YAŞAR KEMAL'İN ARDINDAN: GÜLE GÜLE KOCA ÇINAR

Dostları ona böyle seslenirdi. Elbette yalnızca heybetli dış görüntüsünden dolayı değil; asıl olarak insan ve sanatçı kimliğinin heybetinden dolayı... Çınarlar en kötü koşullara direnç gösterirler ve ömürleri uzundur. Kirli atmosferde canlılara temiz hava ve yakıcı sıcaklarda soluklanacak bir gölge olurlar. Yaşar Kemal, tam da böyle biriydi. O, "koca çınar"dı.

Büyük destancı...
Sanat eleştirmenleri "Yaşar Kemal bir romancıdan ziyade bir destan yazarı, büyük bir ozandır" değerlendirmesinde bulunurlar... İsmi Homeros, Sofokles, Sheakspeare, Yunus Emre, Pir Sultan, Dadaloğlu, Dengbejler, Dede Korkut vb. ile birlikte anılır... Bu değerlendirme yersiz değildir tabii. Zaten kendisi de "Benim ustalarım, benim toprağımın sözlü edebiyatıdır" der. Eserlerinin ismi bile bunun kanıtı gibidir: Ağrı Dağı Efsanesi, Binboğalar Efsanesi, Üç Anadolu Efsanesi vb... O Köroğlu'nun, Çakırca'nın, İnce Memed'lerin yazarıdır.

Değişim çağının edebiyatçısı...
Ne var ki Yaşar Kemal; ne klasik anlamıyla bir destancı, ne de klasik anlamıyla bir romancıdır. Her ikisidir... Ama destan ve roman, eklektik bir biçimde yan yana durmaz onun eserlerinde. Yüzü geleceğe dönük bir sentez halindedirler. Üstünlüğü, özgünlüğü, ayrıcalığı ve önemi de asıl buradadır, büyük ustanın. Destan, efsane, ağıt vb. sözlü edebiyat modernlik öncesine; roman ise, modern döneme (kente, bilime) ait bir kavramdır. Yaşar Kemal, bu ikisinin ortasına doğmuştur. Birinden diğerine geçişin en bariz ve yoğun biçimde yaşandığı bir coğrafyanın, Çukurova'nın insanıdır. Ağrı Dağı Efsanesi ve Çakırcalı hariç eserlerinin tümünün mekanının Çukurova olması ve Deniz Küstü hariç tümünün ana temasının göçerlikten yerleşikliğe (köylülüğe ve hatta ırgatlığa) geçiş süreci üzerine oturması tam da bu özelliğiyle bağlantılıdır.

Bilimsel ve toplumcu...
Yaşar Kemal'de destanların, söylencelerin gerçek üstü havasına rastlansa da o temelde bilimsel ve toplumcu bir romancıdır. Der ki, " Bir insan benim için koşulların içindeki insandır. O'nun psikolojisini verirken onun koşullarını göz ardı edemeyiz." ve ekler " Romanlarım yaşam gibi doğru söylesin, yaşamla birlik olsun isterim. Çünkü, ... insan umutsuzluktan umut üreterek bugüne gelmiştir." Yaşar Kemal'in "umutsuzluktan umut üreten insanları" da herhangi birileri değil emekçi, ezilen, sömürülen insanlardır. İşte tüm bunlar onu aynı zamanda toplumcu gerçekçi bir romancı kılan özellikleridir. Bu yüzden onun adını büyük destancılarla birlikte Faulknerr, Şolohov, Kazancakis, Stendhall, Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Sait Faik gibi çağdaş edebiyatçılarla da birlikte anmak zorunludur..

Halk ile hemhal...
"Romanlarımı halkla birlikte yazıyorum" der Yaşar Kemal... Bir yoksul köylü çocuğu ve bir emekçidir kendisi de... Bu özelliğini evrensel kültürel birikim ile destekleyerek koruyabildiği için romanları, halkın hücrelerine kadar nüfuz edebilmiştir. Evrensel ile yerel, modernlik ile gelenek, geçmiş ile gelecek arasında, hiçbir basitliğe kaçmadan ve hep ileriye bakan ilişki ağlarını başarıyla örmüştür. Bunu yapabilen az sayıdaki romancımızdan biridir. Bu yüzden romanlarında yalnız ve yabancılaşmış bir aydın bunalımına değil gürül gürül akan bir halk aydınlanmasına ve şenliğine tanık oluruz.

"Türklerin en Kürdü, Kürtlerin en Türkü..."
Sait Faik, Yaşar Kemal için imzaladığı bir kitabına böyle yazmıştı... O tam bir Anadolu ve tam bir dünya insanıydı... Ünlü edebiyatçı Alan Bosquet; Yaşar Kemal'e, "Sizi dünya edebiyatında kime benzetebilirim diye düşündüğümde aradaki büyük farklara rağmen, aklıma ilk gelen isim Kazancakis oluyor" deyince, Yaşar Kemal "Ama bir farkla, ben ondan daha çok Yunanlıyım" demişti. Zira o biliyordu ki, Anadolu toprağında herkes biraz diğeridir. Biraz Türk, biraz Kürt, biraz Hititli, biraz Yunan, biraz Ermeni, biraz Sünni, biraz Alevi... Anadolu insanına bu kimliklerden yalnız birini giydirmeye çalışmak, onu yoksullaştırmaktır. Yaşar Kemal'in edebiyatı, bu ortak mirası temsil ettiği için çok büyüktü... O'nun eserleri, bu nedenle her kimlikten ezilenlerin, emekçilerin ortak kültürel şemsiyesi gibiydi...

Vasiyeti...
Bu yazıyı O'nun "vasiyet" gibi sözleriyle sonlandırmak en anlamlısı olacak... “Bir; benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın... Kimse kimseyi asimile edemesin...Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki; bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır...” Vasiyetin bayrağımızdır. Güle güle Ulu Çınar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-