2013 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU



16 Ekim’de açıklanması beklenen  2013 Türkiye İlerleme raporunun ayrıntıları aşağıdaki şekildedir.

16 Ekim’de Avrupa Komisyonu olağan toplantısında kabul edildikten sonra açıklanması beklenen taslak raporda Avrupa Komisyonu Türkiye AB müzakere sürecine darbe vuracak bir dil kullanmamaya özen gösterdiği görülüyor.

AB Haber’in aktarımına göre, Türkiye raporunda hükümetin AB reformları çerçevesinde attığı (yargı reformu, demokrasi paketi) adımlar övülüyor, diğer yandan eksikler ise eleştiriliyor. Bu anlamda Komisyon dengeli bir yaklaşım sergiliyor. Ancak raporda sürece darbe vuracak bir dil kullanımından özenle kaçınıldığı görülüyor. Açıkçası Avrupa Komisyonu eksikliklerin üzerine parmak basıyor reformlar övülüyor.

Raporda 22. başlık ile ilgili Avrupa Komisyonu topu AB üyesi ülkelere atıyor. Komisyon başlığın açılmaması yönünde bir tavsiyede bulunmuyor.

Avrupa Komisyonu 2013 Türkiye raporunda sürpriz hiç bir şey yok.T ürkiye’nin 2013 yılında siyasi ,ekonomik ve sosyal alanda fotoğrafının çekildiği raporda Türkiye’nin eksiklikleri gündeme getiriliyor.

Reform sürecinin yavaşlaması ve müzakere başlıklarının uzun bir süredir açılamadığına vurgu yapılıyor bu çerçevede sürece ivme kazandırmak için AB Türkiye ilişkileri için pozitif gündemin getirildiği belirtiliyor.

Poizitif gündem kapsamında temel haklar ve yargı başlığı ile ilgili çalışma grubu oluşturulduğu 3.yargı paketi ve kamu denetçiliği ile ilgili kanun ve mahkemelerde anadilin kullanımının güvence altına alınması bu çerçevece Türkiye’de temel haklara saygı anlamında süregelen eksikliklerin giderilmesine yönelik 4 yargı paketinin çıkarıldığı belirtiliyor. Avrupa Komisyon 4.yargı paketi başta olmak üzere Türkiye’nin bu yönde attığı adımları memnunlukla karşılıyor ancak daha atılacak adımların olduğu hatırlatılıyor. Hükümetin açıkladığı son demokrasi paketi, 4.yargı paketi olumlu karşılanıyor.

Türk Ombudsman’ın göreve başlamasından duyulan memnuniyet dile getiriliyor. Vicdani ret ile ilgili düzenleme yapılmadığına işaret ediliyor. Alkol yasasına da raporda yer veriliyor Ve yasaya olumlu yaklaşılmıyor.

Raporda Gezi parkı olaylarına geniş yer ayrılıyor. Gezi parkı ile ilgili tüm gelişmelere raporda yer veriliyor. Stefan Füle’nin Gezi olaylarının başında İstanbul gittiğine işaret ediliyor. Gezi olayları çerçevesinde üyeliğe aday ülkeler insanların protesto ve toplantı haklarını kullanabilmelerini sağlamak ve bu hakkı korumakla sorumlu olduğu ifade ediliyor ve toplantı ve gösteri haklarının kullanmak isterken gözaltına alınların bulunduğu ve gösterilerde insanların hayatını kaybettiği vurgulanıyor.

Basınında Gezi parkı olaylarında takındığı tutuma dikkat çekiliyor. Göstericilere karşı orantısız güç kullanıldığı belirtiliyor. Gezi parkı olayları sonrası gelişmelerde göstericiler ile bir polisin öldüğü kaydediliyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün Gezi parkı olayları çerçevesinde uzlaştırıcı tavrı övülüyor.

Gazetecilere yönelik baskı da 2013 ilerleme raporunda yer alıyor Gazetecilere uygulanan baskı ve verilen cezalar eleştiriliyor. Uluslararası gazeteci örgütlerinin Türkiye’nin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olduğunu vurguladıklarının altı çiziliyor. Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili endişelerden bahsedilen raporda , yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ve insan hakları aktivistleri aleyhine çok sayıda dava açılmasının, internet sitelerinin sıklıkla erişime kapatılmasının, devlet görevlilerinin baskıyla basın üzerinde caydırıcı etkide bulunmasının ve eleştiren gazetecilerin işten atılmasının" endişe kaynağı olduğu ve çözüm beklediği kaydediliyor.

Ergenekon ve balyoz davalarıyla ilgili yargılama biçimi ve yargılamanın Avrupa standartlarına uyması konusunun altı çiziliyor.

Raporda  barış süreci (Türkiye-PKK)  görüşmeleri destekleniyor. Ve Güneydoğudaki çatışmalara son vermek amacıyla başlatılan girişime barış sürecine destek verildiği bu girişimin teröre son verilmesi Kürt meselesinin kapsamlı çözüme ulaştırılması için bir fırsat sunduğu hatırlatılıyor. Türkiye’nin güneydoğusunda son 30 yılda çok sayıda can kaybına neden olan terör ve şiddeti sona erdirme hedefiyle devam eden diyaloğun AB tarafından bütünüyle desteklendiği" belirtiliyor. Raporda Türkiye’deki terör saldırıları şiddetle kınanıyor.

