Mahir Çayan ve 71 Devrimci Kopuşu...

THKP-C, MDD içinde yaşanan bir iç ayrışma sürecinin ürünü olarak doğmuştur. Ayrılık, teorik düzlemdeki ifadelerini, cephe, öncülük, aşamalı-kesintisiz devrim, demokratik devrimin muhtevası vb. konularda bulmuştur. THKP-C kendi teorik temelini genel olarak MDD, özel olarak da PDA çizgisinin eleştirisi temelinde inşa etmiştir. THKP-C’nin bu akımlardan ilk ve en temel farklılığı “öncülük” konusundadır. MDD öncülüğü açık bir biçimde burjuva sınıflara havale ederken, PDA öncülük konusunda temel olarak MDD çizgisini sürdürmekle birlikte kitle çizgisi vurgusu yapmaktaydı. THKP-C ise kitleye rağmen öncüye abartılı bir belirleyici rol biçme konusunda PDA’ya göre klasik MDD çizgisine çok daha yakındır. Ne var ki, THKP-C’nin klasik MDD çizgisinde öncünün kim olacağı sorusunda düğümlenen çok daha temel bir farklılığı vardır. THKP-C, MDD’nin “genç subaylara ve küçük-burjuvaziye” devrettiği öncülük rolünü proletaryanın temsilcisi olarak nitelediği “profesyonel devrimcilere” aktararak, devrimci hareketin düzen karşısında daha bağımsız ve kendi özgücüne güvenen bir çizgiye yaklaşmasını teorik alanda da formüle etmiştir. Düzenle, araya konulan mesafe, THKP-C’nin cephe ve partileşme sürecine MDD-PDA çizgisinden daha farklı bir yaklaşım ortaya koymasında da ifadesini buluyordu. THKP-C bir cephe arayışına girilebilmesi için proletarya partisini şart koşuyor, cepheyi ana görev olan partinin yaratılmasına bağlı olarak şekillenecek tali bir görev olarak tanımlıyordu. Parti cephe teorisyeni M. Çayan bu yaklaşımını demokratik devrim anlayışına dek uzatarak gündemdeki devrimi işçi sınıfının ideolojik, politik, örgütsel öncülüğünde ve kesintisiz olarak sosyalizme yönelen bir süreç olarak tanımladı. Böylece burjuva devrimini, burjuvaziye havale eden ve sosyalizme yönelmek için bir burjuva aşamayı zorunlu gören klasik MDD çizgisi yerine, devrimi sınıfın öncülüğünde kesintisiz bir süreç olarak değerlendiren daha ileri bir formülasyon getirilmiş oluyordu. M. Çayan’ın en ilginç yaklaşımlarından biri de emperyalizm konusundadır. M. Çayan emperyalizmin "içsel bir olgu" haline geldiğini iddia ederek ‘60 sol hareketinin anti-emperyalist mücadeleyi daha çok dış güçlere ve özelde ABD emperyalizmine indirgeyen çizgisinden farklılaşır. Anti-emperyalist mücadelenin daha ilk elden iç düşmana yönelmesi gerektiğini savunur. Bu tespit, demokratik devrimin doğrudan doğruya mevcut burjuva devlet yapısına yönelen bir devrim (anti oligarşik) olarak tanımlanması, ‘71 devrimciliğinin düzen karşısındaki devrimci pozisyonunun bir başka teorik ifadesidir. THKP-C’nin teorik çizgisi en temel çizgi olarak, anti-emperyalizme ve silahlı mücadelenin formüle edilmesine dayanır. M. Çayan “çağımızın baş çelişkisinin ezilen uluslar ve emperyalizm arasında” olduğunu savunur. Çağımızın baş çelişkisi bu olduğu içindir ki profesyonel devrimciler temel savaş alanı olarak kırları seçmelidirler. Kapitalizmin belirli bir gelişmişlik seviyesini kabul eden ve demokratik devrimi bir toprak devrimi olarak görmeyen THKP-C açısından temel gücün köylüler, temel savaşım alanının kırlar olarak tespit edilmesi, teorik planda son derece çelişik bir tutum gibi gözükmektedir. Fakat Çayan, bu tutumu iki temel gerekçeyle açıklar. Bir, işçi sınıfı nitel ve nicel açıdan zayıftır;* iki, kırlar devrimin tarım devrimi olması nedeniyle değil, emperyalizmin denetiminin bu alanlarda zayıf olması nedeniyle temel savaşım alanlarıdır. 