İNANÇ VARSA BAŞARI O KADAR YAKIN Kİ...


 

Geçtiğimiz günlerde birbiri peşi sıra gerçekleştirilen iki ayrı etkinliği izleme fırsatı buldum. Birincisi CHP Çankaya İlçe Örgütü tarafından gerçekleştirilen "Ecevit'i 7. Ölüm Yıldönümünde Anma Etkinliği" ve ikincisi de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde 68 kuşağının üç efsanevi lideri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı konu alan  "Bir Avuçtular Deniz oldular" isimli sergi kapsamında gerçekleştirilen panel...
Çok önemli ve değerli bir dizi saptama yapıldı her iki etkinlikte de... Ben burada bu etkinlikleri genel olarak değerlendirmekten ziyade her iki etkinlikte de öne çıkan ve birbirlerini destekleyen bir tema üzerinde durmak ve bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istiyorum.

İnanç, sevgi güven ilişkisi ve devrimcilik...

Ecevit'i anma etkinliğinde CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın, öyle bir değerlendirme yaptı ki, salonda önce soğuk bir hava esti; suratlar asıldı ama sonra Alçın'ın değerlendirmesinin son derece haklı ve isabetli olduğu kanaatiyle bir alkış tufanı koptu. Alçın, "Ben siyaseti Ecevitli yıllarda öğrendim. Öğrendiğim o siyasetin " En önemli yanı neydi?" diye sorarsanız; siyaset yapanlar inanç insanı olmalıdırlar. ve siyaseti bireysel çıkarları, beklentileri arka plana iterek bu inanç doğrultusunda yapabilmelidirler. İnanç yoksa başarı da; iktidar da olmaz. Şimdilerde  siyaset yürüten arkadaşlarda gördüğüm en büyük eksiklik tam da bu konudadır ve bunu belirtmek benim sorumluluğum ve  görevimdir" dedi. Haksız mıydı?

"Bir Avuçtular Deniz Oldular" etkinliğindeki panel sırasında da bu saptamayı destekleyen çok sayıda ve çarpıcı örnekler aktarıldı. Deniz Gezmiş'in abisi Bora Gezmiş, Deniz ve arkadaşlarının birbirlerine nasıl  bir güven  ve sevgi ile bağlı olduğunu gösteren bir dizi örnek anlattı.

Bora Gezmiş dedi ki: " Deniz yakalanmadan önce Yusuf vurulmuş ve yakalanmıştı. Canı ile uğraşırken o kendini düşünmedi ve sorduğu ilk soru "Deniz yakalandı mı?" oldu. Yine Deniz'inde  yakalandıktan sonra ilk merak ettiği konu Yusuf'un sağlığıydı. Arkadaşları ile birlekte  idamla yargılanırken, Cihan Alptekin'in cezaevinden firar ettiğini öğrendikten sonra  Deniz'in ilk tepkisi "Cihan dışarıda ise burada kimse bize bir şey yapamaz. Cihan mutlaka bir yol bulur" oldu. Nitekim Cihan , arkadaşlarını kurtaramadı ama arkadaşlarını kurtarmak  için  hiç tereddüt etmeden kendi hayatını feda etmekten çekinmedi"

Eski Dev-Genç Başkanı  Atilla Sarp'ta 1968'li yıllardaki mücadele arkadaşı  olan panelistlerden Gökalp Eren'in , Şebinkarahisarlı olduğunu bugün yeni öğrendiğini söyleyerek "Biz öyle değerler üzerinden birbirimize bağlıydık ve güveniyorduk ki, birbirimize hiç bir zaman nerelisin, hangi etnik kökendensin, hangi mezheptensin diye sormak ve böyle şeyler üzerinden bir yakınlık oluşturmak aklımıza bile gelmezdi. Biz devrimcilerdik ve bu güvenmek,sevmek ve birbirimizin arkasında  durmak için yeterli idi. Diğer tüm şeyler çok önemsizdi" dedi. 

Yani...

Yani sol düşünce açısından sevginin, güvenin, tercihlerin arkasındaki temel neden devrimci olmaktır... Din, ırk, dil vb. ayrımı olmayan  eşit, özgür,kardeşçe bir geleceğe olan devrimci bir umudun varlığıdır.

Şimdi gelelim bugüne... Kendisini solcu, ilerici, devrimci olarak nitelendiren bizler,on kişi bir araya gelince  neler konuşuyor ve neler yapıyoruz?

Türkiye'nin güzel bir geleceğe kavuşması adına gerici ideolojilerin tutsağı olan insanları nasıl kazanırız diye mi düşünüyor, bu konuya kafa  mı yoruyor,  çabalarımızı bu konuda mı yoğunlaştırıyoruz.

Yoksa küçük çıkar ve iktidar hesapları uğruna -ve ne yazık ki ne kadar solcu, devrimci, ilerici, toplumdan yana işler yapıp yapmadığına bile bakmaksızın-  başka kriterler üzerinden taraflaşmalar yaratmaya çalışarak, birbirimizin ayağına çelme takıp, kendimize yol mu açmaya çalışıyoruz?

Yani Zeki Alçın haksız mı?

Oysa 10 kişi bir araya geldiğimizde ,"Çevremizdeki  gerici parti ve ideolojilerin tutsağı olmuş olan 2-3 kişiyi nasıl bizi desteklemeye ikna ederiz?" diye  düşünsek ve uğraşsak,  siyasal başarı  aslında o kadar yakın ki...

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-