EMEĞİN VE BAĞIMSIZLIĞIN TAKIMI: ANKARAGÜCÜ
"Elimiz kirli olabilir ama alnımız aktır"
Ankaragücü alelade bir kulüp değildir. Arkasında onurlu bir tarih vardır. İstanbul'da başlayan ve Ankara'da nihayet bulan bu tarihi üç önemli kelimeyle tanımlamak olanaklıdır: Emek, Direniş ve Cumhuriyet...
İstanbul İmalat-ı Harbiye'de başlayan tarih...
Ankaragücü'nün tarihi İstanbul'da başlar... Ankara ve İstanbul kardeşliği ve kader ortaklığının güzel bir simgesidir bu... Ve kökleri tek bir futbol takımına değil iki ayrı futbol takımına dayanır. Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü... Bu iki futbol takımının ortak noktası ise ikisinin de İmalat-ı Harbiye işçileri tarafından kurulmuş olmasıdır.
Resmi olarak Ankaragücü'nün tarihi bu takımların kuruluş tarihi olan 1910 ile başlatılır. Ama fiiliyatta bu iki takımın kökleri 1904 yılına dayanır. 1904 yılından beri imalat-ı harbiye işçileri futbol müsabakaları yapmaktadırlar zira... Bu iki kulübün ilk birleşmesi 1912 yılındadır. İki takım İstanbul Cuma Ligine katılabilmek için Sanayi Mektebi Spor Kulübü çatısı altında birleşirler. Sanayi Mektebi Spor, Cuma Liginin ilk yarısını lider olarak kapatır ama İstanbul'un işgali nedeniyle İmalat-ı Harbiye dağıtılır ve kulüp ligi tamamlayamaz. Ardından Kurtuluş Savaşı yılları gelir.
Bir Direniş Kulübü...
Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla birlikte İmalat-ı Harbiye işçilerini, futbol takımlarının oyuncularıyla birlikte aktif olarak direnişin içinde görüyoruz. Kurtuluş Savaşı sırasında oluşturulan çok sayıda direniş örgütlerinden biri de "İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü"dür. Örgütün belkemiğini ise futbol kulübü oluşturmaktadır. Kulübün Ankara'ya taşınma süreci de bu tarihlere dayanır. Cibali baskını sırasında deşifre olan "İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü" 60 civarında üyesiyle Ankara'ya geçer...
1920'den sonra Ankara...
İmalat-ı Harbiye işçileri futbol geleneklerini 1920'lerden sonra Ankara'da yeniden yaşatmaya başlarlar. Ve yine iki ayrı takım halinde. Bu kez takımlardan birinin adı Anadolu Sanatkarangücü diğerininki ise eskisi gibi Turan Sanatkarangücü'dür. Fakat iki kulüp o kadar iç içedir ki, iki kulübün başkanlığını da tamirhane müdürü Mehmet Nuri Altınok yürütmektedir.
Bir müddet sonra iki kulüp Ankara Ligine katılabilmek amacıyla Sanatkarangücü adıyla yine tek bir kulüp olarak birleşir. Kulüp kurulmasından sonra ilk yıl ligi 4. olarak bitirir ama ikinci yıl lig şampiyonu olmayı başarır. Fakat Muhafızgücü ile oynadıkları karşılaşmada çıkan olaylar üzerine takım ligden ihraç cezası alır. 1926 yılında bu ihraç kararını aşmak amacıyla takımın ismi İmalat-ı Harbiye Spor Kulübü olarak değiştirilir.
Sarı Lacivert formanın hikayesi...
İmalat-ı Harbiye işçileri İstanbul'da henüz iki kulüp halinde faaliyet yürütürken sarı yeşil ve yeşil kırmızı formaları kullanıyorlardı. İki takım Sanayi Mektebi Spor Kulübü adı altında birleştiğinde tek bir forma saptamadılar ve bu iki forma rengini birlikte kullanmaya devam ettiler. Örneğin ilk yarı sarı yeşil formayla sahaya çıkan takım, ikinci yarıda yeşil kırmızı formayı giyiyordu.
