Köşe bucak gündem: Gülerce, Dede, Kelkitoğlu, Övür, Zeyrek, Mapçupyan bugün ne yazdı...
Sözcü'de dün
Yılmaz Özdil isim vermeden eski
Fetullahçı Hüseyin Gülerce'yi ağır bir dille eleştirmişti. Hüseyin Gülerce
Star'da bugün "Sözcü’nün
mermisi:'FETÖ dandik terör örgütüdür'…"” başlıklı yazıyla
Özdil'e cevap verdi.
Geçmişte yalnız kendisinin değil içlerinde Bülent
Ecevit, Tansu Çiller gibi isimler olmak üzere milyonlarca ismin kandırıldığını
söyleyen Gülerce, "hatadan dönmek erdemdir" dedi. Gülerce, Sözcü
Gazetesi'nin ise 15Temmuz'dan sonra dahi FETÖ'yle işbirliği yaptığını ve
Özdil'in de "dandik terör örgütü" diyerek FETÖ'nün ihanetini
önemsizleştirmeye çalıştığını iddia etti.
Star
Gazetesinin bir diğer yazarı Ersoy Dede "Cumhuriyet FETÖ’ye Nasıl
Teslim Oldu?" başlıklı yazısında
eski Cumhuriyet şimdi Aydınlık yazarı Mehmet Faraç'ın Aydınlıktaki
dünkü yazısındaki iddiaları köşesine taşıdı.Faraç bu yazısında Cumhuriyet'in
yeni yönetiminden, özellikle de Akın Atalay'dan" 80 yaşını aşmış
İlhan Selçuk’u gözaltına aldıran FETÖ’cülere Cumhuriyet gazetesini siper
edenler" diye sözediyor ve "Akın Atalay, sen değil miydin Zaman
gazetesiyle birlikte aynı manşetleri atan, sen değil miydin devlet FETÖ’nün
medyasına el koyarken siper olan ve operasyonlara karşı gazete ilanlarına imza
atan? ...Yazarları Pensilvanya’ya,
muhabirleri FETÖ’nünTUSKON’una, Hikmet Çetinkaya gibileri de cemaatin sofrasına
gönderenler, gazetede sansürlenerek tasfiye edilen Atatürkçü yazarlar
mıydı?" diye soruyor...
Murat
Kelkitlioğlu Akşam
Gazetesi'nde "Adil Öksüz’ü ABD saklıyor"başlıklı
bir yazı kale almış. Kelkitoğlu Adil Öksüz'ün İngiltere ve Almanya'da
görüldüğüne dair ihbarların asılsız çıktığını hatırlattığı yazısında Kelkitoğlu,
Öksüz'ün ABD tarafından saklandığına emin olduğunu söylüyor. Kelkitoğlu'nun
dayanak noktaları ise Adil Öksüz'ün darbe öncesi ailesini ABD'ye göndermesi ve
15 Temmuz gecesi salıverildikten sonra ABD büyükelçiliği ile telefon görüşmesi
yaptığının tespit edilmesi.
Sabah yazarı Mahmut Övür "SS
Önder cevap ver" başlıklı yazısında. CHP Tunceli milletvekili Gürsel
Erol'un bir öğretmenin PKK tarafından kaçırılıp öldürülmesi sonrası terör
karşısında aldığı kararlı tavırdan övgüyle söz etmiş. Övür, Sırrı Süreyya
Önder'in meclis kürsüsünden yaptığı konuşmaya atıfla HDP'yi Erol'a sahip çıkmak
yerine üstü örtülü biçimde Kandil tehdidini sürdürmekle suçlamış.
‘Fatih Terim meselesi’ başlıklı bugünkü yazısında Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek FatihTerim'i
futbolculuğu ve teknik direktörlüğü dönemindeki başarılı istatistiklerle ve
devre arası soyunma odasında yaptığı motivasyon konuşmalarıyla anmak isterdik
ama ne yazık ki kabadayıca tavırları ve aldığı astronomik ücretler daha çok
hatırlanacak değerlendirmesi yapmış.
Etyen Mahçupyan Karar gazesinde yer alan "Hasbelkader Almanya" başlıklı yazısında Erdoğan'ın Almanya'nın hasbelkader (tesadüfen/kazara) zengin olduğu mealindeki sözlerinden hareketle siyasal ve toplumsal algımızda hüküm süren gerçekdışı ve anti bilimsel tarih anlayışını çözümlemiş. Mapçupyan'ınz bu konudaki çözümlemesi şu şekilde" Almanya ile süren krizi değerlendiren demeçlerinden birinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘hasbelkader’ kelimesini kullanmıştı. Kast edilen, Almanya’nın ‘tarihsel şans eseri’ bu kadar zengin olduğuydu. Bu tespit, 2. Dünya Savaşı sonrası küllerinden doğarak kısa sürede dünyanın en güçlü ülkelerinden biri haline gelmeyi başaran Almanya için söylendiğinde en azından yadırgatıcı olmalı. Nitekim tarihe dönerek bu ülkenin birkaç yüzyıldır ne denli güçlü olduğunu ve bunu nasıl başardığını göstermek mümkün. Ancak Batıya niçin bu şekilde baktığımız sorusu cevaplanmış olmaz… Çünkü mesele örneğin Almanya’nın tarihini bilip bilmemek değil, bilmeye gerek olmadığına dair güçlü bir inancımızın olması. *** Her nasıl olduysa kendimizi dünyanın merkezi olarak gören, dolayısıyla kendi tarihimizi bilmenin yeterli olduğunu kabullenen bir yapımız var. Ama ‘tarih’ denen disiplinin gereklerinden ya bihaber olduğumuz, ya da çıkacak sonuçlardan ideolojik olarak hoşlanmayacağımız için, kendi tarihimizi de gerçekten bilme merakı ile irdelemiyoruz. Bunun yerine öyle bir tarih anlatısı üretiyoruz ki zaten bizi dünyanın merkezi kılıyor. O noktadan sonra diğer ülkelerin tarihi de ‘garnitür’ mahiyetinde kalıyor… Ne var ki hayat hiçbir toplumun uzun süre kendini kandırmasına izin vermiyor."
Yorumlar
Yorum Gönder