların işleyişinin ciddi anlamda bozulduğu
savunuluyor.
AKPM Türkiye raportörleriMarianneMikko
(Estonya) ve IngebjorgGodskesen (Norveç) imzalı belgede, Türk hükümetinin OHAL
altında Türk Anayasası ve uluslararası hukuk kurallarının ötesine geçerek
orantısız önlemler aldığı ifade edilmekte. Örnek olarak Kanun Hükmünde
Kararnameler (KHK) ile on binlerce devlet memurunun işine son verilmesi
gösteriliyor.
İfade ve medya özgürlüğü
ile yargının bağımsızlığı konularına özel vurgu yapılan karar tasarısında,
gazetecilerin tutuklanması ve muhalif gazetecilere yönelik baskının demokratik
bir toplumda kabul edilemez olduğu not ediliyor. 154 parlamenterin
dokunulmazlığının kaldırılmasıyla Türkiye’de meclisin işleyişinin baltalandığı, bu kapsamda çok sayıda milletvekili tutuklu
HDP’nin 16 Nisan referandumu için kampanya yürütemediği, bunun da demokratik
tartışmayı kısıtladığı vurgulanıyor.

Karar tasarısında 16 Nisan
referandumu konusundaki kaygılar da dile getirilmekte. Anayasa değişikliğinin
gerçekleşmesi halinde, özellikle kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığı
konularında soru işaretleri doğacağı mesajı veriliyor. Tüm bu gerekçeler
temelinde Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleri
yerine getiren ülke olmaktan çıktığını belirtilip denetim sürecine alınması
isteniyor.
Venedik Komisyonu’nun raporunda
anayasa değişikliğinin ülkeyi otoriter ve tek adam rejimine götürebileceği
belirtilmişti.
Taslak kararda Ankara’dan;
OHAL uygulamasına derhal son vermesi, KHK yayımlamayı ve toplu işten
çıkarmaları durdurması, suçları kanıtlanmamış tutuklu parlamenterler ve
gazetecileri serbest bırakması, OHAL inceleme komisyonunu işletmesi, adil
yargıyı güvence altına alması ve medya ve ifade özgürlüğü için adım atması
isteniyor. Bu taleplerin ne derece yerine getirildiğinin 2018 içinde gözden
geçirileceği belirtiliyor.
AKPM, Anayasa değişikliği
ve 16 Nisan referandumu hakkında Venedik Komisyonu tarafından bu yıl Mart
ayında hazırlanan ve bu değişikliğin ülkeyi otoriter ve tek adam rejimine
götürebileceği mesajı içeren görüş raporuna atıf yapan ek bir belge de
hazırladı.
Kararın bu yönde çıkması
halinde AKPM bünyesindeki 18 kişilik Türk heyeti içinde kırılma yaşanacak. Türk
heyetinin 11’i AKP, 4’ü CHP, 2’si HDP, 1’i MHP’li üyelerden oluşuyor. AKP’li
üyeler kararın bu yönde çıkması halinde AKPM-Türkiye ilişkilerinin
zedeleneceğini söylüyorlar. Ancak denetim kararı çıkması halinde Türk heyetinin
blok halinde AKPM çalışmalarından çekilmesi söz konusu değil.

