FETÖ'NÜN CEZALANDIRILMASINI, 15 TEMMUZ'UN AYDINLATILMASINI MI İSTİYORSUNUZ? ÇOK BEKLERSİNİZ...

akp feto ile ilgili görsel sonucu
AKP FETÖ umacası yaratarak asıl saflaşmanın FETÖ ile "milli iradeyi ve milli egemenliği" temsil eden güçler arasında olduğu algısını yaratmaya çalışıyor. Kendisini de "milli irade ve egemenliğin" yegane temsilcisi ilan ediyor, dolayısıyla kendisine yönelik her türlü muhalefeti "milli irade" ve "milli egemenlik" karşıtı ve FETÖ'cü yaftasıyla kriminalize etmeye çalışıyor.
CHP'den MHP'li muhalif siyasetçilere, Cumhuriyet ve Sözcü yazarlarından solcu ve Kemalist akademisyenlere herkes FETÖ'cü ilan ediliyor. İş o kadar absürtlüğe vardırıldı ki ABD'deki savcıdan, AP sözcüsüne, Erdoğan'a ters soru sorun yabancı basın mensubuna tüm dünya vatandaşları FETÖ'cülükle itham ediliyor.
Tek başına bu yaklaşım bile FETÖ ile mücadelenin ve 15 Temmuz darbesinin iktidarca  çözüme kavuşturulmak yerine sulandırılmak, bulanıklaştırılmak istendiğine ilişkin güçlü bir karine...
Daha başka pek çok karinenin yanı sıra tabi...
Türkiye'de AKP iktiranın temel mücadelesi FETÖ'yle değildir. Cumhuriyet ve laiklikledir. FETÖ meselesi ise bu asıl mücadelenin hem örtüsü hem de kolaylaştırıcı gerekçesidir.Bunu sona bırakıp devam edelim.
AKP FETÖ ile derinlikli bir çatışmaya giremez. Çünkü bütün bir süreç boyunca FETÖ ile AKP arasındaki ilişki bir paralellik ilişkisinden çok öte bir hemhallık ilişkisi, organikliğe çok yakın bir kaynaşma ve içiçe geçmişlik ilişkisidir. İki güç arasında çatışma başlayana kadar FETÖ'nün yaptığı hiç bir şey ne AKP'ye rağmendir ne de  gizli saklıdır. İki gücün ortak istişaresinin ürünü ortak kararları ve ortak uygulamalardır.
Siyasetin mantığından ve kurallarından az çok haberdar olan hiç kimse, FETÖ ile AKP arasındaki on yılı bulan ittifakın "kandırılmışlık" temelinde açıklanamayacağını bilir. AKP ve FETÖ arasında bir program benzerliği, hedef ve yöntem birlikteliği, yakın davadaşlık vardı. Böyle olmasa  ittifakı bile aşarak bir nevi organikleşen ve uzun yılları kapsayan bir birliktelik olanaklı olamazdı.
Bütün AKP'lilerin "Hoca Efendi"lerine saygısı içtendi. O zamanki yaygın adlandırmalarla "Hizmet" veya "Cemaat"a yönelen eleştiriler karşısında FETÖ'yü militanca savunmaları iki ittifak gücün birbirini gözetmesinin çok ötesindeki bir içeriğe sahipti. İki gücün neredeyse içiçe geçmiş olmasından, aralarındaki kuvvetli "davadaşlık" ve hemhallık ilişkisindendi.
Ergenekon'un sadece FETÖ işi olduğuna, Balyoz Davası'nın yalnızca FETÖ projesi olduğuna, içinde sınav hırsızlıklarını da barından FETÖ'cü kadrolaşmanın yalnızca FETÖ marifetiyle gerçekleştiğine kim inanır? Eğer amaç ve yöntem birliğine dayanan güçlü bir ortaklık olmasaydı, bizim tanıdığımız Erdoğan böyle hamlelere izin verir miydi? 
"FETÖ kendini gizledi ve AKP'yi kandırdı" söylemi doğru değildir... Böyle düşünmek elinde devlet ve her türlü istihbarat olanağını da bulunduran Erdoğan'ı fazla küçümsemek olur. Erdoğan Fetullahçı ekibe yönelik her eleştiriyi kendine ve AKP iktidarına yönelik bir eleştiri olarak görmüştür. O kadar hemhallık vardır yani iki ekip arasında...
