Sevgi Doğası Gereği Sosyalisttir Ama...


 
İnsanları "ben"olmaktan vazgeçmeden "biz" yapabilen tek duygudur sevgi...Sevgiyle birbirine bağlanan insanların yaşam felsefesi artık "gemisini kurtaran kaptan" değildir; olamaz. "Ya hep beraber ya hiçbirimiz" dir sevgiyle birbirine bağlanan insanların duygusu...Sevgi doğası gereği "sosyalist"tir...

Sevgi -doğal bir durum olarak- evet toplumcu ve ekolojisttir... Doğal halde insan yaşamak için doğayla ve insanlarla paylaşır.  Bir şey verir ve alır. Fakat içinde sahici bir minnet duygusu taşıyan bu doğal sevgi basit bir çıkar, basit bir alışveriş ilişkisinden o kadar farklıdır ki;toplumun ortak yaşamı ve doğanın bereketli dengesini korumak için, bir başka ifadeyle doğal sevginin bu temel kaynağını kurutmamak için, insan kendini feda edebilir...

Sevgi insanın insan ve doğa ilişkilerinde paylaşıma, dayanışmaya dayalı üretkenliğinden kaynaklanan, uyum, ahenk ve ölçü durumudur. Ve evrenseldir etnik, dinsel, mezhepsel vb. değil genel ve evrenseldir.

Bireysel çıkar ile toplumsal çıkarın doğal uyumunun bozulduğu andan itibaren ise sevgi kaybolmaz ama çıkar ilişkilerinin belirleyiciliği altında bencilleşir. Aşirete, cemaate, millete, geniş aileye, oradan çekirdek aileye kadar daralan "genişletilmiş bir bencilliğin" kuşatıcılığı altında adeta esir edilmişliğin bütün yozlaşmasına uğrar. Marks'ın  sözleri  ile (mealen) "sevgi bir tutum, bir pozisyondur; yalnızca bir ya da bir kaç kişiye indirgenmiş sevgi, sevgi değil, genişletilmiş bir bencilliktir" Sevgi, paylaşmanın, dayanışmanın bir ürünüdür. Paylaşma, dayanışma ilişkilerinin en minimum düzeye indirgendiği kapitalizmde sevgi gerçekten de büyük ölçüde genişletilmiş bir bencillik ve de belki yalnızca bu anlamda bir kötülük olabilir:)

 Sevgi sınıflı toplumlarda bir kötülüğe daha doğrusu bencillik ve kötülüklerin meşrulaştırıcı zırhına dönüşür ama yok olmaz. Çünkü toplum ve doğa yaşamı ne kadar bencilleşirse bencileşsin, yaşamın varlığının ve süreğenliğin çelik zırhlı özü,  insan-insan ve insan-doğa paylaşımın ve dayanışmasının üzerinde yükselmek zorundadır.

 O zaman sevgi "biz"den olana ve "benim olana" indirgenir; "ötekiler" ise harekete geçmiş bir düşman değilse, en azından potansiyel bir düşmandır artık...

Çıkarların kesimselleştiği-sınıfsallaştığı, bireyselleştiği bir dünyada sevgi, ötekine düşmanlık ve zulümle birliktedir.  Ve çoğu zamanda paradoksal ve yanılsamalı biçimde  bu iki zıt ve düşman duygu birbirini besler; birbirinden kaynaklanır görünür. Oysa bu yanılsamalı görüntünün altında insanın insanla ve doğayla kaybettiği --sevginin kaynağı olan- uyumlu birlikteliği arayışı vardır.

Bu yüzden çıkarlara göre bölünmüş bir toplumun düşmanlığı ve sevgisi de şizofreniktir.  Aslında sınıf ve çıkar üstü bir biçimde tüm insanlık, öldürücü bir kişilik bölünmesi  içinde. Ve bu durumdan kaynaklı  derin bir ızdırap içinde kıvranmakta, büyük bir güven bunalımı ve aidiyet boşluğu yaşamaktadır.

Tam da işte  bu yüzden sevginin değişik düzlemlerdeki çarpıtılmış ifadeleri olan aşk, din, milliyetçilik, vb. gibi -eni sonu yine dar çıkarların içine tutsak olmuş; aslında içi boş ama bazı parçaları sevgiyle üretildiği için de  etkisi bir o kadar kuvvetli - "sevgi zincirleri" ile başkalarına düşmanlıklarını bilerler. Aslında bu yanılsamalı ve hastalıklı sevgi zincirleri ile hem gerçek sevgiye hem de kendilerinki de dahil  özgürlüklere  kelepçe vurmuş olurlar.

Sosyalizmde eni sonu çıkarların belirlediği insan-toplum ve insan-doğa bölünmesinin ve yabancılaşmasının bir ürünü olduğu için aslında kendisi de eskiye ait zincirler içerir. Sosyalizm  ancak, düşmanla (çıkarla temelinde bölünmüş bir toplum ve bozulmuş insan-doğa uyumu) ile mücadelesinin aslında ve bir anlamda kendisiyle bir mücadele olduğunu  anlarsa; kaçınılmaz biçimde kendisini de aşarak yok etmek zorunda olduğunu kavrayabilirse;  uyuma, paylaşmaya, dayanışmaya dayalı doğal ve dolaysız  gerçek sevgiye de ulaşılmış olacaktır.

Çünkü sevgi ile özsel uyumu bağrında taşıyan tek felsefi ve siyasal akım odur. Çünkü sevginin kaynağı ve toplumculuğun temel doğrultusu aynıdır: Dayanışma, paylaşım, insan-insan ilişkilerinde ve insan-doğa ilişkilerinde bu eksende sağlanacak uyum...

Kısacası  evrensel ölçülere değil daha lokal alanlara indirgenen sevgi, bir anlamda genişletilmiş bir benciliktir. Sınıflı toplumlarda  sevgi-aşk vb. adıyla yaşananların bir kısmı sevginin engeli olarak aşılması gereken  unsurlardan  diğer bir kısmı da evrensel sevginin bir alt bileşeni olduğunda ancak genişletilmiş bencillik olmaktan kurtularak gerçek sevgi haline dönüşecek unsurlardan oluşur. Tüm bunlardan kurtulduğumuzda  "sevgi" de, bugünkü  milliyetçilik, dindarlık, mezhepçilik, kan bağı ve aşk gibi köleliği de besleyen bir körlük olmaktan kurtularak, kendini özgürleştirecektir... Böylece tutsak edilmiş olan kendine kavuşacaktır...

O zaman ve son söz olarak: Sosyalizm aracılığıyla kendini özgürleştirerek kendine kavuşamayan "tutsak sevgi,  kendi varoluş nedeni ve amacıyla tümüyle aykırı biçimde hem genişletilmiş bir bencillik hem de pek çok durumda bir "kötülük" olmaktan da  kurtulamayacaktır...

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-