Denetim süreci kapsamında,
Avrupa Konseyi üyesi bir devletin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü
alanlarında ne derece Avrupa standartlarında olduğu ölçülüyor. Türkiye, esas
olarak sovyetik rejimlerden kurtulan Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin Batı
standartlarında demokrasiye geçişlerini kolaylaştırmak amacıyla AKPM bünyesinde 1990’lı yılların başlarında
oluşturulan denetim sürecine 1996 yılında dahil edilmiş, gerçekleştirdiği
reformlar sayesinde koşullu olarak Haziran 2004’te bu süreçten çıkarılmış ve
post-monitoring olarak adlandırılan denetim sonrası sürece dahil edilmişti.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi
düzeyinde sabıkalı demokrasiler listesinden çıkması AB ile üyelik
müzakerelerine başlamasında önemli rol oynamıştı. Türkiye denetim sürecine
yeniden alınırsa, süreçten çıkarılıp yeniden dahil edilen ilk Avrupa ülkesi
olacak.
Kararın onaylanması
halinde, Türkiye 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nde, içinde
Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Gürcistan, Moldova, Rusya,
Sırbistan ve Ukrayna’nın bulunduğu demokrasi ligine gerilemiş olacak.
Karar Türkiye’nin Kopenhag
siyasi kriterlerini ne derece yerine getirdiği konusunda AB içinde yeni bir
tartışma yaratma potansiyeline de sahip.
AB:
“TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER YENİDEN TANIMLANMALI”
AB,
referandum sonrası Türkiye ile ilişkilerin gözden geçirilebileceğinin sinyalini
verdi. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi JohannesHahn mevcut durumun
sürdürülebilir olmadığını söyledi.
AB Komisyonu’nun
genişlemeden sorumlu üyesi JohannesHahn, Türkiye’de 16 Nisan Anayasa değişikliği
referandumu sonrası siyasi sistemde yapılacak değişikliklere dikkat çekerek,
Türkiye-AB işbirliğinde yeni bir format üzerinde çalışılması gerektiğini
söyledi. Türkiye ile ilişkilerin tümden gözden geçirilebileceği sinyalini veren
Hahn, “Gerçekten de ilişkilerin yeniden değerlendirilmesinin ve belki de
yeniden tanımlanmasının zamanı gelmiştir” diye konuştu. Hahn’ın açıklamaları,
Türkiye-AB ilişkilerinin masaya yatırılacağı Cuma günü Malta’da düzenlenecek AB
dışişleri bakanları toplantısı öncesinde geldi.
İlişkilerin mevcut
durumunun kalıcı olamayacağını vurgulayan Hahn, “Şu anki durum ne Türkiye, ne
de bizim için sürdürülebilir” dedi. Türkiye’nin bütün kriterleri yerine
getirmesi durumunda üyelik müzakerelerinin devamı dahil bütün opsiyonların
masada olduğunu belirten Hahn, ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye ile üyelik
dışında diğer alanlarda işbirliğini artırmayı değerlendirebileceğini söyledi.
Hahn işbirliğinde yeni bir formatın da opsiyonlara dahil olduğunu söyleyerek
Gümrük Birliği’nin geliştirilebileceğini belirtti.
Kişisel olarak üyelik
kapısının Türkiye’ye açık olmasını tercih ettiğini belirten Hahn, AB’nin
ekonomi dahil olmak üzere Türkiye ile olan tüm ilişkilerinde hukukun
üstünlüğünün önemli rol oynamaya devam edeceğini söyledi.
Hahn, Avrupa Konseyi’nin
Türkiye’de gündemdeki anayasal değişikliklerin Türk demokrasisi için
"tehlikeli bir geri adım" olduğu şeklindeki endişelerini de
paylaştığını belirtti. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi, AB’nin
üyelik dışındaki alanlarda işbirliğini geliştirme yoluna gitmesinin iki tarafın
da yararına olabileceğini söyledi.
Referandum sürecinde
Hollanda ve Almanya ile yaşanan diplomatik gerginlik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
idam cezasının geri getirilmesi için referandum yapılabileceği yönündeki
açıklamaları AB ile ilişkilerin gerilmesine sebep olmuştu.

KIELER
NACHRICTEN: “ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI, TÜRKİYELİ AYDINLARA SEYAHAT KOLAYLIĞI
İSTEDİ”

Almanya Dışişleri Bakanı
SigmarGabriel, Türkiye’deki bazı meslek gruplarında çalışanlar ve yakınlarına
Almanya’ya seyahat kolaylığı sağlanmasından yana olduğunu bildirdi. Bakan,
KielerNachrichten gazetesine verdiği demeçte, “Türk toplumunun bizim için
önemli kesimlerine özellikle de şimdi kolaylaştırılmış seyahat imkanlarının
yürürlüğe sokulmasından yanayım. Aydınlar, bilim insanları, öğrenci, sanatçı,
yazar, gazeteciler ya da aynı zamanda hem Türkiye hem de Almanya’da aktif
işadamları için” diye konuştu.
Sosyal Demokrat Partili
(SPD) Bakan Gabriel, bu şekilde ‘Türkiye’de liberal düşünce ve demokratik
kültürü temsil edenlerin elinin güçlendirileceğini’ kaydetti. Almanya Dışişleri
Bakanı “Şimdiye dek sadece Sayın Erdoğan’a tepki verdik. Ancak bu şekilde eylem
kabiliyetimizi kendimiz belirleriz” diye konuştu.
Almanya, 15 Temmuz darbe
girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde aralarında birçok muhalif
gazetecinin de olduğu on binlerce kişinin tutuklanmasını sık sık eleştirmişti.
İki ülke ilişkilerinde Türk bakanların referandum etkinliklerinin iptalleri ile
oluşan gerginliği DieWelt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması
daha da tırmandırmıştı.
FRANSA
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ HARİTASI

