ÇANKAYA KÖŞKÜ'NDEN AKSARAY'A...
Nihayet beklenen
gerçekleşti... Artık Cumhurbaşkanı, Çankaya Köşkü'nde değil Atatürk Orman Çiftliği'nde yeni yaptırılan
Aksaray'da ikamet edecek...
Türkiye 12 Eylül 1980 askeri
darbesinden sonra ciddi bir yön değişikliği içinde... Kenan Evren dönemiyle
başlayan Turgut Özal ile devam eden ve son olarak yeni Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan ile doruğuna ulaşan bu yön değişikliğinin en son ama simgesel anlamda
en önemli adımlarından biri de, Çankaya Köşkü'nün yerine Aksaray'ın ikame
edilmesidir.
Atatürk Orman Çiftliği'nin
bu hikayenin tam ortasında yer alması ise, bu süreci çok daha
"manidar" kılmaktadır...
Mimari
ve kent her köklü dönüşümün simgesel alanlarıdır...
Bütün önemli toplumsal ve
siyasal dönüşümler kendine uygun bir kent ve mimari anlayışı ile taçlandırılır.
Fransız Devrimi'nin, Sovyet Devrimi'nin kendini yeni bir kent ve mimari ile somutlaması
gibi, Cumhuriyet Devrimi'de benzer bir yol izlemiştir.
Genç Cumhuriyet'in İstanbul
yerine Anadolu'nun ortasındaki Ankara'yı kendine başkent olarak seçmesi ve
Ankara'yı yeni cumhuriyetin kent ve mimari anlayışının ilk önemli örneği olarak
özel bir önem ve özenle tasarlanması, bu temel kuralın bir parçası olarak
düşünülebilir. Ankara genç Cumhuriyetin simge alanları olarak seçilmiş ve adeta
bu bilinçle inşa edilmiştir.
Eski Meclis'i, Ankara
Palas'ı, Ziraat Bankası Binası, Sümerbank Binası, Devlet Tiyatroları, Ankara
Garı, yeni bir kent merkezi olarak planlanan Sıhhiye-Kızılay hattı ve bu
bölgede yer alan askeri ve sivil bürokrasiye ait binalar, Bakanlıklar, Yeni
Meclis ve Çankaya Köşkü ile Ulus'tan Çankaya'ya
uzanan alanda Cumhuriyet, kendi felsefesine uygun bir başkent olarak adeta
sıfırdan inşa etmişti Ankara'yı...
Atatürk Orman Çiftliği'de
yeni cumhuriyet ve yeni başkent konseptinin en önemli simgesel alanlarından
biri olarak yeni Cumhuriyetin ilk icraatlarından biri olarak oluşturulmuştu.
Çankaya
Köşkü...
Çankaya Köşkü 1923'de
yıkılan Osmanlı İmparatorluğu'nun külleri üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti
ile özdeş bir mekandı. Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal'de dahil olmak üzere,
bugüne kadarki Cumhurbaşkanları bu mekanda ikamet etmişti.
Çankaya Köşkü'nün mazisi
Ulusal Kurtuluş savaşı ile iç içedir. M. Kemal 27
Aralık 1919'da Ankara'ya geldiğinde ilk önceleri savaş karargahına dönüştürülen
Ziraat Mektebi'nin küçücük bir odasında kalmış, arkasından da Çankaya
sırtlarında Ankaralı bir Ermeni tüccar tarafından yaptırılması nedeniyle "Kasapyan Bağevi" olarak
bilinen; Ankara'nın tanınmış zenginlerinden Bulgurluzadelere ait iki katlı bağ
evine yerleşmişti.
İşte bu bina zamanla
mimar Vedad Tek, ardından ve çok daha kapsamlı olarak ünlü Alman mimar Prof. Clemens Holzmeister tarafından yapılan
yenileme ve genişletme çalışmaları ile bugünkü Çankaya Köşkü'ne dönüşecekti.
Binanın planlarının genel olarak beğenen ve müdahale etmeyen M.Kemal'in iki
noktada hassasiyeti ve ricası vardı. İlki bina yapılırken herhangi bir nedenle
ağaç kesilmemesi; ikincisi de, yapılacak yeni yapıların Türk ev sitili ile
Avrupa mimarisinin bir sentezi olarak tasarlanmasıydı. Nitekim Köşk bu anlayış
doğrultusunda inşa edilmişti.
Cumhuriyetle birlikte bugüne
kadar ki bütün cumhurbaşkanları bu köşkte ikamet etti. Her biri kendi
dönemlerinde Köşk'e yeni ilaveler yaptırdılar.
Atatürk Orman Çiftliği...
Çankaya Köşkü'nün yapımı sırasında inşaat nedeniyle tek bir ağacın bile kesilmemesini isteyen M.
Kemal'in, ilk ve önemli kentsel
icraatlarından biri de, koca bir bataklıktan koca bir yeşil vaha yaratması
olmuştu. Genç Cumhuriyetin en öncelikli kararlarından biriydi Atatürk Orman
Çiftliği’nin kurulması…
Bir yandan makineli tarıma geçişin öncülüğü misyonunu üstlenirken, öte
yandan da Çiftlik, geniş yeşil alanları, piknik yerleri, lokanta, otel vb.
tesisleriyle kent halkının eğlenebileceği, soluklanabileceği bir doğal ortam
görevini üstleniyordu.
Atatürk Orman çiftliği yerleşkesinde bulunan ve çoğunlukla Ernst Egli'nin
imzası taşıyan yapılarda da Köşk'tekine benzer bir anlayışla Anadolu kültürü
ile Avrupa mimarisinin bir sentezine ulaşılmaya çalışılmıştı. Egli’nin tasarımı
olan konutlarda kübik mimarinin biçimsel özelliklerinin yanı sıra Kuzey Avrupa
kökenli eğimli dik çatı kullanılarak geleneksel mimarinin dışına çıkılmış fakat
hamam inşaatında büyük ölçüde geleneksel Osmanlı Hamamı’nın karakteristik
özelliklerine uyulmuştu.
Ve Aksaray...
Çankaya Köşkü kanunlara uygunluk açısından herhangi bir tartışma olmadan ve
herhangi bir yeşil kıyımına neden olmamaya özel bir özen gösterilerek yapılmıştı.
Mimari açıdan da yerli değerler ile evrensel değerler arasında bir sentez
arayışını simgelemekteydi.
Cumhuriyet Osmanlı'dan farklılığını vurgulamak için başkenti İstanbul'dan
Ankara'ya taşımış ama ne İstanbul'daki ne de Ankara'daki mimari ve kentsel mirasa
karşı savaş açmamıştı. Aksine Osmanlı, Selçuklu ve İslam kültürünü simgeleyen
yapıların yanı sıra, diğer Anadolu medeniyetlerinin kültürel ve mimari
varlıklarına da sahip çıkıcı bir tutum benimsenmişti. Tüm bunlar hiç kuşku yok
ki, yeni ve genç Cumhuriyetin hedeflediği toplum ve insan biçimi ile doğrudan
bağlantılı tercihlerdi.
Oysa Aksaray'ın yapım sürecine baktığımızda tüm bu değer ve önceliklerle
bir kopuş yaşanmakta olduğunu görmekteyiz.
Aksaray, Çankaya Köşkü'nün aksine, büyük bir yeşil talanı
gerçekleştirilerek inşa edilmiştir. İnşaatın hukuk dışılığına ilişkin pek çok mahkeme kararına rağmen ve o
kararların tanınmayacağı açık açık ilan edilerek yapılmıştır. Mimari alanda ise,
ne olduğunu kimsenin anlayamadığı, Osmanlı-Selçuklu tarzı denilen bir mimarinin
tek bir biçim ve değer olarak tüm topluma ve kentsel alana dayatılmasını
simgelemektedir.
Yapılan binaya Köşk yerine Saray denmesi de, Beyaz Saray'a öykünen bir
Amerikan hayranlığının yanı sıra Cumhuriyet'e karşı bir Osmanlı göndermesidir
de...
Kuşkusuz tüm bu adımlar da yaratılmak istenen yeni bir toplum ve insan
(daha doğrusu cemaat ve mürid-kul) modeliyle doğrudan bağlantılıdır.
Aksaray'ın, yine Cumhuriyetin simgelerinden Atatürk Orman Çiftliği'nin yok
edilmesi sürecinin bir parçası olarak Çiftlik arazisi içinde inşa edilmesi de, bu
gelişmelerle tutarlı bir tercih olmaktadır...
Arka planda "Başkent Ankara"
Var...
Bütün bu gelişmelerin arkasında Cumhuriyet'in başkenti Ankara'nın gözden
çıkarılması olduğunu söylemek, hiç de abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.
Cumhuriyet'in başkenti olarak özellikle bir bilim ve kültür başkenti ve
yanı sıra da sanayi ve finans merkezi olarak tasarlanan Ankara, son 20 yıldır
tüm bu özelliklerini teker teker yitirmektedir.
ODTÜ, Mülkiye vb. gibi Ankara'nın köklü üniversiteleri ve fakülteleri adeta
bitirilmeye çalışılmakta; Türkiye'nin en eğitimli nüfusunu barındıran Ankara ve özellikle Çankaya hedef alınmakta,
Ankara'nın bir bilişim kenti olma potansiyeli İstanbul'a göre çok daha
yüksekken bilişim alanında İstanbul'a öncelik tanınmakta, bir elektronik sanayi
merkezi olma yolunda ilerleyen Ankara bu alanda da ciddi biçimde gerilemektedir. Son olarak en
önemli finans merkezlerinin Ankara'dan İstanbul'a taşınmasıyla Cumhuriyetin
başkenti adım adım tasfiye edilmektedir.
Çankaya Köşkü ve Atatürk Orman Çiftliği'nde yaşanan gelişmeler ise bu
sürecin çok önemli yeni halkalarıdır yalnızca...
Yorumlar
Yorum Gönder