AKP İÇ SAVAŞA MI HAZIRLANIYOR?
Geçtiğimiz
günlerde AKP'nin il düzeyinde yöneticiliğini yapan bir zat bir toplantıda AKP
tabanından oluşan hazıruna "Referandumdan 'evet' çıkmazsa iç savaşa
hazırlanın" dedi.
Bu lafın bir
yönü sıklıkla tanık olduğumuz bir yöntemle, yani kamuoyunu referandumda AKP'nin
istediği sonuç çıkmazsa kaos gelir tehdidiyle korkutarak "evet" oyu
kullanmaya yönlendirmekle ilgili. Referandumda halkı ikna açısından hiç bir
inandırıcı argümanı olmayan AKP'nin kampanyasını kaos ve terör korkusuna
dayandırmaktan ve kendileri için "Allah'ın lütfu" olacak suikast,
bombalama ve çatışma gibi eylemleri "beklemekten" başka bir şansı yok
gibi.
Dolayısıyla,
Türkiye'yi hayli kutuplaştırıcı, düşmanlık yaratıcı, şiddetle desteklenen ve ne
yazık ki kirli ve kanlı bir kampanya sürecinin beklediğini öngörmek
durumundayız.
AKP
yöneticisinin söylediğinin aksine Referandumda "evet" çıkması bir iç
savaş olasılığını önlemeyecek, bilakis güçlendirecektir. "Hayır"
sonucu yalnızca AKP dışı muhalefetin elini güçlendirdiği için değil; AKP içi
muhalefeti de açığa çıkmak konusunda yüreklendireceği için "iç savaş"
olasılığını berhava etme olanağını artıracaktır.
İç savaş çağrısı
ölçüsüz ve münferit bir laf mı?
AKP
yöneticisinin "iç savaşa hazırlık" çağrısı salt referandumdan
"evet" çıkması amacıyla kullanılan münferit ve ölçüyü aşmış bir
argümandan mı ibarettir? Ya da AKP içinde giderek artan bir beklenti ve
hazırlığın bir dil sürçmesiyle ikrarı mıdır aynı zamanda bu sözler?
Bence ikincisidir...
Daha önce çeşitli kereler yazdığım gibi hem bir çaresizliğin hem de cumhuriyet
karşıtı bir restorasyon amacının AKP'yi getirdiği noktanın, ruh halinin dışa
vurumudur bu?
AKP'yi giderek
"bir iç savaş partisi" haline getiren iki temel dinamikten söz edebiliriz.
İlk olarak karşımızda iktidarı kaybettiğinde
siyasal ömrünün de biteceğini, dahası büyük yargılamalar ve cezalandırmalar ile
yüz yüze kalacağını düşünen bir siyasal parti var. Bu nedenle AKP'nin iktidarı
bırakmamak için her yolu deneyeceğini öngörmek hiç de zor değil. 7 Haziran
arkasından yaşananlar da bizzat bu
yönelişin ilk önemli işaretleridir.
İkinci olarak, AKP giderek daha net biçimde cumhuriyetin yok
edilmesi ve neo Osmanlıcı bir tek adam rejiminin inşa edilmesi yoluna girmektedir.
Bu amaç da AKP'nin kendisini bir iç savaş partisi olarak reorganize etmeye
yöneltmektedir.
3 Ağustos 2016 tarihli "Karşılığı Kalmayan Adam
Erdoğan" başlıklı yazımızda bu nedene dayanarak açık açık şu soruyu
sormuştuk:"Tayyip Erdoğan da artık sırtını dayayabileceği yalnızca bir
buçuk kuvvet olduğunun farkında ve asıl hazırlığını da bu alanda hayata
geçirmeye çalışıyor.Birincisi kendisine 'reis' diyen ve uğrunda sokağa
çıkabilen fanatik bir AKP kitlesi ve ikincisi de kısmen polis teşkilatı…
Siz
son zamanlarda bu iki gücün sokaklarda tutulmasını ve birlikte idman tutmasını
tesadüf mü sanıyorsunuz?"
OHAL hazırlık fırsatına
dönüştürüldü...
O
günden bugüne bizzat OHAL sürecinin kendisi AKP tarafından benzer hazırlıklar
ve uygulamalar için bir fırsat olarak kullanılmaktadır.
OHAL'den
bu yana yaşanan tutuklamalar ve tasfiyelere baktığımızda bunun yalnızca ve
temelde darbecilere ve darbeyle bağlantılı güçlere yapılan bir operasyon
olmadığını; aynı zamanda ve temelde AKP projesine direnç gösterme potansiyeli
olan tüm muhalefeti enterne etme, etkisizleştime operasyonu olduğunu görmek hiç
zor değildir.
Henüz
darbenin planlayıcıları, yönlendiricileri ve olası bir başarıda darbenin
öngördüğü yönetim kadrosunun kimlerden oluştuğu açığa çıkarılmamışken, OHAL'de
Türk ve Kürt muhaliflerin, sosyalistlerin, üniversitelerin ve çoğunluğu solcu
kitle örgütlerinin hedefe konulmuş olması, neyin amaçlandığı ve neye hazırlık
yapıldığı açısından önemli bir işarettir. AKP tüm karşı direnç noktalarını daha
şimdiden berhava etmeye yönelmiş gözükmektedir.
Bazı
sivillerin silahlandırılarak yeni bir para militer faşist yapılanma
oluşturulduğu, bazı belediyelerde zabıta adı altında eski özel harekatçıların
silahlandırıldığı iddialarının yükseldiği bir dönemde
yapılan iç savaş çağrılarını, tüm muhaliflerin terörist ilan edilmesini
tesadüf ya da münferit saymak fazlaca saflık olur.
İç Savaş Partisinden İç
Savaş Devletine...
Bütün
bunlar AKP'nin bir "iç savaş" psikolojisine ve buna dayalı bir
hazırlığa çoktan girmiş bulunduğunun delaletleridir. Davutoğlu'nun tasfiyesi ve
15 Temmuz darbe girişiminin ardından artık AKP olağan bir siyasal parti
değildir. Tek kişinin iradesine yukarıdan aşağıya itaate dayanan katı
disiplinli bir "iç savaş" partisidir. Kürt sorununda savaş
politikasına geri dönüş ve Ortadoğu bataklığına askeri anlamda giderek daha
fazla saplanmış olmakta bu süreci pekiştirmiş, AKP'nin iç politikası da
"kırmızı kuvvetler/ mavi kuvvetler" algısı temelinde şekillenir
olmuştur.
Referandumda
oylanacak olan "Türk Tipi Başkanlık Sistemi" de sistem içindeki olağan
bir yönetim tarzı değişikliği değil; devletinde AKP'lileştirilmesi, yani bir iç
savaş durumuna göre dizayn edilmesi projesidir...
Ortada
iktidarı teslim etme niyetinden uzak bir iktidar ve cumhuriyeti tasfiyeye
sürecinin gereklerine uygun bir restorasyoncu tek adam rejimi kurma çabası
vardır. Siz isterseniz buna OHAL'in kurumsallaşması ve hatta daha da öteye
giderek bir "iç savaş yönetimi" kurma çabası da diyebilirsiniz.
Türkiye
mevcut iktidarca çok zor bir kavşağa, bir uçurum eşiğine götürülüyor.
Gelecek
yazımızda Cumhuriyet'i yıkma projesinin ironik ve manidar biçimde ilk başta ve
en sert biçimde Kürt siyasetini hedefe koymasının ve yine ironik ve manidar
biçimde bazı milliyetçi ve ulusalcıları bu yıkım projesinin yancısı haline
getirme çabasının, AKP stratejisi ve AKP karşıtı strateji açısından anlamı
üzerinde duracağız.
Yorumlar
Yorum Gönder