AF ÖRGÜTÜ: “TÜRKİYE’DE İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE ARTTI”
Uluslararası
Af Örgütü yıllık raporunu açıkladı. Dünyada insan haklarının durumunun
incelendiği raporda, Türkiye’de işkence ve kötü muamelede artış olduğu,
soruşturmaların ise sonuçsuz kaldığı belirtildi.
Almanya Af Örgütü Genel
Sekreteri Markus N. Beeko, rapora ilişkin değerlendirmesinde, “Çok sayıda
hükümet ve siyasi grup muhalifleri topyekün düşman ilan edip, haklarının elinden
alınabileceğini düşünüyor” dedi. Toplumdaki küçük grupların günah keçisi haline
getirildiğini belirten Beeko, bu grupların dışlandığına dikkat çekti. Her
insanın eşit haklara sahip olduğu ilkesinin çiğnendiğini dile getiren Beeko,
ABD’deki tartışma yaratan seyahat yasağı kararnamesini, Türkiye’deki kitlesel
tutuklamaları, Honduras’ta çevrecilerin kovuşturmaya uğramasını, Hindistan’da
farklı etnik kökendeki insanlara yönelik ayrımcılık ve Filipinler Devlet
Başkanı RodrigoDuerte’nin uyuşturucuyla mücadele kapsamında başlattığı
operasyonlarda hayatını kaybeden 7 bine yakın kişiyi buna örnek gösterdi.
Örgütün yıllık raporunda
Türkiye’deki gelişmeler; ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, işkence ve diğer
kötü muameleler, aşırı güç kullanımı, cezasızlık,silahlı gruplar tarafından
gerçekleştirilen ihlaller,mülteciler ve sığınmacılar ile ülke içinde yerinden
edilen kişiler başlıkları altında incelendi.
Özellikle 15 Temmuz darbe
girişimi sonrası yaşanan gelişmelerin ele alındığı raporda, “Darbe girişiminin
ardından hükümet memurlar ve sivil toplum üzerinde büyük baskı oluşturdu.
Fethullah Gülen hareketiyle bağlantılı olmakla suçlananlar bu baskının ana
hedefiydi” değerlendirmesi yer aldı.
15 Temmuz’da başarısızlıkla
sonuçlanan darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL kapsamında Kanun Hükmünde
Kararnamelerle (KHK), aralarında öğretmeni doktor, hakim, savcı, askerlerin bulunduğu
yaklaşık 90 bin kişinin terör örgütleriyle bağlantılı oldukları ya da ulusal
güvenliğe tehdit oluşturdukları” gerekçesiyle meslekten ihraç edildiği belirtilen
raporda, "Yüzlerce medya kuruluşu ve sivil toplum örgütü kapatıldı,
gazeteciler, aktivistler ve milletvekilleri tutuklandı" ifadelerine yer
verildi.
Raporda ayrıca, Güneydoğu’da
49’u Demokratik Bölgeler Partisi’nden olmak üzere 53 belediyenin seçilmiş
belediye başkanlarının yerine kayyum atandığı, Halkların Demokratik Partisi’nden
seçilmiş dokuz milletvekilinin yargılanmak üzere tutuklandığına dikkat çekildi.
Raporda, 2016 yılında
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yıl boyunca gücünü
sağlamlaştırdığı ve Cumhurbaşkanlığına yürütme yetkisini veren anayasal
değişikliği TBMM’ye sunulduğu da belirtildi.
Türkiye’deki insan hakları
durumunun yıllık bilançosunun aktarıldığı raporda, Güneydoğu’da terörle
mücadele kapsamında sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde ve özellikle 15
Temmuz sonrası Ankara ve İstanbul’da "polis gözetiminde rapor edilen
işkence ve kötü muamelede artış yaşandığı vurgulandı. Ayrıca OHAL’de
tutukluların korunmasını sağlayan uygulamaların kaldırıldığı ve kötü muameleyi
kolaylaştıran yasaklı uygulamaların önünün açıldığına dikkat çekildi.
Gözaltı yerlerini izleyen
hiçbir ulusal mekanizma kalmadığı belirtilen raporda, tutukluların
avukatlarıyla görüşme haklarının ortadan kaldırıldığı, sürenin uzatıldığı
belirtildi.
