LE MONDE: “ERDOĞAN, HUBRİS ADINDAKİ BİR HASTALIKTAN MUZDARİP”
Le Monde,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın haddini aşan kibir, aşırı boyutlarda güven ve
belirgin otoriterlik gibi belirtileri olan, kibir anlamına gelen ‘hubris’
adındaki bir hastalıktan muzdarip olabileceğini yazdı.
Fransız Le
Monde gazetesi, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan Ve Bir Nöropsikiyatri Uzmanının
Dedikleri’ başlıklı haberinde, “Günlük dilde buna iktidar sarhoşluğu denir,
bitmez tükenmez siyasî fâciaların kaynağıdır .Bu hastalığının etkileri AKP’nin
Kobani ve IŞİD politikalarında görüldü ve çözüm süreci de riske girdi. Erdoğan
Kobani’de büyük projelerinden bazılarını da çökertiyor: Hubris kendi kendini
imha etmeye varır, diye koymuştu teşhisi David Owen” şeklinde kaydetti.
“Büyük
Britanya Dışişleri Bakanlığı’nın eski sekreteri ve eski bir nöropsikiyatri
uzmanı olan Britanyalı James Owen, siyasi yöneticilere sık sık musallat olduğu
görülen bir illetin, hubris’in (ölçüsüzlük) incelenmesi için 2009’da bir vakıf
kurmuştu. Yunanca bir kelime olan hubris, bir bireyin haddini aşan kibir, aşırı
boyutlara varan bir kendine güven, sınırsız bir kadirimutlaklık duygusu,
belirgin otoriterlik gibi bazı ego sapmalarına olan güçlü eğilimine işaret
eder. Günlük dilde buna iktidar sarhoşluğu denir, bitmez tükenmez siyasi
faciaların kaynağıdır” ifadelerini kullanan Fransız gazetesi, “Paris’in kamusal
alanında yabancısı olduğumuz bir dert değil bu. Fakat göründüğü kadarıyla
bugün, özellikle yakın bir komşumuzun, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ı etkiliyor. Bunun da, Kobani Kürtleri, Ortadoğu ve Türkiye için feci
sonuçları oluyor. Financial Times’tan meslektaşımız Gillian Tett, hayırsever
Doktor Owen’ın vakfı The Daedalus Trust tarafından bazı belirtilerinin dökümü
çıkarılan bu hastalığı ay başında hatırlatıyordu” diye yazdı.
“Hubris
genellikle başlangıçta danışmanlarının görüşüne karşı çıkarak kendi hanesine
kaydettiği bir dizi başarıyla yükselmiş bir öznede tezahür eder. O zaman özne,
normallik görünümü altında, marazi bir kendine güven geliştirir; bu da
tehlikeli bir tutumla kendini gösterir: Çevresini dinlemeyi reddeder, hatta
onları hor gördüğünü açığa vurur; herkesin haksız, bir tek kendinin haklı
olduğunu düşünür ve devasa projelere istidat gösterir. Çoğu zaman da sonu kötü
olur.Bu durumda, Ankara’nın aylardır IŞİD’in “kara gömleklileri” tarafından
kuşatılmış olan küçük Kürt kenti Kobani nazarında sergilediği husumetin
açıklaması, Erdoğan’ın hırs yaptığı üç konudadır. Hem Türkiye Kürtlerini
zayıflatmak, hem de sonunda Şam’da Beşar Esad’ı iktidardan kovmak amacıyla ABD’nin
Suriye politikasını köklü bir biçimde değiştirmek. Büyük program. Bu işin
kişisel bir veçhesi de var. Eskilerde İslamcı akımın takipçisi olan Erdoğan,
başbakan olduğu yıllarda (2003-2014) Esad’la bağları sıkılaştırmış ve iki
ülkeyi yakınlaştırmıştı. 2011 ayaklanması başladığında Erdoğan, haklı olarak,
Şam’ın efendisine bir şiddet patlamasından kaçınmak için muhalifleriyle
pazarlık etmeyi salık vermişti. Sözü dinlenmedi. Geçen üç yıl ve 230 bin ölü
olgusunun ne yazık ki haklı çıkardığı Erdoğan, bununla da güçlenen acımasız bir
intikam duygusu besliyor”.
“Türkiye,
–13 Ekim pazartesi günü İstanbul’daki Boğaziçi Enstitüsü’nün yıllık seminerinde
sunulduğu haliyle– Kobani’de yaşanan işkence karşısındaki pasifliğini savunmak
için, stratejik ambalajlı bir gerekçe ileri sürüyor. Öncelik IŞİD’e karşı
mücadelede değil, Şam rejimine karşı mücadeledeymiş” diyen Fransız gazetesi, “Bu
rejimin canavarlığı IŞİD’i üretmekteymiş. Bu da hava bombardımanlarıyla
yenilmeyecekmiş. Dolayısıyla Ankara, ABD’nin elini taşın altına daha çok sokmasını
ve Suriye topraklarında, Amerikan hava kuvvetlerinin koruması altında bir
tampon-bölge oluşturulmasını tavsiye ediyor. Bu bölge, Türkiye’deki bir buçuk
milyon Suriyeli mültecinin bir kısmını ve Şam rejimine karşı ‘ılımlı’
isyancıların talim merkezlerini barındırabilecekmiş” diye yazdı.
“Washington’a
yapılan şantaj: Demek ki Türkiye, ancak Barack Obama’nın bu koşulları kabul
etmesi şartıyla IŞİD’e karşı mücadeleye etkin bir biçimde katılacaktır. Bu
aradaki bedeli Kobani ödeyecektir. Bu küçük şehre birkaç yüz metrede sınıra
yığılmış bulunan Türk tankları, IŞİD kuvvetlerine tek bir atış yapmamıştır —
ilerleyişlerini kolaylaştırmanın bir yoludur bu” değerlendirmelerinde bulunan
Le Monde, “Fakat bu tavır başka hedefleri maskeliyor. Kobani, PYD’nin Suriyeli
Kürt milisleri tarafından kahramanca savunuluyor. Bu oluşumun doğrudan bir kolu
olduğu PKK ile Erdoğan arasında, ülke içindeki 30 yıllık savaşa bir son vermek
için on aydır müzakere yürütülüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, PYD’nin yenilmesini
temin ederek görüşme masasında zayıf konumda görmek istediği PKK’ya ciddi bir
darbe vuruyor” şeklinde kaydetti.
“IŞİD’in
Kobani’de zaferini kolaylaştırarak, PYD’nin Türk sınırı boyunca, Türkiye
Kürtlerine model ve destek üssü hizmeti görebilecek özerk bir Kürt bölgesi geliştirmesini
engelliyor. Erdoğan, kendi gözünde IŞİD’le PKK’nın aynı şey olduğunu, Türkiye
için aynı cinsten bir tehlikeyi teşkil ettiklerini söylüyor” diyen Fransız
gazetesi haberini şu değerlendirmelerle noktaladı:
“Bu önerme
olgusal açıdan dürüst değil. Her ne kadar PKK silahlı mücadeleye ilaveten
terörizm uygulamış da olsa, hiçbir zaman, kafa kesmeler, çarmıha germeler, şu
veya bu azınlığı soykırıma uğratma eğilimi, tecavüzler ve kitle katliamları,
vb. uygulayan IŞİD gibi davranmamıştır. Hubris sözcüğü Yunanca’dan gelir ve
bazı ego sapmalarına olan güçlü eğilime işaret eder… Türkiye Cumhurbaşkanı bu
işte çok şey kaybedebilir. Kobani’nin düşmesinin Kürtler üzerinde muazzam bir
siyasal-simgesel sonucu olacaktır. PKK ile görüşmelerin kesilme tehlikesi
vardır; ki bu da Türkiye’yi tekrar içeride savaşa gark edebilecektir. Böylelikle,
kargaşaya yazgılı bir Ortadoğu’da, ülkenin sahip olduğu istikrar ve başarı
imajını bozabilecektir. Erdoğan’ın IŞİD’e karşı bir taahhüde girmeyi reddetmesi
ABD’yi çileden çıkarıyor: Obama’nın anti-İslamcı koalisyonuna üye olan bir NATO
müttefikine yakışmayan bir tutum, deniyor Washington’da. Ankara’nın tutumu
Avrupa kamuoyunu da sarsıyor: Avrupa Birliği’ne üyelik görüşmeleri yürüten bir
ülkeye uymayan bir tutum, deniyor Brüksel’de. Erdoğan Kobani’de büyük
projelerinden bazılarını da çökertiyor: Hubris kendi kendini imha etmeye varır,
diye koymuştu teşhisi David Owen.
Yorumlar
Yorum Gönder