Turuncu: En
Marche- EmmanuelMacron
Lacivert: Ulusal
Cephe- Marine Le Pen
Mavi: Cumhuriyetçi-François Fillon
Kırmızı: Başkaldıran
Fransa-Jean LucMelenchan
FRANSA
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ DÜNYA BASININDA YANKILANDI…
Fransa’da
cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu sonuçlandı. Siyasi merkezdeki Yürüyüş
Hareketi’nin lideri EmmanuelMacron ile aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi’nin
lideri Marine Le Pen ikinci tura kaldı. Fransa’nın başkenti Paris’te Bastille
Meydanı’nda, aşırı sağcı Marine Le Pen’in ikinci tura kalması protesto edildi.
Macron oyların yüzde 23,7’sini
alarak seçimden birinci çıktı. Le Pen de yüzde 21,7’lik oy oranıyla ikinci
oldu. Merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi’nin adayı François Fillon ve aşırı
solcu aday Jean-LucMelenchon ise yüzde 19,5’er oy aldı.
İlk turda ilk iki sırayı
kazanan Macron ve Le Pen, 7 Mayıs’ta düzenlenecek ikinci tur oylamada
yarışacaklar.
İlk tur seçimin resmi
sonuçlarının Anayasa Konseyi tarafından 26 Nisan Çarşamba yerel saatle 20.00’ye
(TSİ 21.00) kadar açıklanması bekleniyor.
İkinci turda kazanan aday,
14 Mayıs’a kadar Cumhurbaşkanı François Hollande’dan görevi devralacak.
Fransa
Cumhurbaşkanlığı Seçim Adayları
Cumhuriyetçi-François
Fillon
Sosyalist Parti-Benoit
Hamon
Ulusal Cephe- Marine Le Pen
En Marche- EmmanuelMacron
Başkaldıran Fransa-Jean
LucMelenchan

LIBERATION:
“MACRON’UN, KÖTÜ KALPLİ ÜVEY ANNEYİ MAĞLUP ETMESİ GEREKİR”
Liberation
gazetesi; Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turundan çıkan sonuca dikkat
çektiği haber analizinde, “Presipte
ilk turun genç galibinin, tüm partilerdeki cumhuriyetçi güçlerin yardımıyla
kötü kalpli üvey anneyi mağlup etmesi gerekir” dedi.


LOS
ANGELES TIMES: “MACRON LE PEN’E YENİLİRSE HERŞEY ÇOK KÖTÜ OLACAK”
Los
Angeles Times gazetesi; Fransa seçimlerine ilişkin, Macron’un ikinci turda Le
Pen’e yenilmesi durumunda her şeyin çok kötü olacağını yazdı.

Amerikan Los Angeles Times
gazetesi, Fransız uzman Marc-OlivierPadis’in, “Macron, Fransa’nın ihtiyaç
duyduğu lider olabilmek için tüm fırsatlara sahip. Ancak Macron, ikinci turda
Le Pen’e yenilirse, her şey çok kötü olacak” şeklindeki görüşlerine yer verdiği
haberinde, “Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda EmmanuelMacron
yüzde 23.82 oy alırken, Le Pen 21.58 aldı. Cumhuriyetçi Partili François Fillon
yüzde 19.96’yla üçüncü gelirken, Sosyalist solcu Jena-LucMelenchon yüzde 14.49
aldı. Macron ve Le Pen, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu için 7 Mayıs’ta
karşı karşıya gelecek” dedi.

