CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI LOLOĞLU RUSYA’NIN SESİ’NE KONUŞTU: “TÜRKİYE, MÜDAHALECİ POLİTİKASIYLA ÜLKELERİN İÇİŞLERİNE KARIŞIYOR”
TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi, CHP
Dış İlişkiler ve Yurtdışı Örgütlenmelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Osman Faruk Loğoğlu Rusya’nın Sesi’ne konuştu. Loloğlu’nun değerlendirmeleri
şöyle:
Rusya’nın Sesi: Son zamanlarda Ortadoğu’da meydana
gelen olaylar Türkiye açısından hiç de hoş değildir. Mesela, Irak’ta 80 Türk
vatandaşı rehin olarak tutulmaya devam ediliyor, Libya’da Türklerden 48 saat
içinde ülkenin doğusunu terk etmeleri istenmiş. Suriye’de ve Mısır’da durumlar
malum. Bütün bu gelişmelerin asıl sebebi nedir?
Osman Faruk Loğoğlu: Bunun ana nedeni, Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından izlenen hem genel anlamda hem ülkeler bazında izlenen
politikaların yanlış olmasıdır. Neresi yanlış bu politikanın? Bir defa, Türkiye
fazla müdahaleci, yani bu ülkelerin iç işlerine karışıyor izlenimini veriyor.
Bunu nasıl yapıyor? Ülke içindeki anlaşmazlıklara taraf olduğu için yapıyor.
Yani, taraf olduğu izlenimi verdiği için bu rahatsızlıklar doğuyor. İkinci
boyut, izlenen politika yanlış çünkü neticede mezhep temelinde, Sünni İslam temelinde
bir politika izleniyor ve İslamcılığı ön plana çıkartan bir politika izlendiği
için bu, bölge ülkelerinde rahatsızlık yaratıyor. Üçüncü bir boyutu, izlenen
politika yanlış, çünkü bir noktada Adalet ve Kalkınma Partisi’nin izlediği
politika eski Osmanlı İmparatorluğu’nu sanki yeniden yaratma hevesi, çabası
gibi bir anlayışın, zihniyetin ürünü bir politika izlediği izlenimini veriyor
bu ülkelere. Buna da karşı çıkıyorlar. Bundan da rahatsızlık duyuyorlar.
Rusya’nın Sesi: Bazı uzmanlar tarafından, Türklere
yönelik bu dışlama politikasının, her ne kadar farklı ülkelerde olsa da, tek
merkezden yürütüldüğü iddia edilmektedir. Siz bu tür görüşleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Osman Faruk Loğoğlu: Ben buna katılmıyorum. Her ülkenin
kendi özellikleri var, kendi koşulları var. Fakat her ülke Türkiye’nin izlediği
müdahaleci mezhepsel neo-Osmanlıcılık, Osmanlılığa dayanan politikalardan
rahatsızlık duyuyorlar. Ortak noktaları bu. Ama her ülke kendi rahatsızlığını
kendi kanallarından ifade ediyor.
Rusya’nın Sesi: Bütün bu koşullarda Türkiye’nin
Ortadoğu’daki konumunun hızla değiştiğini görüyoruz. Yani, Türkiye bölge
ülkeleri için artık bir model olmaktan çıkmış neredeyse. Bu durumda Türkiye’nin
Ortadoğu’daki konumu, yeri hangi yöne doğru kaymakta? Ortadoğu’da Türkiye’yi ne
bekliyor?
Osman Faruk Loğoğlu: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
izlediği politikalar bu şekilde sürer ise Türkiye Ortadoğu’da artık sıradan bir
ülke haline dönüşmüş olacaktır. Ne model olarak bir ağırlığı olacaktır, ne
Arap-İsrail ihtilafının çözümüne katkıda bulunabilecek bir ülke konumunda
olacaktır. İsrail ile ilişkilerimiz nedeniyle Arap-İsrail ihtilafı konusunda
bir ağırlık koyamıyoruz. Türkiye’de demokrasi, toplumsal kutuplaşma, çözüm
sürecinin bir yere varmaması, izlenen yanlış dış politika nedeniyle model olma
şansımızı da kaybettik. Ve ihtilaflara taraf olan, ama çözümlere katkıda
bulunamayan bir ülke olduğumuz için artık sıradan bir Ortadoğu ülkesi haline
geldik. Türkiye’nin tekrar eski ağırlığına kavuşması için demokrasiye, hukukun üstünlüğüne,
özgürlüklere, insan haklarına saygılı bir ülke konumuna tekrar dönmesi lazım.
Hem Arap ülkeleriyle hem İsrail ile normal, karşılıklı güvene dayalı bir ilişki
kurması lazım. Türkiye bunları yapabilir. Ama bugünkü iktidar partisiyle bunu
yapmak zor.
Rusya’nın Sesi:Peki, Cumhuriyet Halk Partisi’ne göre
Türkiye nasıl bir Ortadoğu politikasını benimsemelidir?
Osman Faruk Loğoğlu: Cumhuriyet Halk Partisi’ne göre
Türkiye demokrasiye, katılımcılığa, temel özgürlüklere ve insan haklarına
ağırlık veren bir politika ve bu değerlerin bölgede yükselmesine öncelik veren
bir politika izlemelidir. İkincisi, Araplar arası ihtilaflara karışmamalıdır.
Üçüncüsü, Arap ülkeleri içindeki ihtilaflara, anlaşmazlıklara taraf
olmamalıdır. Yalnız bu, Türkiye’nin Ortadoğu bölgesiyle ilgilenmemesi gerektiği
şeklinde değil, ilgilenmesi gerekir, ama evrensel değerler, demokrasi ve
hukukun üstünlüğü bağlamında bu ülkelerdeki sivil toplum kuruluşları, siyasi
partiler ve siyasi kültürün gelişmesine katkıda bulunacak ama müdahaleci
olmayan bir politika izleyerek bunu yapabiliriz diye düşünüyoruz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak.
Yorumlar
Yorum Gönder