AKTİF YURTTAŞLIK, KATILIMCI DEMOKRASİ VE GEZİ DİRENİŞİ...
Modern
siyasetin birçok kavramı gibi demokrasi kavramı da insanlığa Antik Yunan’dan
miras kaldı. Eski Yunancadaki demos (halk) ve cratos (iktidar) sözcüklerinin
bir araya getirilmesinden oluşan demokrasi, sözcüğün birebir anlamıyla “halkın
iktidarı” anlamına geliyor.
Yurttaşlık da yine Antik Yunan’dan miras bir kavram. Siyaset yapabilme ve yönetime katılabilme hakkına işaret ediyor ve Antik Yunan’da sadece mülk sahibi olanlar için geçerli. Mülksüzler ve köleler ise yurttaş olma hakkına yani siyasete ve devlet yönetimine katılma hakkına sahip değiller.
Demokrasi ve yurttaşlık kavramları Antik Yunanla birlikte ortadan kaybolsalar da modern zamanlarla birlikte tekrar ortaya çıkıyorlar.
Kapitalizmin yükselen sınıfı olan burjuvazi soylulara karşı mücadelesinde demokrasi ve yurttaşlık mücadelesini yükseltiyor...
Yurttaşlık da yine Antik Yunan’dan miras bir kavram. Siyaset yapabilme ve yönetime katılabilme hakkına işaret ediyor ve Antik Yunan’da sadece mülk sahibi olanlar için geçerli. Mülksüzler ve köleler ise yurttaş olma hakkına yani siyasete ve devlet yönetimine katılma hakkına sahip değiller.
Demokrasi ve yurttaşlık kavramları Antik Yunanla birlikte ortadan kaybolsalar da modern zamanlarla birlikte tekrar ortaya çıkıyorlar.
Kapitalizmin yükselen sınıfı olan burjuvazi soylulara karşı mücadelesinde demokrasi ve yurttaşlık mücadelesini yükseltiyor...
Burjuva devrimin ürünü olan
yurttaş, şehir devletinin yurttaşına göre daha aktif konuma sahip olmuştur.
Çünkü, Fransız devriminin yurttaşı, şehir devletinin yurttaşı gibi yürürlükte
olan demokrasinin derecesine bağlı bir katılma hakkına sahip değildir. Tersine,
kendi özgür, özerk ve aktif konumu, yürürlükteki demokrasinin derecesini
belirlemekteydi: Bu anlamda, çağdaş demokrasilerin yurttaş tipinin atası Fransız
Devrimi’nde doğmuştur demek yanlış olmayacaktır.
Demokrasiyi seçimden seçime sandığa gidip oy vermeye indirgeyen bu yaklaşım, dünyanın ve insanların kendi gelecekleri üzerinde söz sahibi olmaları anlamında demokrasiyi ortadan kaldırmak istiyor. Ya da demokrasiyi Antik Yunan'daki anlamına geri dönderiyor.Yani azınlık bir kesim için demokrasi anlamına geri dönüş yaşanıyor.
Oysa insanlığın bugün yaşadığı
temel sorun demokrasiyi ve yurttaşlık kavramını daha ileri noktalara taşıyarak
çözülebilir nitelikte sorunlardır. Irk, din ve yerellik temelli ve katılımı
yalnızca oy vermeye indirgeyen bir demokrasi ve yurttaşlık tanımı yerine daha evrenselci ,dayanışmacı ve hepsinden
önemlisi daha katılımcı bir yurttaşlık tanımına, yani aktif yurttaş tipinin
oluşturulmasına gereksinimimiz var.
Dolayısıyla, özellikle aktif ve katılmacı boyutları dikkate alan daha başka bir tanıma ihtiyacımız bulunmaktadır. Yurttaşlık bir topluluğa katılarak veya üye olarak özel alanda olduğu kadar kamu alanında da sürekli ve çok çeşitli biçimlerde ve toplumsal meşruluk temelinde eylemde (act) bulunma hakkı olarak yeniden yorumlanmak, tanımlanmak durumundadır
Bu takdirde bu yeni yurttaşlık
biçiminin içeresinde hayat bulabileceği yeni tipte bir demokrasiye de ihtiyaç
var demektir ki, bu da katılımcı demokrasidir
Aktif yurttaşlığın içerisinde boy verebileceği katılımıcı demokrasinin bu
nedenle iki ayağı olacaktır bir ayağı
mekansal anlamda yerelliktir... Çünkü daha geniş mekanlarda ve daha
geniş nüfus ölçeklerinde halk iktidarını (yani demokrasiyi) büyük ölçüde seçime
indirgenen biçimsellikten kurtarmak ve aktif ve katılımcı bir vatandaşı
oluşturmak olanaksız olacaktır. Ama bu katılımcı demokrasi kendisine temel
aldığı değerler bakımından da artık ırk, din ya da başka bir lokal değerin
değil evrensel değerlerin üzerinde yükselebilecektir.
Bu noktada katılımcı demokrasi ve aktif yurttaşlığın oluşturulmasında
yerelin (yönetimlerin) rolü ve üzerinde yükseleceği evrensel değerlerin
açıklığa kavuşturulması konularına aynı önem ve ağırlıkta yoğunlaşmak
zorunluluk gibi gözükmektedir.
Son söz olarak, Türkiye tarihinde görülmüş en yaygın ve kitlesil bir
kendiliğinden tepki olarak ortaya çıkan ve Türkiye'nin geleceğinde yeni ufuklar
açılmasına yolaçacak denli büyük bir öneme sahip olduğuna inandığım Gezi Parkı Direnişleri'nde temel sorunun
gerçekten de üç beş ağacı olmaktan çok öteye tam da bu tür bir aktif yurttaşlığa
ve katılımcı demokrasiye olan gereksinimi dillendirilmesi olduğunun altını da
özellikle çizmek gerektiğini düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder