Post Modernizm Neo Modernizmdir

"Modertine kavramı sınıfsal muhtevasından yalıtılıp, salt bir modernite eleştiri ve karşıtlığına dönüştüğünde, insanlığa çıkışsız bir labirent gibi görünür. Burjuva modernizmi hayatı mutlak bir geleneksellik-modernlik ikilemi ve karşıtlığına indirgemişti. Bu yanıyla, yani, bir süreklilik- kopuş diyalektiğinde ilerleyen hayatı tek bir boyuta "kopuş"a bağlı izah çabasıyla, hem hayatı bütünlüklü anlamayı engellemekte, hem de sınıfsal olanın geleneksel-modern çelişkisine başatlığını karartmakta ve hayatı değiştirmeyi kendi sorunsalı içine hapsederek olanaksızlaştırmaktaydı. Ama "kopuş vurgusuyla", devrimciliği besleyen etkisi de vardı. • Peki ya post modernizm, o da süreklilik ve kopuş diyalektiğini es geçerek ve bu kez kopuş fikrini perdeleyip hayatı adeta sürekliliğe indirgeyerek modernizmle aynı yöntemsel zaafı sürdürüyor. Hem de "nedensellik" ve "bütünsellik" yaklaşımını devre dışı bırakarak hayatı anlamayı olanaksızlaştırıyor, bilim ve sanatı işlevsizleştiriyor. Ve dahası "statüko"yu "o an olabilecek en iyi olasılık" olarak lanse ediyor. Dolayısıyla değiştirme iradesini- devrimciliği lanetliyor. Sorunu modernilik ve geleneksellik karşıtlığını reddetterek ele alıyor edasına ve söylem düzeyinde "modernizmi" bu açıdan lanetlemesine karşın, yöntemsel düzlemde hayatı bu aynı eksene oturtuyor.Yine olay ve olguları anlama ve değiştirme kısıtının içinde değerlendiriyor. Üstelik bu kez sınıfsallığı arkaya iterek de değil, tümüyle devre dışı bırarak hareket ediyor. • Oysa modernizm denilen şey kapitalizmin gelişme ve post modernizm dediğimiz de çürüme döneminin tezahüründen başka bir şey değil... Bu anlamda post modernizmin kendisi bizatihi ve kaçınılmaz biçimde neo modernizmdir. • Birincisi bize kapitalizmin devrimci ve dönüştürücü olduğunu ve/fakat bu değiştirme ve dönüştürücülüğün kendinden ibaret ve kendisiyle sınırlı olabileceğini anlatır. Devrimciliğin tarihi onunla başlamış ve sonlanmıştır. • İkincisi de bize devrime hiç gerek kalmadığını -ve aslında devrim hiç olmasaydı iyi olurdu gibi- geçmişe yönelik boş bir temenniyle tamamlayarak söyler. • Her ikisinin de ortak özelliği kapitalizme ve onun demokrasisine biat edilmesini söylemesidir. Ve her ikisi de, aksi halde 'yobaz" olacağımızı söyler bize. Dünkü baş düşman pre kapitalizm olduğu için "yobaz" bu kesimlerder. Bugün ise sistemin düşmanı nereden gelirse gelsin devrim yoluyla sistemi değiştirme fikri ve eylemidir.Yani fundamentalist dinciler ve/ya komünist "yobaz"lardır. • Dolayısıyla modernizm-postmodernizmin ikilemi içinde kalarak, modernizmin dışına çıkmak da olası değildir. Dahası post modernizm, ilerici mirası kalmamış modernizmdir de.Her ikisi de burjuva platformu tanımlar ve burjuvazi de bütünsel projeleri olan evrensel bir sınıftır. Dolayısıyla ne burjuvazi ne de insanın vicdanından çıktığı her an hep sınıfsal sekülerizme uğramış (kural olarak mülk sahibi sınıflar, için) dolayısıyla kendisi için bir siyasal varlık olma yeteneği gösterememiş din açısından, modernizmi reddeden ve aşan bir seçenek olabilmek sözkonusu olamaz. • Hayat, sınıf temelinde ve süreklilik kopuş diyalektiğinde analiz edilebilecek ve değiştirilebilecek bir bütünlüktür. Modernizm ve post modernizm de bu bakışın dışındaki burjuva düşünceleridir. Modernizmi aşmak süreklilik ve kopuş mantığı temelin de kapitalizmi aşmak demekter...Gerisi laf-ı güzaf..."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-