Behçet Aysan'ı düşününce...
Sanatçı olmak, şair olmak gerçekten
çok özel, çok değerli bir meziyet…Sanatçı yalnızca sözcüklerin sunduğu iç
olanakları zorlayarak, o sözcüklere büyük bir zenginlik katan, yeni sözcük ve
anlatım biçimleri yaratan bir dil ustası değildir.
Aynı zamanda sanatçı herkesin gördüğünden
ötesini görebilen ve bu nedenle herkesin anlatış biçiminden çok daha ötelerde
bir anlatı biçimi yaratabilendir. O dünyaya, çevreye, insana, bitkiye, hayvana
büyük bir sorumluluk duygusuyla yaklaşabildiği için, bizi bu türden farklı
evrenlere taşıyabilmektedir.
Bu yüzdendir ki insana verili bir
evrenden ve verili bir anlatıdan başka bir evren ve anlatı olamayacağını
benimsetmeye çalışan dogmatik çevrelerin sürekli olarak hedefi olmuştur
sanatçılar; bu çevreler hep sanatın ve aydının düşmanlığını yapmışlardır.
Çünkü aydın aydınlık yapan ve
yayandır; karanlıkla beslenen ve büyüyenlerin onlardan hoşlanmaması ve onları
itibarsızlaştırmak, olmadı susturmak ve yok etmek için gayret göstermesi bir
yerde eşyanın tabiatı gereğidir. Karanlığı ortadan kaldırmadan, karanlıkla
beslenenleri ikna ederek daha farklı ve olumlu bir sonuç alınacağını sanmak,
büyük bir iyi niyet, daha açık söylemek gerekirse büyük bir naiflik olsa gerek…
Bütün bunlar Behçet Aysan’ı düşününce aklıma
geldi. Behçet Aysan yazdıklarıyla, yaşamıyla aydınlık yapan ve yayan vefakar
aydınlık işçilerinden biriydi…
Behçet Aysan hem bir hekim hem bir
şair; insanlığın fiziksel, ruhsal ve düşünsel tüm cephelerdeki varlığını korumayı
ve geliştirmeyi kendine yaşam edinmiş bir güzel insan.
O yaşamı ve yapıtları kadar ne yazık ki
ölümüyle de bizlere önemli dersler bıraktı. Bu ülkede canice katledilmek ne çok
aydınımızın ve sanatçımızın paylaştığı ortak bir kötü kader değil mi?
Behçet Aysan Anadolu’da Nesimi’lerle
başlayan bir aydınlanma sürecinin son halkalarından biriydi zira. Behçet
Aysan’ı ve diğer canları Sivas’ta vahşice yakarak katledenlerde Nesimi’nin
derisini yüzen anlayışın son halkası…
Velhasıl bu mücadele yüzyıllardır
sürüyor bu topraklarda ve belli ki daha da sürecek.
Behçet Aysan “Unutulmayan” isimli
şiirinde:
“bense, yulaf kokan
dağlı ellerinde
dolaşmak gibi
kolaydır
sanırdım yaşamak
ve sana kansız
bir gökyüzü
getirirdim
getirebilsem ah,
- avlusunda çocukların
korkmadan oynadığı –
lalelerle donanmış
simli bir gökyüzü.” diyor.
Evet o “avlusunda
çocukların korkmadan oynadığı kansız, simli bir gökyüzünü getirmenin” o
kadar kolay olmadığını gördü. Ama bunun mücadelesinden de vazgeçmedi ve bu
yüzden de canice katledildi. Ama bu mücadele inanıyorum ki o kansız ve simli
gökyüzü yaratılana kadar sürecek…
Yorumlar
Yorum Gönder