Ankara'da iki kulüp halindeyken yine farklı formalar giyen İmalat-ı Harbiye işçileri bu kez takım Sanaatkarangücü olarak birleştiğinde kendilerine tek bir forma seçtiler. Bu forma kırmızı beyazdı. Sanatkarangücü üzerinde bir yıldız bulunan çatılmış iki tüfeği de kendine amblem olarak seçmişti.
Sanatkarangücü ligden ihraç edildikten sonra yeniden lige girebilmek amacıyla takımın adı İmalatı Harbiye olarak değiştiği gibi yeni bir forma seçimi de gündeme geldi. Kulüp yöneticilerinden İbrahim Somçelik, Mustafa Kemal kulübü ziyarete geldiğinde kendisine iri taneli misket üzümü ve kavun ikram ettiklerini, Atatürk'ün kavunun sarısı ve misket üzümünün lacivertine bakarak bu iki rengin hırs, güç ve başarıyı simgelediğini ve Ankara'ya çok yakıştığını söylediğini anlatınca, toplantıda oy birliği ile takımın yeni forma rengi sarı lacivert olarak saptanır.
İmalat-ı Harbiye'den Ankaragücü'ne...
1931–1932 sezonunda İmalat-ı Harbiye futbol heyeti ile (yerel futbol federasyonu gibi düşünülebilir) anlaşmazlığa düşerek o yılın son üç maçına çıkmamıştır. Futbol heyeti kulübün adının değiştirilmesi şartıyla lig maçlarına katılabileceği kararı almıştı. İmalat-ı Harbiye isminin kullanılmasına yasak getirilmesi üzerine yeni bir kongreye giden kulüp, bu büyük kongrede yeni kurulacak olan kulübün hangi ismi alacağı konusunu da tartışmıştır.
Ağırlık kazanan öneriler Mustafa Kemal'e atfen Çankaya Güneşi, Aka Gündüz’ün Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir eserinden esinlenen Dikmen Yıldızı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti çağrıştıran Zafer ve Kurtuluş gibi isimlerdi.
Yöneticilerden Ahmet BAYDAR'ın “İmalat-ı Harbiye’nin gücünü, Kurtuluş Savaşının karargahı olan Ankara’nın gücü ile birleştiremez miyiz? Ne dersiniz?” diye sorması üzerine başlayan tartışmalar sonucunda, yeni kulübün adının Ankaranın Gücü olması kararlaştırıldı. Daha sonra kongre üyeleri heyetin kararında küçük bir değişiklik yapar ve kulübün ismini Ankaragücü olarak düzeltilmesini sağlar. Ve 31.08.1933 tarihinde İmalat-ı Harbiye ismi Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü adını alır.
Sonuç yerine...
Ankaragücü bir emekçi takımıdır. Bir bağımsızlık, özgürlük ve direniş odağıdır. Bir Cumhuriyet sembolüdür. Zaman zaman Ankaragücü'nün emekçi niteliği küçümsenmeye çalışılmış, onlara "eli kirliler" denmiştir. Ankaragücü futbolcuları bu kibirli ifadelere "elimiz kirli olabilir ama alnımız ve tarihimiz pırıl pırıldır" diyerek yanıt vermişlerdir.
Ankaragücü'nün emek ve cumhuriyetle özdeşleşen bu kimliği yalnızca yakın geçmişte değil, 12 Eylül askeri darbesi başta olmak üzere pek çok defalar tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Deyim uygunsa bu amaç doğrultusunda Ankaragücü hem "sopa" ve hem de "havuç" politikalarıyla yüz yüze kalmış; dışarıdan ve içeriden operasyonlara maruz kalmıştır.
Ama Ankaragücü'nün emek ve cumhuriyetle simgeleşen niteliği değişmemiştir. Ankaragücü'nün vefalı ve sadık taraftarları var oldukça değişmeyecektir de...
