KAPİTALİZM VE KADIN 2

Ev içi hizmetlerin toplumsal bir iş olmaktan çıkıp, özel bir hizmet haline dönüştüğü tarihsel dönem ataerkil topluma geçişi ve kadının sosyal ezilmişliğinin ve baskı altına girmesinin başlangıcını oluşturur.
Erkeğin toplumsal olarak ayrıcalıklı bir statüye kavuşması ve kadınlar için (yalnız kadınlar için) tek eşlilik döneminin başlaması, mirasın erkek üzerinden devrediliyor olması ile doğrudan bağlantılıdır. Bu aynı zamanda mülkiyet ve sınıfların ortaya çıkmasına da denk düşer. Kadın tarafından yapılan “ev işleri”nin kamusal değil de özel bir karakter arzetmeye başlaması, o tarihsel dönemden bugüne kadını bir “baş hizmetçi” haline dönüştürmüş ve cinsel baskının da nesnel temeli olmuştur.
Kapitalizm, kadını yalnızca bir ev kölesi olmaktan çıkardı ve aynı zamanda onu ücretli köleler ordusuna dahil etti. Böylece, kadının sosyal uyanışının ve toplumsal mücadeleye katılışının da imkanlarını yaratmış oldu. Kapitalizm kadına toplumsal üretime katılma imkanı sağlarken, kadını “özel alanı” olan evden tam anlamıyla koparmamıştır; kadın, ailenin özel hizmetleriyle ilgili işleri yerine getirdiği ölçüde, toplumsal üretime tam katılamazken, toplumsal üretime tam katıldığı oranda da “özel ev işleri” sahipsiz bir alan olarak kalmaktadır. Bu demektir ki; kapitalizmin kadını toplumsal üretime dahil etmesi, “özel ev işlerinin” ya da başka bir ifadeyle işgücünün yeniden üretimi işinin toplumsallaştırılmaması nedeniyle kadının cinsel sömürüsünü ortadan kaldırmamakta, yalnızca kadını çifte sömürü ile yüzyüze bırakmaktadır.
Kapitalizm tarafından kadının toplumsal üretime dahil edilmesi vasıf gerektirmeyen ve yoğun emek gerektiren işlerde ucuz işgücüne duyduğu ihtiyaç nedeniyledir; aynı zamanda böylece kadın bir ucuz işgücü olarak erkek işgücünün karşısına çıkarılmış olmaktadır. Kadının ucuz ücrete, kolay işten çıkarılmaya vb. tepki göstermemesi onun aile içindeki sosyal statüsünden bağımsız düşünülemeyeceği gibi, bu aynı zamanda kriz vs. anlarda sermaye sınıfına büyük bir tepkiyle karşılaşmadan ilk başlarda kadın işçileri işten çıkarılabilme imkanı vermektedir.
Kadının sendikal mücadele, toplumsal mücadele alanlarındaki genel pasif tutumunun, onun, toplumsal üretim sürecinde yer almasının bir asli iş olarak değil de, aileye bir ek gelir gelmesi olarak değerlendirilmesiyle çok yakından bağlantısı vardır. Burjuva ideolojisi kadının asli işi olarak çocuk bakımı, yemek yapımı, doğurganlık vb. gibi aile içi işlerin propagandasını yapar; üstelik ailenin kutsallığı vb. demagojileri aracılığıyla.
Nitekim Türkiye´de de son dönemde kurulan burjuva kadın derneklerinin ve aile araştırma kurumu, kadın statüsü ve sorunları başkanlığı gibi resmi kuruluşların temel hedefi Türk-islam geleneklerine ve milli görüşe uygun aile kurumunun propagandasını yapmak ve kadınları bu doğrultuda yönlendirmektir. En gelişmiş kapitalist ülkelerde dahi sık sık kadının üretim sürecinden ayrılarak, “eve” dönmesi yoğun propaganda aracılığıyla teşvik edilir ve kuşkusuz kadının evdeki statüsü “kutsanarak” yapılır bu.
Kapitalizm, kadını üretim sürecine çekerken, onu, “asli işi” olan özel ev işlerini yapabilmesine imkan verecek alanlarda istihdam eder. Üretim sürecinin geneli ise erkek işi olarak görülür, üretim makineleri vb. erkek fizyonomisi dikkate alınarak üretilir. Kadın sorunu yalnızca feodal ilişkilerin ve kültürün tam anlamıyla tasfiye edilmemiş olmasından kaynaklanan bir sorun olarak değerlendirilemez, aksine, burjuva-kapitalist düzen feodal kültürün etkisinden de yararlanarak, kadının ezilen cins konumunu kendi sınıfsal çıkarı doğrultusunda yeniden üretir. Burjuva ideolojisinin feodal yargıları kendi sınıfsal amaçları doğrultusunda kullanıyor olması, kendi özgün yanlarına karşın, bir demokratik mücadele olarak kadınların tam hak eşitliği mücadelesini, emek sermaye mücadelesinin yedeği haline dönüştürür.
Kadınlar, erkek cinsi ile hukuksal olarak eşitliği sağladıkları ölçüde, kendi ezilmişliklerinin hak yoksunluğundan değil, bizzat kapitalizmin ekonomik karakterinden kaynaklandığını görürler ve doğrudan, açık bir biçimde sermaye düzenine karşı savaşıma yönelmelerinin imkanları genişlemiş olur. Türkiye´de kadınların, ataerkil, dinsel önyargıların güçlülüğü, aile içi üretimin varlığı vb. nedenlerle “ezilenlerin en ezileni” konumları daha bir berraktır. Önemli hak eksiklikleri bir yana, varolduğu kadarıyla da bu haklarını, geri ideolojik-toplumsal baskı nedeniyle kullanamamaktadırlar.
Mevcut hukuk sistemi kadının çalışma, seyahat etme vb. gibi en temel haklarını kocanın iznine tabi kılmaktadır. Kadınlar vasıfsız emek kullanmasını gerektiren tekstil, gıda vb. gibi sektörlerde son derece düşük ücretle ve son derece olumsuz koşullarda çalışmaktadır.
Bütün bu göstergeler Türkiye´de kadın uyanışının ve hareketliliğinin hem geç ortaya çıkmasının, hem de tabanın dar olmasının nedenlerini de açıklamaktadır. Sömürücü sınıflar iktidarlarını, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilen sınıflara azgın bir sömürü, baskı ve şiddet üreten politikalar ile ayakta tutmaktadırlar. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda çok yönlü yıkıma yol açan bu politikalarla emekçi sınıfının yaşamı her geçen gün ağırlaşmakta, çalışma koşulları dayanılmaz hale gelmektedir.
Emperyalist-kapitalist sistemde ekonomik, siyasal, kültürel, kısacası toplumsal hayatın tüm alanlarındaki işlerde, etkinliklerde erkek egemenliği vardır. Kadının rolü ve etkinlikleri erkek egemen sistemde daima ikinci plandadır. Sınıflı toplumlarda kadın cinsi sürekli olarak ikinci sınıf insan olarak ele alınmış, kadın erkeğin kölesi olagelmiştir. Sistemin saldırılarından en fazla nasibini alan kadınlardır.
Ezen-ezilen sınıflar arasında yaşamın her alanında baş gösteren eşitsizlik kadın üzerinde, özellikle işçi-emekçi kadın üzerinde daha ağır yıkımlara yol açar. Emekçi kadın, bir sınıf olarak birlikte sömürüldüğü ve ezildiği karşı cins sınıf kardeşlerinden daha katmerli bir sömürüye ve eşitsizliğe maruz kalır. Sırf kadın olduğu içindir bu çifte sömürü. İşyerinde, evde, okulda, meslekte, işbölümünde hep ikinci plandadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-