WASHINGTON
POST: “FRANSA SEÇİMLERİ, ORTAYA YENİ BİR SİYASİ BÖLÜNME ÇIKARDI”

Washington
Post gazetesi, Fransa’daki seçimlerin yeni bir siyasi bölünme ortaya çıkardığını
yazdı.
ABD’li gazete; “Fransa’daki seçimler yeni bir siyasi bölünme ortaya çıkardı.
Ulusal kimlik sorunu nedeniyle ülke ikiye bölündü. Sosyalist ve muhafazakarlar
Fransa tarihinde ilk kez ikinci tura kalamadı. Seçmenler değişim vaat eden adayları
tercih etti” dedi.

TIMES:
“MACRON’UN, GREVLER VE OTOBAN BLOKAJ EYLEMLERİNE KARŞI ÇELİKTEN SİNİRLERE
İHTİYACI OLACAK”

Times
gazetesi; Fransa’daki seçimleri ele aldığı haber analinde, “Yeni seçilecek
cumhurbaşkanının kaçınılmaz grevler ve otoban blokaj eylemlerine karşı koymak
için çelikten sinirlere ihtiyacı olacak. Muhtemelen solcuların tamamının ve
François Fillon’un muhafazakar tabanının büyük bir kısmının oyunu alacak
Macron, piyasa reformlarının çok önemli olduğunu, ancak onları uygulamaya
geçirmenin ise çok zor olduğunu çabuk öğrenmek zorunda kalacaktır” diye yazdı.
İngiliz Times gazetesi
şöyle devam etti:
“EmmanuelMacron’un büyük
ölçüde bilinmeyen bir güç olduğunu, Avrupa taraftarı tutumu ve ekonomik
elitlerin ona verdiği destekten anlamak mümkün. Macron Avrupa’da uzun süredir
devam eden ekonomik durgunluğun nedenlerini açık bir biçimde göremezse
gelecekte daha fazla sorunun birikmesine neden olabilir. Buna karşın Marine Le
Pen ise Avrupa’nın sorunlarına yanıt vermeyen yabancı düşmanlığı ve ekonomik
korumacılık politikalarının zehirli karışımı ile tüm tahminlere rağmen ikinci
turda cumhurbaşkanlığına yaklaşabilir… Fransa’da haftada 35 saatlik çalışma
süresi ve emeklilik yaşı yükseltilmeden ya da el üstünde tutulan birçok sosyal
program hurdaya çevrilmeden gerçek bir reform mümkün olamaz. Yeni seçilecek
cumhurbaşkanının kaçınılmaz grevler ve otoban blokaj eylemlerine karşı koymak
için çelikten sinirlere ihtiyacı olacak. Muhtemelen solcuların tamamının ve
François Fillon’un muhafazakar tabanının büyük bir kısmının oyunu alacak
Macron, piyasa reformlarının çok önemli olduğunu, ancak onları uygulamaya
geçirmenin ise çok zor olduğunu çabuk öğrenmek zorunda kalacaktır”.

TAGESANZEIGER:
“FRANSIZ SEÇMEN YERLEŞİK POLİTİKALARDAN BIKKIN”
Tagesanzeiger
gazetesi; Fransız seçmenin bir çelişkisine dikkat çektiği haber analizinde,
“Gerçi ilk turun sonuçları Fransız seçmenin yerleşik politikalardan
bıkkınlığını gözler önüne seriyor. Ama buna rağmen seçmen, sosyal devletten
tırtıklanma reform vaatlerinin de yer aldığı liberal ekonomi politikalarını
içeren siyasi programı ile devrimciden başka her şeye yakışan Macron gibi gerek
kökeni gerekse özgeçmişi bakımından hakim sınıfın tipik bir temsilcisini
adaylar arasında favori konuma getirdi…” şeklinde kaydetti.


LE
TEMPS: “ÜLKE, YA ENGELSİZ OLACAK YADA SAKLANACAK”
Le
Temps gazetesi, “İkinci tur sonucunda Fransa ya tüm dünyaya kapılarını açan
engelsiz bir ülke olacak ya da tüm dünyadan kendi sınırları içine kapanarak
saklanacak bir ülke haline gelecek” dedi.


