KÖŞE YAZILARINDA GÜNDEM: KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ, AKP ANKETİ, F. GÜLEN'İN AÇIKLAMALARI...
Bugün pek çok yazar köşelerini ya tümden ya
da kısmen kabine değişikliği konusuna ayırmışlar. Murat Yetkin, Akif Beki,
Yılmaz Özdil, Aslı Aydıntaşbaş, Ahmet Hakan, Mehmet Tezkan, Abdülkadir
Selvi'nin köşelerinde yaptığı yorumlar okunduğunda kabine değişikliğinin çok
ciddi ve belirgin bir mesajı olmadığı görülmektedir.
Nitekim pek çok yazarın konuyla ilgili
yazdıkları siyasal magazin sınırlarını aşmamaktadır. "Bu bakan kimdir, özgeçmişi, geçmişte ne dedi?", "Bursa ve Urfa dengesi korundu", "Gaziantep iki bakanla temsil
edilecek", "Burhan Kuzu'nun
tepkileri", "Ömer Çelik'in yıkılan hayalleri",
"Tuğrul
Türkeş'in kabineden dışlanmasında Bahçeli etkisi" vb. gibi siyaseten
tali unsurların yapılan yorumlarda öne çıkması bizzat kabine değişikliğinin
esasa ilişkin hiç bir ciddi değişime işaret etmemesinden kaynaklanıyor. Kabine
değişikliği ile ilgili bütün beklentiler karşılıksız kalmış ve daha önce
yapılan yorumlar boşluğa düşmüş gibi...
Kabine değişikliği ile ilgili Aslı Aydıntaşbaş Cumhuriyet'te ki "Kabine Değişikliği" başlıklı
yazısı konuyla ilgili tek anlamlı analiz çabalarından biri... Aydıntaşbaş " Kabineye yeni girenler çoğunlukla
Cumhurbaşkanı’na yakın ve son bir yıl içinde Beştepe ile koordinasyon içinde
olanlar. Örneğin referandumda oylanan anayasa değişikliğinin mimarlarından Abdülhamit
Gül ya da TBMM’deki Erdoğan âşığı profillerden yeni spor bakanı Osman
Aşkın Bak.
Aylardır yapılan tüm spekülasyonlara rağmen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun değişmemiş olması, dış politikada üslup ya da öncelikler açısından bir değişim olmayacağının bir işaretidir. Ben zaten beklemiyordum.
Hükümetin rengi ve istikameti açısından, kamuoyunda milliyetçi ve şahin politikalarla özdeşleşen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Enerji Bakanı Berat Albayrak ve (portföyü değişse de) Bekir Bozdağ’ın kabinede kalması, mevcut politikalardan sapma olmayacağı yönünde bir başla önemli işarettir. Bu 3 isim, Erdoğan yönetiminin ana omurgasını oluşturmaktadır.
Her ne kadar sermaye çevreleri, AKP elitlerini ve dış dünyanın saygısına mazhar olan Mehmet Şimşek kabinedeki yerini korumuş olsa da, başbakan yardımcılarının değişmesiyle Şimşek kabinede gittikçe daha yalnız kalmıştır.
Tarım Bakanlığı’na getirilen Eşref Fakıbaba, elinde sihirli değnek tutan son derece başarılı bir belediye başkanı olarak Urfa’nın çehresini değiştirmiştir. Zekice bir hamleyle tarım bakanı olarak atanması, teşvik, sübvansiyon ve tarım politikalarının 2019 belediye ve başkanlık seçimleri öncesinde iktidar için önemli bir güç kaynağı haline gelmesi demek." değerlendirmesini yaptığı yazısında muhalefete bir öneri de sunuyor: " Muhalefetin Fakıbaba’nın bakanlıkta ne yapacağını iyi incelemesi, ideolojik itirazlar yerine ciddi çalışılmış alternatif politikalar üretmesi ve bunu kamuoyuna anlatabilmesi gerekir. (Yeri gelmişken, muhalefetin sadece tarım değil, ulaştırma, sağlık ve dış politika alanlarında da “gölge bakan” uygulamasına geçmesi, 2019 yerel seçim başarısı için şarttır.)"
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil ise her zamanki çarpıcı ironik uslübu ile "Yeni Kabine" başlıklı yazısında kabine değişikliğinin anlam(sızl)ı(ğ)nı şu sözlerle anlatmış: "Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kabine açıklanmadan yarım saat önce cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesi, kulislere bomba gibi düştü, cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki istişareler neticesinde, maliye bakanı Tayyip Erdoğan’la sanayi bakanı Tayyip Erdoğan koltuklarını korurken, hükümet sözcüsü Tayyip Erdoğan çevre bakanı olarak hükümete girdi.
