Adana ve Mersin konuşmalarına acil yorumlar: AKP’nin beyin ölümü gerçekleşti -Mahmut Üstün

 


Başbakan’ın Adana konuşması göstermiştir ki, hükümetin halk protestosuna yönelik stratejisi şiddeti tırmandırmak; bugüne kadar bütün olumsuzluklara karşın temel çizgi olarak toplumsal meşruiyet yolunu izleyen eylemlerin meşruiyetini zedelemeye ve hatta mümkünse bu meşruiyet çizgisinden saptırmaya çalışmaktır.
Temel amaç artan şiddetin sorumlusu olarak eylemcileri göstermeye yönelik bir kamuoyu oluşturmak ve bu çabada başarılı olabildiği ölçüde de eylemi en kısa sürede en acımasız yöntemlerle bastırmaktır.
Zira Tayyip Erdoğan da bilmektedir ki eylemler meşruiyet çizgisini korur ve kısa süre içinde de sonlanmazsa, en azından bunun bedeli Tayyip Erdoğan’ın siyasi projelerinin ve kariyerinin sona ermesi olacaktır.
O zaman yapılması dikkat edilmesi gerekenlerde bellidir. Meşruiyet zeminini kaybetmemek ve şu aşamada en azındanTaksim Platformu’nun dilendirdiği taleplere ulaşılıncaya kadar vazgeçmemek…
II
Milyonlarca protestocuya “Alçaklar, çapulcular, teröristler” diyen; daha düne kadar ağız ucuyla da olsa aşırı şiddetten dolayı eleştirdiği polis kuvvetlerini “yürüyün koçlarım, sizi kimseye yedirmem” gazıyla tahrik eden, 5 gündür uyku, dinlenme nedir bilmeden göstericilerin üzerine sürüldüğü için yorgunluğa bir noktada dayanamayarak dengesini kaybettiği ve düşerek öldüğü herkesce malum olmasına karşın “Başkomserimizi, Reyhanlı’da ölen gencin intikamını almak için alçakla katlettiler” diyen ve bu başkomserin katili olarak CHP’yi hedef gösteren Erdoğan akli melekelerini ve ruhsal dengesini iyice yitirmiş olmalı. Çünkü Adana konuşması açık açık bir iç savaş çağrısı niteliği taşıyordu.”
III
Başbakan en büyük çevreci benim diyor. Zaten sorun da büyük ölçüde onun kendini en büyük jinekolog, en büyük estetik uzmanı, en büyük ekonomist, en büyük tarih uzmanı, en büyük nüfus bilimci vb. sanmasına yol açacak normal olmayan bir ruh haline sürüklenmiş olmasından kaynaklanmıyor mu? “En büyük çevreci benim niye gelip benimle konuşmuyorlar?” diye soruyor…Bu nasıl bir gerçekleri çarpıtmadır. Benim tabanım söylediğim her şeye gözü kapalı inanır inancından mı kaynaklanıyor bu kadar ucuz çarpıtmalar… Oysa herkes biliyor ki, çok değil daha bir hafta önce eylemcilerin temsilcileri hükümetle konuşup dert ve dileklerini ilettiler… Ve sen değil miydin onlara “ne yapacağımızı sizden mi öğreneceğiz. Ne yapacağımızı CHP Genel Başkanından ve bir kaç çapulcudan mı öğreneceğiz. Tarihi konularda referandum bile yapılmaz, halka bile sorulmaz…Her konunun halka sorulması doğru değildir’ diyen.”
IV
Başbakan’ın gerginlik siyasetinin en önemli amaçlarından biri de, değerli hocamız Yüksel Akkaya’nın ifadeleriyle  kendi oy potansiyelinin dağılmasını önlemek için bu kitleyi tahkim etme ve çözülmelerini önleme kaygısıdır”.Öyleyse buradan bize bir görev daha çıkıyor…Bu yüzde 50′ye istikrarlı ve kararlı biçimde “Derdimiz sizinle de ğil; bizimle siz de gelin Taksim’e!” çağrısı yapmak…Karşıya alıcı değil saflara çağırıcı bir tutum izlemek. Geçen seçimlerde AKP’ye oy verip de şimdi Taksim direnişini destekleyenler üzerinden (özellikle aydın, gazeteci ve sanatçı gibi AKP’ye oy verdiği tüm kamuoyu tarafından bilinen isimlerden) demeçler almak, mümkünse bu isimlerle gazetelere ilan verilmesini örgütlemek ve bu kesimlerin özel bir pankartla (“Dün AKP’ye oy veren yüzde 50 içindeyim, bugün direnen halkın içindeyim” gibi) eylemlerde yer almasını sağlamaktır.
V
Başbakan’ın yüzde 50′yi tahkim ve seferber etme politikası şu ana kadar istenen başarıyı elde edememiş gözüküyor. İktidarın ve belediyenin tüm olanaklarını seferber etmesine karşın İstanbul’da ancak 20 bin civarında bir kitle karşılama törenine seferber edilebilmişti.
Adana’da ise Başbakan açıkça Feke’sinden, Kozan’ına, Karaisalı’sına tek tek bütün ilçeleri saydı ve oradan gelenlere (getirilenlere) teşekkür etti… Tüm Adana seferber edilmesine, ulaşımdan, yemeğe her türlü masrafları karşılanmasına ve üzerlerine tazyikli su sıkılması, gaz atılması, plastik mermilerle kafalarının, gözlerinin dağıtılması gibi muameleler akıllarının ucundan bile geçmemesine rağmen, 10 ile 20 bin arası bir bindirilmiş kalabalık vardı Adana’da… Ankara’da ise M. Gökçek,bir kez daha aday olabilmeyi garanti alabilmenin de motivasyonuyla en kalabalık karşılamayı sağlayabilmek için canhıraş bir seferberlik ilan etmiş durumda. Belediye çalışanlarına katılım için genelgeler yayınlanmış ve tüm AKP örgüt ve üyelirine sms üzerinden çağrılar çıkarılmış durumda. Ama şu ana kadar ki tüm göstergeler bu karşılama töreninin de bekleneni veremeyeceği yönünde…
(Durum budur ve teşhis de şudur: AKP’nin beyin ölümü gerçekleşti…Allah rahmet eylesin… Cenazesini kaldırmak için anti kapitalist Müslümanları göreve davet ediyoruz. Ama dostlarımızdan bir tek ricamız var: Ne olur rahmetliyi nasıl bilirdiniz? diye sormayın: Zira yalan onların işi, biz yalan söylemeyi beceremeyiz…)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-