Ankaragücü alelade bir kulüp değildir. Arkasında onurlu bir tarih vardır. İstanbul'da başlayan ve Ankara'da nihayet bulan bu tarihi üç önemli kelimeyle tanımlamak olanaklıdır: Emek, Direniş ve Cumhuriyet...
İstanbul İmalat-ı Harbiye'de başlayan tarih...
Ankaragücü'nün tarihi İstanbul'da başlar... Ankara ve İstanbul kardeşliği ve kader ortaklığının güzel bir simgesidir bu... Ve kökleri tek bir futbol takımına değil iki ayrı futbol takımına dayanır. Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü... Bu iki futbol takımının ortak noktası ise ikisinin de İmalat-ı Harbiye işçileri tarafından kurulmuş olmasıdır.
Resmi olarak Ankaragücü'nün tarihi bu takımların kuruluş tarihi olan 1910 ile başlatılır. Ama fiiliyatta bu iki takımın kökleri 1904 yılına dayanır. 1904 yılından beri imalat-ı harbiye işçileri futbol müsabakaları yapmaktadırlar zira... Bu iki kulübün ilk birleşmesi 1912 yılındadır. İki takım İstanbul Cuma Ligine katılabilmek için Sanayi Mektebi Spor Kulübü çatısı altında birleşirler. Sanayi Mektebi Spor, Cuma Liginin ilk yarısını lider olarak kapatır ama İstanbul'un işgali nedeniyle İmalat-ı Harbiye dağıtılır ve kulüp ligi tamamlayamaz. Ardından Kurtuluş Savaşı yılları gelir.
Bir Direniş Kulübü...
Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla birlikte İmalat-ı Harbiye işçilerini, futbol takımlarının oyuncularıyla birlikte aktif olarak direnişin içinde görüyoruz. Kurtuluş Savaşı sırasında oluşturulan çok sayıda direniş örgütlerinden biri de "İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü"dür. Örgütün belkemiğini ise futbol kulübü oluşturmaktadır. Kulübün Ankara'ya taşınma süreci de bu tarihlere dayanır. Cibali baskını sırasında deşifre olan "İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü" 60 civarında üyesiyle Ankara'ya geçer...
1920'den sonra Ankara...
İmalat-ı Harbiye işçileri futbol geleneklerini 1920'lerden sonra Ankara'da yeniden yaşatmaya başlarlar. Ve yine iki ayrı takım halinde. Bu kez takımlardan birinin adı Anadolu Sanatkarangücü diğerininki ise eskisi gibi Turan Sanatkarangücü'dür. Fakat iki kulüp o kadar iç içedir ki, iki kulübün başkanlığını da tamirhane müdürü Mehmet Nuri Altınok yürütmektedir.
Bir müddet sonra iki kulüp Ankara Ligine katılabilmek amacıyla Sanatkarangücü adıyla yine tek bir kulüp olarak birleşir. Kulüp kurulmasından sonra ilk yıl ligi 4. olarak bitirir ama ikinci yıl lig şampiyonu olmayı başarır. Fakat Muhafızgücü ile oynadıkları karşılaşmada çıkan olaylar üzerine takım ligden ihraç cezası alır. 1926 yılında bu ihraç kararını aşmak amacıyla takımın ismi İmalat-ı Harbiye Spor Kulübü olarak değiştirilir.
Sarı Lacivert formanın hikayesi...
İmalat-ı Harbiye işçileri İstanbul'da henüz iki kulüp halinde faaliyet yürütürken sarı yeşil ve yeşil kırmızı formaları kullanıyorlardı. İki takım Sanayi Mektebi Spor Kulübü adı altında birleştiğinde tek bir forma saptamadılar ve bu iki forma rengini birlikte kullanmaya devam ettiler. Örneğin ilk yarı sarı yeşil formayla sahaya çıkan takım, ikinci yarıda yeşil kırmızı formayı giyiyordu.
Ankara'da iki kulüp halindeyken yine farklı formalar giyen İmalat-ı Harbiye işçileri bu kez takım Sanaatkarangücü olarak birleştiğinde kendilerine tek bir forma seçtiler. Bu forma kırmızı beyazdı. Sanatkarangücü üzerinde bir yıldız bulunan çatılmış iki tüfeği de kendine amblem olarak seçmişti.
Sanatkarangücü ligden ihraç edildikten sonra yeniden lige girebilmek amacıyla takımın adı İmalatı Harbiye olarak değiştiği gibi yeni bir forma seçimi de gündeme geldi. Kulüp yöneticilerinden İbrahim Somçelik, Mustafa Kemal kulübü ziyarete geldiğinde kendisine iri taneli misket üzümü ve kavun ikram ettiklerini, Atatürk'ün kavunun sarısı ve misket üzümünün lacivertine bakarak bu iki rengin hırs, güç ve başarıyı simgelediğini ve Ankara'ya çok yakıştığını söylediğini anlatınca, toplantıda oy birliği ile takımın yeni forma rengi sarı lacivert olarak saptanır.
İmalat-ı Harbiye'den Ankaragücü'ne...
1931–1932 sezonunda İmalat-ı Harbiye futbol heyeti ile (yerel futbol federasyonu gibi düşünülebilir) anlaşmazlığa düşerek o yılın son üç maçına çıkmamıştır. Futbol heyeti kulübün adının değiştirilmesi şartıyla lig maçlarına katılabileceği kararı almıştı. İmalat-ı Harbiye isminin kullanılmasına yasak getirilmesi üzerine yeni bir kongreye giden kulüp, bu büyük kongrede yeni kurulacak olan kulübün hangi ismi alacağı konusunu da tartışmıştır.
Ağırlık kazanan öneriler Mustafa Kemal'e atfen Çankaya Güneşi, Aka Gündüz’ün Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir eserinden esinlenen Dikmen Yıldızı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti çağrıştıran Zafer ve Kurtuluş gibi isimlerdi.
Yöneticilerden Ahmet BAYDAR'ın “İmalat-ı Harbiye’nin gücünü, Kurtuluş Savaşının karargahı olan Ankara’nın gücü ile birleştiremez miyiz? Ne dersiniz?” diye sorması üzerine başlayan tartışmalar sonucunda, yeni kulübün adının Ankaranın Gücü olması kararlaştırıldı. Daha sonra kongre üyeleri heyetin kararında küçük bir değişiklik yapar ve kulübün ismini Ankaragücü olarak düzeltilmesini sağlar. Ve 31.08.1933 tarihinde İmalat-ı Harbiye ismi Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü adını alır.
Sonuç yerine...
Ankaragücü bir emekçi takımıdır. Bir bağımsızlık, özgürlük ve direniş odağıdır. Bir Cumhuriyet sembolüdür. Zaman zaman Ankaragücü'nün emekçi niteliği küçümsenmeye çalışılmış, onlara "eli kirliler" denmiştir. Ankaragücü futbolcuları bu kibirli ifadelere "elimiz kirli olabilir ama alnımız ve tarihimiz pırıl pırıldır" diyerek yanıt vermişlerdir.
Ankaragücü'nün emek ve cumhuriyetle özdeşleşen bu kimliği yalnızca yakın geçmişte değil, 12 Eylül askeri darbesi başta olmak üzere pek çok defalar tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Deyim uygunsa bu amaç doğrultusunda Ankaragücü hem "sopa" ve hem de "havuç" politikalarıyla yüz yüze kalmış; dışarıdan ve içeriden operasyonlara maruz kalmıştır.
Ama Ankaragücü'nün emek ve cumhuriyetle simgeleşen niteliği değişmemiştir. Ankaragücü'nün vefalı ve sadık taraftarları var oldukça değişmeyecektir de...
Yorumlar
Yorum Gönder