İlerleme raporunda yeni anayasaya destek verilirken, yeni anayasanın geniş bir katılımla hazırlanmasına vurgu yapılıyor.

Kopenhag siyesi kriterlerinin yerine getirilmesi hususunda güçlükler olsa da genel anlamda ilerleme sağlandığı tespiti dikkat çekiyor.

Türkiye ile vize diyaloğunda ilerleme kaydedildiği belirtiliyor. Ve Türkiye’ye Geri Kabul Anlaşmasını imzalamaya davet ediliyor.

AB Türkiye raporunda ayrıca, Türkiye ile vize diyaloğunda ilerleme kaydettiği belirtiliyor. Vize muafiyeti diyaloğu için geri kabul anlaşmasının imzalanması gerekli olduğu Ve vize muafiyeti yol haritasında ilerlemenin Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirme performansına bağlı olduğunu belirterek öncelikle mevcut geri kabul anlaşmalarının etkin uygulanmasını talep ediyor.

Raporda şu görüşlere yer veriliyor:

İnsan hakları odaklı ceza hukuku sistemi ile uluslararası insan hakları sözleşmelerinde standartlara uyum gösterilmelidir. Mevzuat reform tek başına yeterli değil uygulamada önemlidir. Türkiye hukuk sistemi ve yargısının AB standartlarına uyumu noktasında önemli ilerleme sağlandı Bununla birlikte reform süreci henüz tamamlanmamıştır.

Raporda Uluslararası Çalışma Örgütü standartlarına uyum sağlanması ,kamu ihaleleri kamu mevzuatının AB standartlarına uygun hale getirilmesi gerektiği kaydediliyor.

Kıbrıs sorunuyla ilgili geçtiğimiz yıl rapora dahil edilen paragrafların dışında doğalgaz ile ilgili Rumların görüşlerini daha da güçlü destekleyen ifadelere yer veriliyor. Kıbrıs sorunuyla ilgili BM müzakereleri destekleniyor AB olarak yardıma hazırız deniyor.

Raporun Kıbrıs paragrafında  özetle şu görüşlere yer veriliyor:

“2006 Aralık AB Konseyi kararları uygulanmalı.(Ankara protokolünün uygulanması ,Kıbrıs Rum kesiminin tanınması….vs) isteniyor. Türkiye BM kararları çerçevesinde Kıbrıs soruna çözüm bulunması noktasında katkı sağlamalı. Türkiye ayrım gözetmeden AB ülkeleriyle bilhassa ,Güney Kıbrıs ile ilişkileri normalleştirmeli ve Rumların uluslararası örgütlere katılımına karşı çıkmamalı. Doğalgaz konusunda uluslararası deniz hukuk anlaşması dikkate alınmalı. Türkiye Güney Kıbrıs hava otoritesiyle ilişkiye geçmeli .Doğu Akdeniz’de Türkiye yüzünden hava trafiğinin güvenliği konusunda sorun yaşanıyor.’’

Raporda Suriye kriziyle ilgili ayrı bir parantez açılıyor Türkiye insanlık trajedisinin mağduru olan Suriyeli mültecileri kucaklama konusunda gösterdiği son derece etkileyici çaba destekleniyor. Bu çerçevede 11 Şubat’ta Hatay da Cilvegözü’nde 14 kişinin hayatını kaybetmesi kınanıyor ve terör eylemleriyle mücadelede Türk yetkililerin yanında olunduğuna işaret ediliyor.

Raporda ulusal Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi’nin etkin uygulanabilmesi için daha güçlü siyasi desteğe ve daha katılımcı sivil topluma ihtiyaç duyulduğu kaydediliyor. Raporda bu kapsamdaki soruşturmalar, iddianameler ve mahkumiyetlerde Türkiye’nin daha iyi bir sicil oluşturması gerektiği ifade ediliyor.

Raporda Sivil asker ilişkilerinde olumlu gelişmeler olduğu tespiti yapılıyor.

Raporda Türk dış politikasına yer veriliyor. Bu anlamda Türkiye’nin önemli bir bölgesel güç (Kuzey Afrika, Ortadoğu, Balkanlar Güney Kafkasya) olduğuna işaret ediliyor.

Türk ekonomisinin krize rağmen yüzde 4 büyüdüğü ve uluslararası krize rağmen olumlu performans gösterdiği belirtiliyor.

Dini hürriyetler bölümünde AB, gayrimüslimler ile Alevilerin haklarına vurgu yapıyor. Raporda Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması çağrısı yapan AB, Ortodoks Patriği’nin “ekümenik” sıfatının kullanılmasının da serbest olması gerektiğini belirtiyor. Mardin’deki Mor Gabriel Manastırı’yla ilgili arazi tartışması da geçen yıl olduğu gibi bu yılki raporda da yer alıyor.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-