DEUTSCHE WELLE: “MİSAK-I MİLLİ YENİDEN MASADA”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Musul ile
ilgili ‘1923’ün psikolojisi ile hareket edemeyiz’ çıkışı, Türkiye’nin bölgede
yeniden hak iddia etmeye hazırlandığı yorumlarına yol açıyor.
Deutsche
Welle’nin yorumuna göre, Türkiye’de Musul operasyonu ile birlikte başlayan ‘Misak-ı
Milli’ tartışması giderek alevleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde
Kurtuluş Savaşı sırasında Musul ve Kerkük’ü de içine alarak oluşturulan ulusal
sınırların Lozan Anlaşması sonrasında kaybedildiğini vurgulayan açıklamalar
yapması, Türkiye’nin bölgede yeniden hak iddia etmeye hazırlandığı yorumlarına
yol açıyor. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Türkiye şimdilik Irak ve
Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olsa da, bölgedeki gelişmelere karşı
müdahale hakkını elinde tutmak istiyor.
Musul
operasyonu üzerinden bölgede hak iddia eden açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, hafta içinde sarf ettiği ‘1923’ün
psikolojisi ile hareket edemeyiz’ sözleri ile 100 yıllık Misak-ı Milli (Ulusal
Yemin) sınırlarını tartışmaya açtı. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana dünyada
her şeyin değiştiğini dile getiren Erdoğan, “O tarihteki konumumuzu korumayı
kazanç göremeyiz” diye konuştu. Erdoğan’ın Musul politikası MHP’den destek
görürken, CHP Musul operasyonuna ilişkin Türkiye’nin attığı adımlar konusunda
Meclis’in bilgilendirilmesini talep ediyor. HDP lideri Demirtaş ise Türkiye’nin
Musul ve Kerkük’ü sınırlarına katmayı planladığı görüşünü dile getiriyor.
Prof. Dr.
Mensur Akgün’e göre, Erdoğan’ın amacı sınırları değiştirecek bir adım atmak
değil. Buna karşın Musul ile Türkiye arasındaki tarihi ve duygusal yakınlığa
dikkat çeken Akgün, “Unutmayalım ki Musul sorunu Lozan’dan sonra çözüldü. Hatta
Türkiye bir dönem Musul petrollerinden pay da aldı. Bugün Erdoğan’ın yaptığı
açıklamalar toprak talebinden ziyade, Türkiye’nin güvenliğine yönelik” diye
konuşuyor. Türkiye’nin bölgedeki öncelikli hedefinin sınır güvenliği ve hatta
ülke içine sıçrayan terörist faaliyetleri engellemek olduğunun altını çizen
Prof. Akgün, Türkiye’nin bölgede gücü giderek artan PKK ve İran’ı da frenlemek
istediğini dile getiriyor. Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta oluşan güvenlik
boşluğunu görmezden gelemeyeceğini ifade eden Akgün şunları söyledi:
“Türkiye için
asıl öncelik Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Ancak eğer bölgede
statüko değişirse, Türkiye Misak-ı Milli’den bu yana bu bölgelerde hakkı
olduğunu dünyaya tescil ettirmek istiyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın açıklamalarını
ve Türkiye’nin pozisyonunu yayılmacılık olarak değil, yeni döneme hazırlık ve
güvenlik kaygısı olarak yorumluyorum. Öte yandan Birleşmiş Milletler’in ‘Sınırların Değişmezliği’ ilkesini kabul
etmiş olan Türkiye’nin Musul operasyonu ve sonrasında nasıl hareket edeceği ise
henüz belirsiz. Zira bölgedeki iktidar savaşı çok bilinmeyen bir denklemi
andırıyor. Bölgede giderek ısınan Sünni-Şii gerilimi ise IŞİD ile mücadeleyi
arka plana atabilecek bir potansiyele sahip”.
Irak ve Suriye’deki
gelişmelerin Türkiye’yi bir ‘oldubitti’ ile karşı karşıya bıraktığını belirten
Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Irak ve Suriye’de toprak bütünlüğünün sona ermesi
halinde yapılması gerekenlerin şimdiden belirlenmesi gerektiği görüşünde.
Türkiye’nin yakın zamanda yeni bir göç dalgası ile sarsılabileceğini ve
sınırdan içeriye sızacak IŞİD militanlarının çok önemli bir tehlike arz
ettiğini kaydeden Caşın, “Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği’ne göre
250 ila 700 bin arasında yeni bir göç bekleniyor. Ne yazık ki artık mezhep
katliamları da dahil herşey olabilir. Öte yandan PYD’nin Suriye’de güçlenmesi
de Türkiye’yi sıkıştıran bir başka konu” diyor. Devletler hukukuna göre
sınırların iki komşu ülke tarafından korunması gerekirken, Türkiye’nin hem Irak
hem de Suriye sınırındaki tek devlet olarak kaldığına işaret eden Prof. Caşın
şu görüşleri dile getirdi:
"Musul
operasyonunun 6 ay sürmesi bekleniyor. Bu sürede Türkiye sınırına 1 milyon kişi
yığılırsa ne olacak? Şu an Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünden yana hareket
ediyor. Unutulmamalı ki, 1991’deki 1. Körfez Savaşı’nda ABD Musul’u Türkiye’ye
vaat etmesine rağmen Türkiye bunu kabul etmedi. Ancak şu anda Türkiye buralarda
güvenli bölge kurmak için tarihsel referansları gündeme getiriyor”.
Yorumlar
Yorum Gönder