Bir önceki hükümetin ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Tayyip Erdoğan, Tayyip Erdoğan’ın yerine adalet bakanlığına kaydırıldı. TBMM başkanı Tayyip Erdoğan’dan boşalan dışişleri bakanlığına, MGK genel sekreteri Tayyip Erdoğan getirildi."
Aylardır yapılan tüm spekülasyonlara rağmen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun değişmemiş olması, dış politikada üslup ya da öncelikler açısından bir değişim olmayacağının bir işaretidir. Ben zaten beklemiyordum.
Hükümetin rengi ve istikameti açısından, kamuoyunda milliyetçi ve şahin politikalarla özdeşleşen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Enerji Bakanı Berat Albayrak ve (portföyü değişse de) Bekir Bozdağ’ın kabinede kalması, mevcut politikalardan sapma olmayacağı yönünde bir başla önemli işarettir. Bu 3 isim, Erdoğan yönetiminin ana omurgasını oluşturmaktadır.
Her ne kadar sermaye çevreleri, AKP elitlerini ve dış dünyanın saygısına mazhar olan Mehmet Şimşek kabinedeki yerini korumuş olsa da, başbakan yardımcılarının değişmesiyle Şimşek kabinede gittikçe daha yalnız kalmıştır.
Tarım Bakanlığı’na getirilen Eşref Fakıbaba, elinde sihirli değnek tutan son derece başarılı bir belediye başkanı olarak Urfa’nın çehresini değiştirmiştir. Zekice bir hamleyle tarım bakanı olarak atanması, teşvik, sübvansiyon ve tarım politikalarının 2019 belediye ve başkanlık seçimleri öncesinde iktidar için önemli bir güç kaynağı haline gelmesi demek." değerlendirmesini yaptığı yazısında muhalefete bir öneri de sunuyor: " Muhalefetin Fakıbaba’nın bakanlıkta ne yapacağını iyi incelemesi, ideolojik itirazlar yerine ciddi çalışılmış alternatif politikalar üretmesi ve bunu kamuoyuna anlatabilmesi gerekir. (Yeri gelmişken, muhalefetin sadece tarım değil, ulaştırma, sağlık ve dış politika alanlarında da “gölge bakan” uygulamasına geçmesi, 2019 yerel seçim başarısı için şarttır.)"
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil ise her zamanki çarpıcı ironik uslübu ile "Yeni Kabine" başlıklı yazısında kabine değişikliğinin anlam(sızl)ı(ğ)nı şu sözlerle anlatmış: "Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kabine açıklanmadan yarım saat önce cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesi, kulislere bomba gibi düştü, cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki istişareler neticesinde, maliye bakanı Tayyip Erdoğan’la sanayi bakanı Tayyip Erdoğan koltuklarını korurken, hükümet sözcüsü Tayyip Erdoğan çevre bakanı olarak hükümete girdi.
Bir önceki hükümetin ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Tayyip Erdoğan, Tayyip Erdoğan’ın yerine adalet bakanlığına kaydırıldı. TBMM başkanı Tayyip Erdoğan’dan boşalan dışişleri bakanlığına, MGK genel sekreteri Tayyip Erdoğan getirildi."
Toplam olarak yapılan yorumlara bakıldığında
kabine değişikliği, ne ekonomi, ne Kürt siyaseti, ne uluslararası politika
alanında herhangi bir değişikliğin ufukta gözükmediğine işaret etmektedir...
Erdoğan'ın mutlak kontrolünde bir kabinedir;
mahcup eleştirel bir tutuma bile kabinede yer olmadığı görülmektedir...
Adalet Bakanının değişmesinde kısmen Adalet Yürüyüşü'nün bir etkisi ve bu
konuda AKP anketlerinden çıkan Adalet kurumuna artan güvensizlik sonucunun
etkisi de olabilir ama eski bakanın
kabine içinde bir başka kritik göreve atanması ve yeni gelen bakanın bu alanda
eskinin değişeceğine değil de devam ettirileceğine dair bir izlenim yaratması, bu
alanda da önemli bir değişiklik olmayacağını, yaşananın bir yön değişimi değil
bir nöbet değişimi olduğunu göstermektedir.
Ekonomi alanı daha fazla Mehmet Şimşek'in tekelinde
kalmış gibi gözükse de yeni bakanlar
kurulunun bileşimi tam aksine Mehmet
Şimşek'in inisiyatifini daraltabilecek,
işini zorlaştırabilecek bir profile sahiptir.
