DIŞ BASIN BÜLTENİ

ALJAZEERA: “WASHINGTON-ANKARA ARASINDA EL BAB PAZARLIĞI” Aljazeera kanalı, Washington ve Ankara arasında El Bab pazarlığı yapıldığını öne sürdü. Aljazeera kanalı, TSK’nın Fırat Kalkanı harekatı kapsamında kapsamında sınırın IŞİD’ten temizlenmesinin ardından yeni hedefin El Bab olduğunu belirttiği haberinde, “Türkiye sınırının IŞİD’den temizlenmesinin ardından yeni hedef El Bab. Ancak bölgenin 15 kilometre doğusunda bulunan Amerika destekli PKK/PYD güçleri de El Bab’a ilerlemek istiyor. Washingon ve Ankara arasında El Bab operasyonunun detaylarıyla ilgili görüşmeler sürüyor” dedi. ABD’li yetkililer ile ÖSO ve PYD kaynaklarının görüşmelerin seyriyle ilgili değerlendirmelere de dikkat çeken Katar merkezli Aljazeera, “”Türkiye’nin IŞİD dışındaki unsurlara karşı hiçbir manevrasını desteklemeyeceğini duyuran Amerika, PYD’yi de Rakka operasyonuna hazırlıyor.Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) El Bab operasyonu için ABD ve Türkiye arasında sağlanacak uzlaşmayı bekledi.El Bab operasyonunun hedefi hem IŞİD hem PYD koridorunu engellemek” şeklinde kaydetti. Cerablus operasyonunun en önemli gruplarından Sultan Murad Tugayı komutanı Yusuf Salih’in, “El Bab operasyonu için hazırlıklar tamamlandı. Mare ve Çobanbey üzerinden güneye doğru inilecek. Şimdiki hedefimiz güneye inmek. El Bab’ı IŞİD’den temizleyeceğiz. Ancak orada YPG unsurları da var. Bu sebeple Ankara ve Washington arasında uzlaşmanın sağlanmasını ve Ankara’dan haber gelmesini bekliyoruz. Operasyon başladığında sadece Ankara değil, ABD öncülüğündeki koalisyon da destek verecek” şeklindeki bilgilendirmesini de aktaran Aljazeera, “Washington, TSK destekli ÖSO birliklerinin Amerika destekli YPG ile çatışmasını istemiyor. Ancak Ankara ve ÖSO, El Bab’ı IŞİD’den temizlemenin yanı sıra Menbic ve Tel Rıfat arasını ele geçirip batıdaki Afrin’e doğru olası PYD koridorunun güneyden örülerek oluşturulmasını önlemek de istiyor” dedi. Aljazeera ayrıca Salih’in, “Washington-Ankara anlaşmasını bekliyoruz ama bu esnada YPG’nin Afrin veya Menbic’den kendi kendine karar verip de El Bab’a yürüdüğünü görürsek biz de ilerleriz, o zaman ABD desteği olmayabilir ama TSK desteğiyle SDG’yi durdurmaya gideriz. Hem IŞİD hem YPG ile savaşacak gücümüz var” şeklindeki sözlerini aktardığı haberinde bir ABD’li yetkilinin, “IŞİD’in olmadığı bölgelerdeki TSK operasyonlarına destek verilmeyecek. ABD, Türkiye sınırında IŞİD’e karşı verilen mücadeleyi ve sağlanan ilerlemeyi destekledi. Suriye’de Türk ordusu ve IŞİD’e karşı savaşan diğer güçler arasındaki sükûneti memnuniyetle karşılıyoruz. Bu gelişmeyi, bölgede IŞİD’e karşı mücadele eden gruplar arasındaki herhangi bir çatışmayı engellemek açısından cesaret verici buluyoruz. ABD daha önce de açıkça belirttiği gibi, Türkiye ve muhaliflerin sınır boyunca batı yönünde yapacağı IŞİD karşıtı operasyonları desteklemeye hazır. Fırat’tan Mare hattına kadar olan bölgenin kapatılması hedefinin tamamlandığını görmek istiyoruz. IŞİD karşıtı olmayan herhangi bir Türk manevrasını desteklemiyoruz ve desteklemeyeğiz. SDG, IŞİD karşıtı operasyonlarını da desteklemeye devam edecek. SDG etkili bir güç oldu ve bunun için fedakârlık yapmaktan kaçınmayacağını kanıtladı.YPG’nin Fırat’ın doğusunda kalma konusunda ABD’ye verdiği sözleri tutması gerektiğini vurgulamaya devam ediyoruz. YPG’nin Fırat’ın batısındaki herhangi bir manevrasını, aynı zamanda IŞİD karşıtı olmayan güçlere karşı herhangi bir hareketini desteklemiyoruz ve desteklemeyeceğiz. Askeri koalisyonumuzun hedefi IŞİD’i yok etmek ve en sonunda Rakka’yı IŞİD’den temizlemek olarak kalmalıdır. Bir sonraki hedefimiz bu ve bu bakışı kaybedemeyiz” şeklindeki ifadelerine de yer verdi. WALL STREET JOURNAL: “ABD’NİN SEYİRCİ KALDIĞININ YANSIMASI” Wall Street Journal’ın köşe yazarı William Galston, G-20 toplantısı sırasında çekilen aile fotoğrafının ABD’nin nasıl seyirci kaldığının bir yansıması olduğunu yazdı. Gazete ayrıca Çin’deki G20 Zirvesi’nde Erdoğan ve Obama arasındaki görüşmeden hiçbir anlaşma çıkmadığını kaydetti. Washington’un son sekiz yılda izlediği dış politikasını, sopa yok gibi, havuç da pek az gibi değerlendiren Galston, Çin’de yapılan G-20 toplantısı sırasında Çinli yetkililerin Başkan Barack Obama’ya saygısızlık ettiğini belirtti ve “Washington’un Asya politikası için büyük önem taşıyan Trans-Pasifik Ortaklığı projesinin ise Kongre’de reddedilebilir” dedi. Suriye savaşa da dikkat çeken Galston, Obama’nın Suriye’ye askeri müdahalesinin Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’i bataklığa sürükleyeceği öngörüsünün ise gerçekle bir ilgisi bulunmadığını, Putin’in Rusya’nın bölgedeki kendi statüsünü restore ettiğini yazdı. Galston şöyle devam etti: “Suriye’nin kuzeyinde İslam Devletine karşı tek etkin güç olan, ABD destekli Kürtlerdir. Ancak Türkiye kuvvetlerini sınırın ötesine gönderdiğinde Sayın Obama, Başkan Yardımcısı Joe Biden’i Türkiye’ye gönderdi. Biden da Türkiye’de iken Kürtlerden kısa bir süre önce ele geçirdikleri IŞİD’in elindeki topraklarından çekilmesini istedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt milliyetçiliğinin her yansıması, nerede olursa olsun, Türkiye’nin iç güvenliğine tehdit olarak görüyor.ABD, (Erdoğan) onunla mutabık olmaya mecbur değil, özellikle bölgenin çok az sayıda güvenilir Batı yanlısı güçlerin pahasına”. Çin’de Erdoğan ile Obama arasında yapılan görüşmeden hiçbir anlaşmanın çıkmadığını da belirten Galston, “Obama Yönetimin Suriye’deki kendine özgü gerçekçilik tarzı, zarar verici bir karmaşa ile son buldu” dedi. G-20 toplantısı sırasında çekilen aile fotoğrafının ABD’nin nasıl seyirci kaldığının bir yansıması olduğunu ifade eden Galston, “G-20 toplantısına ait aile fotoğraf, çok anlamlı. Bir ucunda Devlet Başkanı Putin, kendini çok dikkatli dinleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sohbet ediyor. Diğer ucunda ise, Başkan Obama, merakla o diyaloğa bakıyor. Cumhurbaşkanı Xi ise güvenle gülümsüyor. Otoriter samimi antant yeşerirken ABD, seyirci rolüyle yetinmez zorunda kalıyor” diye yazdı. ABD’li yazar haber analizini, “Sayın Obama sanki Suriye’deki gelişmeler ne kadar korkunç olursa olsun ABD’nin özlü çıkarlarını etkilemeyeceğini varsaydı. Böyle ise eğer, çok yanıldı. Suriyeli mülteciler akını, (Suriye’nin) Ortadoğu’daki komşularını ve Avrupa’yı istikrarsızlaştırdı” yorumuyla noktaladı. BADISCHE NEUESTE NACHRİCHTEN: “ANKARA-BERLİN ARASINDAKİ SOĞUK RÜZGARLAR KALKTI” Badische Neueste Nachrichten gazeyesi, İncirlik konusunda Türkiye ile yaşanan anlaşmazlığın giderileceğini ümit eden Almanya hükümetinin, İncirlik Üssü için 58 milyon tutarında bir yatırım paketi hazırladığına dikkat çektiği haberinde, “Mozaik üstüne mozaik konularak bir resim ortaya çıkıyor ve bunun sadece bir mesajı var: Berlin ile Ankara aylarca süren soğuk dönemden sonra artık birbiriyle konuşuyor ve kırılıp dökülenleri parça parça toplamaya çalışıyorlar” diye yazdı. “Mozaik üstüne mozaik konularak bir resim ortaya çıkıyor ve bunun sadece bir mesajı var: Berlin ile Ankara aylarca süren soğuk dönemden sonra artık birbiriyle konuşuyor ve kırılıp dökülenleri parça parça toplamaya çalışıyorlar” diyen Alman gazetesi, “Federal hükümetin Federal Meclis kararları ile hükümetin uygulamalarının iki ayrı şey olduğunu resmen açıklığa kavuşturması ve mesaj vermesi Erdoğan’ın beklediği şeydi. Çünkü bu açıklamadan sonra her şey tıkırında gitmeye başladı”şeklinde kaydetti. FINANCIAL TIMES: “ABD, GÜVENLİ BÖLGEYE SICAK BAKMIYOR” Financial Times, ABD’nin Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulması talebine sıcak bakmadığını yazdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, haftasonu Çin’de yapılan G20 Zirvesi’nde ABD Başkanı Obama ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı ikili görüşmelerde Suriye’de güvenli bölge oluşturulması talebinde ısrarcı olduğunu ifade eden Financial Times, ABD’nin, Tükiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge olma talebine sıcak bakmadığını belirtti. İngiliz gazetesi, “Türkiye Suriye’deki rolünü artırmak istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan güvenli bölgeye Türkiye’ye sığınan Suriyelileri yerleştirmek istedi. ABD bir zamandır Türkiye’yi IŞİD’i Suriye’nin kuzey sınırından temizlemek için bir operasyon düzenlemeye çağırıyordu. Ancak Washington bölgede resmi bir güvenli bölge oluşturulması önerilerine ısrarla karşı çıkıyor. Bunun ABD öncülüğündeki koalisyonu bölgede çok daha büyük bir askeri yükümlülüğe sokacağından korkuyor. Suriye’deki savaşta şu ana kadar büyük oranda hüsrana uğramış olan Erdoğan için, uluslarası desteği de alacağı Türkiye idaresindeki bir güvenli bölge, savaşta çok önemli bir oyuncu olmak anlamına geliyor” şeklinde kaydetti. Türkiye’nin bu çağrısına karşılık bulması durumunda, savaş planları hem Rusya hem de ABD tarafından kabul edilmiş olan tek taraf olacak” dedi. Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı operasyonunu sürdüren Ankara’nın uçuşa yasak bölge çağrısına Beyaz Saray’dan destek gelmediğini vurgulayan gazete, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Ben Rhodes’un, “ABD askeri kaynaklarının Suriye’de bir uçuşa yasak bölge için tahsis edilmesinin en iyi yol olduğuna kanaat getirmedik” şeklindeki sözlerini aktardı. Gazete ayrıca bir gazetecinin, ‘Cerablus’taki ilerlemelerden sonra Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’dan Suriye’de bir uçuşa yasak bölge çağrıları geldi. Bu konudaki düşünceniz geçmiştekiyle aynı mı? şeklindeki sorusuna Rhodes’un verdiği, “ABD askeri kaynaklarını IŞİD’e karşı ve El Kaide ile bağlantılı olduklarını ve dışa dönük planlamalar yaptıklarını gördüğümüz ölçüde El Nusra’ya karşı kullanmak istiyoruz. Suriye’de bir uçuşa yasak bölgenin sahadaki temel sorunlara çözüm getireceğini düşünmüyoruz.Çünkü sahada çatışmalar devam ediyor. Bir uçuşa yasak bölge ister istemez sadece tek bir spesifik bölgeyi kapsayabilir ama ülkenin genelinde sorunlar ve şiddet olayları var. Bununla birlikte, Türkiye sınırı boyunca uzanan bölgeyi koruyabilirsek, daha fazla güvenlikli bir alana sahip olmuş ve Suriye’nin içine ve dışına yabancı savaşçıların geçişini önlemiş olursunuz. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da paylaştığımız bir hedef. ABD askeri kaynaklarının Suriye’de bir uçuşa yasak bölge için tahsis edilmesinin en iyi yol olduğuna kanaat getirmedik” yanıtını da aktardı. TIMES: “TÜRKİYE, DÜNYADA KONUT FİYATLARININ EN ÇOK ARTTIĞI ÜLKE” Times gazetesi, Türkiye’nin dünyada konut fiyatlarının en fazla arttığı ülke olduğunu yazdı. İngiliz Times gazetesi, İngiltere merkezli küresel gayrimenkul şirketi Knight Frank’in her 4 ayda bir yayımladığı küresel emlak fiyatı artış raporunda, Türkiye’nin birinci sırada olduğunu duyurdu. Gazete “Göçmen krizi, artan terör saldırıları, komşusunda savaş ve giderek muhafazakârlaşan bir cumhurbaşkanı olabilir ama ülkedeki konut fiyatları başka hiçbir yerde olmadığı kadar hızlı artıyor” dediği haberinde, “Ancak Türkiye’deki konut fiyatları artışının yılın ilk çeyreğine kıyasla yüzde 19’dan yüzde 14’e düştüğüne de dikkat çekti. Raporu hazırlayan Knight Frank şirketi de, enflasyondaki artış fiyatlardan çıkarıldığında, yani "gerçek fiyat artışı" listesinde Türkiye’nin 13. sırada olduğunu vurguluyor. Sıralamada Türkiye’nin ardından Yeni Zelanda geliyor. DEUTSCHE WELLE: “TÜRKİYE’DE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN İMZA KAMPANYASI BAŞLATILDI” Almanya’dan yazar ve gazeteciler Başbakan Merkel ve AB Komisyonu Başkanı Juncker’den Türkiye’de düşünce özgürlüğü için çabalamasını istedi. Bunun için #FreeWordsTurkey etiketli bir imza kampanyası başlatıldı. Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’ye göre, Uluslararası Yazarlar Derneği PEN’in Almanya şubesi, Alman yayınevleri, kitabevlerinin çatı kuruluşu Alman Kitap Basım ve Yayıncıları Derneği Borsa Birliği ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’den Türkiye’de düşünce özgürlüğü sağlanmasını talep eden bir imza kampanyası başlattı. Kampanyaya şimdiye dek 73 bin 465 kişi destek verdi. www.freewordsturkey.de/petition sitesinde, "Bayan Merkel, Bay Juncker: Türkiye’den düşünce özgürlüğü isteyin" başlığıyla başlatılan imza kampanyasında Federal hükümet ve AB Komisyonu’ndan Türkiye’deki durumla ilgili olarak somut bir tavır takınmaları, düşünce özgürlüğünü uzlaşmasız bir biçimde talep etmeleri ve pazarlık konusu yapmamaları istendi. Türkiye’de darbe girişiminden bu yana hükümeti eleştiren gazeteci ve medya kuruluşlarına karşı hareket edildiği, gazetecilerin pasaportlarının ellerinden alındığı, yazarların tutuklandığı belirtilerek, “60 gazeteci ve yazar tutuklanmış, medya grubu olan 130 şirket kapatılmıştır. Yazarlar ve yayıncılar korku ve varoluşsal kaygı içinde bulunmaktadırlar” denildi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’e hitaben hazırlanan imza kampanyası dilekçesinde, düşünce özgürlüğünün pazarlık konusu edilemeyeceği belirtilerek şu görüşlere yer verildi: “Bu nedenle Federal hükümet ve Avrupa Birliği Komisyonu’nundan talebimiz, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu duruma karşı net bir duruş sergilemeleri, verecekleri kararlar, eylemleri ve yapacakları açıklamaları ile tavizsiz ve etkin bir şekilde düşünce özgürlüğünü talep etmeleri ve bunu pazarlık konusu yapmamaları. Türkiye ve dünyanın başka bir yerinde düşünce özgürlüğü saldırı ve ağır sınırlamalara maruz kaldığında, Federal hükümet ve Avrupa Komisyonu bu ülkelere karşı politikalarını gözden geçirmelidir. Ayrıca, mağdur gazeteci ve yazarların, Almanya tarafından sağlanacak, örneğin bürokrasisi olmayan engelsiz acil yardım vizesi uygulaması gibi hızlı bir şekilde yardıma ihtiyaçları vardır”. Alman Kitap Basım ve Yayıncıları Derneği Borsa Birliği Başkanı Alexander Skipis “Türk hükümeti büyük ölçüde ifade özgürlüğüne saldırıyor. Alman hükümeti ve AB Komisyonu, buna daha fazla sessiz kalmamalıdır. İfade özgürlüğü bir insan hakkıdır ve pazarlık edilmemelidir. Siyaset dünyası, bu hakkı koşulsuz temsil etmelidir. Gelin hep birlikte bu sessizliği kıralım ve ifade özgürlüğü için harekete geçelim” dedi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü sözcüsü Michael Rediske ise “Türkiye’nin durumunu göz önüne alınca sessizlik bir seçenek değil. Gazeteci ve yazarların yoğun şekilde takibi ve tutuklanmasına karşı açıkça görüş bildirmek gerekli. Takibata uğrayan Türk medya çalışanlarının bizim dayanışmamıza ve pratik desteğimize ihtiyaçları var” ifadelerini kullandı. BM: “SURİYE’DE 600 BİN SİVİL İNSANİ YARDIMLARDAN MAHRUM” BM’nin Suriye raporunda sivillere karşı uygulanan şiddetin "şimdiye kadar görülmemiş bir seviyeye" ulaştığı vurgulandı. Raporda 600 binden fazla sivilin tüm insani yardımlardan mahrum kaldığı bildirildi. BM İnsan Hakları Konseyi’nin Suriye için görevlendirdiği Araştırma Komisyonu Cenevre’de Suriye’deki duruma ilişkin hazırladığı güncel raporunu açıkladı. Raporda Suriye’nin kuşatma altındaki bölgelerinde 600 binden fazla sivilin tüm insani yardımlardan mahrum yaşamak zorunda kaldığı bildirildi. BM Araştırma Komisyonu raporunda Suriye’de kuşatma, bombardıman ve açlığın savaş yöntemi olarak kullanıldığını vurguladı.Suriye’deki sivillerin durumunun tıbbî personele, hastanalere keyfî saldırılar ve yardım sevkiyatlarının bloke edilmesi nedeniyle daha da dramatik bir hal aldığına dikkat çekildi. Bağımsız Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporda özellikle ateş hattındaki Halep şehrinin rejime bağlı güçler tarafından acımasızca bombardıman edildiği, sivillere karşı şiddet uygulamalarının "şimdiye kadar görülmemiş bir seviyeye" geldiği vurgulandı. Komisyon, Suriye’deki birçok yerleşim biriminin kuşatılmasının ve aç bırakılmasının ise savaş taktiği olarak kullanıldığını açıkladı. Raporda ayrıca çatışmaların sürdüğü, sürekli bombardıman altındaki semtlerden insanların kaçma şansının bulunmadığına, yıl başından bu yana Halep kentinde 20’den fazla tıp merkezinin tahrip edildiğine dikkat çekildi. Araştırma Komisyonu Suriye’de savaşan tüm tarafların halka şiddet uygulayarak savaş suçu işlediklerini belirtti. Raporda her iki taraftan da saldırıların çok sayıda sivilin ölmesine, yaralanmasına, sakat kalmasına yol açtığını, bunlar arasında çok sayıda çocuğun da bulunduğunu anımsatıldı. Rejimin havadan ve topçu ateşi ile düzenlediği saldırıların özellikle büyük can kayıplarına neden olduğunun altı çizildi. Şu sıralarda ise IŞİD’in hükümetin kontrolü altındaki bölgelerde ihtihar saldırıları düzenleyerek yüzlerce sivilin ölümüne yol açtığı da komisyon raporunda yer alıyor. BM İnsan Hakları Konseyi’nin Suriye için görevlendirdiği Araştırma Komisyonu, Suriye’de çekilen acıların sona ermesi için tek umudun Cenevre’de Suriye hükümeti ile isyancı gruplar arasında barışa yönelik yeniden başlatılacak görüşmelerle yeşerebileceğini özellikle vurguluyor. Ancak komisyon raporunda bu hedefe ulaşılabilmesi için tarafların ve uluslararası topluluğun daha fazla siyasi irade göstermesinin şart olduğunun da altı çiziliyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-