Ya Sevr Ya Yeni Bir Cumhuriyet! -2- BİZE NASIL BİR MUHALEFET GEREKLİ?
Doğrusu
artık AKP eskisi gibi amaçlarını çok fazla gizleme ihtiyacı duymuyor. Yine de anayasa
değişiklerinde MHP tabanını ürkütmemek amacıyla ince de olsa bir maskeleme
yapmaktaydı. Ama geçen gün o ince maskeyi de söküp attı..Referandumun yalnızca
bir başlangıç olacağını, asıl büyük adımların ondan sonra gündeme
getirileceğini en yetkili ağızlarlardan açığa vurdu. Anayasanın ilk 4 maddesini
de zaman içinde değiştireceklerini açık açık deklare etti.
Malumunuz
biz "niyet okuması" yapanlar; AKP'nin gizli bir ajandası olduğunu hep
iddia ede gelmiştik."Demokrat AKP" iddiası bizim açımızdan ancak "gökte
uçan mürşit" iddiası kadar inandırıcıydı.
Başkanlık
sistemi tartışmaları da gündeme getirildiğinde,bunun "başkanlık sistemi mi
yoksa parlamenter sistem mi daha demokratik ve etkin bir yönetimdir?" gibi
teknik bir sistem tartışmasının çok ötesinde, bir diktatörlük hevesi, bir rejim
değişikliği projesi olduğunu dile getirdik.
Bizzat
"Türk tipi başkanlık sistemi" nitelemesi de bu amacın ifade ediliş
biçimiydi. Böylece denilmek isteniyordu ki, "Fiiliyatta zaten var olan
hukuk ve temayül tanımaz tek adam rejimini yasal dayanağa kavuşturalım ki, hem
gelecekte hukuki bakımdan sorumlu olmaktan kurtulalım; hem de yolumuza daha hızlı
ve fütursuz biçimde devam edelim"
Peki
hızla ve pervasız biçimde devam etmek istedikleri yol nedir?
Bunu
da aynı açıklık ve kesinlikle ifade edelim: Bu yol Cumhuriyetin yok edilmesi ve
neo Osmanlıcı bir tek adam rejiminin inşa edilmesi yoludur. Dün AKP'nin
demokrasi ile zerre alakası olmadığını söylerken de, bugün AKP'nin başkanlık
sistemi hevesinin arkasında cumhuriyet rejimini yıkmak olduğunu söylerken de,
hislere ya da önyargılara dayanarak değil, sınıfsal ve bilimsel analize
dayanmaktayız. Söyleme değil eyleme, tekil olanlara değil programatik bütünlüğe
bakarak bu sonuca ulaşmaktayız..
Eğer
AKP'nin bu gerici restorasyon projesi önlenecekse bunun ilk şartı, AKP'nin
böyle bir amacı taşıdığı konusunda net olmak ve muhalefeti de bu gerçeğe göre
şekillendirmektir.
Nasıl bir muhalefet?
Halkı
aydınlatmanın ve halk nezdinde inandırıcı olmanın bir yöntemi bu sürecin neden
cumhuriyetin, demokrasinin ve laikliğin yıkılması anlamına geldiğini sağlam ve
anlaşılır argümanlarla ve ısrarla anlatmak ise, öteki yöntemi de bu tehdidin ciddiyetine
uyan etkin ve son derece kararlı bir muhalefet duruşu sergilemektir.
Muhalefet
bir yandan "bu bir rejim değişikliği" diye haykırırken, diğer yandan
da mecliste ve meclis dışında bu saptamanın ciddiyetine denk bir karşı duruş ve
tutum sergilemezse, "rejim değişikliği" iddiasının hiç
bir inandırıcılığı kalmaz.
Bir
yanda "cumhuriyeti yıkıyorlar" demek, öte yanda "uzlaşıcı",
"olgun", "aklıselim" bir muhalefet görüntüsü vermek bir
arada olamaz. Dahası cumhuriyetin mecliste ve parmak kaldırılarak adım adım
yıkılması gerçeğini sıradanlaştırmak/meşrulaştırmak sonucunu doğurabilir.
"Mış gibi" muhalefet etmenin, sonuç almaya değil zevahiri
kurtarmaya ayarlı atraksiyonların vebalinin ve bedelinin çok ağır olacağı bir
süreçten geçmekteyiz. Doğrusu yakın zamana kadar yürütülen muhalefetin
yukarıdakinden pek bir farkı da yoktu. CHP'nin son günlerde mecliste gösterdiği
direniş, "ayağa kalk" çağrısı ve Halkevlerinin kahvehanelerde, ulaşım
araçlarında,meydanlarda halka başkanlık sisteminin gerçek niyeti ve içeriğini
anlatma çabaları ve "hayır komiteleri" çağrısı ise yürütülmesi
gereken muhalefetin güzel örnekleri olarak önemlidir. Yapılması gereken bu
konularda samimi ve kararlı olmak; bu girişimleri çoğaltmak ve
birleştirebilmektir.
Hesap
edilmesi gerekli bir başka konu...
AKP'nin
başkanlık sistemi isteğinin arkasındaki diğer önemli neden de iktidarı kaybetme
korkusu... Bugün AKP'de iktidarı kaybetmemek
için "her yol mubah"tır yaklaşımı hakim... Konjonktürel,
pragmatist, korku yüklü ve süreci çok daha tehlikeli hale getiren bir durum bu.
Ne olağan bir siyasal yaşamla, ne de olağan bir siyasal parti ile karşı karşıya
değiliz artık. Karşımızda iktidarı kaybettiğinde siyasal ömrünün de biteceğini,
dahası büyük yargılamalar ve cezalandırmalar ile yüz yüze kalacağını düşünen
bir iktidar var. AKP iktidarı bırakmamak için çok muhtemel ki her yolu
deneyecektir. 7 Haziran ve arkasından yaşananlar buna işarettir.
Bu
nedenle bütün enerjiyi ve beklentiyi parlamento içine, seçimlere, referanduma
yöneltmek, buralarda AKP aleyhine bir sonuç çıktığı anda tehdidin de ortadan
kalkacağını sanmak, ölümcül bir hataya dönüşebilecektir.
Elbette
parlamento içinde yürütülen etkin muhalefet önemli... Elbette önerilen anayasa
değişikliliğinin meclisten geçmemesi için de çalışılmalı... Parlamento kürsüsü
"hayır"cı olan ama bu tutumlarını açık bir siyasi iradeye
dönüştüremeyen milletvekillerini cesaretlendirmek ve halkı aydınlatmak için
kullanmalı. Elbette referandum çerçevesinde geniş bir "hayır cephesi"
kurmak için çalışılmalı... Elbette olası bir erken seçimde rejim değişikliği
hevesini akamete uğratacak bir sonuç için seferberlik içine girilmeli vb.
Ama
AKP 'nin tüm bunlara rağmen iktidarı bırakmamak için sonuna kadar direnebileceği
gerçeği de hesaba katılmalı.
AKP
kazanacağına emin olmadığı seçim ya da referanduma gitmek istemeyecektir.
Gitmek durumunda kalırsa da, sonucu etkilemek için hile, baskı, terör vb.
devreye sokmaktan asla çekinmeyecektir. Sonuçlar aleyhine çıkarsa, sonuçları
yok saymaya ve hatta parlamentoyu feshetmeye kadar her türlü yöntemi devreye
sokabilecektir.
Bunlar
hesap edilmesi gereken ciddi olasılıklardır.
Bölme
taktiğine karşı en geniş birlik taktiği...
AKP
amacına ulaşmak için muhalefet bloğu içindeki farklılıkları kanırtarak, bir
yarılma ve irade farklılığı yaratmak için ne denli çaba sarf ediyorsa,
muhalefet de tersinden bütün "hayır"cıları bir araya getirecek bir
çabanın içinde olmak zorundadır.
Bugün
en acil sorun cumhuriyetin ilgası ve yeni bir padişahlık rejiminin kurulması
tehdididir. Doğal olarak en öncelikli görev de, ayrılıkları -ve hatta
hasımlıkları da- geçici bir süreliğine uykuya yatırarak, "laik, demokratik
cumhuriyet" hattı temelinde bir araya gelebilecek tüm kesimleri bir araya
getirebilmektir.
Bunun
yol ve yöntemleri neler olabilir? Tüm bunlar üzerine acilen düşünülmeli,
formüller üretilmeli ve harekete geçilmelidir.
O
HDP'li, şu liberal, bu İslamcı, hatta bu AKP'li demeden kapsayıcı,
birleştirici bir dil ile en geniş kesimlere seslenen bir muhalefet tarzını
örmek acil önemdedir. Kimler neo Osmanlıcı tek adam rejimine karşı laik
demokratik cumhuriyet safında tutum belirliyorlarsa, onlarla bu acil tehlike
berhava edilinceye kadar birlikte saf tutmaktan imtina edilmemelidir.
Aristo'nun bir sözünden esinlenerek söyleyecek
olursak,"bazen öyle acil ve ortak bir tehlike ortaya çıkar ki, bu
tehlikeyi savmak için dünün düşmanlarının bile bir araya gelmesi bir zaruret
halini alır." İşte biz de böylesi bir dönemdeyiz.
Başarı
yeni ufuklar da açacaktır..
Tabi
ki muhalefet açısından işin en öncelikli ve en elzem boyutu başkanlık ya da
partili cumhurbaşkanlığı adı altında gerçekleştirilmeye çalışılan cumhuriyeti
tasfiye planını boşa çıkarmaktır. Bu tam anlamıyla hayat memat sorunudur.
Bugünler
öylesine önemli ve kritik günlerdir ki, ya AKP amacına ulaşacak ve ülke koyu
bir karanlığa, dağılmaya ve çürümeye yol alacaktır. Ya da muhalefet bu süreci
önlemeyi başaracaktır. Muhalefet bunu başardığında, yalnızca cumhuriyeti,
demokrasiyi ve laikliği korumakla sınırlı da kalmış olmayacaktır. Bu başarı yeni
bir aydınlanmacı ve cumhuriyetçi atılımın, daha ileri devrimci bir hamlenin
koşullarını da yaratacaktır. İlerici muhalefetin toplum nezdinde yaygın bir
saygı ve prestij kazanması sonucunu doğuracaktır.
Böylesi
krizler, toplumun geriye götürülmesi riskini kuvvetle taşırlar ve/fakat aynı
zamanda ve benzer kuvvette toplumu ileriye sıçratacak potansiyelleri de taşırlar...
Doğru
çözümlemeler, doğru siyasal hazırlıklar ve politikalar saptanır ve bunlar
kararlı biçimde uygulanırsa, bu krizi böylesi bir hamle fırsatına
dönüştürebilmek büyük bir olasılıktır.
Yani...
Korkularımızı,kaygılarımızı
eşitlik, özgürlük, cumhuriyet ve laiklik sevdamızın önüne geçirmezsek; her
birimiz birer aydınlanma neferi olma misyonuyla çalışırsak, neo Osmanlıcı tek
adam diktatörlüğü hevesini, heves sahiplerinin kursaklarında bırakabiliriz.
Bizler
istemezsek; ama gerçekten istemezsek, diktatörlük heveslileri bu amaçlarına
ulaşamazlar.
Türkiye'deki
aydınlanmacı, eşitlikçi, özgürlükçü birikim bu saldırıyı ters yüz etmeye
fazlasıyla yeterlidir...
Bu
tersyüz ediş için nasıl bir strateji ve program gerektiği sorusu da gelecek
yazımızın konusu olacak...
Yorumlar
Yorum Gönder