DIE
PRESSE: “MACRO SEÇMENİ HAYALKIRIKLIĞINA UĞRATIRSA, LE PEN BİR ANDA KENDİNİ
ELYSEE SARAYI ÖNÜNDE BULACAK”
Die
Presse gazetesi ise Macron’un seçmeni hayal kırıklığına uğratması halinde,
“Marine Le Pen gerçekten de bir anda kendini Élysée Sarayı’nın önünde bulacak”
dedi.

Avusturya’da yayınlanan Die
Presse, “Fransızlar ilk turda kalpleri ile ikinci turda da mantığı ile
seçerler, denir. Beşinci Cumhuriyet’te sistemden duyulan mutsuzluk hiç bu kadar
aşikar olmamıştı. Şimdi neredeyse tüm siyasi partiler Macron’a destek verecek.
Tıpkı 2002 yılında Jean-Marie Le Pen’e karşı JacquesChirac’ı destekledikleri
gibi. Peki ya 39 yaşındaki Macron da seçmenlerini Chirac, Sarkozy ve Hollande
gibi hayal kırıklığına uğratırsa ne olacak? İşte o zaman Marine Le Pen
gerçekten de bir anda kendini Élysée Sarayı’nın önünde bulacak” diye yazdı.

FRANKFURTER
RUNDSCHAU: “FRANSIZ SEÇMEN GENÇ, DÜNYAYA AÇIK HOŞ BİR ALTERNATİFLE KARŞI
KARŞIYA”
FrankfurterRundschau
gazetesi, “Fransız seçmeninin talihi yaver gitti; ikinci turda radikal sağ ve
sol adaylar arasında seçim yapmak zorunda kalmayacak “diyen Alman gazetesi, “Fransız seçmen hoş bir
alternatifle karşı karşıya: Bir yanda 39 yaşındaki genç, dünyaya açık,
küreselleşmeyi bir şans olarak algılayan ve vatandaşları modern bir döneme
götürme vaadinde bulunan EmmanuelMacron var” dedi.

Gazete şu değerlendirmelere
yer verdi:
“Fransız seçmeninin talihi
yaver gitti; ikinci turda radikal sağ ve sol adaylar arasında seçim yapmak
zorunda kalmayacak “diyen Alman
gazetesi, “Fransız seçmen hoş bir alternatifle karşı karşıya: Bir yanda
39 yaşındaki genç, dünyaya açık, küreselleşmeyi bir şans olarak algılayan ve
vatandaşları modern bir döneme götürme vaadinde bulunan EmmanuelMacronvar.Diğer
tarafta ise küreselleşmeye kafa tutan, Fransa’yı dış dünyadan izole etmeye
çalışan, AB’den çıkmasını isteyen, ülkesini uluslararası rekabetten ve
göçlerden korumak isteyen Marine Le Pen. Sorun, tüm bunları yaparsa bunların
ülkesinin lehine olup olmayacağıdır. Macron henüz cumhurbaşkanı değil, sadece
aday. Bu, İngiltere’nin AB’den ayrılması ve Trump’ın başkanlığa seçilmesi
süreçlerinde görüldüğü üzere çok bir anlam taşımıyor. Aynı şey ikinci tur
öncesinde Macron’a destek olacaklarını taahhüt eden muhafazakârlar,
sosyalistler ve Yeşiller açısından da geçerli. 2005’te AB anayasasına ilişkin
düzenlenen referandumda da büyük siyasi partiler Fransız seçmeni ‘Evet’ demeye
çağırmıştı ama halk ‘Hayır’ demişti”.