Kabine deki değişikliğin yüzeysel ve sınırlı
kalması AKP'nin giderek kırılganlaşan parti içi dengelerle oynama konusunda Erdoğan'ın en azından şu an
için isteksiz olduğuna bir işaret sayılabilir.
AKP'nin
Adalet ile ilgili anketi...
Milliyet'te Mehmet Tezkan yazısının büyük bölümünü AKP'nin yaptırdığı Adalet
anketi sonuçlarına ayırdı. "
İktidar Anketini Nasıl Okumalı?
başlıklı yazısında iktidar anketinde adalete güveniyor musun sorusuna
verilen cevabın bugünkü genel toplumsal saflaşmayı yansıtır biçimde yüzde 50
yüzde 50 ortadan bölündüğüne işaret eden Tezkan, iktidara şu uyarılarda
bulunuyor:
"Bakın bu.. İktidarı beğeniyor musun, beğenmiyor musun
sorusu gibi bir şey değil.. İktidarı kimi beğenir, kimi beğenmez.. Kimi
destekler, kimi desteklemez.. Bu oran bazen yüzde 50’ye yüzde 50 olur.. Hatta
beğenme-yenlerin oranı yüzde 60’lara, 70’lere çıkabilir.. Bu o anki
saptamadır.. O an için seçmen tercihinin yansı-masıdır.. İlk seçimde sandığa
yansır yansımaz; ayrı bir şey..
Adalet başka şey..
Adalet devletin temeli.. Devletin temeli
üzerinde tartışma olmaması gerekir.. Çünkü gidilecek başka kapı yok.. Siyasal
iktidar haksızlık yapabilir, güvenlik birimleri haksızlık yapabilir.. Kasıtlı
davranabilir.. İdari yapı haksızlık yapabilir.. İdeolojik davranabilir.. Bütün
bunlara karşı gidilecek tek yer var.. Yargı.. Adalet..
Adaletin adalet dağıtmadığına, adalet
mekanizmasının adil olmadığına inanç yüzde 50 ise, iktidarın yaptırdığı
anketten bu sonuç çıkıyorsa, acilen el atılması gereken büyük bi sorun var
demektir.. Yabana atılamaz!.. Yeni Adalet Bakanı’nın ilk işi bu olmalı.. Güven
sağlayıcı önlemler!."
FETULLAH GÜLEN'İN SON AÇIKLAMALARI...
Fetullah Gülen'in El-Yevm
7 isimli Sisi
yanlısı bir Mısır Gazetesine verdiği röportajdaki ayakkabıyla seccade üzerine basan
fotoğrafı, fotonun bir kenarında ekrana yansıtılan şiir ve kullandığı ifadeler
hem bir şaşkınlık hem de yeni bir tartışma sebebi oldu.
Gülen'in röportajda sarf ettiği (mealen) "Benimle her fotoğraf çektireni cemaatçi diye suçlamak yanlıştır"
ve " Darbeyi ulusalcı laik güçler yapmış olabilir" sözleri "Gülen
AKP ile arayı mı düzeltmek istiyor" sorusunu gündeme getirdi. Bu
sözlerin AKP'yle mücadele de yeni bir stratejinin başlangıcı olup olmadığı da
ayrı bir merak konusu oldu.
Ahmet Hakan bugünkü "Kabine revizyonuna dair gelişigüzel
notlar" başlıklı yazısında kabine
değişiklikleriyle ilgili değinmelerin yanı sıra Fetullah Gülen'in son
açıklamalarına da değinmiş. Şöyle diyor Hakan:
"En son Sisi yanlısı Mısır gazetesine verdiği demeçte şöyle diyor Fetullah Gülen: “15 Temmuz’u laik ulusalcı bir kesim yapmış olabilir.”
Ben böyle alçaklık, böyle pişkinlik, böyle yüzsüzlük görmedim. - Laik, ulusalcı, Atatürkçü subaylara etmediğin zulmü bırakmayacaksın. - Atatürkçü subayların yerlerine kendi adamlarının gelmesini sağlayacaksın. Laik ulusalcı bilinen askerleri hapishanelere doldurup intiharlara sürükleyeceksin. Ve yeterince palazlandığını düşünüp ordudaki çetene darbe yaptırmaya kalkışacaksın. Ancak yaptığın darbe başarısız olunca... “Bütün suç laiklerin ve ulusalcıların” diyeceksin. Fakat benim asıl takıldığım nokta şurasıdır: Hükümet yetkililerinden herhangi biri, Fetullah’ın bu oyununu görüp de... “Suçu başkalarına atma Fetullah! Bu alçaklığın tek piyonu sensin” demedi, diyemedi."
Yorumlar
Yorum Gönder