71 Devrimci Hareketi devrimci bir kopuştur. ‘71 devrimci hareketi bir kopuştur, kuşkusuz her kopuş gibi geçmiş dönemle bağlantı noktaları vardır. Alt sınıflara dayanma çabasında olan ve özgüce güven temelinde bir çizgi tutturmak isteyen ‘71 devrimciliğini, geçmişin eleştirisini de bu temelde gerçekleştirmişlerdir. THKO, THKP-C. ve TKP-ML Hareketlerinin tümü de geçmişin parlamentarist ve devrimi kendi dışına (milli burjuvazi, ordu vb.) havale eden tutumlarının yerine öncünün ve altsınıfların aktivitesini yerleştirmişlerdir. TİP’in reformizmine karşı yasadışı silahlı mücadele, MDD’nin cuntacılığına ve milli burjuvaziden aktivite beklentilerine karşı profesyonel devrimcilerin ve alt sınıflanın belirleyici rolü... Düzen karşısında devrimci bir pozisyona sahip olmak, burjuva kurumları olan ordu ve parlamento karşısında daha ileri bir tutumu, Kemalist ideolojiden uzaklaşmayı ve milli burjuvazinin devrimciliğine karşı daha kayıtlı bir yaklaşımı da beraberinde getirdi. ‘71 devrimciliği ile sol hareket alt sınıflara yönelirken aynı zamanda kaynağını üst sınıflara güven ve onlardan yol açıcılık misyonu beklemekten alan icazetçi anlayışlara da önemli bir darbe vurdu. Türkiye sol hareketi, Osmanlıdan 1970’li yıllara kadar bütün politik-örgütsel çıkışlarını burjuvazinin sağladığı ortam ve imkanlara güvenerek gerçekleştirdi. Burjuvazinin yasak ve baskıları karşısında ise faaliyetini ve örgütlenmesini tasfiye etti. 1960 sol hareketi de varlığının ve faaliyetinin sınırını ya TİP’de olduğu gibi anayasa çerçevesiyle ya da YÖN-MDD çizgisinde olduğu gibi onun temel kurumlarından biri olan ordudan devrim beklentisiyle çizdi. 1971 Hareketi, sol hareketin faaliyetlerinin önündeki bu icazetçi kayıtları da kaldırarak sol hareketin devrimcileşmesi açısından önemli bir rol oynadı. ‘71 Hareketi ‘60 sol hareketinden örgütlenme ve çalışma tarzı açısından da devrimci temelde bir kopuştur. ‘71 kadrolarının devralabilecekleri herhangi bir ileri örgüt mirasının olmadığını, bu kadroların MDD’nin Örgütsüzlüğü ve TİP’in legalizmi içinde eğitimlerini tamamladıklarını düşünürsek, ‘71 Hareketinin bu açıdan taşıdığı önem daha netleşir. Aynı zamanda bu ‘71 Hareketi klasik Cumhuriyet aydını tipinden de bir kopuştur. Cumhuriyet aydınının radikalizmi, temelini kendini devletle bütünleştirme eğiliminden alan bir üstten devrimciliktir. ‘71 Hareketiyle alt sınıflardan gelen ve siyasal radikalizmi alt sınıflarla bütünleşme ve devleti karşısına alma perspektifiyle gösteren yeni bir aydın tipi de ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet aydın kuşağından devrimci bir tarzda kopuşan, ama önemli bir entellektüel marksist birikimden yoksun bu kadrolar, ‘71 sonrası sol hareketin aydın kadro ihtiyacını da karşılamak sorunuyla yüz yüze kalacaklardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-