DIE
WELT: “MACRON; HALKIN ANLAYACAĞI POLİTİKALARI UYGULAMAYA KOYMAZSA, LE PEN’E
MEYDAN VERMİŞ OLACAK”
DieWeltgazetesi,
“Macron’un cumhurbaşkanlığı makamını bir nevî eski boyutuna kavuşturma
faaliyetine girişmesi gerekir. Aynı zamanda şeffaf, yeni halkın anlayacağı
politikaları uygulamaya koymalı. Bu devasa görevler kıskanılacak şeyler değil.
Ancak herhalde onun da bildiği husus şu: Eğer bu görevlerin altından kalkamazsa
ve büyük vaatlerde bulunup ancak küçük şeyler başarabilen cumhurbaşkanları
kervanına katılacak olursa, o zaman eski siyasi sistemin gözden düşürülmesi
sürecine bir katkı da o yapmış olacaktır. Böylece bugün olduğundan daha güçlü
bir (aşırı sağcı) Ulusal Cephe’nin oluşmasına meydan vermiş olacaktır. Marine
Le Pen’i durdurmak önemli. Ama tek başına bu hedef bir anlam taşımıyor” dedi.
Almanya’nın önemli
gazetelerinden DieWelt, “Seçim kampanyaları sırasında kendini bir isyancı
politikacı olarak lanse etti. Ancak eğer selefleri gibi o da cumhurbaşkanlığına
seçilip de ulusun en yüce babası rolüne bürünecek olursa kaybeder. Ya da
talihsiz eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin banliyölerdeki sıkıntılar karşısında
sorunları olduğu yerde bıraktığı gibi yaparsa, yani işe koyulmak yerine sözde
kalırsa o zaman da kaybeder. Macron’un cumhurbaşkanlığı makamını bir nevî eski
boyutuna kavuşturma faaliyetine girişmesi gerekir. Aynı zamanda şeffaf, yeni
halkın anlayacağı politikaları uygulamaya koymalı. Bu devasa görevler kıskanılacak
şeyler değil. Ancak herhalde onun da bildiği husus şu: Eğer bu görevlerin
altından kalkamazsa ve büyük vaatlerde bulunup ancak küçük şeyler başarabilen
cumhurbaşkanları kervanına katılacak olursa, o zaman eski siyasi sistemin
gözden düşürülmesi sürecine bir katkı da o yapmış olacaktır. Böylece bugün
olduğundan daha güçlü bir (aşırı sağcı) Ulusal Cephe’nin oluşmasına meydan
vermiş olacaktır. Marine Le Pen’i durdurmak önemli. Ama tek başına bu hedef bir
anlam taşımıyor” diye yazdı.

FRANKFURTER
ALLGEMEINE ZEITUNG: “MACRON, İÇ GÜVENLİK VE EKONOMİNİN CANLANDIRILMASI
SORUNLARINI ÇÖZMELİ”
FrankfurterAllgemeineZeitung
gazetesi;Macron’un iç güvenlik ve ekonominin canlandırılması konusundaki
sorunları çözmesi gerektiğini yazdı.

Alman gazetesi; EmmanuelMacron’un
Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesine neredeyse kesin gözüyle bakıldığını belirttiği
haberinde,” Macron’un iç güvenlik ve ekonominin canlandırılması konusundaki
sorunları çözmesi gerekiyor. Aşırı sağcı Marine Le Pen ve partisi henüz siyaset
sahnesinden silinmemiş oldu. İlginç olan şey, ilk turu kazanan Macron’un
geçmişte başarısız Hollande hükümetinin üyesi olması ve o dönemde ekonomi
bakanı sıfatıyla kötü ekonomik durumun sorumlusu olmasına rağmen bugün
kendisine reformcu imajını verebilmiş olması. Ama onun reform programı yakından
incelendiğinde bunun ürkek bir program olduğu görülüyor. Macron sanki birkaç
vidayı çevirdiğinde Fransa’nın ekonomik açıdan iyileştirilmesini mümkün
kılabilirmiş gibi bir tavır içinde. Zira Macron devlet giderlerinin hissedilir
bir biçimde düşürülmesinden çekiniyor, keza vergiler ve ödemelere ilişkin yükü
de azaltmaktan yana değil. Oysa ki çok sayıda Fransız çalışan ve işveren
ödemelerin azaltılarak hareket serbestisine kavuşmak istiyor, onlar mevcut
durumun idare edilmesinden yana değil. Mülteciler konusunda ise Macron, Angela
Merkel’in uyguladığı ‘hoş geldin kültürünü” benimsiyor. Bu ise Fransa’da son
derece istenmeyen bir politika. Aşırı milliyetçileri uzun vadede
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan uzak tutabilmesi için Macron’un Cumhurbaşkanı
seçildiğinde iç güvenlik ve ekonomik canlanma konusunda bir şeyler yapabileceğini
kanıtlaması gerekiyor” dedi.
Yorumlar
Yorum Gönder