Raporda yine, 15 Temmuz
sonrası polis gözetimindeki birçok kişinin, ciddi derecede dayak, cinsel
saldırı, tecavüz tehdidi ve tecavüze maruz kaldıklarının rapor edildiğine yer
verdi. Af Örgütü en kötü fiziksel şiddete askeri personelin maruz kaldığı
bilgisine yer verdi.
Af Örgütü 2016 yıllık
raporunda, Türkiye’de ifade özgürlüğünün keskin biçimde kötüye gittiği
belirtildi. OHAL ilanının ardından 188 gazetecinin yargılanmak üzere
tutuklandığı ve 184 medya kuruluşunun KHK’larla keyfi olarak kapatıldığı
vurgulandı. Örgüt raporunda özellikle Kürt meselesine dair muhalif görüşler
ifade eden kişilerin şiddet ve cezai kovuşturmaya maruz kaldığına yer verirken,
aralarında kadın hakları grupları, avukat dernekleri ve insani yardım
örgütlerinin de bulunduğu en az 375 sivil toplum örgütünün KHK’larla
kapatıldığı belirtildi.
Raporda yine ifade özgürlüğündeki keskin kötüye gidişe dair Barış için
Akademisyenlerin maruz kaldığı idari soruşturmalar ve cezai kovuşturmalara yer
verildi. Barış müzakerelerine geri dönülmesi ve Kürt siyasi hareketinin
taleplerinin tanınması için çağrıda bulunan bildiriyi imzalayan
akademisyenlerden 490’ı hakkında yılsonuna kadar idari soruşturma yürütüldüğü
ve 142’sinin işlerine son verildiğine yer verildi. Raporda darbe girişiminden
bu yana bin 100’den fazla imzacının cezai soruşturma altında olduğu
hatırlatıldı.
Af Örgütü 2016 yılında
insan hakları durumuna ilişkin raporunda, Türkiye’de hükümetin darbe
girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen yapılanmasına yakın medya
kuruluşlarına kayyum atandığı ve bu kuruluşlara hükümet yanlısı yayın çizgisi
empoze edildiğine dikkat çekildi. Yıllık raporda Türkiye’de internet sansürünün
arttığına yer verildi. Yetkililerin yargının incelemeden onayladığı ve temyiz
etmenin mümkün olmadığı kararlarla birlikte internet siteleri, sosyal medya
hesapları dahil içerikleri engelledikleri ifade edildi. Raporda, 2016 yılı Ekim
ayında güneydoğuda internet hizmetlerinin kesildiği ve sosyal medyaya kısıtlama
getirildiği örneği aktarıldı.
Af Örgütü 2016 yılı
raporunda, İstanbul’da arka arkaya dördüncü kez olmak üzere 1 Mayıs yürüyüşü ve
ikinci kez olmak üzere Onur Yürüyüşü’nün düzmece sebeplerle yasaklanmasının,
toplanma özgürlüğü hakkı ihlali olduğuna yer verdi. Hükümetin OHAL
kanunlarından yararlanarak, tüm şehirlerde gösterileri engelleyecek genel
yasaklar çıkardıklarına, hakkını kullanmak isteyen vatandaşlara da aşırı güç
kullanıldığına dikkat çekildi.
Uluslararası Af Örgütü
Raporu’nda, 2016 yılında aradan geçen üç yıla karşın Gezi parkı eylemlerinde
polis tarafından güç kullanılan soruşturma ve davalarda yol kat edilemediğine
dikkat çekildi. Yine 2016 Şubat ayında sokağa çıkma yasağının uygulandığı Cizre’de
çatışmalardan kaçmak için bodrum katına sığınan ve hayatını kaybeden 130 kişiye
ilişkin soruşturmalarda da ilerleme kaydedilmediğine yer verildi.
Uluslararası Af Örgütü
raporunda, Avrupa ülkelerindeki durum da incelendi. Avrupa ülkelerinin çoğunda
hayata geçirilen güvenliğe ilişikin yasaların bireysel özgürlükleri kısıtladığı
vurgulanan raporda, AB’nin hala ortak bir mülteci politikası olmadığına yer
verilirken, Libya ile planlanan anlaşma ile AB ülkelerinin insan hakları
ihlallerini göze aldığı ifade edildi.
Raporda dünya genelinde
insan haklarının durumu açısından kritik bir dönemden geçildiği vurgulandı.
Yorumlar
Yorum Gönder