OLACAK "HAYIR"LISIYLA...
Anketlerin
tümünü göz önüne alarak bir analiz yaptığımızda referanduma damgasını vuracak
olanın büyük beş altı kent, kararsızların tercihi ve katılım oranının
düzeyi olduğunu görmekteyiz.
Denilebilir ki
referandumun sonucunu İzmir marşı ile mehter marşının ikisinden de kopmak
istemeyenlerle ikisini de tercih etmeyenlerin oyları belirleyecek, bu iki
kesimde de şu an itibariyle "hayır" eğilimi baskın gözüküyor ve/fakat
iki kesimde sandığa gitmeme olasılığı nispeten yüksek olan kesimler...
Taraflar
açısından mücadele aynı alanda sürecek ve/fakat farklı amaç ve yöntemlerle...
Dolayısıyla son
günlerdeki asıl mücadelenin bu alanda yaşanacağını görüyoruz. Büyük kentlerle
ilgili boyutuna geçen haftaki "Gevşemezsek
kesin 'hayır'lı olacak" başlıklı yazımızda değinmiştik. Bu yazıda ise
sorunun diğer boyutuna değineceğiz.
Anketler,
kararsızlar içinde "hayır" eğiliminin daha baskın olduğunu, seçime
katılım düzeyinde yüzde 85'leri aşan oranlarında yine "hayır" lehine
farkı açan bir etki yaratacağını ortaya koyuyor.
Bu tabloya bakarak son hafta içinde "hayır"cıların propagandalarında "oyunu mutlaka kullan" temasını öne çıkarırken, "evet" çilerin tam tersi istikamette seçime katılım düzeyini düşürmek ya da en azından sabit tutmak için çabalayacağını söyleyebiliriz.
Bu tabloya bakarak son hafta içinde "hayır"cıların propagandalarında "oyunu mutlaka kullan" temasını öne çıkarırken, "evet" çilerin tam tersi istikamette seçime katılım düzeyini düşürmek ya da en azından sabit tutmak için çabalayacağını söyleyebiliriz.
Hayırcı kanadın
bu çerçevede ne yapacağı ve nasıl yapacağı üç aşağı beş yukarı belli...
"Oyunu
kullan" temalı filmler, afişler, bildiriler hazırlayacaklar... Özellikle
de büyük oranda "hayırcı" olduğu bilinen ama oy kullanma oranı ancak
yüzde 45-50 düzeyinde kalan başta üniversite gençliği olmak üzere genç nüfusu ve cari
egemen siyaset anlayışlarına mesafeli siyasal kesimleri sandığa taşımaya yönelik çabalarını
artıracaklar.
Oy kullanma
motivasyonunu artırmak için bu referandumun sıradan bir seçim olmadığı, ülkede
rejim değişikliği doğuracağı, referandumda 5 yıl sonra yeniden değiştirilebilecek değil Türkiye'nin
on yıllarını belirleyecek bir tercih yapılacağı vurgusu yapacaklar. Muhtemelen
tercihin cumhuriyet mi? saltanat mı? arasında olduğu söylemini öne çıkaracaklar
Bu ve benzeri argümanlarla referandumla Türkiye'nin "olağandışı ve geri döndürülemez" bir yola sokulmaya çalışıldığını göstermeye çalışarak oy kullanmayanları mobilize etmeye yönelecekler.
Bu ve benzeri argümanlarla referandumla Türkiye'nin "olağandışı ve geri döndürülemez" bir yola sokulmaya çalışıldığını göstermeye çalışarak oy kullanmayanları mobilize etmeye yönelecekler.
Peki ya
"Evet" çiler?
Bir ölçüde
kararsız seçmen tercihlerini kendi lehlerine çevirmek ama temelde seçime
katılımı düşürmek amacına ulaşmak için nasıl bir yöntem izleyecekler?
AKP'nin
genelde olduğu gibi bu referandumda da uygulamaya çalıştığı gerilim, kutuplaşma
ve çatışma siyasetinin bu kez karşılığını bulmadığını ve hatta yer yer ters
teptiğini görüyoruz.
Bu koşullar
da AKP için geriye kalan en önemli taktik alanı , referandum sürecini
seçmen algısında sıradan bir seçim kampanyasına indirgemeye çalışmaktır...
AKP'nin referandumun kendisinden ziyade daha önce yapılan köprülerden,
duble yollarından vb. söz etmesi, kuşkusuz ki referandumun içeriğine
ilişkin söyleyebileceği çok güçlü argümanlara sahip olmamasıyla da ilgilidir.
Dahası hep geçmiş hizmetlerden söz edilmesi, AKP'nin seçmene yeni bir vaat ve
umutla gitmek konusunda yaşadığı tıkanmanın da bir göstergesidir.
Ama tüm bunlarla birlikte referandumun özel ve kritik konumunu seçmenlerin
gözlerinden kaçırmaya yönelik bir taktiktir aynı zamanda. Zira seçmenin
gözünde referandum ne kadar sıradanlaştırılırsa, kararsızların ve "olağan
koşullarda" oy kullanmama eğiliminde olanların sandık başına gitmeme olasılığı
da o denli artacaktır.
Anketlerin bize
gösterdiği bir başka veri "Hayır"cılarda bile "AKP gerekirse
hile yapar yine kazanır" algısının çok güçlü olduğudur. AKP, işte bu
algıya da oynamaya çalışacaktır. Karşı kampta ve kararsızlarda
"Hayır"ın kazanabileceği yönündeki umutları azaltmak ve " AKP
bir biçimde kazanır!" algısını derinleştirmek için özel taktikler
geliştirecektir. Bu taktikler arasında en etkilisi bu amaçla üretilmiş
manipülatif anketlerin devreye sokulması olacaktır. Nitekim bazı anketörlerin
hiç bir somut veriye dayanmayan, "Kürtlerin çoğu evet diyecek",
"MHP tabanında hayırcılar sanıldığından çok daha az" vb.
açıklamalarıyla sık sık gündeme gelmesi bu açıdan manidardır.
Ayrıca
sandıklarda gerilim olacağı, saldırı ve çatışmalar yaşanabileceği yönünde algıyı
güçlendirecek her haber ve gelişme de doğal olarak katılım düzeyi üzerinde
olumsuz anlamda etkili olabilecektir.
Tahminim: Hayır
kazanacak...
Anket
sonuçlarına, kişisel gözlemlerime, AKP, MHP, HDP cephesinden pek çok kişiden
gelen bildirim ve aktarılan gözlemlere göre kişisel tahminim katılım oranı
yüzde 85'ler düzeyinde olduğunda çok büyük olasılıkla, yüzde 85'i aştığı
koşullarda ise kesin biçimde Hayır'ın kazanacağı yönündedir.
"Hayır"
oylarının en kötü olasılıkla yüzde 48 en iyi olasılıkla yüzde 62,5 düzeyinde
bir oy desteği bulabileceğini, "Evet" seçeneğinin en iyi olasılıkla
yüzde 52'ye ulaşabileceği ama yüzde 50'nin altında kalmasının çok büyük
olasılık olduğunu ve hatta yüzde 40 seviyesinin altına inmesinin de çok
şaşırtıcı olmayacağını düşünüyorum.
Bütün bu
olasılık dizgesinde hangisinin gerçekleşeceğini ise son bir hafta içinde
tarafların kendi hamlelerini ne kadar etkili yapabildiği ve karşının
hamlelerini ne kadar boşa çıkarabildiği belirleyecek.
Tüm ülke olarak
güzel bir 17 Nisan sabahına uyanmak dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder