Hrant Niye Katledildi? SAHİ KİM VATANSEVER?
Bir Ermeni ya da Kürt yurttaşın,Ermeni ve Kürt
sorunuyla ilgili "nefret ve düşmanlık" dili kullanmamak kaydıyla
savunduğu tüm fikirlere saygım vardır. Dahası her gün ve yoğun biçimde resmi
tezlerin üzerimize boca edildiğini düşünecek olusak, onlar bence bu konuda
pozitif ayrımcılığa da sahip olmalıdır.
"Soykırım" ya da "ayrılma hakkı" dedi diye bırakın devlet desteği ve gözetiminde vahşice katliama, linçe uğramayı: haklarında soruşturma dahi açılmadığı, tırnaklarına zarar gelse devletin kendini suçlu ve sorumlu hissettiği bir ülkedir, benim hayalim.
Ama Türkiye yasaklar ve tabular cenderesine hapsedilmiş bir ülke durumunda ne yazık ki...
Kendi içinde özgürlüğün, eşitliğin ve kardeşliğin yeşermesine en çok kendisi engel olan; kendi yıkımına ve bölünmesine en başta kendisi hizmet eden, kendi kendinin düşmanı haline gelmiş bir ülke... Türkiye'nin manzara-i umumiyesi ne yazık ki tam da budur.
Böyle olmasa eğer, bu ülkede Hrant Dink devlet güçleri nezaretinde katledilmezdi.
En başta söz ettiğim gibi bu ülkede fikirleri ne kadar ters gelirse gelsin, bu fikirlerinden dolayı bir tek Ermeni ve Kürt'ün bırakın canından olmayı bir saat hapiste kalması bile insanlık suçu ve ayıbıdır.
Ama her fırsatta bu topraklarda yaşayan tüm insanlara sevgi ve kardeşlik bağıyla bağlı olduğunu, bu topraklarda eşitçe ve özgürce bir ortak yaşamdan yana olduğunu, bu toprakları ortak vatan bildiğini söyleyen Hrant gibi gerçek anlamda yurtsever aydın ve siyasetçilerin öncelikle yok edilecekler/etkisizleştirilecekler listesine alınmaları, katledilmeleri, hapsedilmeleri gerçekten "normal akıl"la bakıldığında çok ilginç,akıl ve izan dışı...
Ama bir mantığı, bir "üst aklı" var yine de bu akıl ve izandışılığın... Deli gömleği mantığı...
Emek/sermaye, ezen/ezilen ilişkileriyle örülen bir deli gömleği...
Milliyetçilik ve dincilikle örülen bir deli gömleği...
"Soykırım" ya da "ayrılma hakkı" dedi diye bırakın devlet desteği ve gözetiminde vahşice katliama, linçe uğramayı: haklarında soruşturma dahi açılmadığı, tırnaklarına zarar gelse devletin kendini suçlu ve sorumlu hissettiği bir ülkedir, benim hayalim.
Ama Türkiye yasaklar ve tabular cenderesine hapsedilmiş bir ülke durumunda ne yazık ki...
Kendi içinde özgürlüğün, eşitliğin ve kardeşliğin yeşermesine en çok kendisi engel olan; kendi yıkımına ve bölünmesine en başta kendisi hizmet eden, kendi kendinin düşmanı haline gelmiş bir ülke... Türkiye'nin manzara-i umumiyesi ne yazık ki tam da budur.
Böyle olmasa eğer, bu ülkede Hrant Dink devlet güçleri nezaretinde katledilmezdi.
En başta söz ettiğim gibi bu ülkede fikirleri ne kadar ters gelirse gelsin, bu fikirlerinden dolayı bir tek Ermeni ve Kürt'ün bırakın canından olmayı bir saat hapiste kalması bile insanlık suçu ve ayıbıdır.
Ama her fırsatta bu topraklarda yaşayan tüm insanlara sevgi ve kardeşlik bağıyla bağlı olduğunu, bu topraklarda eşitçe ve özgürce bir ortak yaşamdan yana olduğunu, bu toprakları ortak vatan bildiğini söyleyen Hrant gibi gerçek anlamda yurtsever aydın ve siyasetçilerin öncelikle yok edilecekler/etkisizleştirilecekler listesine alınmaları, katledilmeleri, hapsedilmeleri gerçekten "normal akıl"la bakıldığında çok ilginç,akıl ve izan dışı...
Ama bir mantığı, bir "üst aklı" var yine de bu akıl ve izandışılığın... Deli gömleği mantığı...
Emek/sermaye, ezen/ezilen ilişkileriyle örülen bir deli gömleği...
Milliyetçilik ve dincilikle örülen bir deli gömleği...
Hrant'ı bilen bilir...
O bir Ermeni milliyetçisi değil bir sosyalist, bir
enternasyonalistti... Ermeni sorununa yaklaşımı da genelde bir halkın uğradığı
zulüm ve haksızlıklara dikkat çekmek; itiraz etmek ve/fakat özelde bu topraklar
üzerinde bütün etnik ve dini kimlikten insanların, insanca, ezilmeden,
sömürülmeden barış ve kardeşlik içinde yaşama koşullarını sağlamaktı.
Bir milliyetçi olmadığı içindir ki, ikinci amacını hep daha önde
tuttu ve ikincisine zarar gelmemesi kaygısıyla ilkinde ilkelerini zedelemeden
ama hep daha esnek oldu.
Hrant özgürlüğü, eşitliği ve insanca yaşamı yalnızca Ermeniler
için değil, en başta Türkler olmak üzere ayrımsız tüm Anadolu için istedi.
O bir sosyalist olarak, "bir
ayrılık" ya da bir "ulus devlet" peşinde koşmuyordu. O
insanların kendini bir Ermeni ya da bir Türk ya da bir Kürt olarak özgürce tanımlayabilmesini ve eğer
isterse dilini ve kültürünü engelsiz biçimde öğrenebilmesini istiyordu. En
azından ulusun bir dille, bir dinle, bir soyla tanımlanmasına karşı çıkıyordu. Bu kadarı demokratizmdi. Ama Hrant buradan da
öteye gidiyordu; onun özlemini kurduğu ülkede insanlar zorunlu olarak ait
olmadığı bir ulus kimliğine ya da dini kimliğe mahkum edilmemekle kalmamalı,
aynı zamanda ve çok daha önemlisi bir Ermeni "Ermeni kimliği"ne"
bir Türk'de "Türk kimliği"ne baskı ile mahkum olmamalıydı.İnsanlar
eğer istiyorlarsa kendilerini yaşadıkları toprakları terke zorlanmadan başka
bir "ulusal kimlik"ten ya da "ulussuz" ilan edebilmeliydi. Hrant
Dink, aslında böyle net ifade edememiş olsa da, böyle bir dünya için mücadele
ediyordu.
Dink bu topraklarda Ermeni olmak
baskılandığı için, buna itiraz amacıyla "sağlam bir Ermeni"ydi Ama özsel olarak o artık bütün etnik ve ulusal
kimlikleri aşan bir kimlik edinmişti.
Dink’in ulusal ve/ya dinsel kimliklerine
bakmaksızın, hiç bir millici ya da dinci kimlik sahibinde rastlanamayacak
türden bir sahicilik ve kapsayıcılıkla
bütün Anadolu insanına büyük bir sevgi ve muhabbet besliyor olmasının ardında
bu vardı.
Hrant yalnızca anti kapitalist
değildi. Anti kapitalist olduğu içindir ki aynı zamanda gerçek ve tutarlı bir anti
emperyalistti de.
Büyük devletlerin Ermeni meselesinde ikiyüzlü olduğunu bilir; bu
sorunun en sağlıklı ve sağlam biçimde büyük devletlerin müdahil olmadığı bir süreçte
Türk ve Ermeni halkı tarafından çözülebileceğini savunurdu. Batı ülkelerinin
parlamentolarında alınan "soykırım" kararları bu nedenle onda bir
sevinç ve takdir duygusu yaratmaktan ziyade, "eniştem beni niye öptü"
endişesi yaratırdı.
Bu yaklaşım Hrant ile Ermeni diasporası arasındaki en temel
farktı da... Hrant şu emperyalizm çağında -yurtseverlik ve bağımsızlıkçılığa dayanmayan (ki
çok istisnai ve özel koşullar ürünü bir durumdur bu)- her milliyetçiliğin bir
biçimde emperyalizmin kucağında beslenip büyütüldüğünü ve böylesi
milliyetçiliklerin hiç bir yaraya merhem olmadığı gibi yeni ve büyük yaralara
yol açtığını bilirdi.
Bu yüzden o bir Ermeni milliyetçisi olmadı ve aynı zamanda Türk
milliyetçiliği ile de ciddi biçimde kavgalı oldu. Hrant'ın Ermeni sorununun
çözümünü istemesinin en temel nedenlerinden biriydi de bu milliyetçilik karşıtı
yaklaşımı. Zira çözülmeden duran Ermeni meselesi, Türk ve Ermeni
milliyetçiliğinin beslendiği kanlı bir sofra, Türk ve Ermeni halkının ise
vicdani ve insani kanserleşmesine yol açan arsız bir tümör işlevi görülüyordu.
Hrant eşitlik, özgürlük,
kardeşce birlik demekti...
Hrant ne Türk ne Ermeni
milliyetçisi değildi. Ermeni, Kürt, Türk, Müslüman, Hıristiyan, kadın, erkek,
eşcinsel vb. tüm herkesin sınıfsal, etnik, dinsel, cinsel vb. ayrımcılık ve
ezilmeye uğramadığı,eşit ve kardeşçe yaşadığı bu topraklarda, huzur içinde
uyumayı amaçlayan gerçek bir yurtseverdi ama...
Hrant
Dink “Ruh halimin Güvercin Tedirginliği” başlıklı yazısının son
satırlarında şunları söylüyordu.
“Evet, kendimi bir güvercinin ruh
tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar
güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan
kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da
özgürce."”
Aslında bu
satırları yazarken Hrant'ın bu ülkede epey
zamandır güvercinlerin kafalarını büyük bir acımasızlık ve hazla koparan bir
güruhun oluştuğunu göremediğini düşünmek olanaksızdır. Hrant'a bu satırları
yazdıran bilakis tam da bu durumun farkında olmasıdır.
Bu adamı, bu birlik ve kardeşlik "güvercinini"; bu
toprakları vatanı bilen gerçek bir yurtseveri, devlet gözetiminde katlettiler
işte..
Hrant'ı katledenler gerekirse ülke kana boyansın, gerekirse
bölünsün, ama asla etnik düşmanlıklar, dini düşmanlıklar son bulmasın
diyenlerdi.
Zira bu ayrım ve çatışmalar, onların elindeki en önemli
yönetme/sömürme aracıydı.
Hrant'ın katili bizzat emperyalist/kapitalist zihniyetin
temsilcileriydi...
Tetikçileri de koyunlarında besleyip büyüttükleri işbirlikçi milliyetçilik
ve/ya dincilik.
Şimdi sormak gerekir kim
vatansever ve kim vatan haini...
Yorumlar
Yorum Gönder