Ayrıca FETÖ kendini hiç bir dönemde amaçları ve yöntemi açısından gizlememiştir de. Dün ne beyan ediyorsa bugün de aynısını beyan etmekte, dün ne yapıyorsa bugün de aynısını yapmaya devam etmektedir.
FETÖ kendini gizlemediği için -bir değil iki değil- yüzlerce aydın, aynı yıllarda FETÖ'nün amaçları üzerine tümüyle doğrulanan öngörülerde ve uyarılarda bulunmuşlardır. Örneğin FETÖ 'nün yaptıkları ve ettikleri bu satırların yazarı da içinde sayıları milyonla ifade edilebilecek insanlar açısından herhangi bir şaşkınlık ve sürpriz hissi uyandırmamıştır.  FETÖ gerçeği bu kadar açıktır yani...
AKP'nin de tüm bu uyarılardan, hatta devlet olanakları sayesinde çok daha fazlasından haberi vardır. Farkında olmamak bir yana, bu aşikar yolda taammüden birlikte yürümüşlerdir. Dönemin AKP kurmaylarından  Ömer Dinçer tarafından yazılan "Türkiye'de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor" isimli kitapta açıkça anlatıldığı gibi devletin farklı fraksiyonlarından gelen "FETÖ faaliyetleri" raporları bizzat Erdoğan tarafından sümenaltı edilmiştir.
Aynı Erdoğan AKP ve FETÖ ittifakı bozulduktan sonra mealen demişti ki, "Biz onları aynı davadan görüyor, aramızdaki farklılığın üsluba ilişkin olduğunu düşünüyorduk. Ama değilmiş."
Aslında Erdoğan'ın ortaklığa ilişkin tanımlaması doğru ve/fakat çatışmaya ilişkin tahlili yanlıştır. Aradaki kavga bir program ve hedef ayrılığından değildir. Aynı hedefe yönelmiş iki fraksiyon arasındaki önderlik kavgasıdır. Ortada iki "ayrı"nın yol, yöntem ve program kavgası değil; iki aynının iktidar kavgası vardır. 
Tabanı elinde tutan Erdoğan ile kadroları ve uluslararası bağlantıları elinde tutan FETÖ arasında  kimin bu süreçte egemen güç olacağına yönelik sıradan bir iktidar kavgasıdır. Bu iktidar kavgasında dış dünya, kendisi açısından daha tescilli ve kıdemli bir müttefik olarak gördüğü FETÖ'yü, daha az bilinen ve güvenilir bulunan Erdoğan ekibine göre yeğlenir bulduğu için, bu iç iktidar kavgası uluslararası bir karakter de kazanmıştır. Zira Erdoğan'ı ABD ve İsrail'le tanıştıran ve bu partiye iktidar yolunu açan da bizzat FETÖ'dür. Yani AKP, bu anlamda bir FETÖ projesi olarak bile nitelenebilir.
Daha önceleri de FETÖ'nün iktidarlarla ilişkisi vardı. Ama bu ilişki FETÖ'nün hareket/inisiyatif alanının iyice çerçevelendiği, cemaatin bu sınırlar içinde kalması için sıkı bir kontrole tabi tutulduğu bir yararlanma ilişkisiydi. AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte FETÖ'de ilk kez "iktidar olma" şansı elde etmiştir.
Hani "Adalet Yürüyüşü" sırasında yandaşlar Kemal Kılıçdaroğlu'na "FETÖ"cü yaftası asıp" Pensilvanya'ya kadar yürü" diyorlardı ya...  Velev ki Kılıçdaroğlu Pensilvanyaya kadar yürüdü, diyelim. Üstelik yürümekle de kalmadı; Fettullah Gülen'i de yanına aldı geldi. Sonra da -kurgu işte- "bağımsız yargı"nın önüne çıkardı. Fetullah Gülen de bugüne kadar ne yaptığını ve kimlerle yaptığını ayrıntısıyla ve bütün samimiyetiyle anlatmaya başladı.
Bu  bir "kabus"tur. Ve tam da bu nedenle AKP muhitinin yapacağı "FETÖ operasyonları" derinlikli ve sonuç alıcı olamaz. Operasyonları da "kontrollü"dür.
15 Temmuz Darbesi'nin üzerinden bir yıl geçmesine ve OHAL şartlarına karşın, bizzat kendileri "FETÖ"nün çekirdek kadrosunun ve ana gövdesinin hala ayakta ve faal" olduğunu söylüyorlar. Sanırım Milliyet'ten Mehmet Tezkan yazmıştı bir ara: "Devlette FETÖ'cü yapılanmayı açığa çıkarmak mı istiyorsunuz? O zaman atamaların izini sürün" diye... Üstelik sizin iktidarınız döneminde bilgisine çok vakıf olduğunuz atamalardan söz edildiğine ve devlet içindeki FETÖ'cüerin bir bölümü de deşifre olduğuna göre bunu başarmak için MİT'e bile ihtiyacınızın olmaması gerekir. Peki bilgisine büyük ölçüde vakıf olunmasına rağmen niçin bu atamaların izi sürülmez? 15 Temmuz darbesinin TBMM'de ayrıntılı biçimde tüm kişi ve bağlantılarıyla araştırılması niçin istenmez?
Zira FETÖ 17/25 Aralıktan sonra darbeci şer örgütü olmadı. Öncesinde de öyleydi. Öyle olduğu biline biline, hatta tam da böyle olduğu için palazlandırıldı. Ama "evdeki hesabın çarşıya tam uymaması" bu tür ilişkilerde ilk değildir ve neredeyse bir kuraldır. Bu tür güçler gün gelir dün ortak hasımlara karşı birlikte organize ettiği kirli operasyonların, örtülü/açık darbelerin bir benzerini kendi ortağına da yapıverir.
Velhasılı AKP iktidardayken FETÖ'den kurtulmak olanaksızdır.
AKP'nin FETÖ'yle mücadelesi ister istemez kendiyle mücadele de olmak zorundadır çünkü.
Bu yüzden de yüzeysel, amacı ve hedefi sınırlı, kontrollü, "mış gibi" bir mücadeleden öteye gidemez.
AKP bu nedenle FETÖ ile mücadele etmekten çok, FETÖ'yle mücadeleyi başka ve daha öncelikli amaçları için gerekçe olarak kullanmakta ve  araçsallaştırmaktadır. Yani tek adam rejimi için... Yani fiilen kendine rakip gördüğü siyasi lider, parti, basın, üniversite, sendika vb. tüm güçleri tasfiye için. Daha da temel de Cumhuriyet ve laikliği berhava etmek ve neo monarşist ve neo teokratik bir rejimi yerleştirmek için...
Bu yüzden FETÖ ile mücadele, tıpkı İŞİD'le mücadele de olduğu gibi "FETÖ/PKK/İŞID/DHKP-C/CHP" gibi akıl ve izan dışı "kokteyler" içinde önemsizleştirilmektedir. Dahası CHP, HDP, sosyalistler, MHP'li ve AKP'li muhalifler, muhalif basın ve akademisyenler vb. tek ortak noktaları, AKP'nin Cumhuriyeti ve laikliği tasfiye amacına karşı durmak olan bu güçler, "kokteyl terör" parantezinin içine alınıp derdest edilmeye çalışılmaktadır.
Bu arada en başta Adil Öksüz, FETÖ'nün başlıca imamları sırra kadem basmakta, FETÖ  çekirdek kadro ve ana gövde olarak OHAL'le geçen bir yılın ardından hala gücünü ve varlığını büyük ölçüde sürdürmektedir. Olan AKP iktidarı döneminde güç ve mevki sahibi olmanın sihirli anahtarı olduğu için cemaate yanaşan sıradan memura, cemaatin kontrolündeki bankaya para yatıran garibana, özel okullara ve dershaneye çocuğunu gönderen ana babaya olmaktadır.
Ezcümle ...
FETÖ'nün açığa çıkarılmasını ve cezalandırılmasını, 15 Temmuz darbesinin aydınlatılmasını mı istiyorsunuz?
AKP iktidardayken çok beklersiniz...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-